Gösterim Seçkisi
Beyond The Bolex / 2018 / Sinema Filmi / Alyssa Bolsey / 01:34:00
Le Galerie des Monstres / 1924 / Sinema Filmi / Jaque Catelain / 01:30:00
Man of Gold / 1918 / Sinema Filmi / Sandor Korda (Alexander Korda) / 01:40:00
People With No Tomorrow / 1919 / Sinema Filmi / Aleksander Hertz / 01:24:00
The Ancient Law / 1923 / Sinema Filmi / Ewald André Dupont / 02:15:00
The Imaginary Voyage / 1925 / Sinema Filmi / René Clair / 01:01:00
The Lost World / 1925 / Sinema Filmi / Harry O. Hoyt / 01:40:00
The Undesirable / 1914 / Sinema Filmi / Mihály Kertész / 01:10:00
Hans Richter: Sinemanın Avangard Müziği Bölümü, Gösterim Seçkisi
Clip of Hans Richter Visiting Amsterdam / 1952 / Sinema Filmi / Hans Richter /
00:01:00
Clip of Kurt Schwitters / 1928 / Sinema Filmi / Hans Richter / 00:06:00
Der Zweigroschen-Zauber / 1929 / Sinema Filmi / Hans Richter / 00:03:00
Det Elektriske hotel / 1914 / Sinema Filmi / Dania Biofilm / 00:07:30
Diepte / 1933 / Sinema Filmi / Frans Dupont / 00:05:00
Filmstudie / 1926 / Sinema Filmi / Hans Richter / 00:05:00
Ideale Filmerzeugung / 1913 / Sinema Filmi / Ludwig Schaschek / 00:06:30
Inflation / 1928 / Sinema Filmi / Hans Richter / 00:04:00
Markt in Berlin / 1929 / Sinema Filmi / Wilfried Basse / 00:23:00
Roi des dollars / 1905 / Sinema Filmi / Segundo de Chomón / 00:02:00
Vormittags-Spuk / 1928 / Sinema Filmi / Hans Richter / 00:07:00
Komedi Filmleri Seçkisi Bölümü, Gösterim Seçkisi
Battle of the Century / 1927 / Kurmaca / Clyde Bruckman / 00:19:00
Never Weaken / 1921 / Kurmaca / Fred Newmeyer / 00:19:00
1895-1920 Gösterim Seçkisi
Retour de Flamme / 1895 / Sinema Filmi / Serge Bromberg / 01:30:00
1931-1933 Gösterim Seçkisi
Woman With A Camera / 1931 / Belgesel / Maria Hemmleb, Jutta Hercher / 02:00:00
Sessiz sinemanın “BİLİNMEYEN”leri bu yıl festival programında!
Uluslararası İstanbul Sessiz Sinema Günleri, sinemanın ilk dönemine adanmış
Türkiye’deki ilk ve tek film festivali olarak altıncı yılında 4 - 8 Aralık
tarihlerinde gerçekleşiyor. Akbank Sanat Merkezi, Institut français, Kadıköy
Sineması ve Bina mekanlarında seyirciyle buluşacak festivalin ana teması bu yıl
‘Bilinmeyen’ olarak belirlendi. Festival bu temayla, hem sinemanın ilk dönemine
dair bilinmeyenleri hem de o dönemin insanlık tarihi için bilinmeyen konularını
mercek altına alıyor. Her yıl olduğu gibi tüm filmler en son restore edilmiş
haliyle gösterilirken aynı anda canlı müzik eşlik ediyor. Yerli ve yabancı
müzisyenlerin olduğu programda bu yıl, 2018’deki Berlin Film Festivali’nde
kırkıncı sanat yılını kutlayan Günter Buchwald, keşfedip restore ettiği filmlere
piyanosuyla eşlik eden Serge Bromberg ve sessiz sinema festivallerinin yükselen
genç yıldızı Daan van den Hurk öne çıkıyor. Festivalin diğer konukları arasında
ise yurt dışındaki film arşiv ve enstitülerin üst düzey yetkilileri bulunuyor.
This year’s program is about the search of “UNKNOWN” in silent cinema!
International Istanbul Silent Cinema Days, Turkey’s first and only festival
dedicated exclusively to silent cinema, is presenting its sixth edition from 4
to 8 Dec. 2019. Festival locations are Akbank Sanat Merkezi, Institut français,
Kadıköy Sineması and Bina. This year’s theme is ‘The Unknown’, showcasing
unknown examples from film history, as well as films concentrating on the
unknown subjects of their day, such as travel to the moon. As always, recently
restored films are presented with live musical accompaniment. Among this year’s
remarkable guest musicians we are proud to have Gunther Buchwald who is
celebrating his forty years as a silent film accompanist, Serge Bromberg who
presents the films he has discovered and restored from behind his piano, and the
young rising star of silent film festivals Daan van den Hurk. Among other guests
of the festival, we are welcoming directors, curators and restorers of the
world’s renowned film institutes.
Sessiz Sinema Günleri
4 Aralık Çarşamba / December Wednesday 21:00 GALA
KADIKÖY SİNEMASI
Kadim Kanun / The Ancient Law
Das Alte Gesetz
Yönetmen / Director: Ewald André Dupont,
Oyuncular / Cast: Ernst Deutsch, Abraham Morewski, Henny Porten, Yıl / Year:
1923, Ülke / Country: Almanya / Germany, Altyazı / Subtitles: İngilizce, Türkçe
/ English, Turkish, 135’, Müzik / Live Music by: Donald Sosin, Alicia Svigals
Sunum / Introduction: Jay Weissberg
Restorasyon prömiyeri 2018’de Berlinale’de yapılan Kadim Kanun, 1800’lerin
ortasında, Doğu Avrupa’nın bir kasabasında geleneklere sıkı sıkıya bağlı
ailesiyle yaşayan genç Baruh’un oyuncu olmak için ailesini terk edip gezgin bir
tiyatro grubuna katılmasını ve bununla birlikte değişen hayatını anlatıyor.
Geleneklerle modern hayatın kıskacında, sanatın zorlu basamaklarını çıkarken
kendini sorgulayan bir hayatın çarpıcı anlatısı. Daha önce Varyete filmini
festivalde gösterdiğimiz Alman Sineması’nın usta ismi E. A. Dupont bu filminde
de aşk, sanat, özgürlük, modern dünya, vefa ve gelenek gibi büyük temalar
üzerine etkin bir anlatı kuruyor.
Premiered in Berlinale in 2018, The Ancient Law tells the story of young Baruch
who lives in an Eastern European town in the mid-1800s with his strictly
traditional family. Baruch decides to leave everything behind to join a
travelling theatre group, dreaming of a successful stage career. E.A. Dupont,
whose sensational Variety was screened at the festival in previous years,
constructs a masterful narrative in this film about the moral dilemmas of his
characters struggling between matters of life, such as love, art, freedom,
modernity, loyalty and tradition.
