Metin Erksan Kimdir ya da Türk Sineması Neden Gelişemedi?

Metin ERKSAN (Çanakkale 01 Ocak 1929)
Metin ERKSAN TÜRKİYE'nin ilk uluslararası film yönetmenidir.
1929'da Çanakkale'de doğmuştur.
O'nun hayatını bilmeden
O'nun filmlerini seyretmeden
O'nun düşüncelerini okumadan
O'nun tasarılarını bilmeden
O'nun ısrarlarla söylediklerini iyice düşünmeden;

METİN ERKSAN tanınamaz.
Bana göre Metin ERKSAN anlaşılmadan Türk Sineması anlaşılamaz.


Kısaca;

Metin ERKSAN SANAT demektir.
Metin ERKSAN SİNEMA demektir.
Metin ERKSAN SİNEMA'da HÜR YARATICILIK demektir.
Metin ERKSAN SİNEMA'da SONSUZLUĞU ARAMAK demektir.
Metin ERKSAN İYİ'ye İYİ KÖTÜ'ye KÖTÜ demektir.
Metin ERKSAN SEVGİ demektir.
Metin ERKSAN YALNIZLIK demektir.
Metin ERKSAN NEZAKET demektir.

Metin ERKSAN CUMHURİYET demektir.
Metin ERKSAN İSLAMİYET'i anlamak demektir.
Metin ERKSAN TÜRKİYE'nin tam bağımsızlığına inanmak demektir.
Metin ERKSAN ULUSAL olduğu kadar evrensel olmak demektir.

Metin ERKSAN SOHBET demektir.
Metin ERKSAN hiç kimseye TAVİZ VERMEMEK demektir.
Metin ERKSAN ÇATIŞMA demektir.
Metin ERKSAN HÜRRİYET demektir.
Metin ERKSAN ELEŞTİRMEK demektir.

Metin ERKSAN MUSTAFA KEMAL demektir.
Metin ERKSAN KEMAL TAHİR demektir.
Metin ERKSAN ÖMER SEYFETTİN demektir.
Metin ERKSAN OSMANLI'yı SEVMEK demektir.
Metin ERKSAN KUR'AN'- I KERİM'i ANLAMAK demektir.
Metin ERKSAN MEDİNE MÜDAFAASI'nı anlamak demektir.
Metin ERKSAN TÜRK BAYRAĞI demektir.
Metin ERKSAN egemen güçlerin kendileri için çıkarttığı kanunlara BAŞKALDIRMAK demektir.

Kısaca:
Metin ERKSAN TÜRKİYE demektir.
Metin ERKSAN TÜRK TARİHİ demektir.
Metin ERKSAN ÇANAKKALE SAVAŞLARI demektir.
Metin ERKSAN PREVEZE demektir.
Metin ERKSAN TARİH BİLİNCİ demektir.

Metin ERKSAN'a göre Türkiye'de sinema bir ''pratik olarak'' doğmuştur. Yıllarca da böyle devam ettirilmiş bir gösteri sanatıdır. Emeklerin, tasarıların, umutların sömürüldüğü bir çalışma alanıdır. Yeşilçam sanat için değil ticaret için örgütlenmiştir. Sinema üzerine uygulana Faşist İtalya'nın sansür yönetmeliği Türk Ulusal Sineması için bir idam fermanıdır. Sanatın bütün dallarına olduğu gibi Türk Sinema Sanatı’na da uygulanan sansür kuralları birer baskı aracıdır.

Gelişmek isteyen Türk Sineması üzerine İçişleri Bakanlığı eli ile uygulanan sansür Türk Sinema sanatını cüceleştirmiştir. SUSUZ YAZ Devlet'in sansüründen kaçırılarak Berlin Film Festivali'ne götürülmüştür. Susuz Yaz Türk Sinema Tarihi için bir zirvedir. Ne yazık ki bugüne kadar Türkiye'de ''sinema sanatı'' adına yapılanlar el yordamı ile yapılmıştır. Halit Refiğ Türk Sinema Sanatı için Ulusal Sinema Kavgası çığırını açmıştır.

Sinemadan kazanılan servetler sinema sanatına dönmediği için Yeşilçam Sineması dünyada rekabete açılamamıştır. Devlet çok kıskanç bir biçimde Türk Sinema Sanatı ile Türk Sinema Endüstrisinin gelişmesini engellemiştir.

İyi ya da kötü, güzel ya da çirkin her şeyi ile Türk Sinema Sanatı Metin ERSAN’ın fikir babası olduğu Türk Film Arşivi'de korunmaktadır.1971’de kurulan Türk Film Arşivi Sami Şekeroğlu tarafından geliştirilerek; 1973’te çok kısıtlı imkanlar ile sinema konferansları ve derslerine başta Metin ERSAN olmak üzere Ömer Lütfü AKAD, Halit REFİĞ, İlhan ARAKON ve Sami ŞEKEROĞLU’ndan oluşan usta eğitimciler ile başlamıştır.

1975’te bir ğitim, sanat, bilim ve teknik bir kurum olarak Sinema Televizyon Enstitüsü'ne dönüştürülen Türk Film Arşivi; akademik anlamda ilk Türk Sinema yönetmenlerini buradan mezun etmeye başlamıştır.

