Sinema Eleştirisinde Yöntem Sorunu

Sanatta devrimci eğitim ve devrimci ahlak gerek

Mevcut toplumsal sistem bir avuç komprador bürokrat burjuvazinin ve büyük toprak ağalarının çıkarları üzerine kurulmuştur. Bu egemen sınıflar, yasamın her alanında gizli ya da açık resmi kurumlarını, denetim altında tuttukları eğitim, iletişim araçları, çıkarlarına hizmet eden kültür ve benzeri aracılığıyla örgütlerken, ezilen ve sömürülen geniş halk yığınlarını da örgütsüzlüğe mahkum etmeye çalışıyorlar. Kişileri kandırmak, tepkilerini bastırmak ve denetim altında tutmak mevcut sistemin devamı için yaşamsal boyutta önemlidir. Mevcut sistemden hoşnutsuz olanların birleşmesi ve örgütlenmesi, uyuyan devin uyanması, zenginliklerinin ve egemenliklerinin sonu demektir.

Bizler burada sinema sanatı üzerinde durmak istiyoruz. Kabul etmek gerekir ki, sanat, hiçbir zaman siyasetten ayrı değildir. Bu yüzden sanatta da siyasi çalışma bütün çalışmaların can damarıdır. Bugün ülkemiz gerçeği budur. Bir daha hatırlatılmasında yarar vardır; Egemen sınıflar aracılığıyla, egemen sınıflara hizmet edebilecek, emirlerine amade sanatçılar, film eleştirmenleri ve röportajcılar yaratılmaktadır.

İpek ÖZBEY, Almila ULUER ile; Özgür Erbaş, Füsun DEMİREL ile; Melike TÜRKMEN ise, M. Ali NUROĞLU ile yaptıkları röportajlarda, röportaj yapılan kişiler ve konular ayrı olmasına karsın, soruları hep benzerlik gösterebiliyor. Karsı tarafı rahatsız etmeyen, uzlaşmacı, suya sabuna dokunmayan tarzda hazırlanmış soru kalıpları, soruları benzer kılıyor. Röportaj yapılan kişiler genelde televizyonlarda kendisini göstermiş, adı magazinel bir tarzda manşetlere yansımış kişiler. Sanat, sinema ve yaptıkları işlerle değil, daha çok magazinel yönleriyle ele alınmış.

Al birini vur ötekine demekten kendini alamıyor insan. Dilek TUNALI, Bülent ORAN ile yaptığı röportajda ne gibi önemli sorular sormuş da, Bülent ORAN hiç zorlanmadan yanıtlamış! Sorduğu soruyla yanıtını vermiş sanki; "Türkiye'deki melodram yasama biçimi ile melodram filmleri arasında nasıl bir iletişim var?" Bülent ORAN, hemen yanıtlamaya hazır; "Bu ayrılmaz. Halkın istediği şeyler, özdeşlik kuracağı filmler," diye devam ediyor. En azından kabaca neden melodram yapıyorsunuz diye basit ve yansız bir soruyu sormayı akıl edemiyor. Acaba Dilek TUNALI, Güney dergisinin Tuncel KURTıZ'e sorduğu gibi sorsaydı, nasıl bir yanıt alırda Bülent ORAN'dan?

"Güney: Yılmaz Güney'in sinemacılığı tarihinde bir sinemacı açısından yeni yönetmen, oyuncu ve rejisörlere söyleyebileceğiniz öneriler var mı?

"Tuncel Kurtiz: simdi Türk sinemasında bakıyorsunuz yeni genç değerler çıkıyor ortaya. Mesela bir Nuri Bilge Ceylan, bir Zeki Demirkubuz. Bu ikisini sayayım önce. Bu ikisi de Cannes'de ödül almış insanlardır. Ve Nuri Bilge Ceylan, 'Uzak' filminin rejisörü dedi ki, 'Ben bu ödülü Yılmaz Güney için alıyorum. Anlıyorum bir ödülü yurduna götürememenin ne demek olduğunu.' Bu güzel. Ondan sonra Zeki Demirkubuz aynı şekilde. Bunlar hep Yılmaz Güney'in özellikle Seyithan, Umut sinemasında daha iyisini aramasından yararlanmış insanlardır. Zaten Yılmaz Güney de sunu demiştir; 'Ben gökten zembille inmedim, benim hocalarım var. İşte bir Metin Erksan, bir Atıf yılmaz, bir Lütfi Akad,' demiştir. Onun için Yılmaz Güney'in yeri asla doldurulamaz, çünkü Yılmaz Güney'in yeri Yılmaz Güney'e aittir. Oraya aittir. Tamam, ondan yararlanalım, onun attığı adımlardan başka adımlara ulaşılabilir. İşte görüyorum, bizim genç arkadaşlarımızdan bir iki kişi. Onlar da yurtiçinde maalesef istedikleri ilgiyi göremiyorlar, çünkü halkımızın beyni yıkanıyor. Her gün televizyonda tele volelerle, ucuz Amerikan filmleriyle. Kültür emperyalizmi denen şeyin ne olduğunu simdi açık açık anlayabiliyoruz (...) Yılmaz Güney'den çok yararlanılacak. Özellikle bütün hayatından. Yaptığından, politik görüsünden. Hep onunla beraber olunacak. Karsı da çıkılacak. Tabi o olmayacak ama ondan yararlanılacak. O önemli bir kilometre tası(...)"