5 Aralık Perşembe / December Thursday 13:00
AKBANK SANAT MERKEZİ
Geleceği Olmayanlar / People With No Tomorrow
Ludzie Bez Jutra
Yönetmen/Director: Aleksander Hertz, Oyuncular/Cast: Józef Wegrzyn, Halina
Bruczówna, Iza Kozlowska, Yıl/Year: 1919, Ülke/Country: Polonya, Poland Altyazı/Subtitles:
Türkçe, Turkish 84', Müzik/Live Music by: Günter Buchwald Sunum/Introduced by:
Dariusz Wieromiejczyk
Uzun yıllar kayıp olduğu düşünülen Geleceği Olmayanlar, 2015’te Almanya’da
sürpriz bir şekilde bulunmasının ardından 4K dijital restore edilerek günümüz
izleyicisine kavuştu. Polonya sinemasının öncülerinden Aleksander Hertz’in
yönetmenliğini yaptığı film, Rus bir asker ile Varşovalı genç bir aktrisin yasak
aşkını perdeye taşıyor. Dönemin ünlü yıldızlarının rol aldığı filmde Rus
askerini Józef Wigrzyn, Varşovalı aktrisi ise sahne yıldızı Halina Bruczówna
canlandırıyor. Sosyalist Parti üyesi olduğu gerekçesiyle ülkesinden çıkarılan
Aleksander Hertz’in ülkesine geri döndükten sonra kurduğu sinema ve film
prodüksiyon şirketinin önde gelen eserlerinden olan Geleceği Olmayanlar,
popülaritesini dönemin magazin haberlerinden alıyor. Her iki ülkede de ses
getiren, gerçek bir yasak aşk öyküsüne dayanan film, gerçek hayattaki kişilerin
itirazları üzerine birçok kez değiştirilmek zorunda kalmış. Bu nedenle, 1919’da
çekilmesine rağmen film 1921’e kadar gösterilememiş.
Considered lost for many years, People with No Tomorrow was discovered in 2015
in Germany and digitally restored in 4K. Directed by Aleksander Hertz, one of
the pioneers of Polish Cinema, the film narrates the forbidden love affair
between a Russian soldier and a young actress from Warsaw, bringing together the
most celebrated stars of the time. Forced into exile due to being a member of
the Socialist Party, Hertz made this film after he returned to his homeland and
started a flourishing cinema business. The film was a huge success, mostly
because its story was based on true events that were widely covered in
newspapers of the time. This posed a problem for the film, since the real-life
personnages of the affair kept on asking for modifications. Although the film
was shot in 1919, it could not be screened until 1921 due to constant changes in
the final edition.
5 Aralık Perşembe / December Thursday 16:00
AKBANK SANAT MERKEZİ
İstenmeyen Kadın / The Undesirable
A Tolonc
Yönetmen/Director: Mihály Kertész, Oyuncular/Cast: Lili Berky, Mihaly Varkonyi,
Mari Jaszai, Yıl/Year: 1914, Ülke/Country: Macaristan, Hungary Altyazı/Subtitles:
Türkçe, Turkish, 70', Müzik/Live Music by: Günter Buchwald
Sunum/Introduction: György Raduly
Humphrey Bogart ve Ingrid Bergman’ın başrollerini paylaştığı zamansız klasik
Kazablanka’nın yönetmeni Michael Kurtiz’in (gerçek adı Mihály Kertész)
Hollywood’a gelmeden önce, Avrupa’da 14 yıllık başarılı bir yönetmen kariyeri
olduğu pek bilinmez. Kertész’in memleketi Macaristan’da çektiği 48 filmden
maalesef çok azı günümüze ulaştı. Bunlardan biri, yakın zamanda keşfedilen
İstenmeyen Kadın. Dönemin ünlü yıldızlarını bir araya getiren ve son moda
trendlerinin gözlemlendiği pahalı kostümleri ve çeşitli lokasyonlardaki sahne
tasarımları ile dikkat çeken yüksek bütçeli yapım, Kertész’in dahiyane
yönetmenliğini de gözler önüne seriyor. Filmde haksız yere hırsızlıkla suçlanan
bir genç kadının karşılaştığı zorluklar ve verdiği mücadele sonunda kayıp
annesine yeniden kavuşması anlatılıyor.
Although many people know the Humphrey-Bogart-and-Ingrid-Bergman classic
Casablanca, few people actually know the fact that its talented director Michael
Kurtiz was a celebrated silent-era filmmaker back in his homeland Hungary before
he moved to Hollywood. By his original name Mihály Kertész, he had quite an
established career in Europe, ranging over 14 years of success. In Hungary,
Kertész filmed around 48 films, only a few of which are known to have survived
today. One of them, The Undesirable has been recently discovered. An expensive
production with the leading actors and actresses of the time, lush art direction,
fashionable costumes, and glamorous jewelleries, the film showcases the
brilliant talent of Kertész. In this film, Kertész masterfully tells the story
of a woman wrongfully charged with theft and her ultimate reunion with her long
lost mother.
5 Aralık Perşembe / December Thursday 19:00
AKBANK SANAT MERKEZİ
Bolex’e Takılanlar / Beyond the Bolex
Yönetmen/ Director: Alyssa Bolsey, Yıl/ Year: 2018, Ülke / Country: ADB, USA,
Altyazı/ Subtitles: Türkçe, Turkish, 94',
Sunum / Introduction: Alyssa Bolsey
1920’lerde Jacques Bolsey adında bir göçmenin buluşu olan, ikonik Bolsey
kamerasının erken dönem sinema endüstrisindeki etkisine odaklanan bu belgeselde
yönetmen Alyssa Bolsey’in, büyük dedesinin gizemlerine doğru yolculuğuna tanık
oluyoruz. Yönetmenin aile arşivlerinin derinliklerine yaptığı yolculuk, onu
İsviçre’ye kadar götürüyor. Aile üyelerinin yanı sıra Wim Wenders, Jonas Mekas,
Bruce Brown ve Barbara Hammer gibi sinemacılarla söyleşen yönetmen, Jacques
Bolsey’nin kişisel günlüğünden, aile filmlerinden ve fotoğraf koleksiyonlarından
damıttığı anları perdeye taşıyor. Bolex’e Takılanlar Jacques Bolsey’nin maceralı
hikayesini ve müthiş buluşundan doksan yıl sonra bile onlarca nesil sinemacı
üzerindeki derin etkisini keşfe çıkıyor.
In the 1920s immigrant inventor Jacques Bolsey aimed to disrupt the early film
industry with a motion picture camera for the masses: the iconic Bolex. Over 90
years later, filmmaker Alyssa Bolsey pieces together the fragments of a
forgotten family archive to reveal the epic story of her great-grandfather in
Beyond the Bolex. In this film, Alyssa Bolsey takes us to a journey, during
which she Interviews not only her family members but also renowned filmmakers,
such as Wim Wenders, Jonas Mekas, Bruce Brown and Barbara Hammer - all of whom
were influenced by this invention. Travelling to Switzerland, Alyssa Bolsey
delves into Jacques Bolsey’s personal diary, film reels and collected images in
order to understand the man and his impact on generations of filmmakers.
6 Aralık Cuma / December Friday 11:00
FRANSIZ KÜLTÜR MERKEZİ TAKSİM
8 Aralık Pazar / December Sunday 12:30
KADIKÖY SİNEMASI
Canavarlar Galerisi / Le Galerie des Monstres
Yönetmen/ Director: Jaque Catelain, Yıl/ Year: 1924, Ülke / Country: Fransa/
France, Altyazı/ Subtitles: Türkçe, Turkish, 90',
Sunum / Introduction: Nagehan Uskan
Riquet saygın bir ailenin kızı Ralda’yı kaçırıp evlenir. Ralda’nın ailesi
tarafından reddedilen çift İspanya’ya gider ve bir sirkte çalışmaya başlar.
Ancak sirkin sahibi Ralda’ya musallat olur. Geri çevrilmeye dayanamayan adam bir
gün Ralda sahnedeyken aslan kafesinin kapısını açar… Geçen sene festivalimizde
Marcel Herbier’nin Zalim Kadın filmini izlemiş miydiniz? O filmin başrol
oyuncusu, aynı sene çekilmiş bu filmin yönetmeni. Ayrıca bu filmin yapımcısı ve
sanat yönetmeni de L’Herbier. Zaman içinde tamamen unutulup gitmiş bu film, aynı
zamanda Jean Murat, Kiki de Montparnasse, Michel Simon gibi dönemin birçok ünlü
Fransız oyuncusunu bir ucube gösterisi (freak show) bağlamında bir araya
getiriyor. Fransız film arşivi Centre National du Cinéma et de L’image Animée (CNC)
tarafindan 2019’da, Film arşivi dairesinin 50. yıldönümü vesilesiyle restore
edilen bu film, 1920’lerin Fransız sinemasının keşfedilmeyi bekleyen özgün
örneklerinden biri.
