Kötü Ettim

Kasımpatı zamanı şimdi. Bayramlar geliyor, geçiyor. Kasımpatı da öyle. Ben en çok açık mor kasımpatını severim.

Bu sabah İzmir Alsancak’ta, Robert’in salonunda gözümü açtığımda bir rüya gördüğümü anımsadım. Rüyamda bir burs sınavına girmek üzere sıramı beklediğim anda farkına varıyorum ki eski ve çok sevdi?im bir öğrencim de giriyor aynı burs sınavına ama ben o kadar eminim ki kazanacağımdan, yani o bursu bana vermezlerse burs komitesi çok utanacak gibisinden bir ruh hali içersindeyim; öğrencim bekleme odasına girince utanıyorum ve kara bir perde arkasına saklanıveriyorum.

Bir suçluluk duygusunun dışa vurulma isteğinin mecazları mı gördüğüm rüyamda bilmiyorum, ama iyi ya da kötü bir eğitime 26 yıl 9 ay hizmet ettikten sonra emekli olmuşum, emekliliğin keyfini çıkarmak (nasıl oluyorsa?) yerine gene sözcüklerle, imgelerle görüntülenmiş dünyamda debelenip duruyorum.

Almadovar’ın Kötü Eğitim’i yorgun bir dönemine gelmiş gibi. Film boyunca öykü gibi anlatılan filmin kendisinin yine aynı şekilde sürmesini bekledim ve filmin sonunda bunun yayımlanamamış bir öykü olmasını diledim. Ama bir süre sonra öyküden çıktık ve birazcık dedektifçilik oynadık, birazcık da yönetmenin aşkın gerçekleşmesi ihtiyacını, bu yolda sorun ya?amak istemeyi?ini izledik.

Filmde travesti oğlan, ya da travestili?in kendisi bir mecaza dönüşmüştü. Toplum dışına itilen aykırı herhangi birinin yerine geçen (fil adam, kambur, frankenstein vb. gibi) travesti kendi kimli?ini yaşarken bir minotaur gibi labirenti içinde uyuşturucu ve fuhuş batağına itilmişken, kardeşi travestilik rantını oyuncu olmak için kullanmak istiyordu, cinsel kimli?i bu olmadığı halde. Travesti rolü sahnede bir mecaz olarak kullanıldığında iyi müşteri çeker, oyuncusuna da ödül getirebilir. Ben Almadovar’ın bu inancy da yykmak istediğini düşündüm. Hemen her filminde bir tiyatro eserine gönderme yapy?y, filmini bir piyes gibi çeki?i, bir yandan hayatın mı? gibiliğini vurgularken, aynı zamanda da sinemanın, tiyatronun da mı? gibili?ini kırmak ister gibi.

Mecazlaryn varly?ynyn, farkly anlam ya da kavramlary iletmek üzere de?i?ip dönü?erek kullanylmalarynyn nedeni de bu.

Son kitabym Vanilyaly Ydeoloji’nin de bu do?rultuda ciddiye alynmasyny umuyorum. Çünkü mecaz, ileti?imde önemli bir araç ve bilinmeyeni bir bilinen aracyly?y ile bize açyklamayy amaçlyyor. Bir tür kyyaslama ve bu mecazyn kullanym sykly?y, yineleni?i de?erli oldu?unu söylüyor. Blake bu yüzden ba?ka bir çiçe?i de?il de gülü seçmi?, hastalandyrmak için. Ölüm gelmi? cihane, hastalyk bahane. Güle yüklenen anlamlar kasympatyna yüklenseydi, dil ve mecaz tarihi boyunca, bugün belki de sevgiliye kyrmyzy kasympaty veriyor olurduk a?kymyzy ifade etsin (bizim yerimize) diye.

Çocuklarymyza kendilerini sevecek birilerini aratmayy ö?retiyoruz. Yhtiyaç duyulmaya ihtiyaç duyma ihtiyacyny ö?retiyoruz, Laing’e kulak asarsak. Sevgilerini mecazlarla ya da ba?ka dolayly yollarla iletmelerini salyk veriyoruz. Bir dostum, bu yüzden anlamyyor evinin anahtaryny bana veri?inde niye deh?ete kapylyyorum ve “beni özgürlü?üme hapsediyorsun” diye kaçyyorum onun yanyndan. Ben, kendi osuru?undan cinnetli bir herifim, anamyn tabiriyle, bana özgürlü?ümü niye tanyr ki biri, hem bundan cinlenmemin sebebi bu i?in niye ve nasyl yapyldy?y.

