Ayşe Şeyda Maraş




19 Nisan 1975 doğumlu. 1994 yılında özel yetenek sınavıyla Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sinema-Tv Bölümüne girdi. Açık su scuba dive master Dalgıç ve sualtı videographer’ıdır. "Sular Altında Kalan Cümleler" adlı filmi sualtını dramatize etmeye çalıştığı ilk filmidir.

Yönetmenliğini Yaptığı Kısa Filmler

Begonvil Dalış Merkezi Tanıtım Filmi - 2003
Yönetmen - Ayşe Şeyda Maraş
Sualtı Kamera - Ayşe Şeyda Maraş, Atilla Kara

Madag / DEMA - 2003

Sular Altında Kalan Cümleler - 2005
3. Pam Çevre Kısa Film Festivali, Uluslararası Kısa Film Yarışması, Birincilik Ödülü. 2005
3. Çevre Kısa Film Festivali, Ulusal Kısa Film Yarışması. 2005
Uluslararası Doğu Akdeniz Sualtı Film Festivali, İkincilik Ödülü. 2005
Kemer Uluslararası Sualtı Günleri, Gösterim. 2005
ODTÜ Kısa Film Günleri, Gösterim. 2005
9th International Underwater Film Festival, Belgrade. Gösterim. 2005
Hilâl Tv 1. Kısa Film Yarışması, Mansiyon Ödülü. 2007
Hisar Kısa Film Festivali, katılım. 2007
25. İFSAK Ulusal Kısa Film ve Belgesel Yarışması. 2003
2. Hisar Kısa Film Festivali. 2006
1. Kadıköy Kısa Film Festivali, İKFD Çevre Konulu Filmleri Bölümü, Gösterim. 2006

Afla Gelen - 2005
Mağara Kaşifleri - 2006



Kaynak
Ayşe Şeyda Maraş





Derin sularda görüntü avlayan kadın

Şeyda Maraş, Türkiye’nin ilk kadın sualtı “videografırı”. Nedir o? İyi bir Dalgıç olmak, su altında bir çekim yapabilmek, yaptığın çekimlerle bir hikâye anlatabilmek, kurgusuyla, müziğiyle bir film ortaya çıkarabilmek. Bütün Türkiye’de, tüm bu işleri aynı anda yapan iki kadın daha var.
Şeyda Maraş altı yıldır sualtında... Önce merak sonra hobi olarak başlayan dalgıçlık onu öyle etkilemiş ki artık sualtı fotoğrafları çekiyor, denizin derinliklerinin hikâyesini video filmleriyle anlatıyor.

Türkiye’nin “ilk kadın sualtı videografırı” Şeyda Maraş, başka bir deyişle sualtı film yönetmeni; Mimar Sinan Üniversitesi’ndeki sinema eğitimini yarım bırakıp Kaş’a yerleşmiş, kendisini “şehir kaçkını” olarak tanımlıyor ve Kaş’a gelme sürecini şöyle anlatıyor: “1994’te Mimar Sinan Üniversitesi’ne özel yetenek sınavıyla girip sinema eğitimine başladım, 1999 yılında beşinci sömestrdeyken okulu bıraktım. Ailem İstanbul’da değildi, duygusal, ekonomik nedenlerden dolayı artık İstanbul’da yapamayacağımı düşündüm. 1997 yılında Kaş’a tatile gelmiştim ve âşık oldum Kaş’a. 2000 yılında ise tamamen yerleşmeye karar verdim.”

İlk kez bir arkadaşının teşvikiyle sualtına dalan Maraş, şöyle devam ediyor: “İlk dalışımdan sonra sualtını sevdiğime karar verdim ve 2001 yılında da sualtına dalmaya başladım. Kaş Türkiye’nin dalış için en Uygun yeri. Birincisi, dalış yapılabilecek nokta sayısı fazla; ikincisi, sualtı habitatı çok iyi, üçüncüsü ise batıklarıyla, sualtı arkeolojisi açısından çok zengin bir yer. Çevremden özellikle Atila Kara’nın büyük desteğini gördüm. Onun dalgıçlık bilgisi, benim sinema bilgim, üretim yapmamız için bir sinerji oluşturdu.”