Riquet kidnaps and marries Ralda, a girl from a sophisticated family. Rejected
by their families, they escape and travel around Spain working in a circus. The
beauty of Ralda excites the circus director. One day, furious at being rejected,
he opens the cage of a lion during
Ralda’s number… Do you remember L’Inhumaine from last year’s festival? The main
actor of that film, is the director of Galerie des Monstres, that was shot in
the same year, produced and designed by Marcel L’Herbier. This film, completely
forgotten over time, also stars
Catelain, and is enriched by an amazing cast, full of noteworthy French actors,
such as Jean Murat, Kiki de Montparnasse and Michel Simon appearing as the
members of a freak show. Restored in 2019 by the French National Center of
Cinema (CNC) on the occasion of the 50th anniversary of its Film Archive
department, this film is waiting to be re-discovered as one of the curiosities
of the French cinema of the ‘20s.
6 Aralık Cuma / December Friday 13:00
AKBANK SANAT MERKEZİ
Hans Richter: Sinemanın Avangard Müziği
Hans Richter: The Avantgarde Music of Cinema
90', Müzik/ Music: Eda Er, Simon Sieger, Orhan Deniz, Onur Başkurt
Sunum/Introduction: Annike Kross
Yirminci yüzyılın başındaki dışavurumcu sanat anlayışının aktif üyelerinden Hans
Richter, Dresden’deki radikal ekspresyonist “Brücke” ve Münih’te Vasiliy
Kandinsky, Franz Marc, Paul Klee gibi sanatçıların öncülüğündeki “Der Blaue
Reiter” çevrelerinde yer aldı. Birinci Dunya savaşi cephesinde yaralanarak
ülkesine dönen Richter, Berlin’de Dadaizm akımının öncülerinden Tristan Tzara
ile yakınlaştı. Tipki Kandinsky ve Klee gibi görsel bir ritim ve gorsel bir
müzik peşinde koşan Richter’in sinemasının ayırt edici özelliği, hikayeden
yoksun ve soyut olmasi. Richter, sinemayı diğer tüm sanatlardan ayiran ogenin
kurgu olduguna inaniyordu. Kurgu salt görüntülerden oluşan bir ritim duygusu
yaratabiliyor, bu sekilde Dadaizmin hedefledigi gibi soka dayali bir deneyim
sunabiliyordu. Bunun yaninda kurgu sayesinde paramparca edilen anlam dunyasi,
sinema sanatini Dadaist estetik anlayışına yaklaştırıyordu. Bu prensiplere
dayanan Richter’in filmleri, dadaist sanatın sinema alanındaki en çarpıcı
ifadesi…
An active member of the expressionist movement that emerged in the early
twentieth century, Hans Richter became involved in the radical expressionist
group Brücke in Dresden and Der Blaue Reiter in Munich, led by artists such as
Wasilly Kandinsky, Franz Marc, and Paul Klee. Like most artists of the time,
Richter also served in the world war and shortly came back due to a serious
injury. In Berlin, he met the forerunner of Dadaist movement Tristan Tzara. Just
as Kandinsky and Klee sought ways to create music-like sensations visually with
painting, Richter experimented with changing rhythms of editing and visual music.
This gave birth to an abstract cinema that denies storytelling. For Richter,
what made cinema special among other arts was editing. Through editing, it was
possible to create rhythm, which would induce the visual shock element praised
by Dada. Editing could dissect, disrupt, and diminish stories. Richter’s films
are the most powerful embodiments of Dadaist aesthetics.
Filmler / Films
Clip of Hans Richter visiting Amsterdam (1952). 1’ / Ideale Filmerzeugung (AT,
Ludwig Schaschek, 1913) 6’30” / Inflation (H. Richter, 1928) 4’ / Roi des
dollars, Le (FR, Segundo de Chomón, 1905) 2’ / Filmstudie (H, Richter, 1926) 5’
/ Diepte (NL, Frans Dupont, 1933) 5’ / Vormittags-Spuk (H. Richter, 1928) 7’ /
Det Elektriske hotel (DK, 1914, Dania Biofilm) 7’30” / Der Zweigroschen-Zauber
(H. Richter, 1929) 3’ / Clip of Kurt Schwitters, Rennsymfonie (Hans Richter,
1928) 6’ / Markt in Berlin (DE, Wilfried Basse, 1929) 23’
6 Aralık Cuma / December Friday 16:00
AKBANK SANAT MERKEZİ
Tamilla
Yönetmen/Director: Muhsin Ertuğrul, Oyuncular/Cast: Anna Zarzhitskaya, Mykola
Kuchinsky, Matvei Liarov, Yıl/Year: 1927, Ülke/Country: SSCB, USSR, Altyazı/Subtitles:
Türkçe / Turkish, 100', Müzik/ Music: Ayşe Tütüncü (müzik, piyano), Miray Eslek
Sunum/Introduction: Elif Rongen-Kaynakçı
NOT: “Osmanlı İmparatorluğu’ndan Görüntüler” seçkisi ile aynı seansta
gösterilecektir. / It will be screened with “Views From Ottoman Empire” section
Türkiye’de sinema sanatının öncülerinden Muhsin Ertuğrul’un, Sovyetler
Birliği’ndeki VUFKU stüdyolarında çektiği filmlerden biri olan Tamilla, doksan
iki yıl sonra izleyiciyle buluşuyor. 1925 yılında Sovyetler Birliği’ne doğru
yola çıkan Ertuğrul, bir süre Moskova’daki Goskino’da çalışarak senaryolara
katkıda bulunur. 1926 yılında Odessa’daki VUFKU stüdyolarında kendi deyimiyle
‘rejisör’ olarak çalışmak üzere sıcak bir davet alan Muhsin Ertuğrul, hemen
Tamilla üzerinde çalışmaya başlar. Filmde, babası tarafından başlık parası
karşılığında onayı olmaksızın bir tüccarla evlendirilen genç kadın Tamilla’nın
hikayesi anlatılıyor. Tüccarın uzun bir seyahate çıkmasıyla birlikte, kızını bu
sefer de yine başlık parası karşılığı bir prensle evlendirmeye kalkan babanın
planları bir şekilde suya düşüyor. Sefalet içinde yaşayan kırsal halkların
hikayelerine duyulan ilginin bir yansıması olarak da düşünülebilecek olan
Tamilla, Ertuğrul’un günümüze ulaşan çok az sayıdaki filminden biri olma
özelliğine sahip. Aynı programda son yıllarda farklı arşivlerde ortaya çıkarılan
eski İstanbul görüntüleri de gösterilecek.
One of the films shot by Muhsin Ertugrul in VUFKU studios in Soviet Russia,
Tamilla will meet audiences after 92 years. One of the pioneers of cinema in
Turkey, Muhsin Ertugrul travelled to the Soviet Russia in 1925 and got actively
involved in filmmaking. He worked in the scriptwriting department in Goskino in
Moscow until 1926, when he received a warm invitation from VUFKU studios in
Odessa to work as a film director. Tamilla tells the story of a young woman, who
is forced by her father to marry a rich merchant in exchange for money. When the
merchant leaves for a long journey, the father immediately takes steps to marry
her daughter this time to a prince. However, his plans never materialise when
the merchant returns unexpectedly early from his trip. Tamilla can also be
placed within the context of a rising interest in the rural tales of poverty and
oppression. It is one of the very few films by Ertugrul that survived.
