Vizörden Bakan Kadın
Eviyle sinema seti arasında koşturup duran bir yönetmen Biket İlhan. Türk
sinemasının sayılı kadın yönetmenlerinden biri olan İlhan'ı, kadın bir yönetmen
olduğu için yadırganmak pek fazla ilgilendirmiyor. Sürekli yurtdışı gezilerine
çıkan ünlü yönetmen için yeni projeler üretmek, çok nazlı bir çocuk gibi ilgi
bekleyen sinemanın kendisinden beklediği özveriyi verebilmek ve ailesinin
isteklerine yetişebilmek onun için başkalarının ne diyeceğinden daha önemli.
"Kadın bir yönetmen olduğum için hiçbir zaman dışlanmadım. Çalışma ekibimden bir
kadın yönetmenle birlikte çalıştıkları için arkamdan konuşanlar olduysa da
farkına varmadım. Zaten kendim de böyle bir ayrıma karşıyım" diyen İlhan'la
'sinema' ve 'kadın' ilişkisi üzerine konuştuk.
"Kadın bir yönetmen olarak zorluk çekmedim. Başka yönetmenlerimizin nasıl
zorluklarla karşılaştığını da bilemem. Türkiye'nin birçok bölgesinde kadınların
farklı farklı zorluklarla, engellerle karşılaştıklarını biliyoruz" diyen Biket
İlhan, Türk Sineması'nda işleriyle yani filmleriyle var olmaya çalışan başarılı
birkaç kadın film yönetmeninden biri.
Başrollerini Metin Belgin, Suna Yıldızoğlu, Selda Özer ve Ali Sürmeli'nin
paylaştığı 'Sokaktaki Adam' adlı filmiyle Altın Portakal, 9. Altın Koza, Siyad
ve Golden Eagle ödülleri alan Biket İlhan son olarak Mehmet Ali Alabora ve
Katerina Moutsatsos'un oynadığı ve ülkemiz adına yurtdışındaki birçok film
festivalinde katılan 'Kayıkçı'yı yönetmişti.
Erkekleşmeden yönetmek
Erkekler gibi tavır takınmadan bir kadın gibi yaşayarak ve davranarak da
başarılı bir yönetmen olunabileceğini düşünen İlhan, kadın bir yönetmen
olmasının kendisi için hiçbir zaman sıkıntı doğurmadığını söylüyor. Sadece
Türkiye'de değil dünyanın pek çok gelişmiş ülkesinde kadın yönetmen olgusuna
henüz alışılamamış olmasına rağmen Biket İlhan için önemli olan, insanların
cinsiyeti değil yaptıkları işin kalitesi: "Film setinde artık bayanlar da
çalışıyor. Benim ekibimde şimdiye kadar kadın erkek diye bir ayırım olmadı.
Belki de ben olaya çok farklı baktığım için dikkat etmedim. Ben hiçbir zaman
olaya 'bir kadın yönetmenim' diye bakmadım, 'ben bir yönetmenim' diye düşündüm."
Ünlü yönetmen Türk sinemasının erkek yönetmenlerinin söz konusu kadın olduğunda
uzun yıllar derin bir uykuya yattığını ancak son zamanlarda yeni erkek
yönetmenlerin Türk sineması üzerindeki rehaveti kaldırdığını söylüyor:
Zaman önyargıları yenecek
"Yeşilçam Sineması diye başladığımız ve şimdi de Türk sineması diye
adlandırdığımız -ki benim için Türk sineması bir bütündür- sinema tarihimizde,
özelikle Yeşilçam sineması döneminde kadına çok özel bir bakış göremiyorum.
Metin Erksan, Atıf Yılmaz, Lütfi Akad gibi farklı yönetmenler olsa da
genellemede kadına farklı bir açıyla yaklaşan yönetmen yoktu. Dolayısıyla Türk
sinemasının erkek yönetmenlerinin kadına bir bakışı olduğunu söyleyemeyiz. Çünkü
o dönem Amerikan sinemasını taklit dönemiydi. Bu da Türk sinemasının Hollywood
sineması modelinin ötesine gidememesine nedene olmuş. Erkek yönetmenler kadına
Amerikan sinema sanayinin bakışıyla bakmış. Tabii bu filmlerin ticari başarısı
olmuş ama Türk kadınları toplumsal konumları ve ruh halleri irdelenmeden,
içeriksiz, yüzeysel bir şekilde sinemaya yansıtılmış. Bugünkü erkek
yönetmenlerimiz son dönemdeki akımlara uyarak kadına farklı yaklaşmaya
çalışıyorlar. Birçoğunun da samimi davrandığını düşünüyorum."
Kadınlar çabuk vazgeçiyor
Türk sinemasının istikrarlı bir şekilde çalışan kadın yönetmenlerden yoksun
olduğunu düşünen Biket İlhan, kadın yönetmenlerin performansının çok iyi
olmadığını ve sinemada başarılı olmaları için çaba sarf etmeleri gerektiğini
belirtiyor.