Biz de gelip geçiyoruz. Gelecek ku?aklaryn daha iyi olaca?yny ümit etmek istiyorum, gitti?im her yerde vah?i bir yeniyetme ku?a?ynyn kan dökme iktidaryna hazyrlandy?yny görmeme kar?yn. Almadovar’yn travestisi de i?te bu yüzden kan dökücü tanryya teslim olur bedenine a?yry dozda uyu?turucu zerkederek. Gerçek travesti minotaurla?tyryldy?y, yani canavar gibi görüldü?ü için kendisini hayattan ayyklarken, travesti rolü ile ünlenme pe?indeki kifayetsiz muhteris oyuncu karde?inin de dramy bu. Hayaty oyun gibi ya?ayanyn, oyunu hayatmy? gibi ya?amaya çaly?anlaryn dramy.

A?yry dozlarla ölümü kucaklamayy ye?lemeyenlerin ço?u da a?yry dozda mecazlarla yüklü yanylsamaly bir ya?amy ye?lemek zorunda kalyyorlar. Bir tek reklamda birkaç ürünün reklamynyn yapylmasy bu yüzden. Ayakkaby reklamyndaki futbolcunun gö?sünde bir havayollary ile telefon markasy ayny anda bulunabiliyor ve biz bu markalaryn imge havuzlary içinde yüzüyoruz. Anlamymyz onlarla var; köyümüzün yrma?ynda çimmeyi unuttuk, kentin imge ve mecaz deryasynda bo?uldu?umuzun ayyrdynda de?iliz.

Almadovar’yn filmi de, içindeki e?cinseller de kasympatlary gibiler; usul, kanaatkâr, alçakgönüllü. Belki de bu yüzden en iyi Avrupa filmini alacak. Ödülü Fatih Akyn’a kaptyryrsa da, ba?ka bir mecaz bulurum, Akyn’yn ödülü hak etti?ini söylemek için. Ediyor da. Hatta bence ödülü Akyn almaly. Duvara Kar?y, umutlary yad ellerde arayy?yn ö?retilmesi yüzünden do?an göç olgusunda telef olan insanlaryn evrenselle?en sorunlary, insan olmaya çabalayan yüreklerin, minotaur’laryn labirentlerinden çykma çabalarynyn, e?iktekilerin aidiyet arayy?ynyn filmidir derim. Ynsano?lunun tarihi kadar eski bir arayy?tyr ya bu, her iki filmin bulu?ma noktasydyr da.

Tolga Meriç, Caretta dergisine yazdy?y yazyda kasympatlarynyn “beyazy sadakat, kyrmyzysy sessiz istek, sarysy kar?ylyksyz sevgi, moru da kyrylmy?lyk” ifade eder diyor. Açyk mor, ya da eflatun ne peki? Biraz kyrylmy? my? Tolga Meriç, “Güzellik ve çirkinli?in bir dayatmadan, ko?ullanmadan ibaret oldu?unu anlady?ymdan beri patlaryn, kendi paylaryna dü?enle yetini?lerindeki soylulu?u net bir ?ekilde görüyorum,” da diyor Meriç. Almadovar’yn kastetti?i kötü e?itim de böyle bir dayatmaya ve ko?ullanmaya parmak basty?y için güzel.

Steinbeck’in “Krizantemler” ba?lykly öyküsündeki kadyn kocasyndan ba?ka bir erke?e arzuyu kasympatlary ile ifade eder ama gene ayny kasympatlaryndan olu?ma hücresine dönmek zorunda kalyr çünkü arzuyla yakla?ty?y erke?e yükledi?i kendi müsrif beklentileridir.