NOT: “Tamilla” filmi ile aynı seansta gösterilecektir. / It will be screened
with the film “Tamilla”
Festivalin ilk yılından itibaren özenle hazırlanan ve dünyanın farklı
arşivlerinden derlenen “Osmanlı İmparatorluğu’ndan Görüntüler” bölümü bu yıl da
ülkemiz sinemasına ve tarihine ışık tutacak, birbirinden dikkat çekici uzun ve
kısa metraj filmlerden oluşuyor. Bu seneki programda Library of Congress
arşivinde bulunan eski İstanbul görüntüleri dünyada ilk kez seyirciyle
buluşuyor. Boğaz Turu (Trip on the Bosphorus, 1915?) bundan bir asır önce
yapılmış bir Boğaz turunu görüntülüyor. Yine aynı arşivden keşfedilen bir başka
film ise Robert Koleji, yani bugünkü Boğaziçi Üniversitesi kampüsünün 1921’deki
görüntülerini içeriyor. Bu seneki festival konuğu olan kurumlardan Ulusal Macar
Arşivi’nden gelen 1926 tarihli bir haber görüntüsünde ise 1924’den itibaren
Budapeşte Büyükelçiliği görevini yerine getiren Hüsrev Gerede görünüyor. Diğer
kısa haber filminde ise Gül Baba Türbesi gösteriliyor.
This year as part of the Views of the Ottoman Empire we have various short films
related to Turkey, recently discovered in foreign archives. A trip on the
Bosphorus, found at the Library of Congress archive in the US brings us back to
a Bosphorus boat-tour from more than a century ago. From the same archive we
also have images of the Robert College (1921?), or rather the Univ. Of Bosphorus
campus, as it still stands today. At the Magyar Nemzeti Filmalap - Filmarchívum
/ Hungarian National Film Archive we have located a 1926 newsreel, containing a
brief glimpse of Hüsrev Gerede, who was sent to Budapest in 1924 as the first
ambassador of the Turkish Republic in Hungary. The other newsreel is about Gül
Baba Tomb.
6 Aralık Cuma / December Friday 19:00 / AKBANK SANAT MERKEZİ
7 Aralık Cumartesi / December Saturday 17:00 / MACAR KÜLTÜR MERKEZİ
Denizcinin Hazinesi / Man of Gold
Az Aranyember
Yönetmen/Director: Sandor Korda (Alexander Korda), Oyuncular/Cast: Oszkar Beregi,
Gabor Rajnay, Ica Lenkeffy, Lily Berky, Yıl/Year: 1918, Ülke: Macaristan,
Hungary, Altyazı/Subtitles: Türkçe, Turkish, 100', Müzik/Live Music by: Günter
Buchwald
Sunum/Introduction: György Raduly
NOT: Macar Kültür Merkezi’ndeki gösterim ücretsizdir / The screening in
Hungarian Culture Institute is free of charge!
Tuna Nehri’ndeki bir gemide çalışan yetenekli ve cesur denizci Timar’ın öyküsünü
anlatıyor Denizcinin Hazinesi. Timar, bir seferde gemide seyahat etmekte olan
üst düzey Osmanlı paşası Ali Çorbacı’nın hazinesini türlü oyunlarla ele
geçirmekle kalmaz, onun güzeller güzeli kızı Timea ile evlenir. Ancak Timea ile
Timar’ın evliliği yolunda gitmez. Hazinesi hızla büyümesine rağmen Timar
mutsuzluk içinde kıvranmaktadır. Nihayet Tuna Nehri üzerindeki bir ıssız adada,
herkesten uzaklarda münzevi bir yaşam süren Noemi’nin yanında huzur bulur.
Yıllar boyu iki sevgilisinden de vazgeçemez, çifte bir yaşam sürmeye başlar. Bir
yandan Timea’yı mücevherlere boğarken Noemi’yle sessizliğin tadını çıkarır. Bir
noktada bunalıp her şeyden vazgeçer, tüm hazinesini gözden çıkararak gerçekten
sevdiği kadının yanında, gerçek hazinesinin koynunda kalmayı seçer. İstanbul
Sessiz Sinema Günleri’nin bir gelenek haline gelen ‘Osmanlı’dan Görüntüler’
kısmında gösterilecek olan bu filmi kaçırmayın.
Man of Gold tells the story of Timar, a talented and brave sailor of the Danube.
During one of the voyages, Timar finds a way to lay his hands on the treasures
of the rich Ottoman officer Ali Csorbadzsi. He also marries his pretty daughter
Timea. However, the marriage does not go well. He is not content with his
successful enterprise and his ever growing riches. He finds happiness on a
secluded island in the Danube, by the side of a young woman by the name Noémi,
who lives isolated from society. Noemi gives birth to their child, but for years
he conducts a double life: Enjoying the calm with Noemi, and buying expensive
gifts to Timea. When grows tired of this, Timar decides to throw his wealth away,
stays with his lover - one true treasure that he owns. The film will be screened
in the festival’s Views from the Ottoman Empire section, which has become a
classic over the years.
7 Aralık Cumartesi / December Saturday 13:00 / AKBANK SANAT MERKEZİ
8 Aralık Pazar / December Sunday 18:30 / KADIKÖY SİNEMASI
Komedi Filmleri Seçkisi / Comedy Films Selection
Yıl / Year: 1921, Ülke / Country: ABD, USA, Altyazı / Subtitles: Türkçe, Turkish,
90', Müzik / Live Music by: Serge Bromberg
Sunum / Introduced by: Serge Bromberg
İstanbul Sessiz Sinema Günleri’nde her sene olduğu gibi bu sene de sessiz
dönemin önde gelen komedi filmlerini öne çıkaran bir seçki bulunuyor. Bu yılki
seçkide, Laurel ve Hardy ikilisinin müthiş güldürü zekasını gözler önüne seren
1927 tarihli Yüzyılın Savaşı (Battle of the Century) yer alıyor. Filmde,
başarısız geçen bir boks maçının ardından işler çığrından çıkıyor ve sinema
tarihine geçecek bir pasta savaşı patlak veriyor. Kontrolsüzce herkesin
birbirinin yüzüne pasta fırlattığı bu sahnede tam üç bin pastanın kullanıldığı
söyleniyor. Guinness rekorlar kitabına göre ise, kullanılan pasta sayısı 10 bin
civarı. Gerçekten bir yüzyıl savaşına tanık olmak isteyenlere… Seçkideki ikinci
film ise, Harold Lloyd’un başrolünde yer aldığı 1921 tarihli Asla Zayıf Düşme (Never
Weaken). Sevdiği kadınla evlenme hayalleri ‘yanlışlıkla’ suya düşen Harold,
intihar etmeye çalışırken aslında bir nevi modern kentin sınırlarında geziniyor.
İmkansız anların güldürüsüne dayanan bu film, yürek hoplatıyor. Seçkide bir de
sürpriz film izleyicilerle buluşacak.
Istanbul Silent Cinema Days has been paying homage to silent era comedy
filmmakers since its first edition. This year again, the programme brings genius
comedians into spotlight. A hilarious comedy by the talented duo Laurel and
Hardy Battle of Century (1921) starts with a boxing competition, which leads up
to an epic battle of pies, which earned a special place in cinema history. It is
claimed that about 3,000 cakes were used to film this scene, while Guinness book
of records claims about 10,000 cakes were actually involved. Don’t miss this
opportunity to witness the pie-throwing battle of the century… The second film
in the comedy programme is a 1921 silent short by Harold Lloyd: Never Weaken. In
the film, the protagonist gets disillusioned after wrongfully hearing that his
lover will not marry him. He tries to commit suicide, climbing to impossible
heights in modern city architecture, but each time ending up a bit too lucky.
This heart-throbbing comedy by Lloyd will definitely take your breath away. The
comedy programme also includes a surprise title!
