Yapım Tarihi - 2006
Süre - 00:30:00
Format - Belgesel, Renkli, Dijital Betacam
Yönetmen - Gül Büyükbeşe Muyan
Yapımcı - Gül Büyükbeşe Muyan
Metin Yazarı - Özlem Eralp, Gül Büyükbeşe Muyan
Yapım, Yönetim Yardımcısı - Özlem Eralp
Kameraman - Hayri Çölaşan, Cengiz Şenel, Alaattin Arda
Kamera Asistanı - Görkem Özok (İsrail Çekimleri)
Kurgu - Nuri Leblebici
Danışman - Dr. Yusuf Hakan Erdem (Sabancı Üniversitesi)
Anlatıcı - Mustafa Olpak
Özgün Müzik - Murat Gedikli
Seslendirme - Şebnem Gürsoy, Selçuk Özdoğan, Alp Pazarlı
Seslendirme Yönetmeni - Recep Yıldız
Mustafa Olpak, Ayvalıklı bir mermer ustası... Bundan üç yıl önce, yıllardır aile
büyüklerine sorduğu sorulardan edindiği cevapları, bir kitapla başkalarıyla
paylaşmaya karar verdi ve "Arap Kadın Kemale" yi yazdı.
"Kölelikten Özgürlüğe" alt başlığını taşıyan ve Ayvalık-Edremit-Balıkesir
yöresini kapsayan bölgede satışa sunulan bu ilk kitabı, iki yıl önce ulusal
baskı yapan "Kenya-Girit-Ayvalık/Köle Kıyısından İnsan Biyografileri" adlı
ikinci kitabı izledi. Olpak, bu yeni kitapta, annesinin yanı sıra, dedesi Korsan
Ahmet'in, anneannesi Tete Nuriye'nin, teyzeleri Nuriye ve Zeynep'in hayat
öykülerine yer verdi. *Afrika'da başlayıp, oradan Girit'e, Girit'ten İstanbul'a
uzanan, nihayet İzmir'de sonlanan* bir hikaye bu... Köle kökenli bir ailenin üç
kuşaklık öyküsünü kapsıyor. Türkiye'de köle kökenlilerin ilk anlatımı olduğu
için de çok değerli...
TRT yapımı 50 dakikalık "Arap Kızı Camdan Bakıyor" adlı belgesel, Mustafa
Olpak'ın her iki kitabında anlattıklarından yola çıkarak, resmi tarihin
genellikle görmezden geldiği Osmanlı'da kölelik olgusunu ele alıyor.
Kölelik, antik dönemlerden beri birçok toplumda var olan bir kurum. Yaşandığı
yerlerde, insanların başka insanların mülkü olması doğal bir olgu ve sosyal
dokunun bir parçası olarak kabul edilmiş hep. Bu Osmanlı'nın hüküm sürdüğü geniş
topraklarda da böyle...
Osmanlı'nın Anadolu'ya ilk ayak bastığı çağlarda, bu bölgede de, kadınlar,
erkekler, gençler ve çocuklar kitleler halinde köleleştiriliyor, topraklarından
ve toplumlarından koparılıyor, bir ülkeden diğerine taşınıyor, satın alınıyor,
belirsiz bir süre için özgürlüklerinden oluyor ve bir başkasının mülküne
dönüşüyorlardı. Osmanlı, geldiği yerde de, vardığı yerde de var olan bu kurumu,
sosyal bir norm olarak kabul edip kendi yaşam biçimine uyguladı ve tüm tarihi
boyunca, köle emeğini birçok değişik alanda; orduda, tarımda, ev işlerinde ve
toplumsal yaşamın harem gibi belirleyici unsurlarında kullandı. Yani kurulduğu
13. yüzyılda, sınırlarının en geniş olduğu 15. ve 16 yüzyılda da, 17., 18. ve
19. yüzyıllarda da, kölelik Osmanlı İmparatorluğunda yasaldı ve köle ticareti
İmparatorluğun yıkılmasına dek sürdü.
Uluslararası baskıların etkisiyle köle ticaretine kısıtlamalar ve hatta
yasaklamalar getirilen 19. yüzyıl da dahil olmak üzere, her yıl köleleştirilmiş
binlerce insan imparatorluğun özellikle büyük kentlerine taşındı, satın alındı,
köle olarak çalıştırıldı, azat edildi ve özgür topluma karıştı. Osmanlı kölelik
sistemi, yapısı gereği, aynı çağlarda bütün sertliği ile yaşanan Batı kölelik
sistemlerinden epey farklı ve "ehvenişer" olsa da, Osmanlı'da kölelerin olduğu
da tarihsel bir gerçek...
26 Şubat 2007'de TRT-2'de yayınlanacak olan "Arap Kızı Camdan Bakıyor"
belgeseli, Mustafa Olpak'ın Afrika'da başlayıp, oradan Girit'e, İstanbul'a
uzanan; İzmir'de son bulan üç kuşaklık aile öyküsü üzerine kurulu.
Belgesel, Olpak'ın dedesi Korsan Ahmet'in Afrika kıyılarından kaçırılması ve
Girit'te bir Osmanlı ailesine "köle" olarak satılmasıyla başlıyor, Osmanlı
kölelik sisteminin nasıl bir sistem olduğunu, yüzyıllar boyu nasıl işlediğini,
boyutlarını, çağdaşlarından farkını kavramamızı sağlayacak akademisyen uzman
anlatımlarıyla devam ediyor ve nihayet Olpak'ın ailesinin gerçek özgürlük
yıllarının geçtiği "İzmir" de sonlanıyor.
