GEÇMİŞTE VİDEO
Video, çok yeni bir iletişim aracı gibi tanınmasına karşın, aslında tarihi incelenecek
olursa kullanımının oldukça eskiye dayandığı görülmektedir. Ampex adlı firma, 1956 yılında
ilk video kasetini piyasaya süren şirket olmuştur. Ancak ön plana çıkan kullanım biçimi,
televizyon gösterimleri için kullanımı olmuştur.
Bu tarihten daha öncelere dayanan bir tarihte, 1948'de Sony firması yönetim kurulu, küçük
boyutlu teyp kasetlerinin üretimine başladığı sırada, görüntülerin ve imgelerin de video
teypler ya da manyetik bantlar üzerine kaydedilebilmesinin yollarını araştırmaktaydı.
Firmanın özenle üzerinde durduğu bu proje, ancak 1953 yılında gerçekleşme şansını
bulabildi. Her iki şirket de yaklaşık olarak aynı konu üzerinde çalışıyor gibi görünse de,
aralarındaki en önemli farkı, video bantların evlerdeki kullanım biçimlerinin uygulaması
oluşturuyordu.
Her iki şirketin de hummalı çalışmalarına karşın, evde kullanılabilme olanağına sahip olan
video bantlar, ancak 1969 yılında yaşama geçme şansı bulabildi. 1969 yılında Ampex ve Sony
yaklaşık olarak aynı tarihlerde ilk birinci kuşak siyah beyaz gerçekten-gerçeğe video
bantların üretimine ve pazarlamasına başladı. Birinci kuşak video kasetlerin piyasaya
çıkmasının ardından yaklaşık olarak beş yıl sonra Philips şirketi, ilk renkli kaset kayıt
cihazını piyasaya sürdü. Ama yine de bunların yaygın olarak kullanılabilmesi için, aradan
oldukça uzun bir zaman geçmesi gerekmekteydi. 1978 yılına gelindiğinde bu sistemler
piyasada yaygın olarak boy göstermeye başladı. Bilindiği gibi, bu alanda da Sony'nin BETA
ve JVC'nin VHS sistemleri ilk örnekleri oluşturdu.
DÜNYADA VİDEO KULLANIMI
Şimdi kısaca video bantların çok kısa sayılabilecek bir zaman dilimi içerisinde dünya
çapında etkin bir iletişim aracına dönüşmesinin tarihini inceleyelim. Bu gelişimi sağlayan
en önemli etkenler arasında, elektronik sektörüne olan yoğun tüketici talebinin doğurduğu
endüstri şirketleri arasındaki rekabet sayılabilir. Global alanda daha ileriye gitmek için
şirketler arasında süregelen kıyasıya yarış ise her zaman süregelmiştir.
Göze alınması gereken en önemli noktalardan biri ise bu konudaki pazarın büyüklüğüdür.
Dünyada başlıca dört adet video zengini bölgeden söz edebiliriz: Japonya ve Güneydoğu
Asya, Arap ülkeleri, Batı Avrupa ve Kuzey Amerika. Bu bölgelerdeki video endüstrisi ve
pazarının yanı sıra, bu teknolojinin farklı alanlarda kullanımı, ciddi anlamıyla büyük
oranlara sahiptir. Ama bu pazar Afrika, Latin Amerika ve Doğu Avrupa'ya açılma yönünde
oldukça geri kalmış bir durumdadır. A.B.D. piyasası başlarda çok küçük bir yüzde ile video
bant piyasasında yer almışsa da bugün ulaşılan yıllık 40 milyon video bant satışı ile,
Batı Avrupa'nın iki katı büyüklüğe sahip konumuna gelmiştir.
Piyasalara ilişkin büyüme verilerine bakıldığında ise, bu rakamların en yüksek olanlarının
pazarın en düşük olduğu ülkelerde gerçekleştirdiği gözlenmektedir. Örneğin Latin Amerika,
genel anlamı ile ciddi bir pazar büyüklüğüne sahip ve video bant piyasasının yıllık
büyümesi % 49 gibi bir sayıya karşılık gelirken, aynı oran çok küçük bir piyasaya sahip
olan Uruguay'da % 100'e ulaşmaktadır. Yine bu alanda daha ufak bir piyasa olarak kabul
edilen Çin'de bu oran % 117 olarak şekillenmektedir.
