Türk sinemasına damgasını vuran yönetmenlerden Aram Gülyüz, 1970'lerde çektiği
erotik filmlerden büyük keyif aldığını söylüyor. Gülyüz erotik filmlerin
senaryolarının da gerçek hikayelerden alındığını anlatıyor.
Aram Gülyüz'ü daha çok "Tatlı Kaçıklar" dizisinin yönetmeni olarak tanıyoruz.
Ancak o aynı zamanda bir döneme damgasını vuran erotik filmlerin
yönetmenlerinden. 45 yıl boyunca yaklaşık 139 tane film yönetmiş. Son 20 yıldır
da televizyon dizilerine ağırlık vermiş durumda. Sinema yapmanın çok zor ama
daha tatmin edici olduğunu söylüyor. Reyting ölçen aleti çok merak ediyor.
"Yıllardır bu işin içindeyim, evinde bu aletten bulunduran kimseye rastlamadım,
benim ekmeğimle oynayan bu aleti görmek istiyorum" diyor. Çünkü reyting almadığı
gerekçesiyle çektiği dizi özel kanallardan bir tanesinden daha dün kaldırılmış.
Gülyüz, 6 yıl Londra'da yaşadıktan sonra Kore'de 18 ay askerlik yaparken
tanıştığı Halit Refiğ'in aklını çelmesiyle sinemaya bulaşmış. "Aslında ben
oyuncu olmak istiyordum. Ama kaderde yönetmenlik varmış" diyor. Türkiye'nin ilk
balerinlerinden biri olan eşi Gönül Gülyüz ile tanışmaları da film setinde
olmuş. Türkan Şoray'ın başrolde oynadığı bir filmdeki dans sahnesi için o zaman
konservatuarda öğretmen olan Gönül Hanım'dan yardım alınmış. Bu vesile ile
tanışmış ve bir yıl sonra da çıkmaya başlamışlar. Aram Gülyüz ile 45 yıllık
sinema hayatını ve hayallerini konuştuk...
* Yeni sinema filmi projesi var mı?
'Kınalı Ah Kınalı' isminde bir film projemiz var iki yıldır. İnşallah bu yaz
çekimleri yapacağız. Adada her milletten insan var. Bu ailelerden birinin
Amerika'ya gidip sonra buraya dönüşünü ve Kınalıada'da yaşadıklarını esprili bir
dille anlatıyor. Bu iş beni çok heyecanlandırıyor. Sponsor bulup başlarsak ilk
işim gibi heyecanla çalışacağım.
* 1960'tan beri yönetmenlik yapıyorsunuz. Sayısız film çektiniz Keşfettiğiniz
yıldızlar oldu mu?
Belki biraz İzzet Günay'da payım olmuştur. Ona çok güzel bir rol vermiştim,
ondan sonra çok parladı. Ajda ile çok çalıştım. Herkese rağmen ben onu çok
severim, çok mert bir insandır. Onunla bir dizi çekmek isterim ama tahammül
edebilir mi bilmiyorum. Sabrı yoktur artık belki de...
* Sizin filmlerinizle parlayan başka kimler var?
En çok Sadri Alışık ile çalıştım. Onun gibisi de bir daha gelmez. O beyin
şimdikilerde yok. Şimdi olsa neler yapardık neler. Biz o zaman tiyatroculardan
kaçardık rolü abartır diye. Şimdi onlar kıymetli oldu. Sinemanın en büyük kaybı
dublaj olayıdır. Kendi lisanına dublaj yapan başka bir ülke sineması
göremezsiniz. Muhsin Ertuğrul zamanında bu iş platolarda sesli yapılıyormuş. Ama
biri çıkıp dublajlı filmi ucuza getirince öyle kalmış. Ama artık yavaş yavaş
sesliye dönecek.
* Benzer sorunlar şimdi de var mı?
Bir film tutunca herkes onun benzerini yapmaya çalışıyor. Zeynep Değirmencioğlu
ile 'Pamuk Prenses ve Yedi Cüceler' filmini çektik. Bir hafta sonra sokak cüce
ile doldu ve o filmden sonra en az 6 cüce filmi daha çektim. Şimdi de öyle değil
mi? Daha önce de mesela Ferdi Tayfur veya Orhan Gencebay'ın bulunduğu filmler
çok tutuyordu. Hiç anlamadığım halde ufak çocuklarla arabesk filmler çektim moda
diye. Biri reytingi tutturunca diğerleri de aynısını yapmak istiyor. O zamanlar
star sistemi çok önemliydi. Prodüktör 'şu senaryoda bir film çekeceksin' yerine
'Bir Türkan, iki Cüneyt filmi istiyorum' derdi. Önemli olan kimin oynadığıydı.