Röportajlar
Prof. Dr. Ehud R. TOLEDANO
Tarihçi ( Tel Aviv Üniversitesi)
Dr. Yusuf Hakan Erdem
Tarihçi ( Sabancı Üniversitesi)
Prof. Dr. Ferhunde Özbay
Sosyolog ( Boğaziçi Üniversitesi)
Saha İLMAN
Avukat-Girit Mübadili
Hüsnü Karaman
Girit Mübadili
Special Mention by Unesco Jury, Breaking The Chains-Zanzibar International Film
Festival, 2007
Özel Mansiyon-Unesco Jürisi, Zincirleri Kırmak, Zanzibar Uluslararası Film
Festivali, 2007
Türkiye & Yunanistan 3. Belgesel Film Buluşması, Gösterim. 2007
1001 Belgesel Film Festivali, Gösterim. 2007
14. Adana Altın Koza Film Festivali, Gösterim. 2007
Kaynak
Gül Büyükbeşe Muyan
Ayvalık Çekimleri
Girit Çekimleri
İstanbul Çekimleri
Büyükada Çekimleri
İsrail Çekimleri
Köle’nin Yazarından Afrikalılar Derneği
Atalarının Kenya’dan Türk topraklarına gelişini "Köle" adlı kitapta anlatan
mermer ustası Mustafa Olpak, Türkiye’deki siyahileri bir çatı altında toplamak
amacıyla "Afrikalılar Dayanışma Kültür ve Yardımlaşma Derneği"ni kurdu.
İLKOKUL mezunu Mustafa Olpak, Balıkesir Ayvalık’ta kurduğu Afrikalılar Dayanışma
Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nin kuruluşu için 4 yıl uğraştığını belirtti. 55
yaşındaki Olpak’ın valiliğe yaptığı "Siyah Türkler", "Afrika Kökenliler",
"Afrikalı Türkler" ve "Anadolu Siyahileri" isimleri, "ayrımcılık" gerekçesiyle
kabul edilmedi. "Afrikalılar" başlığıyla kuruluşuna izin verilen derneğin
Cunda’daki merkezi, 18 Kasım’da açılacak. Yüzyıllardır Türk kültürünün bir
parçası olduklarını ve ayrımcı davranmadıklarını belirten Mustafa Olpak,
"Türkiye’de 3 milyona yakın siyahi Türk var. Bu dernekle, unutulduğu sanılan,
bilinmeyen, geçmiş yaşam öyküleri, gelenek ve göreneklerimiz ortaya çıkacak"
dedi.
Mustafa Olpak’ın annesini anlattığı "Arap Kadın Kemale" ve ailesini anlattığı
"Köle/Kenya-Girit-İstanbul Kıyısından İstanbul Biyografileri" adlı yayımlanmış
iki kitabı var. Köle’de anlatılanlar, TRT-2’de, "Arap Kızı Camdan Bakıyor"
adıyla belgesel olarak ekranlara gelecek. Tarihçi olmadığını ısrarla vurgulayan
Olpak, "Osmanlı’da köle ticareti ilk kez anlatılacak" dedi.
Kaynak
Hürriyetim, 17 Ekim 2006, Yeliz Öz
Anadolu'daki Afrikalının tarihi yazılıyor...
Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinde, korsanlar tarafından köle ticareti yoluyla
Anadolu'ya getirilen Afrika kökenli Tük vatandaşları, İzmir'de dernek kurarak
örgütlenirken Anadolu'daki 120 yıllık yaşantılarının tarihini de yazıyor.
Ataları Kenya'dan Anadolu'ya getirilen Mustafa Alpak, soydaşlarına önderlik
ederek Afrikalılar Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğini kurdu.
Afrika kökenlilerin yaklaşık 120 yıllık yaşantısını konu alan ''Kölelikten
Özgürlüğe Arap Kadın Kemale'' ve ''Kenya-Girit-İstanbul-Köle'' isimli iki kitap
yazan Alpak, Afrikalıların sözlü tarihini yazmak için harekete geçti. Batı
Anadolu illerine yayılan Afrikalıları bulmak için yoğun çaba sarf eden Alpak,
sosyolog ve toplum bilimcilerin görev alacağı araştırmalara kaynak sağlamak için
de UNESCO'dan destek istediklerini ve cevap beklediklerini söyledi.
Antalya'dan İstanbul'a kadar olan sahil kesiminde yaklaşık 2 milyon Afrikalı
Türk vatandaşı olduğunu savunan Alpak, bunlardan çok az kısmına ulaşabildiğini
ifade ederken, ulaştığı kişilerin ağırlıklı olarak İzmir, Aydın, Muğla ve
Balıkesir'de yaşadıklarını söyledi.
1800'lü yıllarda Hıdır Ali Paşa tarafından getirilen Sudanlıların Muğla'da,
Mısır ve Libya kökenlilerin İzmir ve yöresinde, Somali, Kenya ve Cezayirlilerin
ise Aydın Söke'de yaşadıklarını anlatan Alpak, Afrikalıların Osmanlı Devleti
topraklarına geliş hikayesini şöyle anlattı-
''1857'den sonra Osmanlı'nın köle ticaretini yasaklamasıyla zabitler limanlarda
yakaladığı siyahi vatandaşlara özgürlüğünü veriyor ve azat ediyor. Özellikle
korsanların, Afrikalıları kaçırıp köle olarak Osmanlı topraklarında satmaya
çalışmaları dikkat çekiyor o dönemde. İlk önce İzmir'de karantina altında
tutuluyorlar, daha sonra da sahil şeridinde yeniden yapılandırılan köylere
yerleştiriliyorlar, geri gönderilmiyorlar. Toplu olarak yaşamalarından dolayı
Türkiye'deki Afrika kökenliler kültürlerini koruyor, kaybetmiyor.'
