"Film öyküsü" denilen
tarifi zor biçim hazır olduktan sonra senaristin aşama aşama hangi yapıları kurarak
yazım sürecini tamamlaması gerekeceğini gözden geçirelim:
Senaryonun mümkün olan en az kelimeyle yapılmış özeti... Bu yapı çoğunlukla
atlanır, ama aslında senaryonun en temelinde yer alan biçim olduğu için
kullanılan tekniklerin belki de en önemlisidir. Yazacağınız senaryo aracılığıyla
oluşacak filmi, benzerlerinden ayıran temel özelliği bu cümle belirler. Örneğin
Tarkovski'nin "Stalker" filminin, onu herhangi bir değerli şeyi (düşlerin
gerçekleştiği oda ya da bir define) aramaya giden üç kişinin macerasının
anlatıldığı 8. sınıf bir avantürden ayıran temel özelliği, serüvene atılan
kişilerin içsel yolculuklarına odaklanılmış olmasıdır. Dolayısıyla filmin
cümlesi belki söyle bir şey olabilir: "Bir Stalker'in rehberliğinde Yasak
Bölge'deki Düş Odası’nı bulmaya giden iki kişi, yolculuklarının etkisiyle
değişir, yaşamı farklı değerlendirmeye başlarlar." Cümlenin özellikle ikinci
yarısı filmin dayandığı felsefi temeli dile getirir, bu tarifi duyan herhangi
bir profesyonel sinemacının, "Three Kings (Üç Kral)" benzeri bir macera
kurdelesinin kastedildiğini sanmasının mümkün olamayacağı ortada, dolayısıyla
cümlemiz, o filme dair çok temel bir farklılığı, en kısa, en etkili biçimde dile
getirmiş oldu.
Bu yapı genellikle sinemacılar arasındaki ilişkilerde kullanılmaz, daha çok
senaristin kendisine gereklidir. Yazmak istediği senaryonun yapısını tarif
etmesi, yazın sürecinde karsılaşacağı belirsizlik ve engelleri aşmasında çok
yardımcı olacaktır.
Yine "Stalker"a dönelim: Filmin tek cümlesi aslında yukarda yazdığımız gibi
değildir ve zaten olamaz da. Eğer film sadece Düş Odası’na yapılan yolculuğu
anlatıyor olsaydı adı "Düş Odası Macerası" falan gibi bir şey olurdu, açılış ve
finalde Stalker'i ailesiyle gösteren sahnelere de yer verilmezdi. Filmin ismi "Stalker",
dolayısıyla yapıt, bas karakteri anlatıyor, diğer ikisinin dönüşümünü değil,
onlarla yaşadığı süreç sonunda Stalker'in nasıl dönüştüğünü... Finalde ayrı
gerekçelerle Düş Odası’na girmemeye karar veren kişiler aracılığıyla "yaşamın
kabulü" teması islenir, oysa Tarkovski'yi daha fazla ilgilendiren izlek,
"yazgının kabul”üdür, filmin odağında Stalker'in, kendinin asla girmediği ve
zaten giremeyeceği Düş Odası’na başka insanları, trajedilerine acıdığı,
eleştirdiği kişileri götürmeye devam etmesindeki teslimiyet yatar. Bu tema bir
başka açıdan da önemlidir, Stalker ayni zamanda Tarkovski'nin kendisidir, hem
sanatçı hem de bir mistik olarak, çünkü filmin bas karakteri, mistik öncüleri de
temsil eder.
"Stalker"in odağını maceraya ve serüvene katılan insanların dönüşümüne
kaydırırsanız (yani ilk cümleyi temel alırsanız), ortaya başka bir film çıkar. O
filmde Stalker'in karisi ve -asil önemlisi- kızı yer almaz, tersine onun
rehberlik yaptığı iki kişinin yaşamlarının yolculuk öncesi ve sonrası döneminden
kesitlerin verilmesi gerekir çünkü o film, o kişilerin dönüşümüyle isleyecektir.
Dolayısıyla bir cümle tekniğinin pratikteki yararı sudur: Buradaki gibi
birbirine çok benzeyen iki (bazı hallerde daha fazla) yapıdan hangisini kurmak
istediğinizi netleştirir, onun cümlesini belirler ve yazım boyunca dikkatinizi o
cümleye odaklarsınız. Cümleyi kurduğunuz biçim, bakış açısı gibi başka
yöntemleri de belirleyeceğinden sürece ağırlığını koyar ve daha önceki yazılarda
bahsettiğimiz belirsizlikleri giderir.
Sinopsis
Senaryo tekniğini anlatan kitaplarda ve profesyonel sinemacılar arasındaki
ilişkilerde, filmin öyküsünün 3–5 sayfalık hali için sinopsis sözcüğü
kullanılır. Fakat bu yapıyı diğerlerinden ayıran temel özelliği niceliksel değil
nitelikseldir: Sinopsis, "filmde neyin anlatılacağını" dile getiren metindir.
