19. Gezici Festival

27 Kasım - 9 Aralık 2013

29 Kasım-5 Aralık 2013 Ankara
6-9 Aralık 2013 Sinop

Düzenleyen : Ankara Sinema Derneği
Adres : Tunalı Hilmi Cad. No: 73/5
06660 Kavaklıdere - Ankara
Tel : 03124687140 - 03124661197
Faks : 468 71 39
info @ europeanfilmfestival.com.tr
signesdenuit.free.fr
europeanfilmfestival.com.tr





Gezici Festival 19. Yolculuğunu Tamamladı

Ankara Sinema Derneği’nin, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın destekleriyle düzenlediği 19. Gezici Festival, 27 Kasım’da gerçekleşen sürpriz bir açılışla, Festival’i yolculuğu sırasında hiç yalnız bırakmayan Tuncel Kurtiz’in anısına Edremit’te başlayarak 29 Kasım-5 Aralık tarihleri arasında Ankara’da ve 6-9 Aralık’ta Sinop’ta devam eden 13 günlük sinema dolu yolculuğunu tamamladı.

27 Kasım’da Edremit’te gerçekleşen bir günlük buluşmada sinemaseverler, Onur Ünlü’nün Sen Aydınlatırsın Geceyi, Mahmut Fazıl Coşkun’un Yozgat Blues ve Sebastián Lelio’nun Gloria filmlerini izleme fırsatı buldular. Açılışta ise Gezici Festival arşivinden seçilen görüntülerden oluşan Gezici Festival’in Yol Arkadaşı: Tuncel Kurtiz adlı belgesel; Tuncel Kurtiz, Sema Moritz ve Reyend Bölükbaşı’nın 2004 yılında Macaristan’da gerçekleştirdikleri Şeyh Bedrettin Destanı gösterisinin kaydı ve Kurtiz’in 1979 yılında İsveç’te yönettiği ve başrolünü üstlendiği sıra dışı gurbetçi filmi Gül Hasan gösterildi.

Ankara’da Dünya ve Türkiye Sinemalarına Yoğun İlgi

Gezici Festival’in Ankara’daki açılışı 28 Kasım akşamı, İngiliz Film Enstitüsü’nün (BFI) geçtiğimiz yıllarda, Hitchcock9 projesi kapsamında uzun ve titiz bir yenilemeyle eski haline getirdiği Alfred Hitchcock’un 1925 ve 1929 yılları arasında çekilmiş, az bilinen dokuz sessiz filminden biri olan Şantaj’ın gösterimiyle gerçekleşti. British Council işbirliği ile Ankara’da ilk kez izleyiciyle buluşan filmin Ankara Resim ve Heykel Müzesi’ndeki kalabalık gösterimine Hakan A. Toker piyanoyla eşlik etti.

Gezici Festival’in Ankara Kızılay Büyülü Fener Sineması’ndaki gösterimleri ise 29 Kasım günü başladı. Ankaralı izleyicilerin yoğun ilgisiyle karşılaşan bu gösterimlerin biletlerinin yüzde 44’ü festival başlamadan satıldı. Son dönem ödüllü filmlerden oluşan Dünya Sineması bölümündeki Muhteşem Güzellik, Genç Kız ve Boksör, İşçiler, Karşınızda Martin Bonner ve Kimsenin Kızı, Türkiye gösterimlerini ilk kez Gezici Festival’de gerçekleştirirken; Ölümsüz Aşk, Geçmiş, Gloria ve Dünya Bizim Değil ilk kez Ankaralı izleyiciyle buluştu.

Türkiye 2013 bölümünde Reha Erdem’in Jîn, Deniz Akçay Katıksız’ın Köksüz, Ramin Matin’in Kusursuzlar ve Mahmut Fazıl Coşkun’un Yozgat Blues, Uğur Yücel’in Soğuk filmleri, modern Amerikan klasiği Gilbert’in Hayalleri ile dünya sinemasından Paolo Sorrentino imzalı Muhteşem Güzellik, Asghar Farhadi’nin yönettiği Geçmiş, José Luis Valle’nin yönettiği İşçiler kapalı gişe oynayan festival filmleri oldu. İlgi çeken diğer iki bölüm ise, 1 ve 2 Aralık’ta Alman Kültür Merkezi’nde gerçekleşen Çocuk Filmleri ve Kısa İyidir’di.

Ankaralı izleyicilere Türkiye sinemasından konuklar

Ülkemizde bu yıl çekilen uzun metrajlı filmlerden derlenen Türkiye 2013 bölümünde yer alan filmlerin yönetmen ve oyuncuları festival boyunca izleyicilerle bir araya geldi. Gezici Festival’in ilk konuğu, Yozgat Blues’un yönetmeni Mahmut Fazıl Coşkun’du. Coşkun, 29 Kasım akşamı gerçekleşen gösterimden sonra izleyicilerin sorularını yanıtladı. Filmin ismiyle ilgili birkaç izleyiciden gelen soruya Coşkun, "Yozgat"ı seçmesinin nedeni olarak "yeni taşrayı", "yeni taşranın kimliksizliğini" anlatmak istediğini ve yaşamamış olsa da, Yozgatlı olduğu için bu İç Anadolu şehrini seçtiğini söyledi. Filmin ismindeki "blues"u ise tahmin edilenin aksine müzik türüne ithafen değil, "hüzün"ü anlatmak için seçtiğini söyledi. Coşkun, Türkiye'deki modernleşmenin Batı'daki gibi "adım adım, ihtiyaca göre değil," doğrudan kopya olarak gerçekleştiğini de ekledi.

Reha Erdem, Jîn'in 30 Kasım’daki gösterimi sonrası izleyicilerin sorularını yanıtladı. Filmlerinde kadın karakterlerin önemi ve umutlu olmak sohbetin ana konularını oluşturdu. Twitter üzerinden sorulan, "Ele alınan konular farklı olsa da Hayat Var filmindeki Hayat ile Jîn'in ortak yanları nelerdir?" sorusuna Erdem, "İkisi de isyankar," diye cevap vererek, "Bütün filmlerimin ana figürleri gibi isyan etmekten korkmayan kadınlar" diyerek ekledi. Erdem kadınların kendisi için "daha büyük umut kaynağı" olduğunu söyleyerek, "Benim esas kahramanlarım kadınlar oluyor," dedi.

Aynı gün gerçekleşen Köksüz'ün gösterimi sonrası ise yönetmen Deniz Akçay Katıksız ve başrol oyuncusu Lale Başarizleyicilerle bir aradaydı. Anne karakterinin "üzerine çalışılmış bir karakter" olduğunu, "bireysel olarak bir yer bulamamış, başka erkekler üzerinden tanımlanmış bir karakter," olduğunu söyleyen Katıksız, "kızıyla çatışmasının kaynağının" da buna bağlı olduğunu söyledi. Filmin isminin çıkış noktasını, "Aile demek, kök salmak, ait olmak demek. Aile olmasına rağmen aidiyet yok," diyerek açıklayan Katıksız, "Aileyi ana karakter olarak kurgulamaya çalıştım. Ayakların her biri dengeli gitsin diye uğraştım," dedi. Lale Başar ise oğluyla beraber oynamasından söz ederek, Altın Koza'da oğluyla beraber ödül almasının çok "gurur verici" olduğunu paylaştı.

