Her şeyin başlangıç noktası aslında bu dar, buram buram tarih kokan sokak. “Yeşilçam
sinema” olgusunun,gerçek anlamda 30 yılı kapsayan bir dönemin filizlenmeye başladığı bir
sokak Yeşilçam sokağı...
Bugün bile hala Türk sineması dendiğinde Yeşilçam gelir akla. Oysa ki gerçek Yeşilçam
kokularının geldiği mutfak, önemli geçiş dönemlerine bölünmüş,koca Türk sinemasının sadece
bir bölümü...
1949 yılı Türk sineması adına önemli bir dönüm noktasıydı. Önceki yıllarda izleyicilerin
karşısında, içine tiyatro bulaşmış bir Türk sineması vardı. Muhsin Ertuğrul’un
önderliğinde bir dönemdi tiyatrocular dönemi. Tiyatro sinema değildi. Ama içinde güzel
konuşmayı, düzgün Türkçe'yi barındırmalıydı Türk sineması. Kaldı ki o dönem filmleri
köylere, kasabalara kadar ulaştı. Medeniyetin hiç girmediği yerlere girdi Türkçe'miz.
Oyunculuk açısından bakıldığında önemli bir terbiyeydi tiyatro sinema için. Ama gerçek bir
sinema olgusu oluşmalıydı Türkiye’de.
1949 yılında, Lütfü Akad’ın Türk sinemasına ayak basmasıyla yeni bir boyuta girildi. Artık
sinemada tiyatro anlayışına yer verilmeyecekti.
İşte Bizim Sinemamızdı Yeşilçam belgeseli, 1949 yılından günümüze Türk sinemasını, o
dönemlerin sosyolojik yapısını ve bu yapının filmlere ne şekilde yansıdığını anlatan 3
bölümden oluşan bir yapıt.