"Pi" filmini ele alalım: Standart bir sinopsis, Max'in birkaç cümlelik tarifiyle
baslar: "Genç yaşında ciddi akademik başarılara imza atmış bir matematikçi olan
Max, dünyadan kopuk yasayan, tüm dikkatini kendi çalışmalarına yöneltmiş
biridir." Komşularıyla, ev sahibiyle, hocasıyla ilişkilerini belirtir, ardından
Max'in filmin hemen ilk sahnelerinde neler yaşayacağını anlatırsınız, mistik
Yahudi Lenny ile tanışması, bilgisayarın bozulmadan hemen önce 216 haneli bir
sayıyı basması vs. Sinopsis bu minval üzere akıp gider, hep geniş zaman
anlatımını kullanarak senaryoda olup biten olayları ana hatlarıyla belirtir.
En çok kullanılan biçim olmasına karşın sinopsis bu yazıda ele aldığımız
basamakların kanımca en önemsizidir, asil işlevi, kişileri senaryo okuma
zahmetinden kurtarmasıdır. Yılda eline 250 civarında senaryo ulasan bir oyuncu,
yapımcı ya da yönetmen olduğunuzu düşünün, filmin türü, bütçesi (en azından A
sınıfı olup olmadığı), kısa özeti, oyunculuk (star) olanakları, bilgisayar
efektlerinin kullanılıp kullanılamayacağı gibi o projeyi yapıp yapmayacağınıza
karar verebilmek için gereksindiğiniz pek çok bilgiyi bu 3-5 sayfalık özetten
çıkarabilirsiniz. Bu sayfalardan hareketle projeyle ilgilenmeye karar veren
sinemacılar zaten senaryoyu okuyacaklardır, fakat sinopsis eleme sürecini
kolaylaştırır, ayrıca bu yapıdan sadece sinemacılar değil, sponsor, yatırımcı
gibi sektör dışı oldukları halde film yapım sürecine katılmak isteyen kişiler de
yararlanırlar.
Senarist için sinopsis hazırlamanın avantajı, filmde ele alacağı olayları
karşısında yazılı olarak görmesi ve bir kontrol olanağına kavuşmasıdır. Bir
cümleyle anlattığı yapı işliyor mu, öykünün eksikleri var mı? gibi sorular
sinopsis aracılığıyla ortaya çıkarılır.
Aslında senaryo sürecinde adım adım kurulan diğer yapılar da çift yönlü işlev
görürler. Her asama, bir sonraki basamağa çıkmak için zorunludur, ama ayni
zamanda geçilen basamağın verimini test eder. Sinopsiste açik bırakılan bir
nokta olup olmadığı tretman sürecinde ortaya çıkar, tretmanin boşlukları,
ilkyazım sırasında belirlenir ve giderilir.
Bu olanaktan sonuna kadar yararlanmak isteyen senaristlerin, ilk adımla ikincisi
arasına bir ara basamak daha yerleştirmeleri, sinopsisi yazmadan önce filmde ne
anlatmak istediklerini bir paragraflık bir özet halinde belirtmeleri yararlı
olur. Robert Altman'in "The Player-Oyuncu" filminde stüdyo yöneticisi Tim
Robbins'in, gerçekleştirilmesine karar vereceği projelerin ilk elemesini birer
paragraflık özetlerini dinleyerek yaptığını anımsayalım.
Sinopsis, Yunancada "bir bakışta okunabilen demek". Bize yapılması planlanan
filmin bir sayfada özetini verir. Bu özeti verirken de diyaloglara, ayrıntılı
sahne betimlemelerine filan yer vermez. En kısa ve genel haliyle filmin
konusunu, filmde olup bitenleri anlatır.
Sinopsis kabaca iki paragraftan oluşur: Birinci paragrafta; olayların geçtiği
yer ve zaman, genel durumun bir betimlenişi, ana karakterler, filme ivme
kazandıran sorunsal ya da çatışma konusu yer alır. İkinci paragrafta, çatışmayı
ilerleten ya da şiddetlendiren temel bunalım ve krizler, bütün bunların
ilerlediği doruk nokta ve çatışmanın çözülme biçimi yer alır.
Sinopsis'te cümleleriniz mümkün olduğu kısa ve net olmalı. Ne kadar kısa ve özlü
yazmaya çalışırsanız, konu ve eylem çizgisi o kadar somutlaşır, bu da
senaryosunu yazacağınız malzemeyi o kadar net biçimde görmenizi sağlar. Bu
netlik örneğin birlik ilkesi açısından önemlidir. Daha sinopsis aşamasında,
yazdığınız öykünün temel konudan sapıp sapmadığını, tutarli ve bütünlüklü olup
olmadığını anlayabilirsiniz sözgelimi.