Herhalde Dilek TUNALI'dan böyle bir soru beklenmediği gibi, Bülent ORAN'dan da böyle bir yanıt alamazdık...

Sinema eleştirileri, yazılı eleştiri üzerine

Eleştirmenler, yönetmenlerin, yapımcıların, oyuncuların korkulu rüyası mı? Oyuncuyu, filmi taçlandıran ya da tabiri yerindeyse yerin dibine batıran bir sihirbaz mı?

Peki, eleştirmenlerin yazıp söylediklerini, kim ve nasıl değerlendirecek? Bu sinema tarihi boyunca eksik ya da yanıtsız kalmış, üzerinde pek durulmamıştır. Yetersiz de olsa eleştirinin eleştirisini yapmaya çalışacağız.

Eleştirmen ve filmin okunması

* Eleştirmenin sinema dili,
* Konuya hakimiyeti,
* Etik değerleri ele alışı ve teknik değerlendirmeler (ışık, gölge,ses, arka plan, görsellik,...)
* Filmin kitlelerle bağlantısı, toplumları etkileyişi,
* Büyük yapımlara eleştirmenlerin yaklaşımı: reklam mı, eleştiri mi,
* Hollywood yapımı filmler ile diğer ülke filmlerine yaklaşım,
* Televizyon sayfaları ve sinema eleştirisi

Spotlar halinde çıkardığımız bu baslıklar etrafında bazı isimlerden hareketle değerlendirmelerimizi yapmaya çalışacağız.



Sungu ÇAPAN

Film eleştirilerini incelediğimiz Sungu ÇAPAN'ın filmlerin konularını anlatımında seyirciye sürpriz bırakmayacak ölçüde uzun anlattığını görüyoruz. Anlatım dili ise konunun uzunluğuna rağmen özenli. Filmleri kitlenin seyircisine yönelik değerlendirmesi de sinema seyircisini daha bastan filme ilgisi konusunda ön yargıya vardırabilir: "tipik Emir Kustirica filmi", "türünün meraklısına hitap eden", "Almadoar hayranlarınca ilgi ile seyrediliyor" vb...

Filmin teknik özellikleriyle ilgili olarak doyurucu bilgiler elde edebiliyorsunuz: "Hayal gücü yine pupa yelken!" gibi. Ya da; "Yine Fellini'yi çağrıştıran, heyecan verici bir görüntüler sağanağı halinde akarak seyirciyi etkisi altına alan film meraklısını renkli ve zorlayıcı tarafından, tam bir görsel işitsel bombardımana tutuyor iki buçuk saat boyunca. Fondaysa hiç susmayan, kıvrak köçek havalarıyla karışık Balkan rock ezgileri, Çingene bandosunun yerini almış, No Smoking müzikleri," gibi...

Eleştirmen Hollywood filmleriyle ilgili olarak ancak klişe düzeyinde yaklaşımlarda bulunabiliyor. Oyuncuların rol tahlili, konuya yaklaşım, Hollywood filmlerinin bilinen sahnelerinin alt yapılarını ona paralel bir tarzda yorumlayabilmiş. Ancak bu türün dışındaki filmlere de yer vermesi, künyelerini uzun uzun anlatması, verdiği bilgiler ise tatmin edici.



Erdal ATABEK, izleyici Gözüyle

Yazdığı sayfasında Erdal ATABEK adıyla uyumlu değerlendirmelerde bulunmuş. Filmin konu anlatımı, insan ilişkileri, teması, filmin kendisinde oluşturduğu etkiler vb filmlerde eleştirel değerlendirmeden çok, kişisel değerlendirmelerine yer vermiş. (izleyici gözüyle olması kabul edilebilir.)

Dikkati çeken bir diğer nokta ise anlattığı filmleri genelde izlemeye değer görmesi. Kısaca eleştiriden çok, tavsiye niteliğindeki yazılar.