Video bantların kullanım alanının yaygınlaşmasında, insanların kültürel yapılarının da
önemli bir yeri bulunmaktadır. Japonya'nın önemli şirketlerinden biri olan JVC, videonun
dünyanın en önde gelen iletişim aracı olmaya aday olduğunu iddia etse de bu konuda başı,
dünya çapında 1 milyar 600 milyon ünite ile radyo iletişimi çekiyor. Radyonun hemen
arkasında ise, yaklaşık 600 milyon ile televizyon ve telefon geliyor. Ama 1986 yılının
verilerine bakıldığında, videonun dünya çapında 120 milyon birimlik sayıya ulaştığı
görülüyor. Bütün bu ünite satışlarının ise 10 yıl gibi kısa bir süre içinde gerçekleştiği
göz önüne alındığında, JVC'nin iddiasının tam olmasa da hedefe yaklaştığı
söylenebilmektedir. Bu yüzdelerden de anlaşılacağı gibi video, insanların teknolojiye
duydukları ilgide kendine önemli bir pay bulmaktadır.
İlk yıllarında yavaş bir gelişme göstermesine karşın, A.B.D, 40 milyon video satışıyla,
dünyadaki en büyük pazar konumundadır. Bu sayı Batı Avrupa'nın tümünde yapılan satışın iki
katıdır. Yüzde olarak bakıldığında, en büyük gelişmeye sahip olan bölgeler, doğal olarak,
videonun en az etkisi olan bölgelerdir. Ancak bu bölgelerdeki satış gelişiminde de bir
homojenlik yoktur. Örneğin bu artış, Uruguay'da % 10, Çin'de % 117, Kuzey Afrika'da %
61'dir. Kuveyt gibi, kişi başına ortalama yıllık gelirin çok yüksek olduğu bir ülkede,
video girişi çok fazla olup bazı evlerde birden fazla video bulunmaktadır. Sahara'nın
güneyindeki Afrika ülkelerinde ise VCR sayısı, 1983 itibariyle, 778.000 olarak tahmin
edilmiştir. Burada bir videonun fiyatı asgari yıllık gelirin 29 katıdır.
VİDEONUN KULLANICIYA SAĞLADIĞI AVANTAJLAR
Video, diğer sistemlerin sağlayamadığını yani, kişiye kullanma ve idare etme olanağını
sunmaktadır. Bu yolla kullanıcılar edilgen yapıdan, etken bir yapıya bürünürler. Video ile
kişiler, okumak için kitap seçer gibi, büyük yayın kuruluşlarının yapımlarından veya
yayınlarından seçim yapabilmektedir. Bundan başka, ucuz maliyetli video kamera ve montaj
aletleri kullanarak, kişiler veya küçük gruplar, olayları kaydedebilmektedir. Çoğu zaman
aileye ilişkin tatil, nikah töreni, kutlamalar vb. gibi görüntüleri kaydetme ve tekrar
oynatma, hatta montaj yapma olanağı da bulunmaktadır.
Videonun çeşitli alanlarla etkileşimini incelerken dikkate alınacak pek çok öğe
bulunmaktadır:
1960'lara kadar sinema ve televizyonun gelişme süreci birbirinden ayrı görülmüş ve
özellikle gelişmiş ülkelerde, sinemaya ilginin azalmasının nedeni olarak televizyonun
yayılması gösterilmiştir. 1970'lerden sonraki süreçte ise yeni teknolojiler, iletişim
sistemlerinin yapılarını değişime sürüklemesine tanık olmuşlardır. Video, uydu sistemleri,
kablolu kanallar gibi yeni teknolojilerin, izleyiciler arasında eski teknolojilere dönük
bir kutuplaşma yaşatması beklenmiştir. Ancak farklı bir süreç gelişmiş ve market
ekonomisinin çarkının dönmesini sağlayan yeni ilişkiler gelişmiştir. Bunun nedeni olarak,
pazara hakim olan firmaların Sony, JVC gibi büyük firmalardan öteye geçmemesi
gösterilebilir. Bu büyük firmalar elektronik üretimi üstlenirken, birçok girişimci ve
görsel işitsel medya kanalları da, dağıtım imparatorlukları kurmuşlardır.