Sinopsis, başlangıçta çok çok kısa olabilir. Şu örnekte olduğu gibi:
Yaşlı bir baba, memleketinden kısa süreliğine ayrılıp, metropolde yasayan
oğullarını ziyarete gider. Oğullarından aldığı haberlere göre hepsinin durumu
iyidir ve parlak kariyerler sürdürmektedirler. Metropole varan baba oğullarını
tek tek ziyaret ettikçe islerin yolunda olmadığını sezinler ve aslında her
birinin o kadar da parlak hayatlar sürmediğini keşfeder. En küçük oğlunu ısrarla
görmek istese de, kardeşleri onun şehir dışında olduğunu ama yakında döneceğini
söylerler. Oğullarının hayatlarına dair imgesi önce sarsılan ama zamanla bunu
kabullenen baba, küçük oğlunun şehir dışında olmayıp aslında iki yıl önce ölmüş
olduğunu öğrenince sarsılır. Önce kalan oğullarına kızsa da, kendi hayati ve
kuşağının şimdiki hayat ve kuşaktan farklı olduğunu kabullenerek memleketine
geri döner.
"Herkesin Keyfi Yerinde (Stanno Tutti Bene)" filminin sinopsisi kabaca ve bir
kaç değişiklikle böyle yazılabilir.
Sinopsisinizi yazarken şunlara dikkat edin:
Öykünün dramatik gelişme çizgisi somutlaştı mı?
(düğüm-serim-çözüm; çatışmanın kurulması ve çözülmesi)
Çatışma somutlaştı mı?
Karakteri harekete geçiren motif belirgin biçimde ortaya çıktı mı?
Anlatının perdeleri az çok şekilleniyor mu?
Yeterince özlü ve sade mi?
Filmin konusu bir okunuşta ana hatlarıyla anlaşılıyor mu?
Tretman
Kısa tarifi "filmin öyküsünün 10-15 sayfalık özeti" olan tretmanin sinopsisten
asıl farkı, "filmde neyin, nasıl anlatılacağını" belirlemesidir. Örneğin "Pi"nin
sinopsisinde Max'in bas ağrıları çektiğini onu tanımladığınız ilk kısımda
belirtir, finalde bu ağrıların dayanılmaz hale geldiğini söyler ve matkap
sahnesini anlatırsınız. Tretmanında ise senaryodaki tüm bas ağrısı ve
halüsinasyon sahneleri tek tek belirtilir, film boyunca Max'in 7-8 kez bas
ağrısından kıvranması filmin atmosferine, yani bu öykünün nasıl işlendiğine dair
bir veridir.
"Wild At Heart (Vahsi Duygular) filmini izleyen herkes, David Lynch'in eserinin
suçlu bir çifte odaklanan yol filmlerinden ne kadar farklı olduğunu bilir, oysa
filmin sinopsisi size bu farklılıkla ilgili bir veri sağlamayacaktır. Çünkü
farklılık Lynch'in yaklaşımındadır, onu da en iyi biçimiyle üslupta
görebilirsiniz, yani sahnelerin işleniş biçiminde, çoğunlukla ayrıntılarda...
Açılışta Sailor'in (N. Cage) bir adamı kafasını yere defalarca vurarak
öldürmesi, Laura Dern ile Willem Dafoe arasında geçen "Beni düz," sahnesi gibi
filmin yapısal özelliklerini açığa çıkaran öğeler sinopsiste ya yer almaz, ya da
orada belirtildikleriyle biçimiyle başka filmlerdekine benzer sahneler olarak
algılanırlar. Kuskusuz üslup film çekilmeden tam anlamıyla oluşmaz, tretman ve
hatta senaryo, ortaya çıkacak yapı ve üslup hakkında fikir vermekten bile aciz
kalan sinopsise kıyasla çok daha yararlı bir biçimdir.
Özellikle sıra dışı filmlerde, örneğin "Crash (Çarpışma)", "Naked Lunch (Müthiş
Yemek)" ve "Lost Highway (Kayıp Otoban)" gibi eserlerde tretman, filmi
gerçekleştirmek amacıyla bir araya gelmiş (ya da işbirliği yapıp
yapamayacaklarını anlatmaya çalışan) sinemacılar arasındaki ilişki bakımından
önemli bir avantajı daha vardır, gerekli bulunan kimi replikler ve sadece
senaryoda olabilecek kimi görsel özellikler bu metinde bulunabilir. Örneğin "Pi"
tretmanında, metnin senaryoyu layığıyla temsil edebilmesi için Max'in çalışma
odasının betimlenmesi, dış dünyayı nasıl algıladığını vermek için kullanılan
hızlı kaydırmalar, çarpıcı kurgu ve deforme görüntülerden bahsedilmesi
gereklidir. İlkyazıma kadar geçilen bu üç aşamanın asıl önemi, senaryo yazma
sürecini kolaylaştırmasıdır, yeterince deneyimi olmayan senaristlerin bu
aşamaları dikkatle ve her birine gereken önemi vererek geçmelerinde sonsuz yarar
olacaktır.