7 Aralık Cumartesi / December Saturday 16:00
AKBANK SANAT MERKEZİ
Kameralı Kadın: Ella Bergmann-Michel
Woman With A Camera: Ella Bergmann-Michel
Yıl / Year: 1931-1933, Ülke / Country: Almanya, Germany, Altyazı / Subtitles:
Türkçe, Turkish, 120', Müzik / Live Music by: Daan van den Hurk, Özün Usta,
Sunum/Introduction: Madeleine Bernstorff
Meditasyon / Meditation: Canan Balan
Weimar’da sanat eğitimi gören Ella Bergmann-Michel, sanat ve sinema tarihinin
unutulmuş kadınlarından. Konstrüktivist akım içinde birçok eser veren, kolaj
tekniğiyle tanınan Bergmann-Michel, aynı zamanda ressam, heykeltraş, fotoğrafçı
ve sinemacı. Weimar’ın en çalkantılı döneminde 1931 ile 1933 yılları arasında,
eline bir kamera alıp sokağa iniyor Bergmann-Michel. Bu dönemde çektiği deneysel
belgeseller, sadece o dönemin gündelik yaşantısının bir kaydını tutmakla
kalmıyor, aynı zamanda sinemanın politik bir eylem olarak gücüne vurgu yapıyor.
Kameralı adamların çektiği ve kurguladığı onca görüntü bugün sinema tarihinin
tartışılmaz bir parçası kabul edilirken, kameralı kadın Ella Bergman-Michel’in
eserleri ancak yakın zamanda ilgi toplamaya başladı. Sokakta kamerasıyla yürüyen
kadının pelikülüne takılanlar, hem doyasıya şiirsel hem de bir o kadar
şaşırtıcı.
A trained artist born in Weimar, Ella Bergmann-Michel is one of those talented
women that was systematically ignored in the history of art and the history of
cinema. She produced art across a wide range of styles and techniques, but
mostly experimenting with collage in painting, sculpture, photography, and film.
Bergmann-Michel bravely walks the streets of Weimar with a camera in her hand,
recording the gloomy atmosphere of looming fascism between 1931 and 1933. The
documentaries and the footage that she filmed around this time not only keeps a
register of the daily life under the pressures of the rising Nazi sentiments,
but also claims filmmaking as a political act. While men with a movie camera
always wrote the history and kept a register of human memory, women with a movie
camera are noticeably absent, ignored, erased, forgotten. With Bergmann-Michel’s
work getting increasingly more attention, come and enjoy the intimate poeticism
and shocking bravery of the footage she recorded on the streets.
7 Aralık Cumartesi / December Saturday 19:00
AKBANK SANAT MERKEZİ
Serge Bromberg sunar: Yangından Kurtarılan Filmler
Serge Bromberg’s Retour de Flamme
Yıl / Year: 1895-1920, Ülke / Country: A.B.D. / USA, Arayazı / Intertitles:
Ingilizce /English, Altyazı / Subtitles: Türkçe, Turkish, 90', Müzik / Live
Music by: Serge Bromberg, Sunum/ Introduction: Serge Bromberg
Paris’teki Lobster Films’in kurucusu Serge Bromberg bir sessiz sinema süper
kahramanı: Kayıp klasikleri ve sinemanın bilinmezlerini dehlizlerden,
tavanaralarından, bit pazarlarından çıkarıp bulur; dünyanın dört bir yanındaki
arşivcilerle, derneklerle, stüdyolarla ve festivallerle anlaşmalar yaparak bu
filmlerin (çoğunlukla kendi tam profesyonel laboratuvarında) restore edilmesini
sağlar; son olarak da kendi hazırladığı Yangından Kurtarılan: Yepyeni ve
Şaşırtıcı Keşiflere Yolculuk sunumlarında bu keşifleri bir şovmen edasıyla hem
filmleri anlatarak hem de piyanosunu tıngırdatarak izleyiciye sunar. Bu
programda, Bromberg’in arşivlerde yaptığı son keşiflerinden görüntüler yer
alıyor. Bunlar arasında Melies’in Aya Yolculuk filminin renkli bir kopyası da
bulunuyor. Bu film orijinal anlatım metniyle birlikte gösterilecek.
Serge Bromberg, the founder of Lobster Films in Paris, is a silent film
superhero: he salvages lost classics and curiosities of cinema from attics, flea
markets, and other serendipitous places; then teams up with archivists,
foundations, studios, and festivals worldwide to restore these films (often in
his fully professional laboratory); and finally through his Retour de Flamme (Saved
from the flames) presentations, he personally presents these as a true showman,
playing the piano and narrating the films. This program features discoveries he
recently made in the archives, including the colored version of Voyage dans la
Lune by Melies, with its original narration.
8 Aralık Pazar / December Sunday 13:00
KADIKÖY SİNEMASI
Kayıp Dünya / The Lost World
Yönetmen / Director: Harry O. Hoyt, Oyuncular / Cast: Wallace Beery, Bessie Love,
Lloyd Hughes, Lewis Stone, Yıl / Year: 1925, Ülke / Country: A.B.D / U.S.A,
Altyazı / Subtitles: Türkçe / Turkish, Süre / Duration: 100’
Sherlock Holmes’in yazarı Arthur Conan Doyle’in 1912’de yayınlanan aynı isimli
bilim-kurgu romanından uyarlanan Kayıp Dünya, tam bir macera filmi. Amazonlarda
halen dinozorların yaşadığı bir bölge olduğunu kanıtlamayı amaçlayan Profesör
Challenger yanına aldığı ekiple İngiltere’den zorlu bir yolculuğa çıkar.
Bilinmeyen yaratıklarla dolu bu dünyayı keşfetmek için her şeyi göze alan grup
çeşitli maceralardan sonra hedefine ulaşsa da, esas soru bu yolculuktan sağ
salim dönmelerinin mümkün olup olmadığıdır.
Orijinali Universal stüdyolarının yangınında yok olduktan sonra defalarca
restore edilmeye çalışılan film, nihayet 2016’da Lobster Film’in 11 kopyayı bir
araya getirdiği restorasyonu ile orijinal uzunluğuna yeniden ulaştı. King Kong
filmi ile tanınan, stop-motion animasyonunun öncü ustası Willis O’Brien’in
animasyonlarını yaptığı film, dinozor filmlerinin de ilk örneği.
The first adaptation of Arthur Conan Doyle’s 1912 science-fiction book The Lost
World, this film is a real adventure movie. Professor Challenger, who believes
that there are dinosaurs living in a hidden plateau in the Amazon, undertakes a
difficult journey. Starting from England with a group of adventurers to discover
this unknown world, the professor and his companions must fight for their lives
after reaching their destination. After the original negative was destroyed in a
fire, there were many attempts followed to restore the film, culminating in this
2016 restoration by Lobster Films, which brings together materials from eleven
different film copies and almost reaches the original release length. The stop
motion effects of this very first feature-length dinosaur movie are done by the
pioneer animation master Willis O’Brien, who went on to work on King Kong eight
years later.
8 Aralık Pazar / December Sunday 16:00
KADIKÖY SİNEMASI
Hayali Yolculuk / The Imaginary Voyage
Le Voyage Imaginaire
Yönetmen / Director: René Clair, Oyuncular / Cast: Dolly Davis, Jean Borlin,
Albert Préjean, Jim Gerald, Yıl / Year: 1925
Altyazı / Subtitles: Türkçe / Turkish, Süre / Duration: 61’, Müzik / Music: Daan
van den Hurk Sunum / Introduction: Emilie Cauquy
Hayali Yolculuk’ta René Clair Entr’acte’ın başarısının ardından yine yapımcı
Rolf de Maré ve İsveç balesi ile çalışır. Başdansçı Jean Börlin’i film yıldızı
yapmayı hedefleyen film tamamen onun oynadığı karakter etrafında döner. Clair,
ağır-hızlı çekim, başaşağı kamera, jump-cut, stop-motion gibi sinematografik
efektlerin tamamını özgürce kullanarak rüya ve masallardan, Shakespeare’in
komedilerinden ilham alan tuhaf bir anlatı kurar. Clair bu eseriyle adeta
1952’de çekeceği Gece Güzelleri (Les belles de nuit) filmini öncüler. Film
1925’in mayıs-haziran aylarında Robert Gys’in tasarladığı, özel efektlerin
mucidi Georges Méliès’i çağrıştıran barok dekorunda çekilir. Ayrıca filmde yaşlı
perilerin huzurevinde Melies’in karısı Jehanne d’Alcy’e, Grevin müzesi
sahnelerinde görünen devrimin hayaletlerinde Abel Gance’a ve hatta Chaplin,
Harold Lloyd veya Ivan Mozhukin’e göndermeler saklı gibidir. Nihayet, Clair’in
en sevdiği Paris manzarasını yakalamak için Notre Dame’ın kulelerinden çekilmiş
görüntüleri 2019’daki yangından sonra izlemek tüyler ürpertici.
