Yönetmenler: Guy Davidi, Emad Burnat
İşgal Altındaki Filistin Toprakları, İsrail, Fransa, Hollanda, 2011, 90′
Söyleşi: NİCOLA SAAFİN (Filistin İçin İsrail’e Karşı Boykot Girişimi)
Kendi kendini yetiştirmiş bir kameraman olan Filistinli köylü Emad Burnat,
2005’te dördüncü oğlu Gibreel doğduğunda ilk kamerasını alır. Yaşadığı Bil’in
isimli köyde bir tecrit bariyeri inşa edilmekte ve köylüler buna direnmektedir.
Burnat, bu şiddet içermeyen direnişi ve oğlunun büyümesini filme çeker. Çok
geçmeden bu olanlar, ailesinin ve kendisinin hayatını etkilemeye başlar.
Olanları kaydeden kameralar arka arkaya İsrailli askerler tarafından kırılır ya
da vurulur. Burnat’ın, İsrailli film yapımcısı Guy Davidi ile birlikte çektiği
filmde, her kamera hem tarihin hem de onun hikâyesinin bir parçasını anlatır.
Anadilinin yok olma tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu öğrenen ihtiyar Mustafa,
çocuklarına öğretemediği bu dilin unutulmaya terk edilmesinden kendini sorumlu
tutar. Geçirdiği rahatsızlık nedeniyle hayatının sonuna geldiği düşüncesiyle
yüzleşmek zorunda kalırken, hafızasında kaldığı kadarıyla yitip giden dilini
kaydetmeye karar verir. “Ana Dilim Nerde?” evde dahi kendi dilinde konuşmanın
yasak olduğu yıllardan sonra artık gizli tutulamayacak olan “anadil” gerçeğini
ve Türkiye’de resmî politikaların yarattığı kültürel travmanın orta sınıf bir
aile üzerindeki etkilerini konu alıyor.
“900 Gün”, İkinci Dünya Savaşı sırasındaki Leningrad Kuşatması üzerine bir film.
Film, kişisel anlatıları otoritelerin sunduğu kahramanlık miti tarafından
gölgelenen, kuşatmadan sağ çıkmış kimi insanların mücadelesinin duygusal bir
portresini sunuyor. Bu kahramanlık miti, insanların yıllardır bahsetmelerinin
bile yasak olduğu korkunç gerçeklerle acı verici bir zıtlık içindedir.
Filmde 2011’deki Van depreminde yıkılan evlerinin enkazı altında kalan
çocuklarını çaresizce arayan 42 yaşındaki Sıddık’ı izliyoruz. Öte yanda
yıkıntılar arasından hurda demir toplayarak geçimlerini sağlamaya çalışan iki
yoksul çocuk, Atilla ve Eso ile tanışıyoruz… “Beklemek” Sıddık, Atilla ve
Eso’nun depremden sonra ayakta kalma çabalarına ve gündelik yaşam mücadelelerine
odaklanıyor. Bunu yaparken de tüm bölgenin ve yöre halkının bir panoramasını
ortaya koymaya çalışıyor.
Mehmet Murat Özyurt, günlerini hiçbir şey yapmayarak geçiren bir adamdır.
Sabahları evden çıkar alışveriş merkezlerinde vakit geçirir ve belirli bir amacı
olmaksızın şehrin çeşitli mekânlarında dolaşır. Akşamları ise mutlaka bir sergi
açılışına ya da bir film galasına katılarak hem arkadaşlarıyla bir kaç kadeh
içki içme hem de sosyalleşme imkânı bulur. Bütün günleri birbirine benzeyen
Mehmet Murat, kendisini bir modern zaman dervişi olarak görmektedir.
Aramilerin Dönüşü
23 Şubat 2013, 19:00
Yönetmen: Anja Reiß
Almanya, 2012, 60′
Söyleşi: TUMA ÇELİK (Avrupa Süryaniler Birligi -ESU- Türkiye sorumlusu ve SABRO
gazetesi genel yayın yönetmeni)
“Tur Abdin” Suriye sınırından çok uzak olmayan Güneydoğu Türkiye’de yaşayan
Aramilerin anavatanının adı. Hıristiyanların ilk yerleşim alanlarından biriydi
ama bugün Hıristiyanlar çok küçük bir azınlık. Hıristiyan Aramilerin çoğu savaş,
şiddet ve baskı yüzünden Almanya gibi ülkelere göçmek zorunda kaldılar. Bu
göçmenlerden bir kısmı, Göppingen’den memleketlerine dönüp kültürel miraslarını
kurtarmak ve yıkılmış köylerini yeniden inşa etmek istiyorlar. Kamera onlara
anavatanlarına yaptıkları bu yolculukta eşlik ediyor ve bin yıllık kültürlerini
koruma adına gösterdikleri mücadeleyi belgeliyor.