Kusursuzlar'ın 1 Aralık’ta gerçekleşen gösteriminde yönetmen Ramin Matin, senarist ve yapımcı Emine Yıldırım ile başrol oyuncularından İpek Türktan Kaynak izleyicilerin sorularını yanıtladı. Yıldırım, öncesinde Ankaralı olduğu için bu gösterimin özellikle önemli olduğunu paylaştı. Filmde oyunculuklara, müziğe ve kadın temsiline özellikle övgüler geldi. Yıldırım, filmin isminin ironik olduğunu söyleyerek, "Türkiye'de ve dünyada kadınlardan beklenen kusursuzluk"a ithafen bu ismi seçtiğini söyledi. Matin, "Kadın odaklı işler"in ne kadar "önemli" olduğunu söyleyerek, "üç boyutlu, gerçek kadın karakterlere çok nadir rastlandığını" ekledi. Kaynak ise, canlandırdığı karakterin kimlik çatışmasından söz etti.

Gözümün Nûru'nun 2 Aralık akşamı gerçekleşen gösterimi sonrası filmin yönetmeni, yazarı, yapımcısı ve başrol oyuncusuMelik Saraçoğlu izleyicilerle bir araya geldi. Soruları cevaplarken, beraber yönetmenlik yaptığı Hakkı Kurtuluş adına da konuşacağı için "birinci çoğul şahıs" olarak konuşacağını söyleyen Saraçoğlu, Türkiye sinemasında çok işlenen hastalık konusunu "kara mizah" olarak ele almak istediklerini söyledi. Aile üyelerini filmde oynamaya nasıl ikna ettikleri sorusuna ise, "annesi ve abisinin hemen kabul ettiklerini" söyledi. "Babam önce yanaşmadı ama projenin benim için ne kadar önemli olduğunu görünce kabul etti." Ailesine senaryoyu okutmadığını söyleyen Saraçoğlu, böylece "doğal bir oyunculuk yakalamayı başardık diye umuyorum," dedi.

Köken Ergun ve Taner Birsel, Gezici Festival’de

Festival izleyicileri, 30 Kasım’da Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde Taner Birsel'le oyunculuk üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdi. Birsel, söyleşiye oyunculuk hayatının ilk günlerinden başlayarak bugüne kadar geçen zamanda nelerin değiştiğini, nasıl dönüştüğünü, birlikte çalıştığı yönetmenleri, onlardan nasıl etkilendiğini, izlediği filmlerle oyunculuğunu nasıl geliştirdiğini anlattı. Söyleşinin moderatörlüğünü yapan Ankara Sinema Derneği Başkanı Ahmet Boyacıoğlu da kendi yönetmenlik deneyimini katarak, biraz ülkedeki sinema sektöründen biraz da uluslararası festivallerden söz etti.

1 Aralık’ta Alman Kültür Merkezi'ndeki üç seansta Köken Ergun'un Video İşleri yer aldı. Gezici Festival izleyicileri, Köken Ergun'un video işlerini Ergun'un sunumuyla ve sonrasında soru cevap seanslarıyla izlediler. Bu yoğun günün başında sanatçı Gezici Festival'le birlikte bir süredir bu gösterimleri düşündüklerini ve 5 Aralık’ta açılışını yapan, 16 Şubat’a kadarSALT Ulus'ta devam edecek Kitle ve İktidar sergisindeki işlerinin öncesinde bir festival ortamında gösterilmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Ergun, sanatta disiplinlerarasılığı tercih etiğini, festivaldeki gösterimlerle sergideki gösterimlerin aynı işe farklı açılardan bakma fırsatı sunduğunu söyledi. Son gösterimin ardından Bilkent Üniversitesi İletişim ve Tasarım Bölüm Başkanı ve Gezici Festival danışmanlarından Ahmet Gürata'yla birlikte güncel sanatla tanışma yolcuğu üzerinden, "sanat için yapılmış performanstan hayat için yapılmış performansa" geçiş sürecini anlattığı bir söyleşi gerçekleşti. Gazeteci Ayşe Çavdar, Kitle ve İktidar sergisi kapsamında 19 Aralık’ta yapacağı konuşmada, sanatçının beden politikasına dair İsimsiz adlı işini yorumlayacak.

Ne Yapmalı? Paneli ve Zeki Demirkubuz’a Yoğun İlgi

3 Aralık’ta Alman Kültür Merkezi'nde, Ahmet Gürata moderatörlüğünde Ayşegül Devecioğlu, Foti Benlisoy ve Bülent Batuman'ın konuşmacı olarak yer aldığı "Ne Yapmalı?" paneli, Gezi Direnişi sonrası nasıl devam ediyoruz / etmeliyiz? soruları çerçevesinde ilerledi.

Konuşmaya ilk olarak Ayşegül Devecioğlu, Gezi Direnişi'nde kaybettiklerimizi ve festivalin yol arkadaşı Tuncel Kurtiz'i anarak başladı. Konuşmasında süreçle ilgili dikkatini çeken iki önemli noktaya, direnişin sanki birden bire filizlenmiş gibi tanımlanmasına ve örgütsüzlüğe yapılan vurguya değindi. Devecioğlu "Buradan devşirilecek hızlı bir politik taraf olmayabilir, ancak direniş Türkiye'nin her yerinden itirazını nasıl dile getireceğini bilemeyenler için yeni bir yol açtı," diye sözlerini tamamladı. Foti Benlisoy, konuşmasının bir bölümünde Gezi'yle birlikte sokak siyasetinin kitlesel ölçüde geri dönmesiyle artan özgüvenimizin önemine vurgu yaparak, "Türkiye tarihinin son 20 yılının en büyük kabarışının ardından asla yapmamamız gereken tartışmalara girdik. Oysa bu özgüveni seçimlerde ve sandıkta çarçur etmeden Gezi'ye, baştaki esas meselemize, 'üç beş ağaca' geri dönmeliyiz," diye bitirdi. Bülent Batuman ise bu hareketin neden kent mekanı üzerinden başladığını düşünmemiz gerektiğine dikkat çekti. Direnişin hangi koşullarda ve neden olduğunun tam olarak anlaşılamama sebebini, kamusal mekanın tanımıyla açıklayan Batuman, "Hiç kimsenin sahiplenmediği bu yerler, herkesin mücadelesi oldu. Bu sebepten kamusal alanda mücadeleyi sürdürmek gerekiyor," dedi. Konuşmaların bitiminde paneli dinlemeye gelenlerin sorularıyla ileriye dönük neler olabileceği konuşuldu.

