Yapım Tarihi - 2018
Süresi - 01:06:50
Format - Belgesel, Renkli, Türkçe
Yönetmen - Ela Elisabeth Beken
Senarist - Ela Elisabeth Beken
Yapımcı - Munir N. Beken, Ela E. Beken
Kaynak
Antakya Film Festivali
Acı vatandan dönenlerin hikâyesi
Almanya’da doğup, ilkokula kadar orada yaşayan Ela Elisabeth Beken, 1984’te
Türkiye’ye döndüğünde henüz çocuk olan eski gurbetçileri buldu onların hayatını
‘Bir Parça Almanya’ adlı belgeselde anlattı. Belgesel, Los Angeles’ta
uluslararası festivalde ödül kazandı.
Almanya’da hükümet yabancı sayısını azaltmak için 1983’te ‘Kesin Dönüşü
Özendirme Yasası’ çıkardı. Eylül 1985’e kadar yürürlükte kalan bu yasayla belli
şartlar altında ülkelerine dönen yabancılara 10 bin 500 Alman markı, her çocuk
için de bin 500 mark ödenmesi kararlaştırılmıştı. Ayrıca çalışanların emeklilik
sigortasına ödedikleri primlerin hak sahiplerine geri ödenmesi de kabul
edilmişti. 1983 ve 1984 yıllarında çoğu Türkiyeli 250 bin yabancı, ülkelerine
döndü. Uyum konusunda belki de en fazla zorluğu çekenler çocuklardı. İşte o
zaman çocukken şimdi birer yetişkin olan bu kişilerin öyküsü ‘Bir Parça Almanya’
adlı belgeselde anlatıldı. Oyuncu ve yönetmen Ela Elisabeth Beken’in hazırladığı
bu belgesel, geçtiğimiz günlerde Los Angeles’taki bir film festivalinde ‘En İyi
Yabancı Film Ödülü’ne layık görüldü.
Ela Beken, Almanya Münih’te göçmen bir Türk ailesinin çocuğu olarak dünyaya
geldi. Çocukluğu orada geçen Beken, 1984’te Türkiye’ye döndü, ilkokulu ve
ortaokulu burada bitirdi. Lise ve yüksek eğitimini Almanya’da yapan Beken, daha
sonra bir TV kanalında grafikçi olarak işe başladı. Bu arada film
prodüksiyonundan mezun olduktan sonra, hep istediği oyunculuk eğitimime
başladığını anlatan Beken, bunun için Münih’te International School of Acting’e
gittiğini söylüyor. TV filmlerinde rol alan Beken, hatta birinde Filistinli bir
kızı canlandırdığını anlatıyor. Sonrasında Münih’te bir takım özel tiyatrolarda
görev aldığını kaydeden Beken, ardından ilk belgeseli ‘Bir Parça Almanya’ için
kolları sıvadı. Beken, “Oyuncu olarak başka insanların yazdığı hikayelerde
değişik karakterlerin kılığına girmek tabii ki bana çok heyecan veriyordu. Fakat
aynı zamanda bir sanatçı olarak halka ve dünyaya, özellikle de çocuk ve gençlere
karşı bir sorumluluk taşıdığımı düşünüyordum” diyererek yola çıkış amacını
açıklıyor. Müzisyen Münir Nurettin Beken ile evlendikten sonra 2011’de taşındığı
Los Angeles’tan belgesel için Berlin’e seyahat eden ve orada arşivlerde
araştırmalar yapan Beken, önüne çıkan zorluklardan hiç yılmadığını söylüyor:
“Almanya’da büyük film projelerine parasal destek sağlayan bir devlet kurumuna
başvurdum. Alman aktör, yönetmen ve yapımcı Ulli Lommel’nin projeye verdiği
destekten dolayı beni hemen görüşme için davet etmişlerdi. Film teklifini çok
beğendiklerini ama Alman hükümetini kötü gösterdiğini düşündükleri için birtakım
sahne ve kısımları çıkarmanın şart olduğunu belirtmişlerdi. O günü çok iyi
hatırlıyorum, çok büyük bir hayal kırıklığı yaşamıştım. Görüşmeden sonra şehir
merkezinde yürüyerek dolaşıp bunun bir haksızlık olduğunu düşünmüştüm. Bu
yaşadıklarımı Ulli ile paylaşmıştım ve o da bana yılmamamı söylemiş ve cesaret
vermişti. Bana tavsiye olarak da ‘Projelerini gerçekleştirirken hiçbir zaman
kendi inançlarından ayrılma’ demişti. Belgeseli, tek başıma ve bu projeye inanan
kişilerle gerçekleştirmeye karar vermiştim.”