Sinema Aşkı
Yönetmen: Nejra Latić Hulusić, David-Jan Bronsgeest
Bosna Hersek, Hollanda, 2011, 20′
İyi Koca Sevgili Oğul
Yönetmen: Heddy Honigmann
Hollanda, 2001, 50′
9 Mart 2013, 19:00
Söyleşi: HALİDE VELİOĞLU (Antropolog)
Sinema Aşkı:
Sena’nın tek bir amacı vardır: Savaş sırasında kaybettiği iki çocuğunu
düşünmemek. Sena Bosna’da, bir sinemanın barını işletir. Barın kapısı herkese
açıktır, savaş zamanı keskin bir nişancı olup Sena’nın yaşadığı sokakta
insanları hedef alan Slavisa’ya bile. Sena’nın 16 yaşındaki oğlunun keskin bir
nişancının kurşunuyla öldüğünü bilen Slavisa, dükkânda yarı zamanlı işler yapar
ve Sena’ya onun gibi bir insanın bu sokakta yaşadığını bilseydi asla tetiği
çekmeyeceğini söyler.
İyi Koca Sevgili Oğul:
Saraybosna yakınlarında, Ahatovici köyünde yaşayan dul kadınların hikâyesi,
Bosna savaşına dair pek çok gerçekliği de içinde taşıyor. Hayat, Saraybosna’nın
dışındaki yeşil tepelerde bulunan Ahatovici köyünde sakin geçmektedir. Fakat
1992 yılında Çetniklerin köyde gerçekleştirdiği katliamda erkeklerin %80’i
öldürülür. Savaşa kurban vermeyen tek bir ev yoktur. On yıl sonra bu acılı
kadınlar, günlük işlerine ve ritüellerine devam ederken kocalarını ve
evlatlarını hatırlarlar.
On beş yaşındaki Alexandros Grigoropoulos 6 Aralık 2008’de dışarıda arkadaşları
ile beraberken polis tarafından öldürüldü. Ölümü Atina’yı üç hafta boyunca
alevler içinde bırakacak isyanları başlattı. Filmde Alexandros’un ölümüne ve
polisle yaşanan savaşa tanıklık eden “çocuklar”, üç yıl sonra Yunanistan’ın
kriziyle boğuşurken kendi dünyaları üzerine konuşurlar. Onlar büyük bir değişim
döneminde belirsiz bir geleceğe doğru ilerlerken umutlarını, hayallerini ve
korkularını gözlemleme şansımız olur.
Pruitt-Igoe Efsanesi: Kentsel Bir Hikâye
6 Nisan 2013, 19:00
Yönetmen: Chad Freidrichs
ABD, 2011, 83′
Söyleşi: TUNA KUYUCU (Boğaziçi Üniversitesi, Sosyoloji Bölümü)
“Pruitt-Igoe Efsanesi” bir yandan Amerika’daki sosyal konutların ve bu
konutların inşa edildiği şehir merkezlerinin bir kenara itilmesine neden olan
toplumsal, ekonomik ve yasal meseleleri incelerken, diğer yandan da St.
Louis’deki kötü şöhretli Pruitt-Igoe sosyal konutlarında yaşayanların kişisel ve
dokunaklı hikâyelerinin izini sürüyor.
Gökyüzünün Kalbi, Dünyanın Kalbi
20 Nisan 2013, 19:00
Yönetmenler: Eric Black, Frauke Sandig
Almanya, 2011, 98′
Söyleşi: UYGAR ÖZESMİ (change.org Türkiye direktörü)
Mayaların Meksika ve Guatemala’daki gözlerden ırak evleri, dizginlenemez
küreselleşmenin dünyayı nasıl yok ettiğini ve yerel kültürlerin doğal
kaynakların ele geçirilme tutkusu yüzünden nasıl dört bir taraftan saldırıya
uğradığını göstermek için küçük bir evren sunuyor bize. Film altı genç Maya’nın
günlük yaşamlarını ve ritüellerini izleyerek, bu küçük topluluğun kültürlerinin
ve çevrelerinin talan edilmesine karşı sürdürdükleri kararlı mücadeleyi
gösteriyor.
Devrimin Çocukları
4 Mayıs 2013, 19:00
Yönetmen: Shane O’Sullivan
İrlanda, Birleşik Krallık, Almanya, 2010, 93′
Söyleşi: EMİN ALPER (Yönetmen, tarihçi - İTÜ İnsan ve Toplum Bilimleri)
“Devrimin Çocukları” 1968’de Almanya ve Japonya’daki öğrenci hareketlerinin
içinden çıkıp zamanlarının önde gelen kadın “teröristlerinden” olan Ulrike
Meinhof ve Fusako Shigenobu’nun hikâyelerini anlatıyor. Vietnam’daki ölümlerden
etkilenen ikili dünya devrimiyle kapitalizmi alt etmeye koyulur. Yazar ve
gazeteci Bettina Röhl ve May Shigenobu günümüz kapitalizmi ve Ortadoğu bir kez
daha kriz içindeyken annelerinin hayatlarını keşfeder. Bettina ve May
annelerinin eylemleri üzerine giderken akıllara şu soru geliyor: Onlar ne uğruna
savaşıyordu ve neler öğrendik?
Bu film bir kadının hiç görmediği gerilla babasını arayışının hikâyesidir.
İstanbul’dan Mahmur Mülteci Kampı’na uzanan yolculukta babasının nasıl biri
olduğunu, geçmişini, onu sevip sevmediğini sorar. Bu arayış onu en
yakınındakilerle yüzleşmeye zorlar.