4 Aralık’ta Alman Kültür Merkezi’nde gerçekleşen Zeki Demirkubuz söyleşisi ise Gezici Festival’in en çok ilgi gören etkinliğiydi. Demirkubuz yaklaşık 2,5 saat süren söyleşiye, "Bana iyi geliyor" dediği, iki filmini çektiği Ankara'da olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, Gezici Festival'i uzun yıllardır takip ettiğini belirterek başladı.

Dostoyevski ve Kafka başta olmak üzere etkilendiği isimleri, "Suç ve Ceza", "Ecinniler" gibi eserlerin kendi geçmişindeki yerini anlattı. Festival boyunca hemen her konuşmada hatırlanan Gezi Direnişi de Demirkubuz'un konuşmasında yer buldu: "Gezi'nin faydalarından biri de bana göre, bundan sonra kimsenin halkı bu kadar açıktan küçümsemeyecek olması." Başta Ankara olmak üzere edebiyat, sinema, Beşiktaş ve Gezi dolu söyleşi sonrası yönetmen festival takipçileriyle fotoğraf çektirip imza dağıttı.

19. Gezici Festival’in Ankara gösterimlerindeki diğer bölümler; Festival izleyicisinin daha önceki yıllardan yakından tanıdığı yönetmenlerin ödüllü filmlerinin de aralarında bulunduğu Şili sinemasından örneklerden oluşan Bir Ülke: Şili; kolektif mücadelelerden bireysel kahramanlara “Ne Yapmalı?” sorusuna yanıt getiren örneklerin gösterildiği Ne Yapmalı?; şiir, roman ve öyküleriyle farklı nesillerden okuyucu kitlesi olan Barış Bıçakçı’nın Gezici Festival izleyicisi için seçtiği iki filmden oluşan Barış Bıçakçı: İki Film Arasındaki En Kısa Mesafe ile Türkiye’de deneysel sinemanın ilk örneklerinin ortaya çıkmasının 50. yılında Türkiye’den ve deneysel sinema denilince ilk akla gelen ülke sinemalarından olan Avusturya’dan kısa filmlerin gösterildiği Deneysel Sinema: Avusturya-Türkiye oldu.

19. Gezici Festival'in Ankara durağında, Kore Kültür Merkezi'nin ev sahipliği yaptığı Çocuklarla Canlandırma Atölyesi’nde ise küçük sinemacılar Jenny Van den Broeke ile birlikte ilk ‘stop motion’ canlandırma filmlerini üretme fırsatı buldular.

19. Gezici Festival’in Son Durağı Sinop

Gezici Festival Ankara yolculuğunu 5 Aralık’ta noktalayarak, bir sonraki durağına, son iki yıl festivale ev sahipliği yapan Sinop’a yol aldı. Festival’in 6-9 Aralık tarihleri arasındaki Sinop ayağı bir kez daha Sinop Valiliği, Sinop Belediyesi ve Sinop Kültür ve Turizm Derneği’nin katkılarıyla gerçekleşti.

Gezici Festival'in Sinop programı 6 Aralık akşamı Sen Aydınlatırsın Geceyi filminin gösterimi öncesi gerçekleştirilen bir açılışla başladı. Açılışa katılan konuklara "hoşgeldiniz" ve "hoşgeldik" diyen Ahmet Boyacıoğlu, Sinop'u ne kadar sevdiklerinden söz etti. Daha sonra konuşan Sinop Kültür ve Turizm Derneği Başkanı Fahri Bostan, Sinop'ta "sinema salonu bulunmadığını" hatırlatarak, Sinopluların dört gün boyunca dünya ve Türkiye sinemasından örnekler izleyeceklerini söyledi. Filmin gösterimi öncesi oyuncularından Ayşenil Şamlıoğlu, Sinop için "merakla beklediğim bir kentti" diyerek, "başta yönetmen Onur Ünlü olmak üzere tüm Sen Aydınlatırsın Geceyi ekibinin sevgi ve saygıları"nı konuklara iletti.

Türkiye sinemasından yönetmenler Sinop’ta

Kusursuzlar'ın 8 Aralık’ta gerçekleşen gösterimi sonrası, festival konuklarından Ramin Matin izleyicilerin sorularını yanıtladı. "Toplumsal bir soruna duyarlı bir yaklaşım gösterdiği" için izleyicilerin teşekkür ettiği Matin, filmin çıkış noktasını "Türkiye'deki erkek egemen toplumu eleştirmek ve Türkiye'nin her yerinde var olan kadına karşı baskıyı anlatmak" olarak tanımladı. Matin, filmin ana karakterlerine yapılan övgüye ise, "yaşayan, üç boyutlu kadın karakterlerin eksikliğini hissediyorduk," diye cevap verdi.

Festivalin son günü, 9 Aralık’ta yönetmen Zeki Demirkubuz, Sinop Üniversitesi Eğitim Fakültesi'nde gerçekleşen bir söyleşide sinemaseverlerle bir araya geldi. Moderatörlüğünü Ahmet Boyacıoğlu'nun yaptığı söyleşide, sinema yapma nedeninin "anlaşılmayana dair bir şeyi ortaya koymak" olduğunu ve "insanlarla bir şey paylaşan sinema"yı tercih ettiğini söyledi. "Yönetmenliğin tek bir tarifi yok," diyen Demirkubuz, ilk dönem ve son dönem sineması arasındaki biçimsel farklılıkları da gelişen teknolojiye bağladı. Sinop'ta kaldığı süre içerisinde bir sonraki filmine mekan arayan Demirkubuz, bu filmine yönelik olarak da "vicdan azabı" üzerine olduğunu söyledi.

Sinop Halk Eğitim Merkezi’nde gerçekleşen gösterimlerde Sinoplu izleyiciler, Türkiye 2013 bölümünden Sen Aydınlatırsın Geceyi ve Kusursuzlar ile birlikte, Uğur Yücel’in yazıp yönettiği Soğuk, Köksüz, Gözümün Nûru ve Yozgat Blues’u izleme fırsatı buldular. Gezici Festival’in Yol Arkadaşı: Tuncel Kurtiz belgeseli ve Şeyh Bedrettin Destanı ile dünya sinemasından Madhi Fleifel’in yönettiği Dünya Bizim Değil, Sebastián Silva’nın ödüllü filmi Hizmetçi, Chad Hartigan’ın yönettiği Karşınızda Martin Bonner ve Alicia Scherson’un yönettiği Oyun ile Lasse Hallström imzalı Gilbert’in Hayalleri Sinop’ta gösterilen diğer filmler oldu.

Festival duyuruları, program, filmler ve etkinlikleri Gezici Festival’in web sitesi, Facebook sayfası ve Twitter hesabından takip edebilir, fotoğrafları Flickr hesabından indirebilir, fragmanları Vimeo hesabından izleyebilirsiniz.







GEZİCİ FESTİVAL ANKARA'DA

Ankara Sinema Derneği tarafından T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla düzenlenen Gezici Festival, 19. yolculuğuna 27 Kasım’da Edremit´te başladıktan sonra bugün de kapılarını Ankaralı sinemaseverlere açıyor. Festival, 29 Kasım-5 Aralık Ankara gösterimlerinin ardından, 6-9 Aralık tarihleri arasında son iki yıl festivale ev sahipliği yapan Sinop Valiliği, Sinop Belediyesi ve Sinop Kültür ve Turizm Derneği´nin katkılarıyla Sinop’a konuk olacak.