Osmanlı Devleti zamanında ve sonraki Cumhuriyet devrinde Afrika'dan gelenlerin
çok iyi bir muamele gördüklerini, hiç bir zorlama olmadan kendi kültürlerini
devam ettirdiklerini belirten Mustafa Alpak, köle ticareti yoluyla İngiltere,
Fransa, Avustralya gibi ülkelere götürülen Afrikalıların kültürlerini
kaybettiklerini ve asimile olduklarını anlattı.
Afrika kökenli Türk vatandaşlarının, toplumun en yoksul kesimini oluşturduğunu
İleri Süren Alpak, şunları söyledi-
''Yıllarca birbirimizden habersiz yaşamışız. Bu insanların birlikte hareket
edebileceklerini göstermek istiyorum. 120 yıl sonra ilk defa dayanışma derneği
kurmamızın amacı da bu. Türkiye'nin birçok yerine yayılmış 2 milyonu geçkin
soydaşlarımı bulmak, bir araya getirmek istiyorum. Bir asrı geçen süredir
yaşadığımız Türk topraklarında hep iyilik, hep hoşgörü ve samimiyet gördük. Bu
nedenle Türkiye'den ayrılmayı hiç düşünmedik, düşünmüyoruz da... Bu topraklar
bizim vatanımızdır.''
ANADOLU'DAKİ AFRİKALILARIN BELGESELİ YAPILIYOR-
Alpak, ailesinin hikayesini anlatan ''Kölelikten Özgürlüğe Arap Kadını Kemale''
isimli kitabının, TRT İzmir Bölge Müdürlüğü tarafından, ''Arap Kızı Camdan
Bakıyor'' ismiyle belgesel olarak çekildiğini ifade etti. Çekimlerin Ayvalık,
İzmir ve Girit'te gerçekleştirildiğini kaydeden Alpak, Türkiye'de ilk defa
çekilen bu belgeselin TRT aracılığıyla yurt dışına da gönderileceğini,
Anadolu'da yaşayan Afrikalıların gördüğü güzel muamelenin tüm yabancı ülkelerin
televizyonlarında yayına verileceğini öğrendiğini söyledi.
Kaynak
ekspresgazete.com
27 01 2007
Osmanlı’nın son köleleri belgesel oluyor...
Balıkesir’in Ayvalık İlçesi’nde yaşayan mermer ustası Mustafa Olpak’ın, üç kuşak
önce Kenya’dan göç eden atalarının hayatını anlattığı, 2. kitabı
“Kenya-Girit-İstanbul Kıyısından İnsan Biyografileri / Köle” belgesel film
oluyor. TRT tarafından çekimlerine Ayvalık’ta başlanılan“Arap kızı camdan
bakıyor” adlı belgeselde “esmer Türklerin” Türkiye gelişlerinin, sosyal ve
kültürel yaşantılarının konu aldıklarını söyleyen Yapım yönetmeni Gül Büyükbeşe Muyan,
“Bize belgeseli çekme düşüncesini ve en büyük gücü Mustafa Olpak Bey’in cesareti
verdi. Kendisi gibi geçmişinden saklanmayan cesur insanlar çoğalırsa bu tür
belgeseller yaşanmış bir dönemin tarihine ışık tutacaktır. Biz, Mustafa Olpak’ın
kitaplaştırdığı yaşam öyküsünden yola çıkarak, 1880'lerde Kenya'da başlayan ve
Girit'ten Ayvalık'a uzanan bir dramı işliyoruz” dedi. Mustafa Opak’ın bir köle
torunu olduğunu söyleyen Muyan, belgesel’ in çok ilginç olacağını, Ayvalık’ta
tamamlana çekimlerin İzmir, Girit ve İstanbul’da süreceğini, belgeselin Ekim
ayında başlayacak yeni yeni program dönemine yetiştirileceğini kaydetti.
Belgeselin, Alex Haley’nin romanından sinemaya uyarlanan ve bir zamanlar TRT’de
yayımlanan “Kökler”i çağrıştırdığını belirten Mustafa Olpak, “Benim dedem ninem
köleydi. Benim çocukluğum birinci kuşak olan dedem ve ninem ile yaşayarak geçti.
İkinci kuşak olan annem ve teyzemleri kaybettikten on yıl sonra üçüncü kuşak
olan ben, anne tarafının birinci kuşak, ikinci kuşak ve üçüncü kuşak olan
bizlerin özgeçmişlerini yazmaya çalıştım. Osmanlı, köle ticareti toplumun
yabancı olduğu bir konu. Bence bunun bir nedeni de ülkemizdeki zenci nüfusun
kendi anlatımlarının olmaması. Ben kendi atalarımın, anne tarafının ırkımızı
zorla ana yurtlarından koparılıp, başka yurtlardaki zorlu yaşam mücadelelerini
yazmadım ile vefa borcumu bir şekilde ödemeye çalıştım. Bu belgeselin toplumun
geçmişi ile yüzleşmesinde ışık tutmasını dilerim” diye konuştu.
Belgeselin hazırlanmasında emek veren TRT Ekibinde şu isimler yer alıyor;
Danışman- Doç. Dr. Yusuf Hakan Erden(Sabancı Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim
Görevlisi) Yapım Yönetmeni- Gül Büyükbeşe Muyan, Yapım Yönetmeni Yardımcısı- Özlem Eralp,
Kameramanlar- Hayri Çölaşan, Cengiz Şenel, Kurgu- Nuri Leblebici, Özgün
Müzik- Murat Gedikli.
Kaynak
korfezinsesi.com
Yağmur yağıyor, seller akıyor Arap kızı camdan bakıyor...
