Yeni Kuşak Türk Sineması

Yazı dizisi
Hazırlayan : Ulaş EMRE

Hâlâ kendi kumdan kalelerimizle oynuyoruz...
Burak GÖRAL

Hem, "Gece 11.45" filminin senaryosunu yazmış biri, hem de sinema eleştirmeni olarak, Türk sinemasında bugün itibarıyla sizin gördüğünüz eksiklikler neler?
Türk sinemasının en büyük sorunu ne teknoloji, ne de para... Hâlâ tek bir sorunu var; vizyonsuzluk. Hâlâ 80 kuşağı yönetmenlerinden iyi film çıkabiliyor bazen. Sonraki kuşaktan ümit vaat eden sadece Çağan Irmak var gibi. Ama o da ağabeyleri gibi 1980'e takılmış durumda. Bu topraklar tonlarca hikaye barındırmasına rağmen birileri yabancı kültürlerden abarttığı filmler yapıyor. Başka birileri el attığı modern hikayeleri ticari sosa batırıp karşımıza çıkarıyor. Tür sineması az deneniyor. Dünya sinemasında ciddi parlamalar yaşanırken bizim kumsalda hâlâ kendi kumdan kalelerimizle oynamamız ne kadar acı verici. Türkiye'de yönetmenlerin çoğu dünya sinemasının nereye gittiğinin farkında değil. Gerçek insan hikayeleri anlatmakla çok ilgilenmiyorlar.

Türk sinemasında nicelik olarak film sayısında bir artış var. Bu filmlerin aynı oranda nitelikleri konusunda sizin kriterlerinizi nelerdir?
Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz, Reha Erdem, Derviş Zaim... Bu yönetmenler kendi dünyaları olan, her filmlerinde bu dünyaların içinden çıkan elementler barındıran, evrenselliği yakalamış yönetmenler... Bunların dışında bir de her filminde hâlâ kendi dillerini arayan yönetmenler ve bir de ticari filmler var. Nicelik önemli. Ancak her bir film kendi içinde tutarlı niteliklere de sahip olmalıdır. Yönetmenlerimizin maşallah hepsinin teknik bilgileri tam ama çoğu hikayesine başlamak ve onu düzgün götürebilmek konusunda sorunlu. Bunun sebebi de senaryo denen sinemanın alfabesine olan inançsızlıkları... Doğru hikayeleri yazacak insanlar var halbuki.

Son dönemde ilk filmlerini çeken yönetmenlerin çoğu sinema bölümü mezunu. Bu durumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Biraz karamsarım açıkçası. Bu son yeni kuşaktan, seyrettiğim her filmden sonra ümidim giderek azalıyor. İlk filmlerine bakarak ikiye ayırmak mümkün bu kuşağın yönetmenlerini. Birinci gruptakiler yaşlarına rağmen `eski', daha önce Avrupa'da ya da Türkiye'de çoktan tüketilmiş bir sinemaya ait filmler çektiler. "Kardan Adamlar", "Dün Gece Bir Rüya Gördüm", "Sen Ne Dilersen", "Dondurmam Gaymak" gibi filmlerden bahsediyorum. Biz bu yönetmenlerden daha `yeni' filmler beklerdik. Gencecik yönetmenler Yeşilçam'ın zamanında hakkını vererek yaptığı melodramlar yapıyorlar. Ya da İtalyan yeni gerçekçilik akımına yakın bir film yapabiliyorlar. Ya da "Kardan Adamlar" gibi binlerce kez yapılmış sıkıcı içsel yolculuk filmi de yapabiliyorlar...
Diğer grupta da yıllarca ihmal edilen bir türü, korku türünü keşfedip bundan yemeye çalışan gençler var. Önce "Dabbe", "Gen" şimdi "Araf" ve yakında çıkacak olan "Gomeda"... Bu gençler de bağımsız ve sonrasında oluşacak bir ekolün öncül filmini yapıp isimlerini duyurmak istiyorlar. Ama iş uygulamaya gelince türü bilmedikleri ortada. "Dabbe" fena halde Japon korku filmi "Kairo"yu andırıyor. "Gen", hikayesinde afallıyor, "Gomeda"yı henüz görmedik... Ben en çok şuna şaşıyorum bu yeni kuşakta: Bir tane Hollywood'u değiştiren Soderbergh ya da Avrupa sinemasına taze bir soluk getiren François Ozon çıkmaz mı bizden de?

Korku filmlerini tür olarak Türk sineması içerisinde nasıl değerlendiriyorsunuz? Son olarak karşımıza çıkan "Araf"ı mesela?
Yıllarca Türk sinemasında iki tür hakim oldu: Komedi ve dram. Gerilim filmimiz yoktu ("Mustafa Hakkında Her Şey" hariç), polisiyemiz yoktu, korku filmimiz de yoktu. Korku filmi geleneğimiz hiç bir zaman olmadı sayılır. Korku edebiyatımız bile yok. Korku filmi çekmek isteyenler mecburen batı ve uzak doğu külliyatından beslenmek zorunda kaldılar.
Ya "Büyü" ve "Dabbe"deki gibi sinir bozucu bir şekilde komik olursunuz, ya da "Araf"taki gibi yetersiz kalırsınız. Bizde korku filminde hakkıyla oynayabilecek oyuncu bulmak bile zor. Ya da hikayeye İslami öğeler katmanın Türk işi bir korku filmi için yeterli olduğunu mu düşünüyorsunuz? Hayır... Bu açıdan bakarsanız "Takva" da bir korku filmi sayılır o zaman... Korku filmi ya da herhangi bir tür filmi yapmanın en birincil kuralı o türe kesinlikle hakim olmaktır. Henüz korku türüne hakim olabilen bir elden çıkma Türk korku filmi seyretmedik. "Araf"ı yapanlar "Büyü" ve "Dabbe" ile dalga geçeceklerine 15 dakikalık bir hikayeyi nasıl 90 dakikalık eziyete dönüştürdüklerini düşünmeliler. Bırakın türün gereklerini yerine getirmeyi sahne ve kurgusal yanlışlarıyla sinemanın gereklerinin gerisinde kalıyor film...

Burak GÖRAL
DVD+ Genel Yayın Yönetmeni



Kaynak
evrensel.net