Türkiye'de belgesel denilince sabaha karşı RTÜK dayatmasıyla gösterilen "kuşların
çiftleşmesi üzerine" hazırlanmış yasak savma niteliğinde yapımlar anlaşılıyor.
Dünyanın en itibarlı televizyonları belgesele yaptıkları yatırımla varlıklarını
kanıtlarken Türkiye televizyonları neden belgesele küs?
Belgesel konusunda dünyanın en mümbit topraklarından biri sayılabilecek Türkiye'de
yıllık belgesel üretiminin "hiç" denilebilecek düzeyde olması gerçekten içler
acısı bir durum...
Ekranda yerli dizinin, talk show'un, paparazzinin, haber bülteninin her çeşidi
denendiği halde belgesel göremiyoruz. İngiliz televizyonları İrlanda sorunu
üzerine neredeyse her sezon bir belgesel yayımlar, bizde Güneydoğu sorunu
hakkında bir tek belgesel izlememişsinizdir. Ülkede yıllardır laiklik tartışılır
ama laiklik üzerine bir belgesel yapılmaz. Atatürk üzerine hamaset ciltler doldurur
ama doğru dürüst bir belgeseli yapılmamıştır.
Peki neden?
Neden belgeselin bu sefaleti?
Pek çok neden sayılabilir, ancak herhalde listenin en başına en temel olanını yazmak
gerekir:
Belge yokluğu...
Belgesel, adı üstünde belgeye dayalı bir yapımdır. Oysa Türkiye'de belgeye, bilgiye
ulaşmak için bir hayli fazla sayıda kapının ipini çekmek zorunda kalırsınız. Belgeler
henüz yakılmamışlarsa, üzerine çifte kilit vurulmuş demirbaş kasalarının içindedirler;
ulaşmak için 20 ayrı amirin imzası gerekir. Ulaştığınızda da tasnif edilmemiş, düzensiz
veya kullanılamaz halde olduğunu görürsünüz. Biz fotoğraflarını bile doğru dürüst
sıralayamayan bir toplumuz; bu özelliğimiz aynen yansımıştır devlet yönetimine de...
Bir başka handikap; belge yok ama tabu çoktur. Öyle istediğiniz konuya giremezsiniz.
Karşınıza bin bir engel çıkar. Diyelim Kürt sorununu veya Ermeni meselesini işlemek
istediniz, konunun bütün taraflarıyla görüşerek bir belgesel üretme şansınız yoktur.
Diyelim belgelere ulaştınız, tabuları da aştınız, bu sefer de konuyla uğraşacak adam
bulamazsınız. Eski Türkçe bilen, tozlu raflarda vakit harcayabilecek, siyah - beyaz
görüntülere göz nuru dökecek sabırlı ve titiz araştırmacıların nesli tükenmek üzeredir.
Hadi onu da buldunuz ve belgeseli hazırladınız diyelim, peki yayımlayacak kanalı
nerede bulacaksınız? Yarışmalardan, spor magazinlerden, yerli dizilerden fırsat
bulup yayımlanamaz ki... Ya da yayın için herkesin yattığı gece yarısı saatlerini bekler.
Bir belgeselin bütçesi konusunda fikir vermek için söyleyeyim: İki yıl emekle hazırlanan
bir belgeselin bütçesi İbo'nun sohbet programının bütçesinin onda biridir. İki yılınızı
verip hazırlarsınız ve TV denilen canavar bir saatta tüketip "daha yok mu" der... Yoktur
tabii... Daha doğrusu vardır da iki yıl daha gerekir. Televizyon hemen, çok ve ucuza
yapımlar ister. Oysa belgesel aristokrattır; aceleyi sevmez, sabır ister, seyrek
görünür; o yüzden de pek aranmaz.
Seyirci belgesel deyince sıkıcı siyah - beyaz görüntüleri anlar genellikle...
Karşı kanalda canını sıkmayacak, onu düşünmeye zorlamayacak, eğlendirici bir şeyler
vardır mutlaka, oraya kaçar...
Bütün bu engellere rağmen, okumayı sevmeyen, hafızasız toplumların son umududur belgesel...
Geniş kitlelere tarihin, doğanın, kültürün sesini duyurmanın en iyi yoludur. O yüzden
bütün seyircileri, yapımcıları, TV yöneticilerini ve sponsorları can çekişen bu alana
destek olmaya çağırıyorum.