1973’te Harbiye’deki binasında Metin ERKSAN’ın bir konferansını dinlediktan sonra kendisi ile tanışmak onuruna eriştiğim Metin ERKSAN’ın da katkılaraı ile kurulan Sinema- TV Enstitüsü hızla gelişerek bugün Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi güçlü eğitim kadrosu ile geleceğimizin sinema, televizyon, radyo ve fotoğraf sanatçılarını yetiştirmektedir.

Kültür Bakanlığı ile TRT nezdindeki bütün uğraşılara ve tekliflere rağmen ne yazık ki ne Metin ERKSAN ne de Halit REFİĞ gönüllerinde yatan sinema filmlerinden ancak birer film yapabilmişlerdir. Susuz Yaz (1964) ile Fatma Bacı (1972) dışındaki piyasa filmleri de sinema sanatı bakımından unutulmaz değerler taşımaktadırlar. Özellikle ERKSAN’ın Sevmek Zamanı (1965) ile REFİĞ’in Gurbet Kuşları(1964) seyircileri o güne kadar hiç ummadıkları bir nedensellik ve duygu alışverişi ile derinden etkilemiştir.

Ayrıca Halit REFİĞ’in Şehirdeki Yabancı (1963) ile Gurbet Kuşları (1964) Haremde Dört Kadın (1965), Güneşe Giden Yol (1965), Bir Türk'e Gönül Verdim (1969), Karılar Koğuşu (1989), Midas’ın Düşü (2000) ile Gençlik (2000) Türk seyircisi için yabancı filmler yerine tercih edilen filmlerindendir.

Rahmetli İsmail CEM’in 500 günlük TRT Genel Müdürlüğü süresi içerisinde Metin ERKSAN’ın Beş Hikaye adlı sinema filmi dizisi ile Halit REFİĞ’in Aşk-ı Memnu (1975) sinema dizisi Türk seyircisi için unutulmaz filmler arasındaki yerini bugün bile korumaktadır. Ramhetli Halit REFİĞ ise yine TRT imkanları çerçevesinde zorlandığı için gönlüne göre çekemediği YORGUN SAVAŞÇI (1979’de başlanılan dizi yakıldığı söylenilerek saklanan saklanmış ve 1993’te kimi yerleri sansürlenerek TRT’de gösterilir) sinema dizisi için çok üzülmüş ve İstanbul’da İbiş’in Rüyası dizisi çekimlerim sırasında, kendisinin izni ile senaryosunu okuduğum MiMAR SİNAN'ın HAYATI adlı filmi de çekemediği için bu Devlet'e küs gitmiştir bence.

Metin ERKSAN’ın Beş Hikaye (1975) dizisi içerisinde yer alan: Sabahattin Ali'nin Hanende Melek, Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Geçmiş Zaman Elbiseleri, Samet Ağaoğlu'nun Bir İntihar, Sait Faik Abasıyanık'ın Müthiş Bir Tren ve Kenan Hulusi Koray'ın Sazlık hikayeleri alışılmışın dışında bir reji anlayışı ile TRT ekranlarında Türk seyircisini O’nun sinema sanatı yanında, edebiyat dünyamızın gücü ile de karşılaştırmıştır. Metin ERKSAN’ın Dokuz Dağın Efesi (1958), Gecelerin Ötesi (1960),, Şoför Nebahat (1960), Mahalle Arkadaşları (1961), Yılanların Öcü (1962), Acı Hayat (1962), Kuyu (1968), Feride (1971), Süreyya (1972), Şeytan(1974), İntikam Meleği / Kadın Hamlet (1976) ile Sensiz Yaşayamam (1977) filmleri O’nun insanımızın kişiliklerini irdelemesi yanında sinema sanatında ulaşmış olduğu aşamayı da göstermesi bakımından önem taşırlar.

1981’de Metin ERKSAN’ın senaryosunu yazdığı ve TRT yapımcısı olarak çekim hazırlıkları için sekiz ay uğraştığım PREVEZE 1538 dizisi ne TRT’den ne de TSK’den yeterli destek verilmediği için kamuoyundan beklenilen sesi getirememiştir. Bu çalışmamız sırasında kendisinden sinema ve sanat adına pek çok bilgi öğrendiğim Metin ERKSAN bir anlamda sinema sanatının en olgun döneminde, 1980’lerde her türlü Devlet desteği ile Fahrettin Paşa’nın MEDİNE MÜDAFAASI’nı çekmek istemiş ancak emekliye ayrılmış bir sinemacı olarak gerekli ilgiyi göremediğinden bu arzusu olduğu gibi kalmıştır.