Burada videonun diğer iletişim araçlarına olan üstünlüğünden de söz edilmesi yerinde olur.
Video diğer dağıtım araçlarının başaramadığı bir şeyi başararak yeni teknolojiler üzerinde
ayrı ve bireysel bir denetim olanağı sağlar. Büyük gösterim şirketleri tarafından üretilen
ya da dağıtılan araçlar üzerinde seçim yapma şansının ötesinde, kullanıcıya kitap seçerken
yaşanan bireysel seçim özgürlüğü gibi kişisel kullanıma yönelik olanaklar sağlar.
Bunun yanı sıra yeni teknolojiler aracılığı ile küçük kameraların kullanımının, orta ve
alt-orta gelir seviyesine kadar inmiş olması kişilerin büyük medya organları tarafından
görmezden gelinen bireysel olayları da kaydetme olanağı sağlar. Kişilerin kendi
yaşantılarını bu açlarla kayıt altına almaları, aynı zamanda egemen kültürün araçlarına
karşı mütevazı bir başkaldırmanın da ilk adımları arasında sayılabilir.
En önemli sorunlardan bir tanesi de videonun kitle iletişim araçları özellikle de sinema
üzerindeki etkisidir. 1960'lı yıllarda sinema ve televizyonun birbirinden farklı ve rakip
iki endüstri olduğu fikri oldukça yaygındı. Bu gün gelinen aşamada ise, sinema
endüstrisinin göreceli gerilemesinde televizyonun etkisinin sanıldığı kadar çok olmadığı
ortaya çıkmıştır. Aslında sinemanın gerilemesinde asıl suçlanması! gereken 1960'lı
yıllardan itibaren kitle iletişim araçları ve teknolojide yaşanan hızlı gelişim olmalı.
Özellikle de uydu teknolojisinin gelişimi, geleneksel kitle iletişim araçlarının
zorlanmasına neden olmuştur.
Kitle iletişim araçları arasında yaşanan bu rekabet birinin diğerine üstünlük sağlamasının
ötesinde, bu dallar arasında yeni ilişki ve bağlantılar kurulmasına neden olarak yeni
açılımlar yaşanmasını sağlamıştır.
VİDEO-SİNEMA İLİŞKİSİ
Videonun diğer kitle iletişim araçları üzerine etkilerini tartışırken dikkate alınması
gereken birkaç temel öğe söz konusudur:
Video kullanımının artmasının, sinema endüstrisini baltaladığını söylemek doğru bir
saptama olmaktan uzaktır. İngiltere'de yapılan bir araştırma, video kullanıcılarının büyük
bir çoğunluğunun düzenli sinema seyircileri olduğunu ortaya koymuştur. Bunun yanı sıra,
televizyon ve sinema endüstrisi tam tersine, video endüstrisine olan ilginin artışını
sağlayan bir etkenlerdir.
Video ve sinema arasındaki ilişkinin birbirini destekleyici bir tarzda oluştuğu A.B.D.'de
yapılan bir araştırmayla da doğrulanmaktadır. Yapılan araştırmada videonun keşfi ve yaygın
olarak kullanılmaya başlamasının ardından, sinema izleyicisinin artışında 10 yıl
içerisinde daha önce görülmeyen bir artış gözlemlenmiştir. Karşılıklı olarak, film üretimi
belli bir ivme kazanmış ve doğru orantılı olarak da video tüketimi gündeme gelmiştir.
İzleyici belli bir arşiv oluşturma adına ya da beğendiği filmleri evde farklı ortam ve
zamanda tekrar izlemek adına, sinemaya daha da önem vermeye başlamıştır.
Bu konuda A.B.D. ve İngiltere'de yapılan bir araştırmada, sinema filmlerine ait video
kasetleri alan kişilerin % 70 ve % 80 arasındaki bir bölümünün, daha önceden izledikleri
filmlerin video kasetlerini aldıkları ortaya çıkartılmıştır. Ailelere yönelik video
kasetlerde ciddi bir artış yaşanmasına karşın, yetişkinlere yönelik pornografik video
kasetlerde gözle görülür bir düşüş gözlenmiştir.
