Yapım Tarihi - 2008
Süre - 00:24:44
Format - Belgesel, Renkli, Türkçe
Yönetmen - İhsan Öztürk, Ersen Çıra
Senaryo - Ersen Çıra, ihsan Öztürk
Kurgu - Ersen Çıra, ihsan Öztürk
Müzik - Metin keman Kahraman
Görüntü Yönetmeni - Ersen Çıra, ihsan Öztürk
Belgesel halen 2500 civarında insanın göçe olarak yaşadığı Sarıkeçililer boyunda
bir ailenin günlük yaşamını ele alır. Bu günlük yaşam içersinde aile
bireylerinin görevleri sahip olunan Yörük kültürünün de yapısı içinde
şekillenerek aile içi bir uçurumu oluşturur. Bu uçurum Argudur.
ARGU
This Documentary film is about the daily life of a family, who belongs to a
nomadic clan of 2500 people, the Sarıkeçililer. The duties of the family members
are shaped by their culture, Which creates distance between the family members
and the way they relate. This relational gap is called Argu.
15. Altın Koza Film Festivali, Öğrenci Film Belgesel Kategorisi, En İyi Film
Ödülü. 2008
3. Sinepark Kısa Film Festivali, Çarpışan Aramalar, En İyi Film ödülü. 2009
20. Ankara Uluslararası Film Festivali, Amatör Belgesel Dalı, Finalist. 2009
Argu Filminin düşündürdükleri
Bugün Safiye'nin doğum günüydü ve davetli arkadaşlarıyla birlikte güzel bir
doğum günü partisi kutladık.Bu arada Safiye'nin erkek arkadaşı olan Ersen
Çıra'nın yönetmenliğini yaptığı "ARGU" adlı filmi de izledik.Hakikaten, ödüllü
bir filmi yönetmeninin yanında izlemekte ayrı bir deneyim oldu.
"Argu da nereden çıktı?", "O da ne demek?", "Ne ödülü?" diyenler olabilir. Argu
kelime anlamı itibari ile İki dağ arasındaki uçurum anlamına geliyormuş.
"15. Altın Koza Film Festivali'nde yapılan ve üniversitelerin iletişim ve güzel
sanatlar akademilerine devam eden öğrencilerin ürettiği filmlerin yarıştığı
Ulusal Öğrenci Film Yarışması’nda ise Belgesel Kategorisi’nde En İyi Film
Ödülünü Mimar Sinan Üniversitesi’nden Emine Emel Balcı’nın yönettiği ‘Gölün
Kadınları’ ve Anadolu Üniversitesi’nden Ersen Çıra ve İhsan Öztürk’ün yönettiği
‘Argu’ adlı filmler paylaştı." haberi ise, bilmem sorularınıza yanıt olabildi
mi?
Argu filmi bizzat Konya'da yaşayan Sarıkeçilili bir ailenin, günlük yaşamından
kesitleri sahneliyor.
Film, teknolojik tüm konfordan uzak dağda, kıl çadırda yaşayan bir aileyi ele
almakta. Giyim kuşam, konuşma şekilleri, yaşam tarzları, bizden çok farklı bir
yaşam.
Filmde, küresel ısınmaya özellikle vurgu yapılmış.Toprağın çatlak görünümüne
zoom yapılması,ailenin genç kızının su getirmek için hayvanlarla gittiği
çeşmeden akan suyun, sicim gibi akışı, bu duruma şahit olan kızın üzgün yüz
ifadesi, küresel ısınmanın hayatı ve tabiatı her yönüyle etkilediğini
gösteriyor.
Genç kızın ve kadının ayaklarındaki lastik ayakkabılara, yaşanılan doğa
şartlarının insanların yüzlerinde nasıl sert bir ifade kazıdığına da dikkat
çekilmiş.
Ailede görev dağılımı incelendiğinde genellikle günlük işleri kadınların
yaptığı, erkeğin ise kadınların yapamayacağı, güç gerektiren işlerin üstesinden
geldiği; aile için bir emniyet ve güç unsuru olduğu anlaşılıyor.
Günlük faliyetler olan keçilerin sağılması, çeşmeden su getirilmesi, yemek
yapılması gibi işler, kadınlara bırakılmış.Bu açıdan bakıldığında ise ailenin
erkeği, bazı feministleri hakikaten kızdıracak derecede rahatına düşkün bir
görünüm sergilemekte.O kaymak nasıl yeniri eşine gösterir, çekirdek çitler, traş
olur, çocuklarla oyalanırken, eşi ve kızı keçilere çobanlık yapmakta, sütlerini
sağmaktalar.Ama "yiğidi öldür, hakkını ver" demişler, erkek sütü yağından ayıran
makinayı, temizleyip kurdu. O kadar da değil yani... Sonra eşi sütten yağ
çıkarma işi gibi geri kalan işleri tamamladı.
Geceleri elektriksiz bir ortamda, piknik tüpünün alevinden yararlanarak
aydınlanan ailenin tek eğlence kaynağı ise küçük pilli bir radyo.Belgesel film
boyunca babanın çocukları (o da ufak olanlar) dışında, nadir muhabbet ettiği
görülüyor.Bunun gerekçesi, ailede erkek otoritesinin varlığı ve aile içi
ilişkilerde belli bir sınırın olması gerektiğinin mesajının verilmesi miydi
bilemem ama eş ve çocukların babaya saygıda kusur etmemeleri dikkat çekiyordu.
Bir ara çadırın tepesinde ve onun tüm yükünü çeken bir tahta parçasına zum
yapıldı. İki yanından inen iplerin kıl çadırı tuttuğu düzenek, karı ve koca
işbirliğini, birlikte ailenin direğini temsil ettiklerini ifade eder gibiydi.
Çobanlık yapan genç kızın ise elinde kalem oluşu ve bir şeyler yazması, Okur
yazar olduğunu, fırsat ve imkanı olsa okuyabileceğini, daha iyi yerlere
gelebileceğini ya da okuma isteğini ifade ediyordu.
Erken yatıp erken kalkan ailenin hayatlarının merkezini yetiştirdikleri keçiler
ve develer teşkil ediyor.Zaten filmin sonuna doğru, kıl çadırlarını düren aile,
babanın gücü, eş ve çocukların yardımıyla yerleşkelerini başka bir yere taşımak
üzere harekete geçiyorlar ve film orada bitiyor.
Anlayacağınız Yörüklerin farklı yaşam tarzını sergileyen film emeğiyle, verdiği
mesajlarıyla ödülü hak eden bir çalışma olmuş.
Tebrikler Ersen Çıra ve İhsan Öztürk veee tekrar nice yıllara Safiye.