Medyaradar yazarı Murat Tolga Şen, Türk sinemasının sorunlarına eğiliyor ve
bağımsız filmlerin salon bulamamasının asıl nedenini yazıyor.
İlk filmi Sivas ile eleştirmenlerin beğenisini ve festivallerde pek çok ödül
kazanan Kaan Müjdeci, filminin dağıtım sırasında yaşadığı salon bulamama
sorunlarını aktardığı “Kapalı Gişe - Türkiye Sinemasında Dağıtım Krizi” adlı bir
belgesel çekti ve bu belgesel 35. İstanbul Film Festivali’nde gösteriliyor.
Öncelikle, “hele şükür!” demek isterim. Sinemacılarımız gidişata tepkilidir
ancak ifade biçimlerinin “film yapmak” olduğunu kolayca unutur, sıradan insanlar
gibi sosyal medyadan veryansın ederler. Daha açık yazayım, Erkan Mumcu’nun
kültür bakanlığı sırasında icat edilen sinema destekleme fonunun amacı hâsıl
olmuştur, bağımsız sinemacıların yazdığı senaryolar, çektiği filmler zapt
edilmiştir ve dünyanın en suya sabuna değmeyen, anlaşılmasın diye de kış
uykularına yatıp sürekli içi bulanan sinemacıları bu ülkeden çıkmaktadır.
Kaan Müjdeci’nin çektiği filmi henüz izlemedim ama çok gerekli bir çaba olduğunu
düşünüyorum. Film ortalığı hareketlendirdi çünkü sinemacılarımızı geçtim sinema
yazarlarımızın da dağıtım sorunları, film gösterimi, sinema biletleri gibi
meseleler üzerine, birileri dürtmeden, kafa yorduğunu düşünmüyorum.
Çok salonlu sinemalar seçme özgürlüğü vermiyor!
Cinedergi'nin son sayısı için bir yazı yazdım ve dedim ki; “sinemaların
AVM’lerde yapılanmasından ziyade, çok salonlu sinema işletmeciliğinin bağımsız
sinemayı nefessiz bıraktığını söyleyebilirim. Batman V Superman varken kimse
Sarmaşık’ı ya da Abluka’yı ya da şu an gösterimde olan bir “sanat filmini”
seçmeyecek, salon sahibi de bu filmleri göstermek istemeyecektir. Ama o zaman da
film batar, batarsa salonlar istemez, salonlar göstermezse bu filmler
festivallere sıkışır kalır!
Bu kadar çok “kötü film” varken iyileri hep kaçıracağız, çağımızın laneti!
Sinemanın evrimi sona erdi, kötü ama gösterişli filmler diğerlerinin üzerine
basıp sinemada film izlemeyi, parayla değerlenen bir eğlence haline getirdiler.
Çok salonumuz var ama hiç filmimiz kalmadı”.
Sinema yazarlarının ve sinemasever gazetecilerin salonları işgal eden kötü gişe
komedilerini, filmlerden önce gösterilen ve bitmek bilmeyen reklamları, aile
bütçesini çökertecek kadar yükselen bilet fiyatlarını mutlaka yazması gerekiyor.
Mesele büyük ve hep gündemimde ancak farklı bir tartışma alanı daha açmak
isterim.
Festival jürilerinin günahı çok!
Türkiye’nin film festivalleri yıllar boyunca çok kötü filmleri ödüllendirdi,
jüriler eş dost kollayıcılığı yaparak ödül dağıttılar ve bunun çok şiddetli bir
yan etkisi oldu. Verdiğim bir röportajda aynen söylediğim gibi; sünnet düğünü
bile çekmemesi gereken insanlar festivallerde yarıştı!
Bu festival meselesi tam bir mayın tarlası, jüriler büyük günahlar işledi yıllar
boyunca… Herhangi bir festivalde sanayiden kaporta ustası işçi getirseniz de
filmleri onlara izletip değerlendirmesini isteseniz daha doğru sonuçlar çıkar.
Bakıyorsunuz, ilk filmini çekmiş bir yönetmen bir sonraki sene jüri üyesi
oluyor, 10 filmi olan yönetmenin işini değerlendiriyor. İyi de kendi dilini
olgunlaştırmamışken başkasını nasıl tartacak?
Daha açık yazayım; bu ülkede sinema falan yok; kitap okumayan insanlar senaryo
yazıyor, fotoğraf çekmemiş insanlar yönetmen olmaya çalışıyor. Sinemamız iki
uçta da yozlaştı. Bir tarafta Recep İvedik klonu kötü komediler, öte tarafta
festival gezgini ruhsuz filmler…
Sinemacılar halkı umursamıyor!
Sinemacıların Türk halkıyla olan ilişkisini yeniden oluşturması, salon sahibini,
o filmi göstermediği için utandıracak filmler çekmesi gerekiyor. Mesela daha dün
izlediğimiz "Yemekteydik ve Karar Verdim" ile olmaz o iş...
Grevdeki işçiyi, coplanan öğrenciyi, hapisteki gazeteciyi, kumpasla içeri alınan
askeri, geçinemeyen asgari ücretliyi yeniden filmlere sokmak zorundasınız.
Bırakın artık şu sigara yakıp camdan dışarı bakan bunalmış karakterlerin peşini…
İşte bu yüzden, şu an gençlerden başka sinemaya giden yok, onların da derdi
eğlenmek. Sinema artık bir abur cubur…
Neden, çünkü iyi film yok! Bu ülkenin sinemacıları yıllar boyunca çok iyi
filmler çektiler, Kaan Müjdeci de işte o sinemacıların kumaşına sahip, yeni
filmlerini çok merak ediyor, protestosuna tam destek veriyorum ama yürüdüğü
yolda yalnız kalırsa hiç şaşırmam.
Murat Tolga Şen
murattolga@gmail.com
medyaradar.com
09.04.2016