Videonun sinemayı olumsuz etkileyeceği görüşü yapılan araştırmalarla ciddi yaralar
almıştır. İngiliz araştırmacılar, videonun ilk kullanıcılarının aşırı derecede sinema
severler (cinéphile) olduğunu göstermektedir. A.B.D.'deki en yeni araştırmalar, videonun
çıkışından itibaren ilk on yıl içerisinde sinema izleyicisinin arttığını göstermektedir.
İngiltere'de 6.99 sterlinlik video filmin piyasaya çıkması çok önemli bir dönüm noktası
olmuştur. Amerika'da da yapılan araştırmalar, film fiyatlarının önemli boyutlarda olduğunu
ortaya koymuştur. Her ülkede aynı olmasa da ortaya çıkan durum budur. Yapılan araştırmalar
video dağılımında rol oynayan 4 ana etken belirlemiştir: Fiyat, devlet kısıtlamaları
(vergiler), gelir dağılımı, televizyon yayınlarının beğenilmesi. Bu dört etkenin, her
ülkede farklılıklar gösterdiğini de göz ardı etmemek gerekmektedir.
Konunun uzmanları, sinema alanında en büyük darbeyi, 16 milimetrelik eğitsel filmler ve
dağıtıcı şirketlerin aldığını belirtmektedir. İngiltere'de bu sektör piyasadan yok oldu ve
dünyada da aynı durum söz konusudur. Video-sinema ilişkileri başlangıçta düşünüldüğü gibi
gelişmemiştir.
VİDEO KULLANIM ALANLARI
Araştırmalar, videonun kullanıldığı üç ana konuyu önem sırasına göre şöyle belirlemiştir :
Zamanı değiştirmek (Time Shifting) : Televizyon yayınlarını ilerde seyretmek üzere
kaydetmek, televizyonlarda yayınlanmayan profesyonel materyalleri izlemek, televizyonlarda
yayınlanmayan ve mesleki olmayan konuları izlemek (ev sineması gibi). Amerika'daki
araştırmalar, ilerde seyretmek üzere yapılan kayıtların % 58'inin aynı hafta içerisinde
seyredildiğini, bu sürede seyredilmeyenlerin bir daha seyredilmediğini göstermiştir.
İkinci gruptaki kayıtlar ise, daha çok uluslararası sirkülasyonu olan hobi ve "pop"
konularıdır. Ancak, göçmen toplumlara bakıldığında durum farklı gözükmektedir. Körfez
ülkelerinde çalışan Asyalılar, çeşitli ülkelerdeki Yugoslav'lar, İngiltere gibi ülkelerde
azınlık olarak yaşayan Hintliler için video, kendi kültürleriyle bağlarının sürdürülmesine
yardım eden bir araç, bir yoldur. Videonun çok kullanıldığı üçüncü konu ise, düğün ve
diğer sosyal olayların kaydedilmesi, ev, aile ile ilgili olayların daha sonraki nesillere
iletilmesinin sağlanmasıdır.
Öte yandan, video, siyasal olaylarda da alternatif bir kitle iletişim aracı yerini
alabilmektedir. Toplantıları, mitingleri kaydetmek ve uygun olan yerlerde göstermek imkanı
vermektedir.
VİDEO VE SANSÜR
Yeni bir medya şeklinin ortaya çıkması sansür konusunu da beraberinde gündeme
getirmektedir. 1984 yılında Avrupa Parlamentosu'nun Adalet Komisyonu, piyasadaki porno ve
şiddet içeren video teyplerle ilgilenilmesi gerektiğini açıkladı. İsveç'te 1981 yılında
yapılan ve 1983'te basılan ve İngiltere'de 1983 yılında yapılan araştırmalarda, videonun
gençler üzerindeki etkisi ele alındı. İngiltere'deki bu araştırma sonucunda, Temmuz
1984'de kabul edilen "video kayıt yasası"yla video filmlerin British Board of Film
Classification isimli örgüt tarafından incelenmesi kabul edilmiştir. Yasa hangi yıl
yapılmış olursa olsun, video filmlerinin incelenmesini istemektedir. Yasa, çocukların
korunmasını da gözetmektedir. Dağıtılacak her teyp için, sertifika ücreti yapımcı
tarafından ödenmekte ve oran oldukça yüksek olmaktadır.