Kölelik, antik çağdan beri birçok toplumda var olan bir kurum. Yaşandığı
yerlerde, insanların başka insanların mülkü olması, doğal bir olgu ve sosyal
dokunun bir parçası olarak kabul edilmiş hep. Bu, Osmanlı’nın hüküm sürdüğü
geniş topraklarda da böyleymiş. Osmanlı, geldiği yerde de, vardığı yerde de var
olan bu kurumu, sosyal bir norm olarak kabul edip kendi yaşam biçimine uygulamış
ve tüm tarihi boyunca, köle emeğini birçok değişik alanda; orduda, tarımda, ev
işlerinde ve toplumsal yaşamın harem gibi belirleyici unsurlarında kullanmış.
Yani kurulduğu 13. yüzyıldan yıkıldığı yıllara kadar kölelik, Osmanlı’da da
yasalmış. Uluslararası baskıların etkisiyle köle ticaretine kısıtlamalar ve
hatta yasaklamalar getirilen 19. yüzyıl da dahil olmak üzere, her yıl
köleleştirilmiş binlerce insan, imparatorluğun özellikle büyük kentlerine
taşınmış, satın alınmış, azat edilmiş ve özgür topluma karışmış. Osmanlı kölelik
sistemi, yapısı gereği, aynı çağlarda bütün sertliği ile yaşanan Batı kölelik
sistemlerinden epey farklı ve ötekilere göre “ehvenişer” olsa da, kölelerin var
olduğu tarihsel bir gerçek. Resmi tarihin genellikle görmezden geldiği
Osmanlı’da kölelik olgusu, Türk ve yabancı akademisyenlerin bir dizi çalışmasına
konu oldu. Bu konuda makaleler, kitaplar yazıldı, bilimsel toplantılar yapıldı.
Konu, dar bir çevrede olsa da tartışıldı. Ancak bizler, Türkiye Cumhuriyeti
yurttaşları, kabul etmek lazım ki bu konuya hep uzak kaldık. Köle kökenli
ailelerin bugün yaşayan çocukları da...
AFRİKA’DAN İZMİR’E
Ta ki, 52 yaşındaki Ayvalıklı mermer ustası Mustafa Olpak, ailesinin üç kuşaklık
öyküsünü kaleme alana kadar... Yapımını ve yönetimini Gül Büyükbeşe Muyan’ın üstlendiği
“Arap Kızı Camdan Bakıyor” adlı belgesel, Mustafa Olpak’ın Afrika’da başlayıp,
oradan Girit’e, İstanbul’a uzanan; İzmir’de son bulan üç kuşaklık aile öyküsü
üzerine kurulu. Belgesel, Olpak’ın dedesi Korsan Ahmet’in Afrika kıyılarından
kaçırılması ve Girit’te bir Osmanlı ailesine köle olarak satılmasıyla başlıyor,
Osmanlı kölelik sisteminin nasıl bir sistem olduğunu, yüzyıllar boyu nasıl
işlediğini, çağdaşlarından farkını kavramamızı sağlayacak akademisyen-uzman
anlatımlarıyla devam ediyor ve nihayet Olpak’ın ailesinin gerçek özgürlük
yıllarının geçtiği İzmir de sonlanıyor.
2006 yılı Mayıs ayında başlayan belgeselin çekimleri öncelikle Mustafa Olpak’ın
halen yaşamakta olduğu Ayvalık’ta, sonra hikayenin geçtiği Girit’te Resmo ve
Hanya’da, Marulas’ta, İzmir Halil Rıfat Paşa’da, İstanbul Büyükada’da ve İsrail
Tel Aviv’de yapıldı. Arap Kızı Camdan Bakıyor belgeseli içinde konuyla ilgili
görüş belirten isimler ise Dr. Yusuf Hakan Erdem, Prof. Ehud R. Toledano, Prof.
Dr. Ferhunde Özbay, Saha İlman ve Hüsnü Karaman. Bu ilginç belgesel bu gece saat
22.10’da TRT 2 ekranında olacak. İzleyenler, tarihin bu pek bilinmeyen bir
sayfası hakkında bilgi sahibi olma fırsatı bulacak.
Vatan
Memet Güler, 26.02.2007
Arap Kızı Camdan Bakıyor...
Yapımını ve yönetimini Gül Büyükbeşe Muyan'ın üstlendiği, Osmanlı'da köleliği anlatan
"Arap Kızı Camdan Bakıyor" adlı belgesel bu akşam ekranda. Belgesel, Ayvalık'lı
mermer ustası Mustafa Olpak'ın Afrika'da başlayıp, İzmir'de son bulan üç
kuşaklık aile öyküsü üzerine kurulu... Hikaye, Olpak'ın dedesi, Korsan Ahmet'in
Afrika kıyılarından kaçırılması ve Girit'te bir Osmanlı ailesine "köle" olarak
satılmasıyla başlıyor. TRT 2 22.10
Sabah
'Arap kızı'yla yüzleşme zamanı!
Mustafa Olpak 2002'de ailesinin Afrika kıyılarından başlayan kölelik öyküsünü
kitaplaştırdı. Geçen yıl, merkezi Ayvalık'ta olan Afrikalılar Dayanışma ve
Kültür Derneği'ni kurdu. Ege Bölgesi'nde yaşayan 2 bine yakın Afrika kökenliye
ulaşıp bir sözlü tarih çalışması başlattı.
Afrika kökenli bir kölenin torunu Mustafa Olpak. Mustafa'nın öyküsü, bu akşam
TRT 2'de 'Arap Kızı Camdan Bakıyor/ Osmanlı'da Kölelik' adlı belgeselde
anlatılacak. 'Osmanlı'da kölelik' olgusuyla 'yüzleşme' için bir adım daha
atılacak
Çok duymuşsunuzdur çocukluğunuzda; hatta söylemişsinizdir bile. "Yağmur yağıyor,
seller akıyor; Arap kızı camdan bakıyor." Peki, bu 'Arap kızı' kimdir? En
azından birini artık biliyoruz. 1880'li yıllarda Kenya'da başlıyor bu öykü.