Festival’i yolculuğu sırasında hiç yalnız bırakmayan Tuncel Kurtiz’in anısına Edremit Belediyesi ve Güre Belediyesi’nin katkılarıyla Edremit’te gerçekleşen bir günlük buluşmanın ardından Gezici Festival’in Ankara programı bugün başlıyor.

Program:

Berlin, Cannes ve Sundance gibi önemli festivallerden ödüllerle dönen son dönem örnekler Dünya Sineması bölümünde bir kez daha Gezici Festival izleyicisiyle buluşacak. Muhteşem Güzellik (The Great Beauty), Genç Kız ve Boksör (Cutie and the Boxer), İşçiler (Workers), Karşınızda Martin Bonner (This is Martin Bonner) ve Kimsenin Kızı (Nobody’s Daughter Haewon), Türkiye gösterimlerini ilk kez Gezici Festival’de gerçekleştirirken; Ölümsüz Aşk (Ain’t Them Bodies Saints), Geçmiş (The Past), Gloria ve Dünya Bizim Değil (A World Not Ours) ilk kez Ankaralı izleyiciyle buluşacak.

Berlin Film Festivali´nden ödüllerle dönen, Sebastián Lelio’nun yönettiği Gloria, 58 yaşında bir kadının yaşlılık ve yalnızlıkla savaşmasını; Cannes’da Altın Palmiye için yarışan, Paolo Sorrentino imzalı Muhteşem Güzellik ise, yaşlılığıyla yüzleşen bir yazarın yaşam enerjisini yeniden keşfetme serüvenini anlatıyor. Cannes’da yönetmen Asghar Farhadi ve başrol oyuncusu Bérénice Bejo’ya ödül kazandıran Geçmiş, bir evliliğin çöküşüne ve ailenin karmaşık dinamiklerine bakıyor.

Kore sinemasından Hong Sang-soo’nun yönettiği, Berlin’de Altın Ayı’ya aday olan Kimsenin Kızı’nda genç bir kadının birkaç güne yayılan sancılı öyküsünü izleyeceksiniz. José Luis Valle’nin yazıp yönettiği İşçiler, işçi sınıfının gelecek kaygısına minimalist bir anlatımla bakıyor. Berlin’den ödülle dönen, Madhi Fleifel’in yönettiği belgesel Dünya Bizim Değil ise, güney Lübnan’daki bir mülteci kampında yaşayan üç neslin hikâyesini anlatıyor.

Dünya Sineması bölümünde Sundance Film Festivali’nde ödül kazanan üç film izleyiciyle buluşacak. Chad Hartigan’ın yönettiği Karşınızda Martin Bonner’da yeni bir hayata adım atan 50’lerinde bir adamın öyküsünü; David Lowery’nin yönettiği Ölümsüz Aşk’ta hapishaneden kaçarak karısına ve hiç görmediği kızına ulaşmaya çalışan bir adamın hikâyesini; Zachary Heinzerling’in yönettiği belgesel Genç Kız ve Boksör’de ise, New York’ta yaşayan ressam Ushio Shinohara ve karısı Noriko’nun 40 yıllık, inişli çıkışlı evliliğini izleyeceksiniz.

Bir Ülke: Şili

Gezici Festival izleyicisinin daha önceki yıllardan yakından tanıdığı, Şili sinemasından yönetmenlerin filmleri Bir Ülke: Şili bölümünde gösterilecek. Yönetmen Sebastián Silva ve başrol oyuncusu Catalina Saavedra’ya 20’den fazla ödül kazandıran 2010 yapımı Hizmetçi (La Nana), mesleğine ölümüne sahip çıkan bir kadının trajikomik hikayesini anlatıyor. Alejandro Fernández Almendras’ın yönettiği Ateş Başında (By the Fire), işçi bir çiftin şehir dışına yerleşme hayallerinin zorluklarını muhteşem görüntülerle perdeye taşıyor.

Pablo Larraín’in yönettiği Tony Manero, Şili’nin yakın tarihine sinema tarihinin unutulmaz bir karakteri üzerinden bakıyor. Yönetmen Alicia Scherson; Karlovy, Montréal ve Tribeca’dan ödüllerle dönen ilk uzun metraj filmi Oyun’da (Play) fakir kız-zengin oğlan hikayesine yeni bir soluk getiriyor. Sebastián Lelio’nun yönettiği Kutsal Aile’de (La Sagrada Familia) Şilili zengin bir ailenin çöküşünü izleyeceksiniz. Bu bölümde uzun metraj filmlerle beraber Şili sinemasından kısa filmler de izleyiciyle buluşacak.

Türkiye Sineması 2013

Ülkemizde bu yıl çekilen uzun metraj filmlerden derlenen Türkiye Sineması 2013 bölümünde yer alan filmlerin yönetmen ve oyuncuları her zaman olduğu gibi galalarda izleyicilerle bir araya gelecek. Altın Koza Film Festivali’nden En İyi Film dahil toplam beş ödülle dönen Mahmut Fazıl Coşkun’un yönettiği Yozgat Blues, bir yaş dönümü ve aşk hikâyesini müzik ve müziğin bağlayıcı gücü üzerinden anlatıyor. İstanbul Film Festivali’nde En İyi İlk Film ve Altın Koza’da dört ödül kazanan, Deniz Akçay Katıksız’ın yönettiği Köksüz’de, babanın kaybının ardından hayata devam etmeye çalışan bir anne ve üç çocuğun hikâyesini izleyeceksiniz.

Altın Koza’da dört ödül kazanan, En İyi Film ve Senaryo ödüllerini Yozgat Blues ile paylaşan, Hakkı Kurtuluş ve Melik Saraçoğlu‘nun yönettikleri Gözümün Nûru, bir sinema tutkununun gözleri bandajlı geçirdiği süre içerisinde korkularıyla yüzleşmesini anlatıyor. İstanbul Film Festivali’nde En İyi Film dahil dört ödül kazanan, Onur Ünlü’nün yönettiği Sen Aydınlatırsın Geceyi’de olağanüstü özellikleri olan bir kasabada yaşayan insanların olağan endişelerini izleyeceksiniz. Ramin Matin’in yönettiği Kusursuzlar’da ise, iki kız kardeş küçükken yazları geçirdikleri Ege kasabasına yıllar sonra yeniden giderek, birbirleriyle ve geçmişle yüzleşiyorlar.

Türkiye sinemasından bu yıl Berlin Film Festivali’nde gösterilen iki film de Gezici Festival izleyicisiyle buluşacak. Reha Erdem´in yazıp yönettiği Jîn, 17 yaşındaki genç bir kızın hayata katılmak için kendi kaçış hikâyesini yaratmasını anlatıyor. Uğur Yücel’in yazıp, yönettiği Soğuk, çekimlerinin yapıldığı Kars’ın karlı dağlarını ve dondurucu hava koşullarını başrole taşıyor.