Şeyda Maraş’a, okuldaki hocaların ‘dur ne yapıyorsun, nereye gidiyorsun, okulu bitir demedi mi?’ diye soruyoruz. “Dolaylı olarak!”, diyor. Ne demek “dolaylı olarak?”

“Okuldaki öğrenci filmlerinde oynuyordum, Lütfi Akad 2002 yılında, o filmlerden birinde beni izleyince, ‘Şeyda nerede?’ diye sormuş. ‘Gelip film çeksin, bitirsin okulu’, diye bir tepkisi olmuş, ama ben o zaman Kaş’a yerleşmiştim.”

Sular Altında Kalan Cümleler

Şeyda Maraş, Sular Altında Kalan Cümleler’i 2003 yılında yaklaşık on üç kaset olarak çekmiş, 2004’te kurgusunu bitirmiş ve 2005’te yarışmaya göndermiş. Film ulusal ve uluslararası festivallerde gösterilmiş, yarışmalardan ödüller almış; ama onun Kaş’a yerleşmekten muradı biraz da sinemadan uzaklaşmakmış.

“Gariptir, Kaş’a yerleşme gerekçelerimden biri sinema salonu olmamasıydı. Çok yorulduğumu hissediyordum, sinemaya ilişkin hiçbir şey düşünmek istemiyordum. Bu açıdan bakınca Kaş’ta arındığımı söyleyebilirim. Oysa sinema insanın içine yerleşen bir virüs. Dalgıçlık yapmaya başladığımda suyun altında bambaşka bir dünya gördüm ve içgüdüsel olarak bunun belgelenmesi gerektiğini düşündüm. Dalış yaptığım firmanın sualtı fotoğraf makinesi vardı, onunla fotoğraf çekme denemeleri yaptım. Bir süre sonra da sualtına dalan turistlerin fotoğraflarını çekmeye başladım. Ama bu bana yetmedi, hareketli görüntü istiyordum, donmuş bir anı su üstüne çıkarmak değil, sualtındaki hareketleri görüntülemek istiyordum. Bu süreçte yüzlerce kare fotoğraf çektim. İlk zamanlar negatif çalıştım, sonra dijital çalışmaya başladım.”

Sualtı filmlerinde genellikle Deniz canlılarının beslenmesi, çiftleşmesi gibi konular geveze bir dille anlatılırken, Şeyda Maraş ilk filmi Sular Altında Kalan Cümleler’de denizin ağzından ama sadece kısa cümleler yazarak, denize varoluş soruları sordurmuş. Bu soruların kendisinin Kaş’a yerleşmiş olmasıyla, bir kaçışın sonrasında film yapmasıyla ilişkisi vardır elbette. Ama şu soru daha provokatif sanki, o halde hemen soralım: “Suyun üstünde yönetmen olarak yapabileceğin bir sürü şey varken, suyun altına inerek hareket alanını daraltmıyor musun?”

“Aslında bu senin dışarıdan gördüğün! Benim burada olmam Kader gibi, dalgıçlıkla ilgilenmem hasbelkader olmuş bir şey. Madem suyun altındayım, dalgıçlık yapıyorum, buradan bir film çıkarabilir miyim diye düşündüm. Kendi adıma yaptığım filmi önemsiyorum; çünkü suyun altında görüntü avlıyorum. Böyle bir malzemeden bir şeyler yapmayı, film çıkarmayı önemsiyorum. Çünkü ilk yaptığım film, başka projelere ve Mağara Kâşifleri filmini yapmaya götürdü beni. Buna sualtının daveti diyorum, ben. Zaten büyük beklentilerle buraya gelmedim, tam tersi beklentilerime ket vurarak geldim, o yüzden benim için önemli bir şey.”