Bilinen ilk kahramanı İbrahim.
Elbette o yıllarda Afrika'daki adı bu değildi ama biz onu 'İbrahim' diye
tanıyoruz. İkinci evliliğini 'Tete Nuriye' ile yapıyor Kenya'da. İbrahim'in ilk
evliliğinden olan bir oğlu da var- Ahmet.
'Tete Nuriye' kocasının evine gelirken kız kardeşleri Şadiye ve Şemdiye ile
erkek kardeşi Ali'yi de yanında getiriyor.
Korsanlar Kenya'nın 'Köle Kıyısı'nı basıp kim var kim yoksa dolduruyor gemilere.
Uzun ve çileli bir yolculuktan sonra varılan Girit'te İbrahim ile tüm ailesi
zengin bir Osmanlı'ya satılıyor. Burada İbrahim ile Nuriye'nin ilk çocukları
dünyaya geliyor- Elmas.
Ancak bir süre sonra ölüyor İbrahim. Sahipleri olan aile karar veriyor ve
İbrahim'in dul kalan eşi 'Tete Nuriye'yi üvey oğlu Ahmet'le evlendiriyorlar.
İstemeye istemeye evleniyor Ahmet üvey annesi Nuriye'yle. Ama efendilerin
kararına ne pahasına olursa olsun uymak zorunda köleler.
İlk kızları Zeynep 1912'de dünyaya gelir. Üç yıl sonra da ikinci çocukları olur.
Her nedense 'Tete' yeni Doğan kızına kendi adını verir- Nuriye.
1918'de, 'Tete Nuriye' 48 yaşındayken sahipleri onu satmaya karar verirler.
Ahmet eşsiz; Elmas, Zeynep ve Nuriye annesiz kalacaktır.
Feryatlar, figanlar, yalvarıp yakarmalar sonuç vermez. 'Tete Nuriye' İstanbul'da
sarayın içine kadar girebilmiş zengin bir aileye satılır. 'Tete' giderken yanına
bir tek büyük kızı Elmas'ı alabilir.
Babası İbrahim öldüğünde 'üvey annesi' Nuriye ile evlendirilen Ahmet'e sahipleri
yeni bir eş bulurlar- Şadiye. Yani 'Tete Nuriye'nin kız kardeşi. Ahmet "Annem"
dediği Nuriye ile evlendirildikten sonra ardından da "Baldızım" dediği Şadiye
ile evlendirilir. Ahmet'in 'Tete'den olan ikinci kızı Nuriye dokuz yaşındayken
sahipleri tarafından Girit'te yabancı uyruklu bir aileye satılır. Bir süre sonra
aile Girit'ten ayrılır ve yanlarında götürdükleri 'küçük Nuriye' ile İstanbul'a
yerleşir. Ailesi uzun süre Nuriye'den hiçbir haber alamaz.
Mübadelede azat edilir
Türkiye ile Yunanistan arasında Mübadele Anlaşması imzalanınca sahibi Ahmet'e
"Seni ve aileni azat ediyorum. İstediğin yere gitmekte özgürsün. Ama bana
sorarsan Ayvalık'a ya da İzmir civarına git. Buradan gidenlerin çoğu oralara
yerleştiriliyor. Yabancılık çekmezsin" der.
Yine uzun ve çileli bir deniz yolculuğuna çıkarlar. Ahmet ile Şadiye'nin
kucağında 40 günlük bir kız çocuğu vardır. Henüz adı bile konulmamıştır.
Ayvalık'a varınca Ahmet, Mustafa Kemal'e hayranlığından, bebeğinin adını
'Kemale' koyar.
İşte Ayvalık'ta kendisine 'Zenci' diyen komşularına sinirlense de sakinliğini
koruyarak üstüne basa basa "Biz zenci değil, Arap'ız. Ama biraz koyu Arap'ız"
diyen 'Arap Kadın Kemale', 'Köle/Kenya, Girit, İstanbul Kıyısından İnsan
Biyografileri' kitabının yazarı Mustafa Olpak'ın annesidir.
Mustafa bulabildiği herkese ulaşmış, konuşabildiği herkesle konuşmuş,
danışabileceklerine danışmış, erişebildiği tüm kaynakları araştırmış ve sonunda
ailesinin yaşadığı bu akıl almaz öyküyü bir kitaba dönüştürmüştü onu ilk
tanıdığımda.
Mustafa'nın ailesinin yaşadığı dram kölelikten azat edilip Ayvalık'a varınca da
bitmiyordu. Aile Ayvalık'ta büyük bir ekonomik sıkıntı yaşar. Sonunda Ahmet,
yani Mustafa'nın dedesi, büyük kızı Zeynep'i o yıllarda Ayvalık'ta yaşayan ama
işleri nedeniyle bir süre sonra İstanbul'a yerleşen bir ailenin yanına
'evlatlık' yani besleme olarak verir. Mustafa'nın 'Köle'sinden ailesinin izini
sürelim.
1940'lı yılların başı. Büyükada'da bir köşkün sahiplerine konuk gidiyor bir
aile. Giderken de yanlarında 'siyah' hizmetkârlarını götürüyorlar. Ev sahibi
ailenin de bir 'siyah' hizmetkârı var.
Kardeş çıkan iki hizmetkâr
İki 'siyah' saatlerce hizmet ediyorlar. Sahiplerinin dileklerini yerine getirmek
için durmadan çalışıyorlar saatlerce. Sonunda da bitkin düşüyorlar.