VİDEO KULLANIMININ YAYGINLAŞMASI KONUSUNDA BİRKAÇ SAPTAMA
Dünya video pazarları hızla gelişmeye devam etmekte, çalışmalardan elde edilen bilgiler
çok kısa bir süre sonra geçersiz kalmaktadır. Bu nedenle son ve kesin bir sonuca varmak
olanaksızdır. Bu nedenle, bütün çalışmalarda ortaya çıkan belli başlı konular üzerindeki
son gelişmeleri sunmak daha uygun olmaktadır.
Bu konular 5 ayrı, ancak birbirleriyle ilintili olarak gruplandırılabilir:
Bu alandaki devamlı gelişme ve genişleme,
Teknolojik gelişmeler,
Video, sinema ve televizyon arasındaki ilişkilerin gelişmesi,
Üçüncü dünya ülkelerinin video deneyimlerindeki son değişimler,
Diğer araştırmalar için öneriler sayılabilir.
1) Görsel-işitsel medyaya ilişkin kaynak olarak sayısal alanda en güvenilir aylık yayın
olan Screen Digest'e göre, 1987 yıl sonu itibariyle, video sayısı, global olarak 168
milyona ulaşmıştır. Bu sayının 1988 sonu itibariyle 200 milyona ulaşacağı tahmin
edilmişti. Yayın, mevcut verilerin karşılaştırma güçlüğüne karşın, bu sayıların en yakın
olduğunu açıkça belirtmektedir. Digest, şimdi de, dünyada, televizyon sahibi olan evlerde
VCR sayısının ortalama % 50'yi aştığı ülkeleri işaret etmekte, JVC'nin yakın bir gelecekte
bu oranı % 70-80'e çıkarmayı tasarladığını belirtmektedir. Bu arada geleneksel VHS
sisteminin şimdiki pazar payını sürdürüp sürdüremeyeceği konusu bir soru olarak yer
almaktadır.
Bu konuda Aralık 1987'de Screen Digest bir araştırma sonucu olarak, 17 ülkede televizyonlu
evlere video giriş oranının % 50'nin üzerinde, 10 ülkede % 40'ın üzerinde olduğunu
belirtmiştir.
Bu sonuca göre ülkeler şunlardır:
Avustralya, Bahreyn, Hong Kong, İzlanda, Kuveyt, Lübnan, Malezya, Hollanda Antilleri, Yeni
Zelanda, Nijerya, Panama, Katar, Singapur, Birleşik Arap Emirlikleri., İngiltere, A.B.D,
Bermuda, Kanada, Kıbrıs, Almanya, Hollanda, Hindistan, İrlanda, Lüksembourg, Filipinler ve
Suudi Arabistan.
Bu sayılar değerlendirilmeye alındığı zaman, Hollanda Antilleri, Nijerya, Panama ve
Hindistan gibi ülkelerde televizyonu olan ev sayısının toplam nüfusa göre az olduğunu
belirtmek gerekir. Sayıların yüksek oluşu, orta sınıf ailelerin bir televizyona sahip
olmak kadar, bir videoya da sahip olmayı istediklerini yansıtmaktadır. Raporda, halen
yılda 1 milyondan fazla video satan 6 ülke olduğu belirtilmekte ve aşağıdaki bölgelerdeki
büyüme oranları verilmektedir.
Batı Avrupa - 25.2 Doğu Avrupa - 44.7
Uzak Doğu - 20.9 Kuzey Afrika - 58.0
Avustralya - 23.2 Afrika'nın geri kalan kısmı 54
Asya - 42.0 Güney Amerika - 39.9
Kuzey Amerika - 33.5 Orta Amerika - 53.7
Orta Doğu - 20.1
Screen Digest'in ülkeleri gruplandırmasının, biraz farklı olduğunu belirtmek
gerekmektedir. Bununla birlikte büyüme yüzdelerine ilişkin sayılar dikkati çekmektedir. En
büyük yüzdeler, Doğu Avrupa, Afrika ve Orta Amerika'da görülmektedir ki, bunlar video
girişinin en düşük olduğu yerlerdir. Yani artış yüzdesinin yüksek olduğu yerlerde birim
sayısı azdır. Bu arada, Screen Digest, Doğu Avrupa'da videoya ilgi konusunda büyük
değişiklikler olduğunu belirtmektedir. Bu, Philips'in üretim için anlaşma yaptığı
Macaristan ve Çekoslovakya için de geçerlidir.