Le Voyage imaginaire allows René Clair to work again with Rolf de Maré and the
Ballets suédois. Conceived to make the star dancer Jean Börlin a movie star, the
story revolves entirely around his character. With complete freedom, employing a
whole apparatus of cinematographic effects (slow and speed motion, upside down,
cuts, stop-motion), Clair recounts a totally bizarre scenario associating dream
and fairy-tale, inspired by Shakespeare’s juvenile stories and comedies,
possibly foreshadowing his later Les Belles de nuit (1952). The film was shot in
May-June 1925, using Robert Gys’ baroque set evoking Georges Méliès, the
inventor of all special effects. But also, the retirement home of the old
babushkas fairies fondly evokes Méliès’ wife Jehanne d’Alcy, while the Musée
Grévin sequence with its ghosts of the revolution might be a reference to Gance
as well as Chaplin, Harold Lloyd or Ivan Mosjoukine. Finally, the view of Paris
that Clair loves so much, the scene shot on the ramparts of Notre-Dame, takes a
particular meaning in the year 2019.
8 Aralık Pazar / December Sunday 21:30
BİNA
Rüyanın Bilinmezi ve Alcalica
The Unknown of the Dream and Alcalica
Yunanistan’ın Midilli Adası’ndan Alcalica grubu bu yıl festivalimizin özel
konuklarından. Aegean Dream and Bass olarak adlandırdıkları tarzda geleneksel
Yunan çalgılarıyla elektronik tınıları bir araya getiren grup festival için özel
bir performans gerçekleştirecek. Alcalica, rüya temalı kısa sessiz ve deneysel
filmlerden oluşan bir seçkiye, kendi ritmleriyle eşlik edecekler. İkilinin
orijinal analog cihazları, geleneksel enstrümanları ve çok dilli vokalleri
harmanlayarak ortaya koydukları müzik rüyanın bilinmezleriyle birlikte eşine zor
rastlanır bir deneyime dönüşecek.
Alcalica from the Greek island of Lesvos is one of our special guests this year.
The duo, who combines traditional Greek instrumental music and electronic tunes
in the style they call Aegean Dream and Bass, will make a special appearance
during the festival. They will provide the accompaniment to a selection of dream-themed
short silent and experimental films with their own rhythms. Alcalica’s music
accompaniment to this selection, with its original blend of analogue devices,
traditional instruments and multi-lingual vocals, will become a unique
experience.
7 Aralık Cumartesi / December Saturday 11:00
AKBANK SANAT MERKEZİ
Masterclass
Daan van den Hurk
NOT: Etkinlik ücretsizdir. / Free of charge.
Hollandalı genç müzisyen Daan van den Hurk, piyanosunun başında sessiz sinemaya
müzik yapmanın incelikleri üzerine, o dönemde ‘mood music’ (hissiyat müziği)
denen kavramdan yola çıkarak bir masterclass veriyor.
Young Dutch silent film musician Daan van den Hurk gives a piano masterclass on
the nuances of making music for silent cinema, inspired by the ‘mood music’ of
the time.
6 Aralık Cuma / December Friday 12:00
AKBANK SANAT MERKEZİ
Konuşma / Talk
Sessiz Film Mirasına Erişim
Access To Silent Film Heritage
NOT: Etkinlik ücretsizdir. / Free of charge.
Moderator: Elif Rongen-Kaynakçı ( Eye Filmmuseum)
Konuşmacılar / Speakers: Iris Elezi (Arnavutluk Film Arşivi / Albanian Film
Archive), Dariusz Wieromiejczyk & Anna Sienkiewicz-Rogowska (Polonya Ulusal Film
Arşivi / Filmoteka Narodowa FINA), György Ráduly (Macar Ulusal Film arşivi /
Hungarian National Film Archive)
Günümüzde izlemek istediğimiz birçok filme farklı yollardan ulaşmak mümkün gibi
görünse de, özellikle arşiv filmleri söz konusu olduğunda aranan her şeyi bulmak
kolay olmayabiliyor. Arşivlerin hızla dijital ortama aktarıldığı son senelerde,
Arnavutluk, Polonya ve Macar film arşivlerinin, ulusal sessiz sinema tarihlerini
koruyup restore etmek, ve bu filmleri izleyiciye ulaştırmak için ne gibi
yöntemler kullandıklarını tartışacağız.
Despite the availability of many films through different media, particularly
when it comes to archival films, it might still not be easy to find what you are
looking for. Since archival films are being increasingly transferred to digital
platforms worldwide, we will discuss the strategies used by the Albanian, Polish
and the Hungarian national film archives to save, restore and make their silent
film heritage available to their audiences.
Sessiz sinemanın yeni restore edilmiş seçkin örneklerini sinemaseverlerle
buluşturan Uluslararası İstanbul Sessiz Sinema Günleri bu yıl 5-9 Aralık 2018
tarihleri arasında gerçekleşiyor. Akbank Sanat Merkezi, Fransız Kültür Merkezi,
Kadıköy Sineması ve bomontiada ALT mekanlarında seyirciyle buluşacak festivalin
ana teması ise ‘Teknoloji’! Kino İstanbul tarafından organize edilen, İtalya’nın
ünlü sinemateği Cineteca di Bologna ve Hollanda’nın saygın sinema müzesi Eye
Filmmuseum’un kurumsal ortağı olduğu festivale, T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı
Sinema Genel Müdürlüğü, Goethe Institut İstanbul, Polonya ve İsviçre
Başkonsoloslukları, Cinémathèque Française, Polonya Ulusal Film Arşivi ve
Danimarka Film Enstitüsü destek oluyor. Bu yılki tema dahilinde dijitalleşme,
teknoloji ve film arşivciliği gibi konuların ele alınacağı festivalde her zaman
olduğu gibi filmlere canlı müzik eşlik ediyor. Festivalin konukları arasında yer
alan yerli ve yabancı akademisyenler, araştırmacılar, küratörler filmlere özel
birer sunum yapıyor. Festival bu yıl ayrıca açılışı önümüzdeki yıl gerçekleşecek
olan Sinematek/Sinemaevi ile ortak bir gösterim düzenliyor.
1800’lü yılların son çeyreğinin hareketli görüntüyü kaydetme arayışları, Thomas
Edison’un Kinetoskop’u ve en nihayetinde Lumiere Kardeşler’in sinematografıyla
başarıya ulaştı. Adı henüz sinema sanatına dönüşmemiş olan teknolojik buluş, bu
yıllarda sadece bilimsel nitelikleriyle ön plana çıkıyor, kendi yaratıcıları
Lumiere Kardeşler tarafından bile ona uzun bir gelecek öngörülmüyordu. Ne var ki
sinemanın sanatsal boyutu, teknolojik gelişmelerden beslenerek kendini her
dönemde farklı biçimlerde var etti ve etmeye devam ediyor. Bu dönüşümün sessiz
sinema üzerindeki etkisini keşfetmek için yola çıkan Uluslararası İstanbul
Sessiz Sinema Günleri, yirminci yüzyıla damgasını vuran bir gelişme olarak
sinemada teknoloji olgusunu ve teknolojinin sinemadaki sarsılmaz yerini her
yönüyle ortaya koyan bir perspektif ortaya koyuyor.