Dinlenebilecekleri tek yer mutfak. İki hizmetkâr başlıyor fısır fısır konuşmaya.
Kanları kaynıyor birbirlerine. Sonunda da olan oluyor. Çünkü konuşmalarından
ortaya çok çarpıcı bir gerçek çıkıyor; birbirlerinden çok küçük yaşta ayrılmış
iki kardeş olduklarını öğreniyorlar. Biri, Girit'te yabancı bir aileye satılan
Nuriye, diğeri de Ayvalık'ta 'evlatlık' verilen Zeynep'tir. İki kardeşin
'birbirlerini bulma çığlığı'na 'sahip'leri koşup mutfağa girince öğrenirler bu
dramatik öyküyü. İki kardeşi hemen oracıkta azat ederler.
İlk kararları bundan sonra birbirlerinden hiç ayrılmamak olur. İkinci kararları
da 'Tete Nuriye'yi yanlarına almaktır. Anneleri buluşma yerine ablaları Elmas'la
gelir. Artık bütün bir dünya onların olmuştur.
Ayvalık'ta mermercilik yapan, dedesi Ahmet'in, teyzelerinin, ninesinin
öykülerini dinleyen Mustafa Olpak Osmanlı'da köleliği anlatmaya birinci elden,
yani içinde yaşadığı ailesinden başlamaya karar vermişti.
Köleliği araştıran üçüncü kuşak
"Ailemin üçüncü kuşağıyım. Benim dedem, ninem bir köleydi. Teyzelerim de
hayatlarının önemlice bir bölümünü bir başka tür köle olarak geçirdiler. Yani
besleme olarak yaşadılar. Üçüncü kuşak olan bizler özgür bireyler olarak doğduk.
Birinci kuşak olayları yaşayan kuşaktır. İkinci kuşak ise bu olayları yadsıyan,
unutmak isteyen... Üçüncü kuşağın önemi işte burada çıkıyor ortaya. Çünkü üçüncü
kuşak olayları araştıran kuşaktır. Ünlü Amerikan dizisi 'Kökler'in senaryosunu
yazan da üçüncü kuşak bir zencidir."
İlk kitabı 'Arap Kızı Kemale'yi 2002'de, ikinci kitabı 'Köle/Kenya, Girit,
İstanbul Kıyısından İnsan Biyografileri'ni de 2003'te yazar Mustafa Olpak. Kitap
Fransızcaya çevrilir. Olpak'ın amacı, Türkiye genelinde 3 milyon olduğunu tahmin
ettiği Afrika kökenlileri bir araya getirmektir.
Afrikalılar Derneği
Bu düşü için yıllarca çalıştı Mustafa Olpak. Sonunda geçen yıl Ayvalık'ta
Afrikalılar Dayanışma ve Kültür Derneği'ni kurdu. "Bu, Cumhuriyet tarihinde bir
ilk" demişti Olpak derneği kurduğunda.
Büyük bölümü Ege Bölgesi'nde yaşayan yüzlerce Afrika kökenli katıldı derneğin
kuruluş toplantısına. Yakında Torbalı, Dalaman, Hasköy, İzmir gibi Afrika
kökenlilerin yaşadığı yerlerde şubeleri ve temsilcilikleri açılacak derneğin. Şu
anda yaklaşık 2 bin kişiyle ilişki içinde olduklarını anlatıyor Olpak. Şimdiden
sözlü tarih çalışmalarına başlamış bile dernek.
"Bölgede, özellikle yaşlılarla görüşmeleri öncelikle başlattık. Bu sözlü tarih
çalışmalarında çok ilginç şeylerle karşılaşıyoruz. Bunlar ne kitaplarda yazıyor,
ne de tarihçiler biliyor. Bu insanların Osmanlı'ya gelişi gibi, sosyal yaşamları
da bir sır olarak saklanmış. Anadolu halkının bilmediği birçok yön çıkıyor
ortaya."
Mustafa Olpak'ın başlattığı bu süreç şimdi de TRT tarafından belgesele
dönüştürüldü. 'Arap Kızı Camdan Bakıyor/Osmanlı'da Kölelik' belgeselinin
yapımcısı ve yönetmeni Gül Munyan, ekibiyle Ayvalık'ta, Girit'te, İzmir'de,
Büyükada'da ve İsrail'de gerçekleştirdi çekimleri. Olpak da belgeselde
'Anlatıcı' olarak görev üstlendi.
Bu gece 02.05'te TRT 2'de gösterilecek bu çalışma 'resmi tarih'in genellikle
görmezden geldiği Osmanlı'da kölelik sisteminin de ilk belgeseli olma özelliği
taşıyor.
Demek ki bu toprakların yakın tarihinde yüzleşilecek bir 'Arap kızı' da varmış!
Radikal
Celal BAŞLANGIÇ, 26/02/2007
Arap kızı camdan bakıyor
TRT’de yayınlanacak belgesel, Mustafa Olpak’ın anlatılarından Osmanlı’da kölelik
olgusunu ele alıyor.
TRT yapımı 50 dakikalık “Arap Kızı Camdan Bakıyor” adlı belgesel, Mustafa
Olpak’ın her iki kitabında anlattıklarından yola çıkarak, resmi tarihin
genellikle görmezden geldiği Osmanlı’da kölelik olgusunu ele alıyor…
Kölelik, antik dönemlerden beri birçok toplumda var olan bir kurum. Yaşandığı
yerlerde, insanların başka insanların mülkü olması doğal bir olgu ve sosyal
dokunun bir parçası olarak kabul edilmiş hep. Bu Osmanlı’nın hüküm sürdüğü geniş
topraklarda da böyle...
