Özgüç'ün Yeşilçam tarihinden ilginç anekdotları bir araya topladığı kitabı
'Aykırı Notlar' çıktı. Kitapta birçok ilginç hikâye yer alıyor
Agah Özgüç bir sinema yazarından öte, bir Yeşilçam vakanüvisi... Hem bilgi
birikimi hem de koleksiyonculuğu sayesinde bugün Türk sinema tarihine dair neye
ihtiyaç duysanız başvurabileceğiniz ilk kaynak. Birçok yönetmen ve oyuncu kaç
film çektiğinden emin olamaz, Özgüç'e sorar. Özgüç, somut, temel bilgilere
dayanan başvuru kitaplarının rafına renkli bir halka ekledi. Birbirinden ilginç,
komik, şaşırtıcı anekdotlardan oluşan "Aykırı Notlar"ını kitaplaştırdı.
Neden adı "Aykırı Notlar" olan bir kitap yazma ihtiyacı duydunuz?
Bugüne kadar yazdıklarımın çoğu başvuru kitabıydı, değişiklik olsun, insanlar
gülerek okusun istedim. Yeşilçam'da enteresan tipler var. İleride asıl yapmak
istediğim, 'Türk sinemasının marjinalleri ve orijinalleri' diye bir kitap. Artık
bu tip insanlar yetişmiyor. Aynur Aydan ile yapılmış bir mukavelenin, Fikret
Hakan'ın gazeteye verdiği esprili menajer aranıyor ilanının benzeri yok dünyada.
Bunları daha önce Öküz dergisinde yazmıştım; bazı ilaveler yaptım, böylece
ortaya günlük gibi bir şey çıktı. Biraz insanlar gülsün istedim. Bu bir "kafa
bulma" kitabı... Sinema - mizah!
Aynı sette 3 film
Çok ilginç anekdotlar var kitapta. Öztürk Serengil'in Ingmar Bergman'ı
tanımaması, onun 267 filmde oynadığını duyan Bergman'ın da bu sayı üzerine
"Fotoğraf mı çektirmiş?" diye sorması inanılmaz bir olay. Bunu ve benzeri
olayları nereden duydunuz?
Bunu Serengil anlattı bana. Sinemacılar ilginç şeyleri anlatıyorlar, onları not
alıyorum, not alınca da böyle bir kitap ortaya çıkmış oluyor. Hasan Kazankaya
diye bir yapımcı vardı. Aynı sette üç film çekerdi. Serengil aynı anda üç tane
filmde oynuyordu. Hatta bir gün bir bakıyor ki yanlış sete gitmiş. Dünyada bu
kadar çok renkli sinema yok. Zekâ düzeyinin çok yüksek oluşundan mı geliyor,
bilemiyorum.
Biraz özensizlik de var...
Olmasa zaten bu işler yapılmaz; ama bu özensizlik Türk sinemasında belli bir
yerden sonra özellik haline geliyor. Bir insan 200 - 300 tane senaryoyu nasıl
yazar? Oyuncularıyla ve yönetmenleriyle eşantiyon tipler galerisi Yeşilçam.
Elinizde görsel ve yazılı malzeme dışında başka neler var?
Çeşitli aksesuarlar da var elimde. Mesela bardak dağıtmışlar film setlerinde,
anahtarlıklar, kalemtıraşlar yapılmış. Gala davetiyeleri var sonra. Yeri gelince
sinema aksesuarları sergisi açabilirim. Bir sene önce Fransa'da Yılmaz Güney'in
20. ölüm yıldönümü nedeniyle bir afiş sergisi açtım. Her şeyi toplamışım
bitpazarı gibi!
Fotoğraflar hep lobi fotoğrafları mı yoksa sizin setlerde çektikleriniz de var
mı?
Ayrı ayrı. Mesela 60'lı yıllarda günde 4 - 5 tane, belki 10 tane film
çekiliyordu. Bütün setlere gidiyordum. Her başlanan filmin fotoğraflarını
alıyordum. 60'lı yıllardan önceki fotoğrafları da elde kalan şirketleri
dolaşarak edindim. Yanmış, üzerinde badana yapılmış, çöpe atılmış; maalesef
filmler de böyle! Pelikülleri sattılar zamanında. Peliküllerdeki gümüşü
eritiyorlar, ayakkabı bağlarının ucunu yapıştırmak için kullanıyorlar! Tam Aziz
Nesinlik bu Yeşilçam.
Beni alıp yazıhanede yumrukladılar
Kitapta İtalyan sinemasından örnekler vermiş, Antonioni'yi, Visconti'yi
anmışsınız. Bazı Yeşilçam filmlerinin Fransız sinemasından taklit edildiğini
yazmışsınız. Sizce bu kadar renkli insanlardan neden daha yaratıcı bir sinema
çıkmadı?
İşin kolayına kaçtıkları için. Amerikan, Fransız filmleriyle yetişen bir kuşak
var. Eski yönetmenler hep o kuşaktan geliyor. Bence iki auteur var: Metin Erksan
ve Ömer Kavur. Türk sinemasının en yaratıcı sinemacıları. Onlarda bir büyü, bir
karizma var.
Bugünkü Türk sinemasında eski kuşaktan en tuttuğum yönetmenlerden biri de Yavuz
Turgul. Yeşilçam'da, Ertem Eğilmez gibi toplumu iyi tanıyan bir yönetmenin
yanında yetiştiği için Yavuz Turgul o duyarlılığı daha güzel bir şekilde
aktarmaya çalışıyor; farkı o esasında. Yavuz Turgul Yeşilçam'ın son
yönetmenlerinden. "Eşkıya" aslında eli ayağı düzgün sinemasal açıdan yüksek
değeri olan bir kitle filmi. Mesela Zeki Demirkubuz ile Nuri Bilge Ceylan
sinemada kendi tarzlarında her şeyi yaptılar. Şimdi onlardan beklenen bir tek
şey var, kendi sinemalarını aktarıp bir kitle filmi çekmeleri.
Aktardığınız olaylar üzerine yorum yapmaktan kaçınmışsınız ama bir iki yerde
yorum yapmışsınız, neden?
Kadir İnanır öyle enteresan laflar ediyor ki, onu yorumlarsam büyük kavga
başlayacak aramızda. Bizde maalesef hiçbir oyuncunun, yönetmenin eleştiriye
tahammülü yok. Ben o kadar güzel yazılar yazdım, bir tek Nur Sürer teşekkür etti
bugüne kadar. Kötü yazdığınızda her zaman kavgalısınız. O zaman kimseyle görüşme
imkânınız olmayacak. Yumruk mu yemedik? Ümit Utku ile sokaklarda mı dövüşmedik?
Beni yazıhaneye alıp yumruklamadılar mı?