Ne Yapmalı?

Gezici Festival, Ne Yapmalı? bölümünde izleyiciyi özgürlük ve demokrasi mücadelesinin yöntemlerini düşünmeye davet ediyor. Lenin’in 1902 yılında, Nikolay Çernişevski’nin Ne Yapmalı? romanından esinlenerek hazırladığı broşürün başlığındaki soruyla aynı adı taşıyan bu bölümde yer alan filmler, kolektif mücadelelerden bireysel kahramanlara “Ne Yapmalı?” sorusuna yanıt getiren örnekler üzerinde duruyor.

Ödüllü yönetmen Yoav Shamir, %10 Kahraman Kimdir? (10% - What Makes A Hero?) filminde kahramanlık kavramını insan doğası üzerinden, çok boyutlu bir şekilde sorguluyor. Patricio Guzmán’ın yönettiği belgesel Işığa Özlem (Nostalgia for the Light), Pinochet rejiminin kayıplarının anneleri ve astronomlar arasında etkileyici paralellikler kuruyor. Jean-Luc Godard’ın 1967 yapımı filmi Ona Dair Bildiğim İki Üç Şey (Two or Three Things I Know About Her), yönetmenin dönemi üzerine düşüncelerini alışılmadık ve heyecan verici bir anlatımla paylaşıyor. John Akomfrah’nın yönettiği belgesel Stuart Hall Projesi (The Stuart Hall Project) ise, 1960’larda Kültürel Çalışmalar alanını akademiye kazandıran Hall’un çok yönlü bir portresini çiziyor.

Barış Bıçakçı: İki Film Arasındaki En Kısa Mesafe

Şiir, roman ve öyküleriyle farklı nesillerden okuyucu kitlesi olan Barış Bıçakçı’nın Gezici Festival izleyicisi için seçtiği iki film Barış Bıçakçı: İki Film Arasındaki En Kısa Mesafe bölümünde gösterilecek. Barış Bıçakçı, seçtiği iki filmle, insanlık hallerine, ergenlikten yetişkinliğe geçişe, kaybettiklerimize, taşra yalnızlığına yeni bir gözle bakmaya çağırıyor. İki filmin arasındaki en kısa mesafeyi sorgulatıyor.

Bu seçkide Amerikan sinemasından iki modern klasik izleyiciyle buluşacak. Alan Parker’ın 1984 yapımı filmi Birdy’de birlikte okula ve sonrasında savaşa giden iki arkadaşın hayatı yeniden yakalamaya çalışmalarını izleyeceksiniz. Lasse Hallström’un yönettiği, 1993 yapımı Gilbert’in Hayalleri (What’s Eating Gilbert Grape) ise bir ailenin hayatta kalma savaşına zihinsel engelli bir çocuğun ve abisinin ilişkileri üzerinden bakıyor.

Köken Ergun’un Video İşleri

Kısa belgeseli Aşura (Ashura) ile Berlin Film Festivali’nde geçen yıl ödül kazanan, dünyada video ve performans alanlarındaki eserleriyle tanınan Köken Ergun’un, daha önce Oberhausen, Rotterdam, Sydney ve Zagreb Film Festivallerinde gösterilen video işleri Türkiye’de ilk kez toplu olarak izleyiciyle buluşacak.

Bu bölümde gösterilecek video işleri arasında Binibining Vaadedilmiş Topraklar (Binibining Promised Land), TANKLOVE, Ben Askerim (I, Soldier), İsimsiz (Untitled), WEDDING ve 2007 yılında Rotterdam Film Festivali’nde En İyi Kısa Film ödülünü kazanan Bayrak (Flag) ile merakla beklenen Aşura bulunuyor. Ankaralılar Ergun’un çalışmalarını, 5 Aralık’ta SALT Ulus’ta açılacak, Türkiye’deki ilk kişisel sergisi Kitle ve İktidar ile daha yakından tanıma fırsatı bulacaklar.

Deneysel Sinema: Avusturya-Türkiye

Türkiye’de deneysel sinemanın ilk örneklerinin ortaya çıkmasının 50. yılında, Türkiye’den ve deneysel sinema denilince ilk akla gelen ülke olan Avusturya’dan kısa filmler, bu bölümde izleyiciyle buluşacak.

Ozan Adam, Oğuzhan Akalın, Dilek Aydın, Ege Berensel, Gürcan Keltek, Nurşen Bakır ve Zeyno Pekünlü’nün filmlerinin gösterileceği bu bölümde sinemaseverleri Türkiye deneysel sineması için milat kabul edilebilecek bir film bekliyor: Filmleri gün yüzüne çıkmayan yönetmen Alp Zeki Heper’in 1963’te Fransa’da çektiği kısa filmi Şafak. Avusturya deneysellerinde ise Gustav Deutsch, Lisl Ponger, Peter Tscherkassky, Siegfried A. Fruhauf ve Virgil Widrich’in filmleri yer alacak.

Kısa İyidir ve küçük izleyicilerimize

Kısa İyidir ve Çocuk Filmleri bölümleri, her sene olduğu gibi bu seneki festivalde de yerini alacak. Dünyanın çeşitli ülkelerinden festivale başvuran 1000’e yakın film arasından seçilen kısa filmler, izleyicileri farklı ülkelerin yenilikçi sinemasıyla tanıştıracak. Bu bölümde ABD, Almanya, Belçika, Çek Cumhuriyeti, Fransa, Hollanda, İngiltere, İspanya, İsveç, İsviçre, Portekiz, Romanya, Sırbistan ve Ürdün’den kısa filmler izleyicilerle buluşacak.

Küçük izleyicileri, aralarında Estonya, İspanya, Letonya ve Norveç’in de bulunduğu farklı ülkelerden diyalogsuz, kısa canlandırmaların gösterileceği Çocuk Filmleri bölümüyle beraber, bir de Canlandırma Atölyesi bekliyor. Ankara’da gerçekleştirilecek olan ve çocukların ilk filmlerini üretecekleri bu atölye, çocuklarla çalışma konusunda uzmanlaşmış Hollandalı Jenny Van den Broeke tarafından yürütülecek.

Festival söyleşileri ve gösterim mekânları

Ankara’da gerçekleşecek iki söyleşide, tanınmış sinemacılar Gezici Festival izleyicisiyle bir araya gelerek deneyimlerini paylaşacaklar. Ödüllü oyuncu Taner Birsel, 30 Kasım Cumartesi günü Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde Oyunculuk üzerine gerçekleşecek söyleşide farklı oyunculuk performanslarını değerlendirecek. Yönetmen Zeki Demirkubuz ve Ankara Sinema Derneği Başkanı Ahmet Boyacıoğlu ise, 4 Aralık’ta Alman Kültür Merkezi’nde sinemaseverlerle bir araya gelecek.

