"Birine pornografik görünen, bir başkası için dehanın kahkahasıdır."
D. H. Lawrence
Tarih boyunca cinsellik tüm sanat dallarında yer almıştır. Fakat zaman zaman,
sanatta cinsellik önüne engel konmuş, tartışılmış ve abartılı bulunmuştur.
Pornografi ve erotizm hep karşımıza çıkmakta fakat anlam bakımından neyin
pornografik, neyin erotik olduğu konusunda farklı kişilere göre farklı zamanlara
göre, farklı yaklaşımlar olmuştur. “Pornografi sözcüğü insanların çoğuna çirkin
gelir. Bilinçli ya da bilinçsiz bir utanç duygusu uyandırır.
Peki pornografi
nedir?
Sözcük, yunanca pornographos sözcüğünden türetilmiştir ve ‘fahişelik
edebiyatı’ anlamına gelir. Yani asıl anlamıyla fahişelerin ve müşterilerinin
yaşamını, tavırlarını, alışkanlıklarını akla getirir. Genellikle, pornografinin
asıl özelliğinin cinsellik olduğu konusunda görüş birliği vardır. Dolayısıyla
pornografi kapsamına girebilmek için edebiyat, resim veya heykel, cinsel arzuyu
uyandırmalı ya da böyle bir amaca yönelmelidir.”
Aslında sanatın önüne engel olarak çıkan cinsellik değil müstehcenlik ilkesidir.
Tüm bu tanımlamalardan sonra sanat eserinin pornografik, müstehcen ya da edebe
aykırı olup olmadığına nasıl karar verilmektedir. Daha önce de bahsedildiği
üzere bu yargı tamamen görecelidir. Yani görüş birliğine varmak imkansızdır.
Ahlaki açıdan bile değerlendirildiğinde sanat eseri için ahlaki değer
sorgulaması yapmak anlamsızdır. “Ahlaki ya da ahlaksız kitap diye bir şey
yoktur. Kitaplar ya iyi yazılmışlardır ya da kötü. Hepsi bu.”
Sanat toplumsal hayatı yansıttığı için, cinsellik de doğal olarak sanatta yer
almaktadır. Etik, toplumsal hayatta karşımıza sıkça çıkmaktayken sanata
baktığımızda estetik ön plana çıkar. Etik değerler dönmeden döneme değişir
Toplum kendi etik değerlerini belirler. Etik yasaklar barındırır, içinde
yaptırımlar yer alabilir. Fakat sanat özgür bir tutum ister. Her şey sanatın
konusu olabilir, sanatçı belirlediği konu üzerinde estetik değerlerlerle
çalışır.
Dolayısıyla sanatta var olan şey nesne figür, her neyse, etiksel değerlerle
yorumlanamaz. Fakat, diğer taraftan toplumsal yapı, etik değerler, psikolojik
durum, ya da daha bir çok etken sanatta özellikle görülen şeyin cinsel
çağrışımlar yapıp yapmadığı konusunda etkilidirler. Yani sonuç, algılanan şey
sadece sunulan, ile sınırlı kalmaz. Aksine algılayan kişinin tutumlarına ve
içinde bulunduğu duruma göre de belirlenir. İzleyici, okuyucu, ya da sanatın
sunulduğu kişilere göre algılama ve zihinde canlanan düşünceler değişir.
Örneğin, resim sanatına bakıldığında resmedilen şeyin erotik ya da pornografik
olduğuna nasıl karar verilir. Çıplak kadın resmi midir erotik olan? Nü
resimlerde asıl kahraman hep gizlidir. Resimdeki figurse "seyirlik”tir, seyreden
erkek olarak kabul edilir.
Nü, cinsel kışkırtma amacıyla yapılan estetik değerleri de içine alan bir
resimdir. Örneğin Bronzino’nun Venüs Küpid, Zaman ve Sevgi adlı eserinde çocuk
kadını öpmektedir, fakat kadın çocukla ilgili değil resmedilişyle ilgili
gibidir. Resimdeki kadın seyirciye yani erkeğe bakmaktadır. Onun için
resmedilmiş gibidir. Dolayısyla resimdeki cinsel imge, bilinçli olarak
yaratılmış ve resmedilmiştir. Avrupa nü sanatında ressamlar seyirciler erkekti,
resmedilen kişilerse çoğunlukla kadındır. Bu seyirlik olma durumu günümüz
toplumsal yapısını bile etkilemektedir. Kadınların dişiliklerinin farkındadırlar
ve sergilemektedirler, izlendiklerini de bilmektedirler.
Estetik, pornografik, erotik ve cinsellik kavramları sinemada da çok tartışılan
kavramlardır. Şimdi içinde olduğumuz konumda sinema hâlâ kolektif bir çalışmanın
ürünüdür. Ama baş yaratıcı, ana yaratıcı yönetmendir. Bir yönetmenin filmini
üretirken yaratıcılığına en uygun alan kurmaca sinemadır. Burada yönetmen kendi
özgün, kişisel, keyfi sinemasını yaratabilir. Alan buna müsaittir. Yönetmen, bir
sinema dünyası kurar, bunun senaryosunu yazar ve herkesi, her şeyi bu senaryoya
göre oynatır, onları kendi sinema dünyasının, sinema öznelinin nesnesi
yapabilir.
Cinsel hayat, hatta erotizm sinemada ilk filmlerden itibaren
işlenmiş, yansıtılması görsel olarak kolay olmuştur. Filmlerde konu olarak
cinselliğin, ne kadar, nasıl, ve ne amaçla kullanıldığı önemlidir. Öyle ki bu
durum zaman zaman abartılmış hatta erotizm ağırlıklı filmler seks furyası
halinde sinema tarihinde yer almış, bir şekilde sömürülmüştür. Zaman zaman,
sinemada cinsellik önüne engel konmuş, tartışılmış ve abartılı bulunmuştur.
Sinemada cinsellik de özellikle kadın vücudunun estetik ya da estetik olmayan
sunumuyla ortaya çıkmıştır. Özellikle Hollywood’un “seks bombaları” furyası ile
beyinlere kazınan kadın imajı, sarışın çekici seksi alımlı hatta sonradan “famma
fatale” kadındır. Hollywood’da bu durum abartılmış ve geleneksel kadın rolünden
çıkan kadınlar fallik biçimde yer almıştır. Öyle ya da böyle sinemada cinsellik
amaç ya da araç olarak başlangıcından bu yana yer almıştır. Zaman zaman
engellense de ya da zaman zaman bu sunum abartılmış olsa da kabul edilen bir
gerçek vardır ki, obje olarak özellikle kadın kullanılarak erotik sinema
yapılmış, kadının seyirlik etkisi hep ön plana çıkartılmıştır. Ama film
karelerine ya da imgelere bakıldığında erotik film kavramı ya da görüntülerin
erotik ya da müstehcen olup olmadığı tıpkı diğer sanat dallarında olduğu gibi
estetik değerlerle açıklanabilir.
Son dönem sinemaya baktığımızda, cinsellik, erotizm, pornografik görüntü gibi
kavramlarında daha gelişmiş bir bakış açısı görmekteyiz. Hatta daha özgürlükçü
bir yapı oluşmuştur. Fakat bunun yanı sıra soyunan kadının obje görevi, cinsel
imgeleri içeren sahneler filmin tümüne bakıldığında çok az bir bölümü işgal
etseler de “her nedense” bu görüntüler filmin tanıtım fragmanında ya da afişinde
mutlaka kullanılmaktadır.