2)Video teknolojisindeki yeni gelişmeler dikkat çekmektedir.
Farklı firmaların, farklı formatlardaki video kasetlerinin piyasaya çıkışı, ya da
piyasadan kaldırılması teknolojik değişiklikler gündeminde yer almaktadır. Bu arada,
amatör video kameralarında büyük gelişmeler yaşanmaktadır. Montaj ve dublaj ekipmanları
sürekli yenilik yaşanan konular arasındadır. Dijital ve bilgisayar teknolojisini kullanan
yeni bir VHS montaj takımı ileride "crash editing"in yerini alacaktır. Gerçekte, dijital
VHS'nin şimdiki standart takımlardan çok daha iyi, doğal görüntü vereceği
bildirilmektedir. Bunların dışında, bu yeni dijital ekipmanın, dublaj sırasında ortaya
çıkan çeşitli kalite düşüklüklere çözüm getireceği belirtilmektedir.
Bu süre içerisinde başka benzer gelişmeler de olmuştur. Sony diğer ürünü HDTV sistemini
oluşturmuştur.
3)Videonun ortaya çıkmasıyla birlikte, sinema ve televizyon arasındaki ilgi çekici boşluğu
dolduracağı da ortaya çıkmış oldu. Sağladığı yayın kolaylıklarına ek olarak video,
filmlerin evde izlenebilmesinin yanı sıra, hiçbir film gösterim araç-gerecinin olmadığı
yerlerde toplu gösterim olanağı sağlamaktadır. Videonun bu gücü, birçok profesyonel
filmcide sinemanın öleceği endişesine yol açtı. Bununla beraber, sayısız çalışmada
gözlemlendiği gibi, birçok ülkede video sinemanın yerine geçmedi, tersine ona bir yardımcı
gibi hizmet etti. Genelde sinema severlerin çok olduğu yerlerde, videonun olumsuz etkisi
sürekli olmadı ve sinema izleyicilerinin sayısı yeniden artmaya başladı.
Videonun sinemanın yerini alamayacağı açıkça görülmektedir. Evlerde film izleme ile, geniş
perdede film izleme arasında büyük farklılık bulunmaktadır. Bu yüzden her ikisi de şu ya
da bu şekilde omuz omuza varlıklarını uyum içerisinde sürdüreceklerdir.
Bununla birlikte, geniş ve düz ekranların, daha yüksek netlikteki televizyon sistemlerinin
(HDTV), uydu dağıtım ağlarının gelişmesi, geleceğin sinemalarının da film projektörleriyle
değil video projeksiyon sistemleriyle çalışacağını akla getirmektedir. Kimi yerlerde
tecimsel olarak kullanılan ve küçük bir sinema sahnesi genişliğinde olan yüksek kaliteli
video projeksiyon sistemleri uygulamaya sokulmuştur.
4) Gelişmekte olan ülkeler, videodaki son gelişmeleri ve gelecekteki durumunu heyecanla
izlemektedir. Son birkaç yılda çalışmalardan görüldüğü gibi, video bir teknolojiyi
savunmaktadır: Çok pahalı olan bu televizyon yayın ve dağıtım sistemi programı, üretim
biçimine bağlılık taşımamaktadır. Kısaca video kulak ve göze aynı anda hitabeden bir alan
yaratmıştır.
Pek çok ülkede olduğu gibi Şili, Brezilya, Nikaragua gibi Latin Amerika ülkelerinde video
teknolojisinin batıdaki kullanılışı görülmektedir. Sadece azınlıklar değil, çoğunluk
grupları da ucuz video teknolojisini kullanarak farklı haber yayını üretebilmektedir. Yeni
teknolojilerin gelişmesi, programların teknik kalitesinden çok, içeriğine önem verilmesini
öngörmektedir.