Ankara’daki gösterimler Kızılay Büyülü Fener Sineması, Alman Kültür Merkezi ve Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde, Sinop’ta Sinop Halk Eğitim Merkezi ve Edremit’te Olivecity AVM Akçay Atlas Sineması’nda gerçekleşecek.

Festival duyuruları, program, filmler ve etkinlikleri Gezici Festival’in web sitesi, Facebook sayfası ve Twitter hesabından takip edebilir, fotoğrafları Flickr hesabından indirebilir, fragmanları Vimeo hesabından izleyebilirsiniz.

http://gezicifestival.org/
https://www.facebook.com/gezicifestival
https://twitter.com/gezicifestival
http://flickr.com/photos/gezicifestival

6-9 Aralık tarihleri arasında son iki yıl festivale ev sahipliği yapan Sinop Valiliği, Sinop Belediyesi ve Sinop Kültür ve Turizm Derneği´nin katkılarıyla Sinop’a konuk olacak.

29.11.2013








11.12.2013
GEZİCİ FESTİVAL'İN 19. YOLCULUĞU DA TAMAMLANDI

Ankara Sinema Derneği’nin, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın destekleriyle düzenlediği 19. Gezici Festival, 27 Kasım’da gerçekleşen sürpriz bir açılışla, Festival’i yolculuğu sırasında hiç yalnız bırakmayan Tuncel Kurtiz’in anısına Edremit’te başlayarak 29 Kasım-5 Aralık tarihleri arasında Ankara’da ve 6-9 Aralık’ta Sinop’ta devam eden 13 günlük sinema dolu yolculuğunu tamamladı.

27 Kasım’da Edremit’te gerçekleşen bir günlük buluşmada sinemaseverler, Onur Ünlü’nün Sen Aydınlatırsın Geceyi, Mahmut Fazıl Coşkun’un Yozgat Blues ve Sebastián Lelio’nun Gloria filmlerini izleme fırsatı buldular. Açılışta ise Gezici Festival arşivinden seçilen görüntülerden oluşan Gezici Festival’in Yol Arkadaşı: Tuncel Kurtiz adlı belgesel; Tuncel Kurtiz, Sema Moritz ve Reyend Bölükbaşı’nın 2004 yılında Macaristan’da gerçekleştirdikleri Şeyh Bedrettin Destanı gösterisinin kaydı ve Kurtiz’in 1979 yılında İsveç’te yönettiği ve başrolünü üstlendiği sıra dışı gurbetçi filmi Gül Hasan gösterildi.

Ankara’da dünya ve Türkiye sinemalarına yoğun ilgi

Gezici Festival’in Ankara’daki açılışı 28 Kasım akşamı, İngiliz Film Enstitüsü’nün (BFI) geçtiğimiz yıllarda, Hitchcock9 projesi kapsamında uzun ve titiz bir yenilemeyle eski haline getirdiği Alfred Hitchcock’un 1925 ve 1929 yılları arasında çekilmiş, az bilinen dokuz sessiz filminden biri olan Şantaj’ın gösterimiyle gerçekleşti. British Council işbirliği ile Ankara’da ilk kez izleyiciyle buluşan filmin Ankara Resim ve Heykel Müzesi’ndeki kalabalık gösterimine Hakan A. Toker piyanoyla eşlik etti.

Gezici Festival’in Ankara Kızılay Büyülü Fener Sineması’ndaki gösterimleri ise 29 Kasım günü başladı. Ankaralı izleyicilerin yoğun ilgisiyle karşılaşan bu gösterimlerin biletlerinin yüzde 44’ü festival başlamadan satıldı. Son dönem ödüllü filmlerden oluşan Dünya Sineması bölümündeki Muhteşem Güzellik, Genç Kız ve Boksör, İşçiler, Karşınızda Martin Bonner ve Kimsenin Kızı, Türkiye gösterimlerini ilk kez Gezici Festival’de gerçekleştirirken; Ölümsüz Aşk, Geçmiş, Gloria ve Dünya Bizim Değil ilk kez Ankaralı izleyiciyle buluştu.

Türkiye 2013 bölümünde Reha Erdem’in Jîn, Deniz Akçay Katıksız’ın Köksüz, Ramin Matin’in Kusursuzlar ve Mahmut Fazıl Coşkun’un Yozgat Blues, Uğur Yücel’in Soğuk filmleri, modern Amerikan klasiği Gilbert’in Hayalleri ile dünya sinemasından Paolo Sorrentino imzalı Muhteşem Güzellik, Asghar Farhadi’nin yönettiği Geçmiş, José Luis Valle’nin yönettiği İşçiler kapalı gişe oynayan festival filmleri oldu. İlgi çeken diğer iki bölüm ise, 1 ve 2 Aralık’ta Alman Kültür Merkezi’nde gerçekleşen Çocuk Filmleri ve Kısa İyidir’di.

Ankaralı izleyicilere Türkiye sinemasından konuklar

Ülkemizde bu yıl çekilen uzun metrajlı filmlerden derlenen Türkiye 2013 bölümünde yer alan filmlerin yönetmen ve oyuncuları festival boyunca izleyicilerle bir araya geldi. Gezici Festival’in ilk konuğu, Yozgat Blues’un yönetmeni Mahmut Fazıl Coşkun’du. Coşkun, 29 Kasım akşamı gerçekleşen gösterimden sonra izleyicilerin sorularını yanıtladı. Filmin ismiyle ilgili birkaç izleyiciden gelen soruya Coşkun, "Yozgat"ı seçmesinin nedeni olarak "yeni taşrayı", "yeni taşranın kimliksizliğini" anlatmak istediğini ve yaşamamış olsa da, Yozgatlı olduğu için bu İç Anadolu şehrini seçtiğini söyledi. Filmin ismindeki "blues"u ise tahmin edilenin aksine müzik türüne ithafen değil, "hüzün"ü anlatmak için seçtiğini söyledi. Coşkun, Türkiye´deki modernleşmenin Batı´daki gibi "adım adım, ihtiyaca göre değil," doğrudan kopya olarak gerçekleştiğini de ekledi.

Reha Erdem, Jîn´in 30 Kasım’daki gösterimi sonrası izleyicilerin sorularını yanıtladı. Filmlerinde kadın karakterlerin önemi ve umutlu olmak sohbetin ana konularını oluşturdu. Twitter üzerinden sorulan, "Ele alınan konular farklı olsa da Hayat Var filmindeki Hayat ile Jîn´in ortak yanları nelerdir?" sorusuna Erdem, "İkisi de isyankar," diye cevap vererek, "Bütün filmlerimin ana figürleri gibi isyan etmekten korkmayan kadınlar" diyerek ekledi. Erdem kadınların kendisi için "daha büyük umut kaynağı" olduğunu söyleyerek, "Benim esas kahramanlarım kadınlar oluyor," dedi.