* O zamanlar starlar daha mı çok kazanırdı?
Şimdi de astronomik ücretler alıyorlar ama şimdiki gibi nakit para yoktu.
Senetle çalışılırdı. O dönem manevi açıdan daha çok tatmin oluyorlardı. Türkan'a
(Şoray), Nebahat'e (Çehre), Fatma'ya (Girik) hayranım, hala bu işi yapıyorlar.
Çok zor bir dönemden geçtiler çünkü. O zamanlar şimdiki gibi makyöz, terzi filan
yoktu. Kendileri yapardı makyajlarını, hatta kıyafetlerini bile.
* Eski filmleri çok seven bir kitle var. Nedir bu sevginin temeli sizce?
O zamanlar masal anlatır gibi film çekiyorduk. Birçok kişi komik bulduğu için
belgesel gibi seyrediyor. Örneğin Hisarüstü'nde şimdiki üniversitenin yeri boştu
ve her filmimde oradan bir kare vardır. Eski İstanbul'u görüyorsunuz bu
filmlerde.
* Erotik filmlerden sonra romantik bir film çekmeye başlamışsınız. Ancak
istediğiniz gibi olmamış. Rol yapamayan kadına "Romantik olmak demek şudur;
Erkek isteyecek sen vermeyeceksin" demişsiniz. Doğru mu?
Belki de ama sanmıyorum, hatırlamıyorum çünkü. Vurdulu kırdılı filmlerin dışında
dini film de dahil her türü denedim. Benim için tür fark etmez, senaryo önemli.
Senaryoda zeka belirtileri ve espri olması önemliydi.
* Bu saydıklarınız erotik filmlerde var mıydı?
Kesinlikle. 'Öğren de Gel' diye bir film yaptık. Kazım Kartal oynadı. Gerçek bir
hikayeden alınma. Adam hayatında hiç kadınla birlikte olmamış ve sevgilisi bir
eşek. Adam akşam eve gideceğine sevgilisi 'Nallı Leyla'nın yanına gidiyor. Sonra
arkadaşları ona kadının ne olduğunu göstermeye çalışıyor. İtalyanlar bu filmi ve
daha iyi koşularda çekmemizi istediler ama olmadı.
* Erotik filmlerin bazılarının yapımcısı Manuk Manukyan'dı galiba?
Evet. Genelevler Kraliçesi olarak bilinen Matild Manukyan'ın yeğeniydi. Onun
babası Ferdinand Manukyan ise bizim piyasanın en büyük tefecisiydi. Senet filan
kırardı, çok insanı kurtarmıştır.
* O dönem birlikte çalışıp çok sevdiğiniz starlar kimlerdi?
Çoğunu da çok sevmiş ve anlaşmışımdır. Ama Feri Cansel diye bir arkadaş vardı
erotik filmlerde oynayan. Çok sevdiğim bir arkadaşımdı. Parisien diye bir klüpte
striptiz yapardı aynı zamanda. Bir gece Yeşilköy civarında film çekiyoruz.
Senaryo gereği Feri, bir taksiye biniyor ve bir süre sonra iniyor. Bekliyoruz
taksi gelmiyor. Bir süre sonra ağlayarak indi taksiden. "Değiştirin bu
taksiciyi" dedi. Meğerse Feri'nin striptiz yapmaya başladığı ilk yıllarda
fabrikatör bir sevgilisi varmış. Tesadüf bulduğumuz taksici bu adam çıkmaz mı!
Adam her şeyini kaybetmiş ve taksici olmuş. Sonra adama para göndermişti
arkasından. Tam film gibi...
* İçinde bulunduğumuz dönemi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Çok başarılı gençler var. Kemal Kenan Ergen Türkiye'nin en iyi senaryo
yazarlarından. Tatlı Kaçıklar'ı 60 bölüm o yazdı. Ama biraz dağınık çalıştığı
için Türker (İnanoğlu) onu Kavacık'ta bir eve kapattı senaryolar aksamasın diye.
Ama Kemal, sigaram bitti almam lazım deyip kaçmış, üç gün sonra çıktı ortaya.