Filmciler, siyasetçiler, tarihçiler şimdiye kadar çoğunlukla Türkiye’den
Almanya’ya gidenlerin hikayesine odaklandı. Kimse oradan buraya gelenlerin
hikayesini anlatmadı. Beken, bu öyküyü neden gündeme getirdiğini şöyle
açıklıyor: “Çocukken evi, arkadaşları, okulu, öğretmeni, mahallesi ve oyun
bahçesinden bir anda koparılmak, oraya istediği zaman geri gidememiş olmak beni
hep üzmüş ve derinden etkilemişti. Bu konu üzerinde uzun yıllar düşündüm; neden?
Nasıl? Bu çocuklar şimdi neredeler? Neler hissettiler? Şimdi nasıl
hissediyorlar? İyiler mi? gibi soruların yanıtlarını öğrenmek istemiştim. Ben
çocukken düşüncelerimi resimle anlatırdım. Almanya’yı o kadar özlerdim ki,
oradaki evimizi mahallemizi en ince ayrıntısına kadar çizip Türkiye’deki yeni
arkadaşlarıma büyük bir heyecanla gösterirdim. Film dünyasına atılıp bu
belgeseli yapma kararı aldıktan sonra araştırmalarımın sonucunda çocukların ne
kadar ihmal edildiğini fark ettim. Daha sonra Almanya’ya döndükten sonra,
1984’te olanları kime anlattıysam hiçbiri bilmiyordu. Medyada konuşulmuyor,
tartışılmıyor sanki hiç böyle birşey yaşanmamış gibi görmezden geliniyordu.”
1984 yılının çocukları artık birer yetişkin. Belgeselde de anlatıldığı gibi kimi
zengin kimi orta halli kimi ekonomik olarak daha güç durumda. Genel olarak
baktığınızda bu kişilerin hayatları Türkiye’de yaşayan diğer kişilerden hiç
farklı degil. Hayatlarından memnun, Türkiye’ye tamamıyla adapte olmuş mutlu
insanlar. Beken işte bu noktada “O nedenle bu filmin çekimleri büyük bir
hassasiyet ve saygı gerektiriyordu” diyerek, bunun nedenini şöyle açıklıyor:
“Çünkü bu çocuklara bunca yıl hiç kimse ‘Kendini nasıl hissettin?’ diye
sormamış. Ben Almanya’da yaşayan bir Alman vatandaşıydım ama benzer tecrübeleri
yaşadığımız için onları anlıyordum. Zannediyorum onlardan biri olduğum için bana
kendilerini ifade edebildiler. Çekimler sırasında, zaman zaman ben de çok
onlarda birklikte ağladım. Aslında bu çocuklara 1984’te olanlar bana göre insan
haklarına aykırı. Hadi diyelim anne babalar hükümetin bu kararını zorla
imzalamadı ama çocuklar kendi kararlarıyla geri dönmedikleri için onların
haksızlığa uğradığını düşünüyorum. Bütün bu insanlar Almanya’yı kendi
memleketleri olarak görüyordu, çocuklukları orada geçmişti. Son 34 yıl boyunca
ailelerinin o zaman verdikleri bir karardan dolayı doğdukları memlekete özlem
duymak zorunda ve orada yaşama hakkından tamamıyla mahrum kaldılar.”