Kasympatlary gibidir ihmal edilmi? e?ik insanlary. Onlardaki güzellik, bakanyn gözündedir. Bakmayy bilen sanatçylar iyi bilir bunu. Diane Krall, son albümünde diyor ki “Love me Like a Man.” Nasyl yani? Bir erke?in sevgilisini nasyl sevmesi gerekti?i konusunda senin nasyl dü?ündü?ünü nereden bilece?im. Bu beklentinin kar?y cinse ya da hemcinse söylenmi? olmasy sonucu de?i?tirmez. Senin müsrif beklentilerin üzerine in?a etti?im ya ba?aramazsam korkumu nasyl yenece?im ben? Sonrasy bahaneler ve teselliler zinciri (rüyamda da aslynda bursu emin oldu?um halde ben de?il de ö?rencim kazanyrsa anlamyna my saklanyyorum kara perde arkasyna?)

Y?yerimdeki odamy mora boyatsam, kyrylmy?ym da bunu herkes bilsin mi istiyorum? Kadynlaryn moru erkeklerden daha çok sevmelerinin nedeni de bu mu? Yoksa, renklere, nesnelere anlam yükleme yetene?imiz oldu?u için karma?yk duygu ve dü?üncelerimizi yalyn, hatta syradan nesneler kullanarak mecazlara dönü?türme gereksinmemiz de bundan. Martin Luther’in “Kalemiz tanrydyr” deyi?i bundan. Bush da ayny teraneyle kazanmy?tyr seçimi rakipsiz oldu?unu bilerek. Mecazlar aracyly?y ile akyl hayalgücü ile oyna?yr ve metinde, tuval üstünde, beyazperdede, sahnede yeni bir ?eyleri ifade etmek için bakmayy bileni heyecanlandyryr. Yoksa kasympatlarynyn “kendi paylaryna dü?enle yetindikleri” falan yoktur. Öyle olsa, kasympatynyn bundan haberi olurdu. Böyle dü?ünmek, kar?ymdaki nesnenin benim yükledi?im anlamla var oldu?unu iddia etmek, Kötü E?itim’de de vurgulanan saplantyly a?yk olmalary, ya da hunharca reddedili?leri, ötekile?tirmeleri de getirir. Do?al bir durumu, do?al haliyle ve hali öyle oldu?u için güzel olany (sahilde suyun içinde parlayan bir ta?, kom?unun bahçesindeki bugenvil, bir muhabbet ku?u ya da kar?y kaldyrymdaki fahi?e olabilir) kendi yükledi?imiz anlamlarla onu alyp eve götürme iste?i onu sahiplenmeyi gösterdi?i kadar, yalnyzly?y da ele verir.

Aristo da parmak basmy? mecazdan taze bir ?eyler çykabilece?ine. Mor, hayaty da simgeleyebilir, ölümü de. Ya da turuncu, George Tooker’yn “Bekleme Odasy” adly tablosunda oldu?u gibi hem tablodaki perspektifi sa?lamakta, hem de birbiri ile sa?lykly ileti?imde bulunamayan insanlaryn hücrelerinde canly cenaze gibi ya?arken ölüme syralaryny beklediklerinin i?areti olabilir, çünkü turuncu syra bekleyenlerin hemen hepsinin üzerinde bulunan bir renk. Bu, ortak özellik onlary birbirlerine de ba?lyyor haliyle.

Ölümün hayalgücü olsaydy belki gülerdi bu halimize. Truva’da A?il de bunun için “Tanrylar bizi kyskanyyor ölümlü oldu?umuz için,” diyor ya. Kendimize, fani olu?umuza öyle a?y?yz ki kendindeli?imizi olu?turamadan, kendimizi sevemeden ya?ayyp gidiyoruz. “Kendi üstümüze edindi?imiz bilgiler” narsisist bir yapylanmaya teslim olmadan biricik oldu?umuza inanmaktan çok, biricik oldu?umuza ba?kalarynyn inanmasyna ihtiyacymyz oldu?unu gösterir. Babamla u?ra?mam ve onu öldürdü?üm öykümü hâlâ bitiremeyi?im bu yüzden. Belki bu antagonizme yükledi?im anlamy öyküle?tirip tüketirsem anlamym bitecek korkusunu ya?yyorum.

Bunu da yazdym ya, iyile?meye ba?lamy?ym demektir. (umarym:)

Sözcükleri unuttu?um gün, bende bir tuhaflyk görürseniz ?a?yrmayyn sakyn; Polyphemus kendi ma?arasyndan çykmy?tyr, ben de Chuang Tzu ile sohbet ediyorumdur.


yusuf eradam