"Kadın yönetmen kadın filmi yapar diye bir şey yok. Benim filmlerime sadece
kadın filmleri denilemez. Yönetmen kadın diye mutlaka kadın meselesi veya bir
kadın filmi çekmesi gerekmiyor" diyen İlhan, kadın yönetmenlerin erkek
yönetmenlerden farklı bir bakış açısına sahip olduğu düşüncesini de inkar
etmiyor. Yurt dışında birçok sinema festivaline davet edildiğini söyleyen
yönetmen, bu festivallere gelen kadın yönetmenlerin çoğunluğunu erkeksi tavırlar
takınan kadınların oluşturmasını ilk önceleri yadırgadığını belirtiyor:
"Fransa'nın Paris'e yakın küçük bir kenti olan Creteil'de 'Films De Femme'
adında her yıl düzenlenen çok ünlü bir kadın filmleri festivali vardır. Bu
festivale dünyanın birçok yerinden kadın yönetmenler ve çeşitli kadın
organizasyonlarından kadınlar geliyor. Orada çok farklı bir şey gördüm.
Festivale katılan kadınların çoğu ya feminist ya lezbiyen ya da erkek gibiydi.
Bizler azınlıktaydık. Festivale gelen kadın yönetmenlerin erkek gibi bağcıklı
papuçlar giymesini tuhaf bulmuştum, içlerinde benim gibi olanlar çok azdı. 'Film
yönetmenliği yapan kadınlar erkekler gibi davranarak yönetmenlik işini
yapabilir' gibi bir genel kanı var. Bu bana doğru gelmiyor." Dünyadaki kadın
yönetmenlerin sayısının erkek yönetmenlerin sayısıyla kıyaslanamayacağını
söyleyen İlhan, ekonomik sorunların kadın yönetmenlerin film üretmesini
engellediğini ve dünyadaki kadın yönetmenlerin durumunun bu açıdan Türkiye'deki
kadın yönetmenlerin durumundan pek farklı olmadığını ifade ediyor.
Hürrem'in hayatını çekecek
40'ından sonra anne olan ve anneliğin her kadının yaşaması gereken bir duygu
olduğunu söyleyen Biket İlhan, prodüktör ve yönetmen olarak yoğun bir tempoyla
çalışmanın dışında evinin işlerini yapan ve çocuk büyüten biri aynı zamanda.
"Modern olmak her şeyi inkar anlamına gelmiyor. Aile değerlerine de sahip çıkmak
gerekir. Bizim evimizde her zaman yemek pişer. Babamın yanında hâlâ ayak ayak
üstüne oturamam. Bunlar basit şeyler gibi görünüyor ama bence önemli" diyen ünlü
yönetmenin bugünlerde üzerinde çalıştığı iki proje var. Fransa'da çeşitli
ülkelerinin kadın kahramanlarıyla ilgili filmler üzerine bir çalışma yapan
Hollandalı genç bir kızın kendisine yönelttiği 'Türkiye'de kadın kahramanlarla
ilgili çekilmekte olan bir film var mı?' sorusunu cevaplayamayınca, Türkiye'ye
geldiğinde güçlü bir kadını konu alan bir film çekmeyi düşünür Biket İlhan ve
Hürrem Sultan'ın hayatını filmleştirme kararı alır. İlhan, henüz hazırlık
aşamasında olan Hürrem Sultan filmi dışında ilerde, askerliğin erkekler üzerinde
bıraktığı sosyo-psikolojik etkileri irdeleyen bir film yapmayı da düşünüyor.
40'ından sonra anne olan ve anneliğin her kadının yaşaması gereken bir duygu
olduğunu söyleyen Biket İlhan, prodüktör ve yönetmen olarak yoğun bir tempoyla
çalışmanın dışında evinin işlerini yapan ve çocuk büyüten biri aynı zamanda.
"Modern olmak her şeyi inkar anlamına gelmiyor. Aile değerlerine de sahip çıkmak
gerekir. Bizim evimizde her zaman yemek pişer. Babamın yanında hâlâ ayak ayak
üstüne oturamam. Bunlar basit şeyler gibi görünüyor ama bence önemli" diyen ünlü
yönetmenin bugünlerde üzerinde çalıştığı iki proje var. Fransa'da çeşitli
ülkelerinin kadın kahramanlarıyla ilgili filmler üzerine bir çalışma yapan
Hollandalı genç bir kızın kendisine yönelttiği 'Türkiye'de kadın kahramanlarla
ilgili çekilmekte olan bir film var mı?' sorusunu cevaplayamayınca, Türkiye'ye
geldiğinde güçlü bir kadını konu alan bir film çekmeyi düşünür Biket İlhan ve
Hürrem Sultan'ın hayatını filmleştirme kararı alır. İlhan, henüz hazırlık
aşamasında olan Hürrem Sultan filmi dışında ilerde, askerliğin erkekler üzerinde
bıraktığı sosyo-psikolojik etkileri irdeleyen bir film yapmayı da düşünüyor.