Aynı gün gerçekleşen Köksüz´ün gösterimi sonrası ise yönetmen Deniz Akçay Katıksız ve başrol oyuncusu Lale Başar izleyicilerle bir aradaydı. Anne karakterinin "üzerine çalışılmış bir karakter" olduğunu, "bireysel olarak bir yer bulamamış, başka erkekler üzerinden tanımlanmış bir karakter," olduğunu söyleyen Katıksız, "kızıyla çatışmasının kaynağının" da buna bağlı olduğunu söyledi. Filmin isminin çıkış noktasını, "Aile demek, kök salmak, ait olmak demek. Aile olmasına rağmen aidiyet yok," diyerek açıklayan Katıksız, "Aileyi ana karakter olarak kurgulamaya çalıştım. Ayakların her biri dengeli gitsin diye uğraştım," dedi. Lale Başar ise oğluyla beraber oynamasından söz ederek, Altın Koza´da oğluyla beraber ödül almasının çok "gurur verici" olduğunu paylaştı.

Kusursuzlar´ın 1 Aralık’ta gerçekleşen gösteriminde yönetmen Ramin Matin, senarist ve yapımcı Emine Yıldırım ile başrol oyuncularından İpek Türktan Kaynak izleyicilerin sorularını yanıtladı. Yıldırım, öncesinde Ankaralı olduğu için bu gösterimin özellikle önemli olduğunu paylaştı. Filmde oyunculuklara, müziğe ve kadın temsiline özellikle övgüler geldi. Yıldırım, filmin isminin ironik olduğunu söyleyerek, "Türkiye´de ve dünyada kadınlardan beklenen kusursuzluk"a ithafen bu ismi seçtiğini söyledi. Matin, "Kadın odaklı işler"in ne kadar "önemli" olduğunu söyleyerek, "üç boyutlu, gerçek kadın karakterlere çok nadir rastlandığını" ekledi. Kaynak ise, canlandırdığı karakterin kimlik çatışmasından söz etti.

Gözümün Nûru´nun 2 Aralık akşamı gerçekleşen gösterimi sonrası filmin yönetmeni, yazarı, yapımcısı ve başrol oyuncusu Melik Saraçoğlu izleyicilerle bir araya geldi. Soruları cevaplarken, beraber yönetmenlik yaptığı Hakkı Kurtuluş adına da konuşacağı için "birinci çoğul şahıs" olarak konuşacağını söyleyen Saraçoğlu, Türkiye sinemasında çok işlenen hastalık konusunu "kara mizah" olarak ele almak istediklerini söyledi. Aile üyelerini filmde oynamaya nasıl ikna ettikleri sorusuna ise, "annesi ve abisinin hemen kabul ettiklerini" söyledi. "Babam önce yanaşmadı ama projenin benim için ne kadar önemli olduğunu görünce kabul etti." Ailesine senaryoyu okutmadığını söyleyen Saraçoğlu, böylece "doğal bir oyunculuk yakalamayı başardık diye umuyorum," dedi.

Köken Ergun ve Taner Birsel, Gezici Festival’de

Festival izleyicileri, 30 Kasım’da Çağdaş Sanatlar Merkezi’nde Taner Birsel´le oyunculuk üzerine keyifli bir söyleşi gerçekleştirdi. Birsel, söyleşiye oyunculuk hayatının ilk günlerinden başlayarak bugüne kadar geçen zamanda nelerin değiştiğini, nasıl dönüştüğünü, birlikte çalıştığı yönetmenleri, onlardan nasıl etkilendiğini, izlediği filmlerle oyunculuğunu nasıl geliştirdiğini anlattı. Söyleşinin moderatörlüğünü yapan Ankara Sinema Derneği Başkanı Ahmet Boyacıoğlu da kendi yönetmenlik deneyimini katarak, biraz ülkedeki sinema sektöründen biraz da uluslararası festivallerden söz etti.

1 Aralık’ta Alman Kültür Merkezi´ndeki üç seansta Köken Ergun´un Video İşleri yer aldı. Gezici Festival izleyicileri, Köken Ergun´un video işlerini Ergun´un sunumuyla ve sonrasında soru cevap seanslarıyla izlediler. Bu yoğun günün başında sanatçı Gezici Festival´le birlikte bir süredir bu gösterimleri düşündüklerini ve 5 Aralık’ta açılışını yapan, 16 Şubat’a kadar SALT Ulus´ta devam edecek Kitle ve İktidar sergisindeki işlerinin öncesinde bir festival ortamında gösterilmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi. Ergun, sanatta disiplinlerarasılığı tercih etiğini, festivaldeki gösterimlerle sergideki gösterimlerin aynı işe farklı açılardan bakma fırsatı sunduğunu söyledi. Son gösterimin ardından Bilkent Üniversitesi İletişim ve Tasarım Bölüm Başkanı ve Gezici Festival danışmanlarından Ahmet Gürata´yla birlikte güncel sanatla tanışma yolcuğu üzerinden, "sanat için yapılmış performanstan hayat için yapılmış performansa" geçiş sürecini anlattığı bir söyleşi gerçekleşti. Gazeteci Ayşe Çavdar, Kitle ve İktidar sergisi kapsamında 19 Aralık’ta yapacağı konuşmada, sanatçının beden politikasına dair İsimsiz adlı işini yorumlayacak.

Ne Yapmalı? paneli ve Zeki Demirkubuz’a yoğun ilgi

3 Aralık’ta Alman Kültür Merkezi´nde, Ahmet Gürata moderatörlüğünde Ayşegül Devecioğlu, Foti Benlisoy ve Bülent Batuman´ın konuşmacı olarak yer aldığı "Ne Yapmalı?" paneli, Gezi Direnişi sonrası nasıl devam ediyoruz / etmeliyiz? soruları çerçevesinde ilerledi.

Konuşmaya ilk olarak Ayşegül Devecioğlu, Gezi Direnişi´nde kaybettiklerimizi ve festivalin yol arkadaşı Tuncel Kurtiz´i anarak başladı. Konuşmasında süreçle ilgili dikkatini çeken iki önemli noktaya, direnişin sanki birden bire filizlenmiş gibi tanımlanmasına ve örgütsüzlüğe yapılan vurguya değindi. Devecioğlu "Buradan devşirilecek hızlı bir politik taraf olmayabilir, ancak direniş Türkiye´nin her yerinden itirazını nasıl dile getireceğini bilemeyenler için yeni bir yol açtı," diye sözlerini tamamladı. Foti Benlisoy, konuşmasının bir bölümünde Gezi´yle birlikte sokak siyasetinin kitlesel ölçüde geri dönmesiyle artan özgüvenimizin önemine vurgu yaparak, "Türkiye tarihinin son 20 yılının en büyük kabarışının ardından asla yapmamamız gereken tartışmalara girdik. Oysa bu özgüveni seçimlerde ve sandıkta çarçur etmeden Gezi´ye, baştaki esas meselemize, ´üç beş ağaca´ geri dönmeliyiz," diye bitirdi. Bülent Batuman ise bu hareketin neden kent mekanı üzerinden başladığını düşünmemiz gerektiğine dikkat çekti. Direnişin hangi koşullarda ve neden olduğunun tam olarak anlaşılamama sebebini, kamusal mekanın tanımıyla açıklayan Batuman, "Hiç kimsenin sahiplenmediği bu yerler, herkesin mücadelesi oldu. Bu sebepten kamusal alanda mücadeleyi sürdürmek gerekiyor," dedi. Konuşmaların bitiminde paneli dinlemeye gelenlerin sorularıyla ileriye dönük neler olabileceği konuşuldu.