Osmanlı’nın Anadolu’ya ilk ayak bastığı çağlarda, bu bölgede de, kadınlar,
erkekler, gençler ve çocuklar kitleler halinde köleleştiriliyor, topraklarından
ve toplumlarından koparılıyor, bir ülkeden diğerine taşınıyor, satın alınıyor,
belirsiz bir süre için özgürlüklerinden oluyor ve bir başkasının mülküne
dönüşüyorlardı. Osmanlı, geldiği yerde de, vardığı yerde de var olan bu kurumu,
sosyal bir norm olarak kabul edip kendi yaşam biçimine uyguladı ve tüm tarihi
boyunca, köle emeğini birçok değişik alanda; orduda, tarımda, ev işlerinde ve
toplumsal yaşamın harem gibi belirleyici unsurlarında kullandı. Yani kurulduğu
13. yüzyılda, sınırlarının en geniş olduğu 15. ve 16 yüzyılda da, 17., 18. ve
19. yüzyıllarda da, kölelik Osmanlı İmparatorluğunda yasaldı ve köle ticareti
İmparatorluğun yıkılmasına dek sürdü.
Uluslararası baskıların etkisiyle köle ticaretine kısıtlamalar ve hatta
yasaklamalar getirilen 19. yüzyıl da dahil olmak üzere, her yıl köleleştirilmiş
binlerce insan imparatorluğun özellikle büyük kentlerine taşındı, satın alındı,
köle olarak çalıştırıldı, azat edildi ve özgür topluma karıştı. Osmanlı kölelik
sistemi, yapısı gereği, aynı çağlarda bütün sertliği ile yaşanan Batı kölelik
sistemlerinden epey farklı ve “ehvenişer” olsa da, Osmanlı’da kölelerin olduğu
da tarihsel bir gerçek...
Bugün yayınlanıyor
Bugün TRT-2’de yayınlanacak olan “Arap Kızı Camdan Bakıyor” belgeseli, Mustafa
Olpak’ın Afrika’da başlayıp, oradan Girit’e, İstanbul’a uzanan; İzmir’de son
bulan üç kuşaklık aile öyküsü üzerine kurulu…
Belgesel, Olpak’ın dedesi Korsan Ahmet’in Afrika kıyılarından kaçırılması ve
Girit’te bir Osmanlı ailesine “köle” olarak satılmasıyla başlıyor, Osmanlı
kölelik sisteminin nasıl bir sistem olduğunu, yüzyıllar boyu nasıl işlediğini,
boyutlarını, çağdaşlarından farkını kavramamızı sağlayacak akademisyen - uzman
anlatımlarıyla devam ediyor ve nihayet Olpak’ın ailesinin gerçek özgürlük
yıllarının geçtiği “İzmir” de sonlanıyor…
Günlük Evrensel Gazetesi
MEDYA SERVİSİ
26/02/2007
Afrikalılar Dayanışma Kültür ve Yardımlaşma Derneği'ne ilk sanat bağışı
Türkiye’deki siyahileri bir çatı altında toplamak amacı ile Büyükdedesi ve
ninesi köle tacirleri tarafından kaçırılıp Girit'te bir Osmanlı ailesine satılan
Mustafa Olpak (derneğin kurucu başkanı ve sözcüsü ) tarafından kurulan, merkezi
Ayvalık Cunda olan Afrikalılar Dayanışma Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nin 18
Kasım da yapılacak yerli ve yabancı medyanın davetli olduğu türkiye ve
yurtdışından UNESCO mensuplarının hazır bulunacağı açılış töreninde derneğe
bağış amacı ile sanatçı ressam Çiğdem Yorgancioğlu ‘nun (http://www.cigdemyorgancioglu.net)
Afrika kıtası icine yerleştirilmiş bir Giritli Eftalya .
“Arap kızı camdan Afrikaya bakıyor
Bu hikaye yüreğinizi ışıkla yakıyor
Yaş ve gönül Kemale erince
Özgürlük mürekkebe akıyor “
adlı tablousu açık arttırmaya çıkıyor . Sanatçı Yorgancıoğlu gelecekte de
derneğin çalışmalarına katkıda bulunmak için sanat projeleri ile destek verecek.
Tablonun ismi , toplumumuzun yakın tarihle yüzleşmesine ışık tutan Mustafa Olpak
‘ın "Arap Kadın Kemale" ve "Köle/Kenya-Girit-İstanbul Kıyısından İstanbul
Biyografileri" adlı yayımlanmış iki kitabına işaret ediyor.
* * *
Afrikalılar Derneği Nedir?
Atalarının Kenya’dan Türk topraklarına gelişini "Köle" adlı kitapta anlatan
mermer ustası Mustafa Olpak, Türkiye’deki siyahileri bir çatı altında toplamak
amacıyla "Afrikalılar Dayanışma Kültür ve Yardımlaşma Derneği"ni kurdu.
İLKOKUL mezunu Mustafa Olpak, Balıkesir Ayvalık’ta kurduğu Afrikalılar Dayanışma
Kültür ve Yardımlaşma Derneği’nin kuruluşu için 4 yıl uğraştığını belirtti. 55
yaşındaki Olpak’ın valiliğe yaptığı "Siyah Türkler", "Afrika Kökenliler",
"Afrikalı Türkler" ve "Anadolu Siyahileri" isimleri, "ayrımcılık" gerekçesiyle
kabul edilmedi. "Afrikalılar" başlığıyla kuruluşuna izin verilen derneğin
Cunda’daki merkezi, 18 Kasım’da açılacak. Yüzyıllardır Türk kültürünün bir
parçası olduklarını ve ayrımcı davranmadıklarını belirten Mustafa Olpak,
"Türkiye’de 3 milyona yakın siyahi Türk var. Bu dernekle, unutulduğu sanılan,
bilinmeyen, geçmiş yaşam öyküleri, gelenek ve göreneklerimiz ortaya çıkacak"
dedi.