Video yapımlarının uluslararası dolaşımına ilişkin çalışmalar, kendi ülkeleri dışında
yaşayan azınlıkların bu konuda etkili olduğunu ortaya koymaktadır. Örneğin, Hint
filmlerinin İngiltere ve Kanada'ya çıkışı buna bir örnek oluşturmaktadır. Hint hükümeti
tarafından hazırlanan "Amritsar'daki Altın Tapınak" ile ilgili olayları içeren kasetin
Kanada, A.B.D. ve Batı Avrupa'daki dolaşımı da başka bir örnektir.
VHS sistemlerindeki gelişmeler, özellikle montaj ve dublaj ünitelerindeki yenilikler,
düşük maliyetli televizyon yapımlarına zemin hazırlamıştır. Bu sistemler, büyük yayın
organizasyonlarının elektronik özelliklerini sağlamlayabilmekle birlikte, yüksek kaliteli
programların yapımında ayırt edilemeyecek biçimde kullanılabilmektedir. Bu noktada önemli
olan, bu yeni teknolojiye düşük maliyetli televizyonların ayak uydurabilmesidir. Şimdiye
kadar televizyonda izlenemeyen görüntü, müzik ve ses kalitesi böylece elde edilecektir.
BU KONUDA YAPILMASI ÖNERİLEN ARAŞTIRMA ALANLARI
Video sanayinin varsayılan ve beklentilerini aşan büyüme gösteren bir olgu olarak
değerlendirilmesiyle birlikte, bu alanda birtakım araştırmalar yapılmış ve yeni
araştırmalara zemin oluşturulmuştur.
Sayısal bilgilerin ayıklanması ve devamlı olarak güncelleştirilmesinin gerektiği çok
açıktır. Video makinelerinin üzerine yapılacak araştırmalar, sadece video kaydediciler
üzerinde değil, kameralar, montaj ve dublaj aletleri üzerinde de yoğunlaştırılmalıdır.
Önceden kaydedilmiş video kasetlerin dünya ölçüsünde dolaşımı araştırılmalıdır. Bu
çalışma, tecimsel amaçlı "videogramların" uluslararası dolaşımı yanında geniş bir kesimin
yapacağı "alternatif" grupların kasetlerini de kapsamalıdır (Toplumsal, siyasal, eğitsel,
dini, sendikal, kadın, etnik azınlıklar vb.).
Ülke yönetimlerince, araştırmalara yardımcı olacak politikalar benimsenmelidir. Sponsorluk
ve alternatif video ve televizyon yapımlarının desteklenmesi yeterli düzeyde olmalıdır. Bu
politikaların, görsel ve işitsel mesajların yurt içinde olduğu kadar, uluslararası arenada
da dolaşımını teşvik edeceği açıktır.
Dinleyici-izleyici konusundaki araştırmalara da öncelik verilmelidir. Videonun birden
fazla dil konuşulan toplumlardaki rolü önemlidir. Uydu aktarımlı televizyon programlarının
yayılması, dünyadaki egemen dillerin ve kültürlerin etkisini de artırdığı şüphesizdir. Bu
nedenle, hangi alternatif video dağıtım sisteminin, dünyadaki toplumların, dillerin ve
kültürlerin korunması ve devam ettirilmesine yardımcı olacağının bilinmesinde yarar
vardır.
Bu alanda açıklanması gereken bazı sorular bulunmaktadır. Dünya ölçeğinde yapılacak
araştırmalara ilişkin sorunlar, göz korkutmakta ve sonuç alınmasını imkansız gibi
göstermektedir. Sosyal, siyasal, kültürel ve dinsel farklılıklar, karşılaştırma yapmayı
anlamsız kılmakta ve özellikle çalışmanın maliyeti engelleyici olmaktadır. Bununla
beraber, uluslararası kuruluşların parasal desteğiyle araştırma modelleri belirlenip,
önemli konularda başlangıç yapılması gerekmektedir.
Video World-Wide
Edited by; Manuel Alvarado,
UNESCO, John Libbey ed. London-Paris,
Çeviren: Araş Gör. Dr. Rengin OZAN,
Radyo-Televizyon Ana Bilim Dalı.