Metin ERKSAN’a göre;
Sinema teknik malzemeler ile yapılan bir sanat olarak görülse bile gerçekte sanatların en zor olanlarından, belki de en zor sanatlardan biridir. Sinema sanatı öyle bir bilgi alanıdır ki onu yalnızca bir kaç kişinin arasında geçen olaylar bütünü olarak görmek yanlıştır. Sinema Sanatı bütün bilim dallarını içine alan bir bilimsel disiplindir. Sinema Sanatı ile uğraşan kişi ya da Sinema Rejisörü pek çok insan bilimi yanında pek çok sanat dalını da bilmeyi gerektirir. Türk Tarihi ile Türk insanını bilmeden bir film çekilemez. Çekilir ise Yeşilçam’ın çoğu filmleri gibi olur. TRT’de yapılan filmler gibi olur. Yalnız başına görüntü kurgulamak ya da kamera ile dolaşıp durmak ne sinema filmi yapmaktır ne de belgesel çekmektir. Bu yüzden ne Yeşilçam ne de bir Devlet kurumu olan TRT gerçek anlamda ne televizyon oyunu ne de sanat filmleri yapamamışlardır; gelecekte de yapamazlar. Her iki kurumlaşma içinde de telif haklarına saygı yoktur. Fikir hırsızlığı vardır. Emeğin de sanatın da karşılığı verilmediği sürece Sinema Sanatı gelişemez. Devlet bu konuyu çok geniş biçimde düşünerek gerekli her türlü tedbiri almalıdır.



Metin ERKSAN’a göre sinema ne demektir şimdi O’nun görüşlerini öğrenelim:

Sinemabilim:
Felsefebilim, düşüncebilim, mantıkbilim, estetikbilim, yöntembilim, edebiyatbilim, tiyatrobilim, müzikbilim, resimbilim, heykelbilim, mimarlıkbilim, fotoğrafbilim, metamatikbilim (aritmetik/geometri), insanbilim, (antropoloji), tıpbilim, fizikbilim, kimyabilim, biyolojibilim, gökbilim (astronomi), toplumbilim, ruhbilim (psikoloji), etikbilim, ekonomibilim, hukukbilim, iletişimbilim, tarihbilim, felsefe tarihi bilimi, sanat tarihi bilimi, edebiyat tarihi bilimi, müzik tarihi bilimi, resim tarihi bilimi, heykel tarihi bilimi, mimari tarihi bilimi, fotoğraf tarihi bilimi ile tüm bilimleri, sanatları içerir, özümser ve kapsar.

Sinemabilim:
Sinema sanatı, edebiyat sanatı, tiyatro sanatı, resim sanatı, müzik sanatı, heykel sanatı, mimarlık sanatı, grafik sanatı, fotoğraf sanatı ve tüm sanatlar ile iç içedir.

Sinemabilim:
Göstergebilim (semiology), görüngübilim (phenomenology), toplumölçerbilim (sociometry, insanbilim (antropology), toplumsal insanbilim (socialantropology), toplumsal ruhbilim (socialpsychology), mizahbilim (humourology), ırkbilim (ethnology), dilbilim (philology), sözcükbilim (etymology) nedenbilim (etiology), ulusbilim (ethnography) ile birebir ilişkilidir.

Sinemabilim:
Bilimsel bilgi (scientific knowledge), bilimsel düşünce (scientific thougth), yöntembilimsel düşünce (methodologic thought), eytişimsel düşünce (dialectic thougth), kuramsal bilgi (epistemology) ile ortaklaşa oluşur. Işık Üniversitesi sinemabilim öğretimi ve öğrenimi, sanatların ve bilimlerin karışımı bir öğretim ve öğrenim olacaktır.

Sinemabilim:
Sinema sanatı ve sinema bilimi kapsamında; sanatsal düşüncenin ve uygulamanın, sinemasal düşüncenin ve uygulamanın, yaratısal düşüncenin ve uygulamanın görüntüsel düşüncenin ve uygulamanın, çekimsel düşüncenin ve uygulamanın, oluşumunu, gelişimini, dönüşümünü saptar ve oluşturur. Kısacası sinema bir kültürdür. (*)

Kısaca Türkiye’de Sinema Sanatı gerçek anlamda geliştirilmediği için yabancı sinemaların filmlerine hayranlığımız artmaktadır. Çünkü o filmlerin gerisinde çok güçlü bir sanat ve bilim çalışması vardır. Bizde ise “sinema bir kültürdür” diye yola çıkılmadığından gerçek anlamda bir Türk Sinema Sanatı’ndan söz açmak saçmalıktır. Metin ERKSAN’ın yukarıdaki açıklamalarında da görüldüğü gibi sinemacı ya da Sinema Rejisörü pek çok bilim dalında yeterince bilgi sahibi olmalıdır. Yalnızca bir olayı filme çekmek rejisörlük değildir. Çünkü sinema bir kültür ve bilgi işidir.

Türk Sineması’nın yaşayan en büyük ustası Metin ERKSAN filmlerinden dolayı takdir ettiği yönetmen Nuri Bilge CEYLAN için bir gün Dr. Ercan KESAL’a söylemiş olduğu şu cümleler O’nun sinema sanatına bakışını anlatıyor bir yönü ile: Git Nuri Bilge CEYLAN’ın Mayıs Sıkıntısı’nı izle. Bizi anlatıyor.


Ömer Faruk Yılmaz
12 Ağustos 2011
blog.milliyet.com.tr
(*) Alıntı (http://www.isikun.edu.tr)