Şeyda Maraş, Türkiye’nin ilk kadın sualtı “videografırı” olduğunu söylüyor. Kadın dalgıçların sayısının son yıllarda arttığını biliyoruz; ama sualtı videografırlığı yapan kadın sayısında bir artış var mı, bir de bunun kriteri nedir? “Benim dışımda iki kadın videografır daha biliyorum: Başak Çallıoğlu ile Gökçe Durusoy. Sadece sualtında çekim yapmak değil, yaptığın çekimlerle bir hikâye anlatmak, kurgusuyla, müziğiyle bir film ortaya çıkarmak önemli. Tabii bunun kayda geçmesi için bir deklarasyonu da olmalı; yani bir yarışmada ya da bir festivalde gösterilmeli. Yoksa eline kamerayı alıp çekim yapan herkesi sualtı videografırı olarak değerlendiremeyiz. Ama sualtı videografırlığının bu kadar az kadın tarafından yapılmasının nedeni, bu işin bir yanıyla ‘autorluk’ gerektirmesi. Dalgıçlık bilmeniz, bazen kamerayı sizin kullanmanız, sonra metnini yazıp, kendiniz kurgulamanız gerekiyor.”

Dalgıçlık ve sualtı videografırlığı daha çok erkeklerin işi olarak görülüyor. Ancak Maraş, erkeklerinin de çoğunun sinema bilgisi olmadığını ve bu işi hobi olarak yaptıklarını kaydediyor. Önünde Örnek teşkil edecek kimsenin olmamasının kendisini yalnız bıraktığını ifade eden Maraş, “Dalgıçlık işinde sualtına dalış seviyen ve dalış sayın çok önemlidir, benim böyle bir niteliğim yoktu. Bu ‘hobi’yi gerçekleştirmek için hoca olman, kariyer yapmış olman gerekiyor! Yapılan işler de bizim sinema bilgimizin çok uzağında yetersiz işlerdi. Bu yüzden sualtı videografırlarıyla erkek olmalarından daha önce sinemasal bakışları olmadığı için bir dil yakalayamadık.” diyor.

‘Sualtına dalmak arındırır’

Şeyda Maraş’ın sualtında yaptığı çalışmalar onun yeniden okula dönmesine yol açmış. Aftan yararlanıp Mimar Sinan Üniversitesi’ne geri dönmüş ve Afla Gelen adlı bir kısa film çekmiş. Geçen yıl Kültür Bakanlığı’ndan destek alan Mağara Kâşifleri filmi ise hem TRT’de hem de İZTv’de gösterilmiş. “Şehirde bir şey yapmaya adaydık ve bir şey olmaya zorlanıyorduk. Sinema öğrencisiyken çok önemli şeyleri bir anda yapmak istiyorsun. Mesela ‘ben bir film çekmeliyim, Özgün olmalı!’ diyordum. Bu düşünce beni sıkıştırdı, sınırladı. Ama burada yaptığım işler kendiliğinden oluştu. ‘Mış’ gibi yapmadan bu işlere soyundum; bu yüzden kendimi arınmış hissediyorum. Beklentilerimiz küçüktü yani, çok önemli bu.” diyen Maraş, Sular Altında Kalan Cümleler’i çekerken bütün bu beklentileri bir kenara bıraktığını, Mağara Dalgıçları’nın ise sualtı ve üstü çekimleriyle ciddi bir film olduğunu ifade ediyor ve ekliyor: “80 metreye daldık ki, bu Türkiye için önemli bir derinlik. Güzden Varinlioğlu, mağaraya dalabilen, kendi alanında tek aktif kadındı ve dört yıl içinde benim geçtiğim yoldan geçen iki kadın videografır oluştu. Ve aynı okulda okuduğumuz Meryem Yavuz ve Goncagül Aköz’le aynı yere Akan bir Irmak gibi buluştuk ve birlikte bir proje yapmaya başladık. Bu gerçek anlamda kadınların oluşturduğu bir ekip oldu.”


Sayı: 39
Bölüm: Aktüel
Rıza Kıraç
pazar.zaman.com.tr