4 Aralık’ta Alman Kültür Merkezi’nde gerçekleşen Zeki Demirkubuz söyleşisi ise Gezici Festival’in en çok ilgi gören etkinliğiydi. Demirkubuz yaklaşık 2,5 saat süren söyleşiye, "Bana iyi geliyor" dediği, iki filmini çektiği Ankara´da olmaktan duyduğu memnuniyeti dile getirerek, Gezici Festival´i uzun yıllardır takip ettiğini belirterek başladı.

Dostoyevski ve Kafka başta olmak üzere etkilendiği isimleri, "Suç ve Ceza", "Ecinniler" gibi eserlerin kendi geçmişindeki yerini anlattı. Festival boyunca hemen her konuşmada hatırlanan Gezi Direnişi de Demirkubuz´un konuşmasında yer buldu: "Gezi´nin faydalarından biri de bana göre, bundan sonra kimsenin halkı bu kadar açıktan küçümsemeyecek olması." Başta Ankara olmak üzere edebiyat, sinema, Beşiktaş ve Gezi dolu söyleşi sonrası yönetmen festival takipçileriyle fotoğraf çektirip imza dağıttı.

19. Gezici Festival’in Ankara gösterimlerindeki diğer bölümler; Festival izleyicisinin daha önceki yıllardan yakından tanıdığı yönetmenlerin ödüllü filmlerinin de aralarında bulunduğu Şili sinemasından örneklerden oluşan Bir Ülke: Şili; kolektif mücadelelerden bireysel kahramanlara “Ne Yapmalı?” sorusuna yanıt getiren örneklerin gösterildiği Ne Yapmalı?; şiir, roman ve öyküleriyle farklı nesillerden okuyucu kitlesi olan Barış Bıçakçı’nın Gezici Festival izleyicisi için seçtiği iki filmden oluşan Barış Bıçakçı: İki Film Arasındaki En Kısa Mesafe ile Türkiye’de deneysel sinemanın ilk örneklerinin ortaya çıkmasının 50. yılında Türkiye’den ve deneysel sinema denilince ilk akla gelen ülke sinemalarından olan Avusturya’dan kısa filmlerin gösterildiği Deneysel Sinema: Avusturya- Türkiye oldu.

19. Gezici Festival´in Ankara durağında, Kore Kültür Merkezi´nin ev sahipliği yaptığı Çocuklarla Canlandırma Atölyesi’nde ise küçük sinemacılar Jenny Van den Broeke ile birlikte ilk ‘stop motion’ canlandırma filmlerini üretme fırsatı buldular.

19. Gezici Festival’in son durağı Sinop

Gezici Festival Ankara yolculuğunu 5 Aralık’ta noktalayarak, bir sonraki durağına, son iki yıl festivale ev sahipliği yapan Sinop’a yol aldı. Festival’in 6-9 Aralık tarihleri arasındaki Sinop ayağı bir kez daha Sinop Valiliği, Sinop Belediyesi ve Sinop Kültür ve Turizm Derneği’nin katkılarıyla gerçekleşti.

Gezici Festival´in Sinop programı 6 Aralık akşamı Sen Aydınlatırsın Geceyi filminin gösterimi öncesi gerçekleştirilen bir açılışla başladı. Açılışa katılan konuklara "hoşgeldiniz" ve "hoşgeldik" diyen Ahmet Boyacıoğlu, Sinop´u ne kadar sevdiklerinden söz etti. Daha sonra konuşan Sinop Kültür ve Turizm Derneği Başkanı Fahri Bostan, Sinop´ta "sinema salonu bulunmadığını" hatırlatarak, Sinopluların dört gün boyunca dünya ve Türkiye sinemasından örnekler izleyeceklerini söyledi. Filmin gösterimi öncesi oyuncularından Ayşenil Şamlıoğlu, Sinop için "merakla beklediğim bir kentti" diyerek, "başta yönetmen Onur Ünlü olmak üzere tüm Sen Aydınlatırsın Geceyi ekibinin sevgi ve saygıları"nı konuklara iletti.

Türkiye sinemasından yönetmenler Sinop’ta

Kusursuzlar´ın 8 Aralık’ta gerçekleşen gösterimi sonrası, festival konuklarından Ramin Matin izleyicilerin sorularını yanıtladı. "Toplumsal bir soruna duyarlı bir yaklaşım gösterdiği" için izleyicilerin teşekkür ettiği Matin, filmin çıkış noktasını "Türkiye´deki erkek egemen toplumu eleştirmek ve Türkiye´nin her yerinde var olan kadına karşı baskıyı anlatmak" olarak tanımladı. Matin, filmin ana karakterlerine yapılan övgüye ise, "yaşayan, üç boyutlu kadın karakterlerin eksikliğini hissediyorduk," diye cevap verdi.

Festivalin son günü, 9 Aralık’ta yönetmen Zeki Demirkubuz, Sinop Üniversitesi Eğitim Fakültesi´nde gerçekleşen bir söyleşide sinemaseverlerle bir araya geldi. Moderatörlüğünü Ahmet Boyacıoğlu´nun yaptığı söyleşide, sinema yapma nedeninin "anlaşılmayana dair bir şeyi ortaya koymak" olduğunu ve "insanlarla bir şey paylaşan sinema"yı tercih ettiğini söyledi. "Yönetmenliğin tek bir tarifi yok," diyen Demirkubuz, ilk dönem ve son dönem sineması arasındaki biçimsel farklılıkları da gelişen teknolojiye bağladı. Sinop´ta kaldığı süre içerisinde bir sonraki filmine mekan arayan Demirkubuz, bu filmine yönelik olarak da "vicdan azabı" üzerine olduğunu söyledi.

Sinop Halk Eğitim Merkezi’nde gerçekleşen gösterimlerde Sinoplu izleyiciler, Türkiye 2013 bölümünden Sen Aydınlatırsın Geceyi ve Kusursuzlar ile birlikte, Uğur Yücel’in yazıp yönettiği Soğuk, Köksüz, Gözümün Nûru ve Yozgat Blues’u izleme fırsatı buldular. Gezici Festival’in Yol Arkadaşı: Tuncel Kurtiz belgeseli ve Şeyh Bedrettin Destanı ile dünya sinemasından Madhi Fleifel’in yönettiği Dünya Bizim Değil, Sebastián Silva’nın ödüllü filmi Hizmetçi, Chad Hartigan’ın yönettiği Karşınızda Martin Bonner ve Alicia Scherson’un yönettiği Oyun ile Lasse Hallström imzalı Gilbert’in Hayalleri Sinop’ta gösterilen diğer filmler oldu.