Esra AÇIKGÖZ

Esra AÇIKGÖZ, doğru noktadan eleştiriyi yakalayabilmiş eleştirmenlerden. GORA'yı, öncesinden hesabı kitabı yapılmış bir film olarak görebilmiş. Ticari sinemanın mantığını eleştirilerinde açıklıkla ortaya koyabiliyor. Mizahın muhalif yönünün unutulduğunu bize yeniden hatırlatıyor. Mizah, sivil ve resmi iktidarlara karsı sıradan insanı koruyup kollamıyor. Mizah otoriteye karsı olduğu gibi, güçlünün de yanında yer almamalı. Eleştirilerinde genel olarak bu fikirleri görebiliyoruz.



Aslı SELÇUK, sinema haber eleştirileri

Sinema haberleri, düzenlenen yarışma ve organizasyonların duyurusu da eleştirmenler için önemli olsa gerek. Gazeteleri kuşatan Hollywood haberlerinin, star versiyonlu haberlerin dışına çıkılabilmeli, sinemanın eğlence, star, gişe, vb yorumlardan ibaret olmadığı görülebilmeli...

Eksiklerden biri de bu tür yazıların, haber yorum yazılarının kültür sanat sayfaları ve ilgili eklere sıkışıp kalması. Günlük haber değeri değil de daha özel haber değeri taşıması. Ancak ilgili kişilerin açıp okuyacağı tarzda dizayn edilmesi.

Aslı SELÇUK'un yazıları ise bu türden yazıların iyileri arasında. Değinilen haberler, filmin şematik bilgileri, haberde yansızlık, vb iyi özellikle sıralanabilir.



Beyaz ekran ve sinema eleştirisi

Seyircinin sinema ile bir başka bağı da beyaz ekran. Çoğunluk televizyon servislerinin adsız olarak çıkan eleştiri ve tanıtım içerikli yazılarını buluyoruz. Bu bölümlerde seyircinin filmi izleyip izlememesine yönelik yönlendirmeli bilgiler verilmekte. Ancak nitelikli sinema yapımlarında filmin bilgileri tam olarak sunulabilmekte. Diğer filmlerde ise yeterli bilgileri bulamıyoruz.

Dikkati çeken bir özellik de tanıtılan bas yapıtlar sanki birbirinin aynı bir değerlendirmeye tabi tutulmuş. Aralarındaki farklılıkları kolayca fark edemeyebiliyorsunuz. Kısacası hazır ve günlük tüketime yönelik hazırlanmış sayfalar olarak karsımıza çıkıyor.



Genel değerlendirmeler

Film değerlendirmelerinde sinema dilinin kullanılışı ön planda ve bu, biz bize konuşuyormuşuz gibi bir genellemeye yol açmakta. Tanıtımlarda ABD yapımları öncelik alıyor ve ağırlık taşıyor. Bilinen karakter oyuncuları yazılarda yine önceliği oluşturuyor.

Filmlerde teknik değerlendirmeler atlanmazken, filmin sosyolojisi, felsefesi, etik ve estetik değerleri geri planda bırakılabiliyor.

Sungu ÇAPAN'ın Karpuz Kabuğundan Gemiler Yapmak filmi ile ilgili "yürekten sinema yapmak" baslıklı yazısını iyi örneklerin arasında gösterebiliriz.

Gişe yapan, son dönem yerli filmlerin Amerikan taklidi aksiyon ve yapay gülmece öğelerinin kullanıldığı filmlere karsı geleneksel Anadolu gülmecesini eleştirmenin değerlendirmeye alınması da yerinde.

Filmde konunun bilindik olmasına rağmen konuyla ilgili yine yakın zamanda çekilen Yeşilçam melodramlarından farkını ortaya koyabilmiş. Eleştiri ile film birebir örtüşmüş. Samimi bir filme samimi bir yaklaşım diyebiliriz.

Ülkemizde sinema eleştirisini genelde bu isin müdavimleri tarafından yapıldığını görüyoruz. Alternatif eleştiri yazıları yeterli değil. Eleştiriler filme ve medyaya endeksli olarak yapılmakta.

Bu tür eleştirilere ise en doğru tavır, yapılan eleştiriyi de eleştiriye tabi tutabilmektir. Bu da ortalama da olsa bir sinema ve eleştiri kültürünün bireylerde yerleşmesiyle ilgili. Sinema tarihi, dünya sineması, sinema sanatı ve toplum, ideolojisi, sosyolojisi, teknik özellikleri, sinemadan insanların ne beklediği gibi konular bütünsel olarak ele alınmalı.

Eleştirmen bizim için bir oz büyücüsü değildir. Ancak bir rehber olabilir.

Yararlanılan Kaynaklar
Partizan yayınları
Güney dergisi
Cumhuriyet gazetesi
Sinema yazıları
Kültür sanat arşivi yazıları, Ekim-Kasım-Aralık 2004




Özlem DOĞAN
kardelenyayimcilik.org/2005/sayi-63/kultur1.htm