Documentarist - İstanbul Belgesel Günleri
2014





7. DOCUMENTARIST SONA ERDİ!


FIPRESCI Ödülü “Tepecik Hayal Okulu”nun

Documentarist 7. İstanbul Belgesel Günleri, 12 Haziran akşamı düzenlenen ödül töreniyle sona erdi. Bu sene ilk kez verilen FIPRESCI Ödülü Türkiye yapımı bir filme, Güliz Sağlam'ın "Tepecik Hayal Okulu" adlı belgeseline gitti.

7 Haziran’da başlayan Documentarist 7. İstanbul Belgesel Günleri, ödül töreni ve Tahribad-ı İsyan grubunun konseriyle sona erdi. Arın Yeniaras’ın sunduğu ve pek çok konuk, sinema yazarı ve belgeselseverin katılımıyla The Mekan Teras’ta gerçekleşen gecede, ödüller de sahiplerini buldu.

Almanya, İsviçre, Hindistan, Şili, Suriye, Uruguay, İspanya, Romanya ve Türkiye’den filmlerin yer aldığı FIPRESCI (Uluslararası Film Eleştirmenleri Federasyonu) seçkisinde ödül, Güliz Sağlam’ın yönettiği ve sinemacı Ahmet Uluçay’ın hikayesini anlatan “Tepecik Hayal Okulu”na verildi. Festivalin ilk kez ağırladığı ve bu sene Pamela Bienzobas, Steffen Moestrup ve Özge Özdüzen’den oluşan jüri, ödül gerekçesinde “Filmin yaratıcı yapısı ve zekice kotarılmış vizyonu sayesinde, ana karakteri olan Ahmet Uluçay ile ilgili önceden bilgi sahibi olmasak bile merak uyandırma ve büyüleme yetisine veriyoruz. Bu inanılmaz derecede ilgi çekici karaktere hayat verenin, film yapma yeteneği olduğunu düşünüyoruz” denildi.

Bu yılki Johan van der Keuken Yeni Yetenek Ödülü’nü ise, Reyan Tuvi’nin yönettiği “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek...” filmi kazandı. Deniz Akçay, Senem Aytaç, Ufuk Emiroğlu, Işıl Baysan Serim ve Hans Treffers’ten oluşan jüri filmi, “ilk kıvılcımından başlayarak anlattığı bu ayaklanmayla Türkiye’nin kapsamlı bir portresini sunarken tüm dünyada süregiden meselelere temas etmesi ve böylece uluslarası seyirciye de hitap etmeyi başarması” gerekçesiyle ödüle layık buldu. Jüri üyesi Deniz Akçay’ın açıkladığı ödülü, İstanbul dışında olduğu için törene katılamayan yönetmen Reyan Tuvi adına Emel Çelebi aldı ve yönetmenin yolladığı mesajı okudu. Tuvi mesajında “Direnmek için gittiğim parkta, şahit olduğum bu zulüm ve haksızlığa karşı mücadelenin bir yolunun da bu ruhu ve direnenleri unutturmamak olduğuna karar verdim. Gezi benim gözümde Türkiye’nin vicdanıdır” diyerek, hem jürinin ödül gerekçesi hem de Johan van der Keuken’in adını taşıyor olması dolayısıyla aldığı en anlamlı ödül olduğunu belirtti ve “Ödülü bu mücadelenin sürdüğüne inananlar, yeryüzünü aşkın yüzü oluncaya dek hayal ettikleri gibi bir yere dönüştürmek için tüm yürekleriyle direnenler ve yitirdiğimiz canlar için alıyorum” dedi.

Johan vander Keuken Yeni Yetenek Ödülü jürisi, Almanya’da yaşayan Tuna Kaptan ve Felicitas Sonvilla’nın yönettiği “Sınırdakiler” (Two at the Border) adlı kısa belgeselini de Jüri Özel Ödülü’ne değer buldu. Jüri kararında “Günümüz dünyasının en yakıcı sorunlardan birini, karakterlerinin dokunaklı hayatları üzerinden çarpıcı ve sinematografik bir dille ortaya koyan belgesel, mahrem hayatlarının sınırından içeri sızdığı iki ana karakteri aracılığıyla, ülkeler arasındaki sınırların yol açtığı yıkımı gözler önüne seriyor,” denildi. Ödül diplomasını jüri üyelerinden Hans Treffers’in elinden alan Kaptan, ödülünü filmin karakterleri Ali ve Naser’a adadı.

Documentarist kapanış töreni, festivalde Radikal Demokrasi adlı seçkiyle yer alan DocNext ve Mode İstanbul’un Remixing Europe adlı kitaplarının sunumuyla devam etti, ardından Tahribad-ı İsyan konseriyle sona erdi.