Çekimlerini Marmara ve Ege Bölgesi’ndeki illerde yaptıklarını kaydeden Beken,
prömiyeri 3 Haziran’da Los Angeles’taki Garifuna Uluslararasi Film Festivali’nde
yapılan belgeselin ‘En İyi Yabancı Film Ödülü’ne layık görüldüğünü, ayrıca
Moskova’da, Avrasya Film Festivali’nde ise ‘En İyi Belgesel Film Ödülü’nü
aldığını söylüyor. Beken, belgeselin Türkiye’de gösterilmesini arzu ettiklerini
belirterek “İnanıyoruz ki Türkiye’de pek çok kisinin ilgisini çekecek. Binlerce
insan için konuşan ve onların hakkını arayan bir film” diyor.
Bu arada belgeselin müziklerinde Ela Elisabeth Beken’in ünlü müzisyen eşi Münir
Nurettin Beken’in imzası var. Beken yeni projeleri hakkında ise şu bilgileri
veriyor: “Ünlü çello sanatçısı Yo-Yo Ma hakkında bir belgesel film de dahil
olmak üzere, İsviçreli fotoğrafçı Jacqueline Peyer’in yaşamı ve eserleri
hakkında bir belgesel film, ‘Bir Parça Almanya’ belgeselinden esinlenen uzun
metrajlı bir film senaryosu, kendi romanım olan ‘Sema’nın Günlüğü’nden üzerine
yine bir uzun metrajlı film senaryosu üzerinde çalışıyorum.
16 Haziran 2018
Synopsis
A Piece of Germany is a poetic documentary film. It is the story of love towards
a long-left homeland. It is about family, friends, home, culture, identity, and
“liminality.” It’s about children who unwillingly left their country of birth
and since then have been existing in-between in a third culture. The director
Ela Elisabeth Beken unlocks the inner dynamics of history to see through the
children’s eyes and feel through the children’s hearts. A Piece of Germany
envisions a peaceful world where people get along well in peace and friendship
regardless of their religion or skin color. A Piece of Germany goes back in time
and depicts a period in history when the Turkish guest workers in Germany and
their German hosts were close friends and when religion and nationality did not
seem to matter as much. We learn that at that time people were interested in
each other’s lives. The immigrants with their “born in Germany” babies were
celebrating Christmas holidays, birthdays, and other feasts with their German
friends and together they were happy like in fairytales. This went on until the
early 1980s when the economic and social conditions changed dramatically. In
1984, especially with the "Return Assistance Act (Rückkehrhilfegesetz) program
by the German government, many Turkish immigrants packed everything up and went
back to their country of origin with their German-born children. While the
parents were happy to go back home, their German children were leaving the only
home they have ever known. These children forever lost their friends, their
school, their playground and everything else that was meaningful to them.
Children left Germany permanently because their parents accepted 10, 500 DM for
themselves and an additional 1, 500 DM for each child; and in return, they
signed a contract which forfeited all of their children’s rights to live in
Germany ever again. Although they always considered Germany as their home,
however, the decision-making process completely bypassed the children. In A
Piece of Germany, the director Ela Elisabeth Beken embarks upon a journey, 27
years later, to find the immigrant children whose parents made this irreversible
decision and took the money—effectively tearing their children forever from the
only life they had ever known. Ela uncovers the subtle dynamics by probing into
the hidden innermost feelings of the children and their parents and develops an
incredible story of dreams, survival, ambition, bigotry, and humanity. Today the
parents who made the decision on behalf of their children confess that they
regret their decision back then and they feel heartache and longing for their
home in Germany. Despite the separation, it turns out, A Piece of Germany is a
love story—the children’s pure, innocent, immortal and unconditional love of
Germany that they have kept in their hearts for 27 years with no resentment.