Mustafa Olpak’ın annesini anlattığı "Arap Kadın Kemale" ve ailesini anlattığı
"Köle/Kenya-Girit-İstanbul Kıyısından İstanbul Biyografileri" adlı yayımlanmış
iki kitabı var. Köle’de anlatılanlar, TRT-2’de, "Arap Kızı Camdan Bakıyor"
adıyla belgesel olarak ekranlara gelecek. Tarihçi olmadığını ısrarla vurgulayan
Olpak, "Osmanlı’da köle ticareti ilk kez anlatılacak" dedi.
Hürriyet
Yeliz Öz / İSTANBUL
Köle
Kenya - Girit - İstanbul kıyısından insan biyografileri
Mustafa Olpak
Ozan Yayıncılık
Yayın Tarihi - Şubat 2005
183 Sayfa, 1. Baskı, 13,5 x 19,5
ISBN- 975789180-0
Tür- Biyografi / Tarih
Benim dedem ninem köleydi. İki teyzem ise uzun yıllar başka tür köleydi. Benim
çocukluğum birinci kuşak olan dedem ve ninem ile yaşayarak geçti. İkinci kuşak
olan annem ve teyzemleri kaybettikten on yıl sonra üçüncü kuşak olan ben, anne
tarafının birinci kuşak, ikinci kuşak ve üçüncü kuşak olan bizlerin
özgeçmişlerini yazmaya çalıştım.
Osmanlı köle ticareti toplumun yabancı olduğu bir konu. Bence bunun bir nedeni
de ülkemizdeki zenci nüfusun kendi anlatımlarının olmaması. Ben kendi atalarımın
(anne tarafı) ırkımızı zorla ana yurtlarından koparılıp, başka yurtlardaki zorlu
yaşam mücadelelerini yazmak ile vefa borcumu bir şekilde ödemeye çalışıyorum. Bu
çalışmalarım toplumun geçmişi ile yüzleşmesinde ışık tutmasını dilerim. (Mustafa
Olpak)
Bir zamanlar, Afrika kıyılarında yaşayan savunmasız yerliler, köle tacirleri
tarafından kaçırılıp, gemilerle uzun bir yolculuğun ardından, zengin beyazlara
hizmetçi-köle olarak satılırlardı. Bu kitaba konu olan öyküdeki aile de, 1800’lü
yılların ikinci yarısında, Kenya’dan, ‘Köle Kıyısı’ denilen bölgeye yakın, küçük
bir köyden kaçırılmış. Özgür Doğan bu insanlar artık birer köleydi. Tekrar özgür
kalmaları ise hiç kolay olmayacak, kölelikten özgürlüğe giden süreçte
yaşadıkları, tüm hayatlarını alt üst edecekti. Kitapta, Kenya’da başlayıp, Girit
ve İstanbul’da kuşaklar boyu Süren, maceralı ve dramatik bir öykü
bulacaksınız... (Arka Kapak)
‘Köle’, Fransızca’ya Çevriliyor...
Balıkesir’in Ayvalık İlçesi’nde yaşayan mermer ustası Mustafa Olpak’ın, üç kuşak
önce Kenya’dan göç eden atalarının hayatını anlattığı, 2. kitabı
‘Kenya-Girit-İstanbul Kıyısından İnsan Biyografileri / Köle’ Fransızca’ya
çevrilecek.
Kitabının Fransızca’ya çevrilmesi için Fransız yayımcı Françoise Rastoix ile
sözleşme imzalayan Olpak, kitabının yayımlanmasından 4 ay sonra Fransızca’ya
çevrilmesi için teklif aldığını söyledi.
Yayımcı Rastoix da, Mustafa Olpakın kendi ailesinin yaşadıklarından yola çıkarak
yazdığı kitabın müthiş bir yapıt olduğunu belirterek,Keşke ibret dolu hayat
hikayeleri, film hâline getirilebilse, keşke bu kitap film olsa...ifadesini
kullandı.
Françoise Rastoix, kitabın bin 500 adet basılacağını, fiyatının ise 15 Euro
olacağını söyledi. Kitabı, 1880 yılında Kenyada başlayan yaşantıları, Giritten
Ayvalıka uzanan 3 kuşak önceki ailesinin hayat hikayesinden esinlenerek, 2002
yılında yazmaya başladığını belirten Mustafa Olpak, dedesi ve ninesinin bir köle
olduğunu, teyzelerinin de hayatlarının önemli bir bölümünü besleme olarak
yaşadıklarını, kendisinin ise özgür birey olarak doğduğunu kaydetti.
3ÜNCÜ KİTAP TARİŞ DİRENİŞİ HAKKINDA
Olpak, kitabında, birinci kuşağın ve ikinci kuşağın yaşadığı olayları
anlattığını söyledi. İlk kitabı Arap Kadın Kemaleyi, 2 yıl önce, annesinin ve
teyzelerinin anlatımından yola çıkarak yazdığını kaydeden Olpak, 3. kitabının
hazırlıklarına başladığını, bu kitabında da kamuoyunda Tariş Olayları olarak
bilinen 1980 yılındaki Tariş direnişini yazacağını söyledi.
Tarişte işçi olarak çalışırken, olayların içinde yer aldığını kaydeden Mustafa
Olpak, kitabında direnişi, kendisinin ve çevresindekilerin yaşadıklarından, o
yıllarda yayımlanmış bildiri, dergi ve broşürlere yer vererek ve Tanık
anlatımlarından yola çıkarak kitaplaştıracağını belirtti.