Festival hakkında bilgi için: www.documentarist.org
İletişim: press @ documentarist.org





Documentarist'in bu yılki etkinlikler dizisine dair ilk güzel haber:

Çağımızın en önemli belgeselcilerinden Alan Berliner’in tüm filmleri, Documentarist’in işbirliğiyle İstanbul Film Festivali kapsamında gösteriliyor. Alan Berliner, Haziran 2013 başlarında Documentarist’in konuğu olarak İstanbul’a gelmiş ve bir sinema dersi vermişti. Aynı günlerde patlayan Gezi protestoları sonucu Taksim civarındaki salonların kapanması nedeniyle yönetmenin filmlerinin festivaldeki gösterimi iptal edilmişti.

Festivalde “Kamerasız Adam: Alan Berliner Retrospektifi” başlığı altında yönetmenin 6 uzun ve 2 kısa filmi, 18-20 Nisan tarihlerinde Akbank Sanat’ta ücretsiz gösterilecek.

Etkinliğe dair haberi, yönetmenin Gezi isyanı sırasında yazdığı şiirle birlikte paylaşıyoruz:







Kamerasız Adam: Alan Berliner

Çağımızın en önemli belgeselcilerinden Alan Berliner’in tüm filmleri, yedinci yılını kutlayan Documentarist’in işbirliğiyle İstanbul Film Festivali kapsamında gösteriliyor.

Alan Berliner, Haziran 2013 başlarında Documentarist’in konuğu olarak İstanbul’a gelmiş ve bir sinema dersi vermişti. Aynı günlerde patlayan Gezi protestoları sonucu Taksim civarındaki salonların kapanması nedeniyle yönetmenin filmlerinin festivaldeki gösterimi iptal edilmişti. İstanbul ziyareti Gezi protestolarının ilk günlerine denk gelen ve biber gazına maruz kalan Berliner, Gezi için uzun bir şiir de yazmış, ABD’de davetli olduğu etkinliklerde bu şiirini ve isyan anılarını paylaşmıştı.

ABD’nin sayılı belgesel ustalarından Berliner’in filmleri böylece ilk kez İstanbul Film Festivali’nde Türkiye’deki sinemaseverlere ulaşacak. Filmlerinde her zaman kendi hayatı ve çevresindeki insanlara odaklanan, karakterlerini başta kendisi olmak üzere babası, kuzeni gibi yakın çevresindeki insanlardan seçen ya da telefon rehberinden bulduğu adaşlarını bir yemek masasında buluşturan Berliner, filmlerinin görsel malzemesini genellikle arşiv görüntüleri, aile filmleri ve buluntu imajlardan kotaran bir sinemacı…

Festivalde “Kamerasız Adam: Alan Berliner Retrospektifi” başlığı altında yönetmenin 6 uzun ve 2 kısa filmi, 18-20 Nisan tarihlerinde Akbank Sanat’ta ücretsiz gösterilecek.

Program hakkında bilgi için:
documentarist.org


ALAN BERLINER’İN İSTANBUL ÜZERİNE YAZDIĞI ŞİİR:

İstanbul İçin Şiir

İstanbul’a sinema dersi vermeye gittim ve gördüğüm şu oldu:
devrimci bir satranç oyunu
her hareketi izleyen binlerce cep telefonu.
taş atan, bağıran,
maske takan, bayrak sallayan,
sprey boyayla duvara slogan yazan,
bir de sinir krizi geçiren bir kadın.

İstanbul’a sinema dersi vermeye gittim ve gördüğüm şu oldu:
ortak bir davanın canlılığı
karmaşanın coşkunluğu
özgürlük ve adrenalinle sarhoş
binlerce Türk’ün yüzü
ve çok fazla sayıda kedi.

İstanbul’a sinema dersi vermeye gittim ve gördüğüm şu oldu:
tazyikli suyun sisinde kırılgan bir gökkuşağı,
yerde yatan bir gaz bombası kapsülü
haklı öfkeleriyle akan insanların üstüne bastığı.
ah, onu eve getirip size göstermeyi ne çok istedim.

ve o koca, gururlu 63535 numaralı TOMA,
iki gün sonra BBC’de gördüğümde
şehrin başka bir yerinde dehşet saçıyordu. Hey,
ben seni tanıyorum!

Ve tabii ki, televizyon demişken, bütün bunlar olurken
ana akım Türk medyası yemek programları yayınlıyordu.

İstanbul’a sinema dersi vermeye gittim ve duyduğum şu oldu:
tezahüratlar, yuhalamalar, sloganlar, alkışlar,
önce on, sonra yüz, sonra binlerce kişi
ahenk içinde…

kendiliğinden, heyecan dolu, fazlasıyla kararlı
yumrukların metal kapılarda çıkardığı ses.
biz de buradayız. bizi de dinleyin
Allah’ın cezaları.