Festivalin divası: Asta Nielsen
Festival bu yıl sinemanın erken döneminin yıldızlarından Danimarka asıllı oyuncu
Asta Nielsen’a özel bir bölüm ayırıyor. Almanya’nın Frankfurt kentinde yer alan
Nielsen’e adanmış sinematek “Kinothek Asta Nielsen”in direktörü Karola Gramann
ve küratörü Heide Schlüpmann filmleri sunmak için Goethe Institut İstanbul
desteğiyle festivale konuk oluyor. Nielsen’in uluslararası bir yıldız olmasına
yol açan filmi Afgrunden (Uçurum, 1910), Nielsen’in erkek kılığına girdiği,
romantik komedi türündeki Das Liebes-ABC (Aşkın Alfabesi, 1916), günümüze sadece
on yedi dakikalık parçası ulaşan Die Filmprimadonna (Filmlerin Primadonnası,
1913), maden yöneticisi Helene’in aşk maceralarını konu eden Die Börsenkönigin
(Borsa Kraliçesi, 1918) ve geçen yılki festivalde Sarah Bernhardt’ı Hamlet
olarak seyrettikten sonra bu yıl da Nielsen, kariyerinde köşe taşlarından biri
olan Hamlet (1921) ile karşımıza çıkıyor. Film, Michael Riessler’in kayıtlı
müziğiyle gösteriliyor.
Teknoloji temalı gösterimler
Festivalin bu yılki ana teması kapsamında, 20. yüzyıl başlarında tüm üretim ve
yaşam biçimlerini dramatik biçimde değiştiren teknolojik sıçramayı ortaya koyan,
farklı Avrupa ülkelerinden kısa metraj belge filmlere AOW Productions işbirliği
ve Yeşim Tabak küratörlüğündeki gösterimde yer veriliyor.
Festival temasını taşıyan bir diğer gösterim ise İtalyan yönetmen Marco
Roncoroni tarafından yönetilen 1915 yapımı Filibus. Havacılık teknolojisine
göndermeler yapan film aslında içinde suç ve bilim kurgu ögelerini de
barındıran, nefessiz seyredilecek, feminist bir anlatı olarak da göze çarpıyor.
EYE Filmmusseum’un restore ettiği filmin sunumunu arşivin küratörü Elif Rongen-Kaynakçı
yapıyor.
Fransız avangart filmleri seçkisi
Festivalin dikkat çekici bölümlerinden biri de Fransız avangart sinemasına
ayrılan seçki, Cinémathèque Français ve Fransız Kültür Merkezi desteğiyle
gerçekleşiyor. Fransız sinemateğinden Emilie Cauquy’in küratörlüğünü üstlendiği
bölümde objektifler ve kameralar ile insan gözünün görme kapasitesi arasındaki
derin teknolojik ilişki sorgulanıyor. “Güzel Gözleriniz İçin Savaş Şoku ve
Avangard” adını verdiği seçkide Cauquy, Birinci Dünya Savaşı öncesi ve
sonrasında insanlar üzerinde savaşın oluşturduğu şok etkisini araştırıyor.
Programda Georges Melies’ten Abel Gance’a dönemin çığır açan yönetmenlerinden
deneysel kısa filmler bulunuyor.
Geçen senelerdeki gibi bu yıl da bazı filmler kayıtlı müzik eşliğinde
gösteriliyor. Festivalin ilk ve son gününe yoğunlaşan bu gösterimlerde dünyaca
ünlü müzisyenlerin filmler için besteleyip kaydettiği yeni müzikleri duyuluyor.
The Mont Alto Motion Picture Orchestra’nın müziği eşliğinde kült oyuncu Pierre
Batcheff’in başrolünü oynadığı Rene Clair’in romantik komedisi Les Deux Timides
(İki Tatlı Utangaç, 1928), caz sanatçısı Aidje Tafial ve grubu eşliğinde Marcel
L’Herbier’nin fütüristik çağrışımlı filmi L’Inhumaine (Zalim Kadın, 1924).
Festivalde ilk kez; Rus Sineması
Festivalde bu yıl ilk defa Sovyet sinemasına yer veriliyor. Sovyet
biçimciliğinin ve belgesel sinemanın tarihteki en önemli temsilcilerinden Dziga
Vertov’un Man With A Movie Camera’sı (Kameralı Adam, 1929) teknolojiyle insanı
harmanladığı bir görsel dünya çiziyor.
Bir belge filmi olarak o döneme kadar süregelen burjuva sinemasına karşı sert
bir manifesto niteliği taşıyan Kameralı Adam, sokaklardaki günlük Sovyet
yaşamını ve proletaryanın bu yaşamdaki yerini kamerayı da bu yaşamın içinde
dâhil ederek çarpıcı bir biçimde ortaya koyuyor. Aynı yıldan bir diğer yapım
olan Fragment of An Empire (İmparatorluk Kalıntısı, 1929) ise 1. Dünya savaşında
geçirdiği şok nedeniyle devrim sonrası Sovyet toplumunu anlamakta zorlanan bir
askerin ruh haline odaklanıyor. Filmin gösterimi Sinematek/Sinemaevi
işbirliğiyle gerçekleşiyor.
Osmanlı İmparatorluğu’ndan ilgi çekici görüntüler
Festivalin her yıl büyük ilgi gören bir diğer bölümü “Osmanlı İmparatorluğu’ndan
Görüntüler”de bu yıl da oldukça önemli gösterimler geçekleşiyor. Festivalin
danışmanlarından ve aynı zamanda Cinema Ritrovato direktörü Mariann Lewinsky,
EYE Filmmuseum küratörü Elif Rongen-Kaynakçı ve tarihçi Saadet Özen
küratörlüğünde hazırlanan bölümde, Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasına tarihsel
görüntülerden bakış atılıyor.
İsviçre Başkonsolosluğu desteğiyle gerçekleşen bölümün ilk ayağında Tunuslu
sinemacı, fotoğrafçı, teknoloji kaçkını, maceracı Albert Samama Chikly’nin eşsiz
görüntüleri beyazperdeye yansıyor. Sunumunu Lewinsky’nin yapacağı bu özel
gösterimde, Chikly’nin müthiş deneysellikle kaydettiği, yakın zamanda bulunup
restore edilmiş Tunus görüntüleri yer alıyor.
Bölümün ikinci ayağında, tarihçi Özen’in seçtiği, Kızılhaç arşivlerden
derlenmiş, Sovyet devriminin akabinde İstanbul’da yaşanan Beyaz Rus göçü
dönemine dair seçtiği görüntüler yer alıyor. Her dönemde göçün ve göçmenliğin
bir insanlık durumu olduğuna dikkat çeken gösterimde, Kızıl Haç arşivindeki
görüntüler sunuluyor. Bu seansta ayrıca ünlü Rus oyuncu Ivan Mosjoukine’in
İstanbul üzerinden Paris’e yaptığı yolculuk sırasında çekilen ‘Sıkıntılı
Serüven’ isimli kurmaca film de eşlik ediyor.
Bölümün son ayağında ise Rongen-Kaynakçı’nın sunumuyla, 1912’de başlayıp 23
Nisan 1913’e kadar süren İşkodra kuşatmasının hemen ardından çekilen ve
geçtiğimiz sene Arnavutluk Arşivi tarafından bulunarak Karadağ Arşivi işbirliği
ile restore edilen “İşkodra Kuşatması’nın Ardından” adlı görüntüler eşlik
ediyor. Yine bu seansta, Çek sinema tarihinde kadınların rolü hakkında ezber
bozan ve geçen sene Çek Film Arşivi tarafından keşfedilerek restore edilen 1918
yapımı komedi filmi “Doğu Dilleri Öğretmeni” de gösteriliyor.