İstanbul’a sinema dersi vermeye gittim ve duyduğum şu oldu:
yakın menzilden atılan gaz kapsülünün
yere vuruşu
giderek yaklaşan TOMA’nın homurtusu
uzaklaşan binlerce ayak sesi
binlerce haykırış, bağırış ve ıslık
dumandan kaçan yalnız bir martının çığlığı.

İstanbul’a sinema dersi vermeye gittim ve hissettiğim şu oldu:
açık gri renkli biber gazının kokuşmuş dumanı
yanan, yaşlı, kan çanağı gözler,
yanan akciğerler, bitmeyen bir öksürük,
ve boğulmanın kıyısında olduğum duygusu.

Otoriteden nefret etmek ne kadar kolay
ve otoriterlikten
ve zulümden.

İstanbul’a sinema dersi vermeye gittim ve hissettiğim şu oldu:
bir keskin nişancı gibi…
yukarıdan İstiklal Caddesi’ne bakıp,
sanki yapabilirmişim gibi,
elime fırsat geçseydi ya da kurşun geçirmez zırhında
zayıf bir nokta bulabilseydim,
o fazlasıyla saldırgan polisi -
hani şu iri yarı olanı,
haklayabilir miydim diye düşündüm
ve bana böyle ne olduğuna hayret ettim.

İstanbul’a sinema dersi vermeye gittim ve öğrendiğim şu oldu:
biber gazına maruz kaldıktan sonra soğuk suyla duş al;
sıcak su, derinin zehri daha fazla emmesini sağlar.

sonrasında sirke, limon suyu ve süt acının azalmasına yardım edebilir
öncesinde Vicks Vaporub’ı burun deliklerine sürmek yanmayı engeller.

sokaklardaki devrim çocuklar ve yaşlılar için değil,
bırak tazyikli suyun darbesini,
duyularına yapılan böylesi bir kimyasal saldırıya bile maruz kalmamalılar.

tarihi anlar aniden, hiç beklenmedik biçimde geliyor,
toplumsal sözleşmeler insanlar tarafından, insanlar için yapılmalı,
insanlara rağmen değil.

tüm olanlar beni düşündüğünüzden fazla korkuttu,
gözlerimin yanmasını, akciğerlerimin iflas etmesini istemiyorum,
kurşunların uçuşmaya başlaması, tetiği çekmeye hazır bir parmağa bakıyor,
kalabalık içinde kendimi hiç bu kadar rahat hissetmemiştim,
ya da herhangi bir kulübün üyesi olmak istememiştim…
ve kesinlikle ölmek istemiyorum.

Ama uzak da duramıyorum…

İstanbul’a sinema dersi vermeye gittim…
ve çok şey öğrendim.

Alan Berliner
1 Haziran 2013
(Çev: Duygu Eruçman)

Şiirin orijinali
http://alanberliner.com/articles_essays_journals.php?pag_id=149

http://blog.documentarist.org/?p=1506






Alan Berliner filmleri festivalde!

Çağımızın en önemli belgeselcilerinden Alan Berliner’in tüm filmleri, yedinci yılını kutlayan Documentarist’in işbirliğiyle İstanbul Film Festivali kapsamında gösteriliyor.

Alan Berliner, Haziran 2013 başlarında Documentarist’in konuğu olarak İstanbul’a gelmiş ve bir sinema dersi vermişti. Aynı günlerde patlayan Gezi protestoları sonucu Taksim civarındaki salonların kapanması nedeniyle yönetmenin filmlerinin festivaldeki gösterimi iptal edilmişti. İstanbul ziyareti Gezi protestolarının ilk günlerine denk gelen ve biber gazına maruz kalan Berliner, Gezi için uzun bir şiir de yazmış, ABD’de davetli olduğu etkinliklerde bu şiirini ve isyan anılarını paylaşmıştı.

ABD’nin sayılı belgesel ustalarından Berliner’in filmleri böylece ilk kez İstanbul Film Festivali’nde Türkiye’deki sinemaseverlere ulaşacak. Filmlerinde her zaman kendi hayatı ve çevresindeki insanlara odaklanan, karakterlerini başta kendisi olmak üzere babası, kuzeni gibi yakın çevresindeki insanlardan seçen ya da telefon rehberinden bulduğu adaşlarını bir yemek masasında buluşturan Berliner, filmlerinin görsel malzemesini genellikle arşiv görüntüleri, aile filmleri ve buluntu imajlardan kotaran bir sinemacı... Festivalde "Kamerasız Adam: Alan Berliner Retrospektifi" başlığı altında, yönetmenin 6 uzun ve 2 kısa filmi gösterilecek.

Alan Berliner filmleri, festival kapsamında 18-20 Nisan tarihlerinde Akbank Sanat’ta ücretsiz gösterilecek.

film.iksv.org