Çocuklar sessiz sinemaya eşlik ediyor
Her yıl ilgi uyandıran ve beğenilen çocuk seansı bu yıl da macera ve eğlence
dolu içerikler barındırmaya devam ediyor. Aslen karikatürist olan, absürt ve
sürrealist sinemanın en önemli örneklerini sergileyen Amerikalı yönetmen Charley
Bowers’ın Lobster Films tarafından restore edilen muhteşem filmleri, çocukları
bir macera ve mucize dünyasına davet ediyor. 1920’lerde gerçekleştirdiği komedi
şovlarını stop-motion animasyon tekniğiyle harmanlayan Bowers, dönemin avangard
sanat akımından da esinlenerek çektiği kısa komedilerde her yaştan seyirciyi
güldürüyor. Burcu Yılmaz’ın yönetiminde çocuklar filme “soundpainting”
yöntemiyle kendi çıkardıkları sesler vasıtasıyla eşlik ediyor.
Delifişekler
Festival bu yıl Polonya’nın bağımsızlığını tekrar kazanmasının yüzüncü yılı
sebebiyle ve Polonya Başkonsolosluğu’nun desteğiyle, dünya prömiyeri Eylül
ayında gerçekleşen, Leonard Buczkowski’nin Szalency (Delifişekler, 1928) filmini
seyirciyle buluşturuyor. Polonya’nın ulusal belleğinde önemli bir yeri olan bu
film, üç arkadaşın Polonya Askeri Birlikleri ile gerçekleşen yürüyüşünü konu
ediniyor ve aynı zamanda Birinci Dünya Savaşı’nın gerçekleriyle seyirciyi karşı
karşıya bırakıyor. Kullandığı özel efektler ve yüksek bütçeli prodüksiyonuyla
dönemin seyircisini oldukça etkileyen film, gişede de büyük bir başarı yakalamış
ve kimi otoritelere göre aynı zamanda Polonya sinema tarihinin ilk gişe filmi
olma özelliğini taşıyor. Filmi, Polonya Ulusal Film Arşivi’nden direktör Anna
Sienkiewicz-Rogowska ve küratör Elzbieta Wysocka sunuyor.
Dijital teknoloji çağında sessiz sinema üzerine paneller
Festivalin bu yılki panel ayağının ilki Yeşim Tabak moderatörlüğünde, geçmişten
bugüne uzanarak insanlığın teknoloji ile kurduğu ilişkiyi ‘ütopya, distopya ve
gerçekler’ bağlamında masaya yatırılıyor. Konuşmacılar arasında Metis
Yayınları’nın kurucularından Semih Sökmen ile sinema yazarı ve çevirmen
Kutlukhan Kutlu bulunuyor.
Diğer panel, San Francisco Sessiz Film Festivali direktörü ve aynı zamanda film
restoratörü Robert Byrne ve Danimarka Film Enstitüsü küratörü Thomas
Christensen’in katılımıyla gerçekleşiyor. Dijital teknolojilerin gelişmesiyle
birlikte hızla değişen sessiz sinema filmlerinin saklanması, restorasyonu ve
gösterimi üzerine fikir ve tartışmaların yürütüleceği panel bu konulara ilgi
duyan herkesi bekliyor.
Sonuncu panel ise, sessiz sinemanın ve yapay zekanın bir araya geldiği, ‘Jan
Bot’ adında yeni bir yazılım programı üzerine. Eye Filmmuseum’un arşivindeki
görüntüleri ve güncel haberleri derleyerek kısa deneysel filmler haline
getiriyor. Sanatçılar Bram Loogman ve Pablo Núñez Palma’nın projesi olan Jan
Bot’u sunmaya Palma geliyor.
Sessiz Sinema ve Meditasyon
Geçen yıl olduğu gibi bu yıl da Canan Balan öncülüğünde ‘Sessiz Sinema ve
Meditasyon’ etkinliği düzenleniyor. Perdede gördüklerimiz ve meditasyonun
etkileşimi bizi bilincin derinliklerine ve inceliklerine doğru bir yolculuğa
çıkartıyor. Seyirciye sesli filmlerden bambaşka bir deneyim imkânı sunan
“sessiz” film meditasyonu bizleri bilinçli bir dalgınlığa ve filmlere eşlik eden
müzikle imgelerin akışına kapılmaya davet ediyor. Etkinlikte Asta Nielsen’in
Afrgunden (Uçurum, 1910) filmi gösteriliyor.
Belgeseller programa renk ve ses katıyor
Festival danışmanlarımızın yönettiği iki belgesel de bu sene programımızda.Mariann
Lewinsky amatör çekimlerden ve anı defteri, mektup gibi kaynaklardan derlediği
filmde İsviçreli sanatçı ve gezgin Ella Maillart’ın İstanbul’dan da geçerek
yaptığı Afganistan yolculuğunu anlatıyor. Saadet Özen ise “Bırakın Çocuk
Oynasın” isimli belgeselinde Türkiye’de sinemanın ilk yıllarına odaklanıyor. İki
yönetmen de pazar günü Kadıköy sinemasındaki gösterimlerde seyirciyle buluşuyor.
Filmlere özel müzikler
Festivalde tüm filmlere bu yıl da dünyaca ve ülkece tanınan müzisyenler eşlik
ediyor. Bologna, Paris, Berlin ve Viyana olmak üzere 30 yıldır dünyanın pek çok
şehrinde sessiz filmlere piyanosuyla eşlik eden ünlü besteci Stephen Horne,
festivalin bu yılki önde gelen isimlerinden. Vurmalı çalgılar ustası Alman
müzisyen Frank Bockius ve ülkemizin önemli piyano virtüözlerinden müzisyen Ayşe
Tütüncü de bu sene sahne alıyor. Festival bu yıl da Türkiye’den önemli
müzisyenlere kucak açıyor; ‘vintage’ analog ekipmanı ve Türkiye’de çok az
tanınan ‘circuit bending’ pratiğiyle deneysel elektronik müzik çalışmalarına
imza atan Benoit Gilles, sessiz sinemayı caz müziğin eşsiz tonlarıyla
birleştiren Uninvited Jazz Band, vurmalı enstrümanlarla kendine has bir dünya
kuran Özün Usta, bas gitar ustası Orhan Deniz ve vurmalılarda Onur Başkurt
ikilisi ve bağlamasıyla Tuncer Duman festivalde dinleme şansı bulacağımız önemli
yerli müzisyenler.
Alanında uzman isimler festivalde!
Festival her yıl olduğu gibi bu yıl da uluslararası çapta öneme sahip birçok
ismi konuk ediyor. Festivalin aynı zamanda kurumsal ortağı EYE Filmmuseum’un
Sessiz Sinema Küratörü Elif Rongen-Kaynakçı, Fransa’nın köklü kurumu
Cinémathèque Française’den Emilie Cauquy, Polonya sinemateği Filmoteka
Narodowa’danın müdürü Anna Sienkiewicz-Rogowska ve küratörü Elzbieta Wysocka,
San Francisco Sessiz Film Festivali direktörü Robert Byrne, Pordenone Sessiz
Sinema Günleri direktörü Jay Weissberg, Bologna Cinema Ritrovato direktörleri
Mariann Lewinsky ve Ehsan Khoshbakht, Danimarka Film Enstitüsü küratörü Thomas
Christensen, Kinothek Asta Nielsen”in direktörü Karola Gramann ve küratörü Heide
Schlüpmann, Amerikalı sinema yazar ve araştırmacı Imogen Sarah Smith ve
Arnavutluk Film Arşivi’nindirektörü Iris Elezi da bu isimler arasında. Konuklar
filmlerden önce gerçekleştirecekleri sunumlarla, filmlerin restorasyon
süreçlerine ve tarihi önemlerine dair bilgi verecekler.