Yapım Tarihi - 2005
Süre - 00:00:00
Bölüm Sayısı - 3
Format - Belgesel, Renkli, Türkçe
Yönetmen - Can Dündar
Yapımcı - Kültür ve Turizm Bakanlığı
1. Bölüm - Bir Ayrılık
2. Bölüm - Bir Yoksuzluk
3. Bölüm - Bir Ölüm
Neşet Ertaş Belgeseli
İlk bölümü geçen hafta yayınlanan ve izleyicilerden büyük ilgi gören Can Dündar’ın hazırladığı
“GARİP” Neşet Ertaş Belgeseli, bu akşam da “Bir Yoksuzluk” adını taşıyan 2.bölümüyle geliyor
ekranlara.
Neşet Ertaş’ın 1950 ortalarında, elinde sazı, aklında aşkı, cebinde 2,5 lirasıyla bozkırdan çıkıp
“Garipler” diyarı İstanbul yoluna düşmesiyle başlıyor bu bölüm.
Taşı toprağı altın şehirde “karın tokluğuna” iş ararken Şençalar Plak’ın sahibi tarafından
keşfedilip ilk plağı “Neden Garip Garip Ötersin Bülbül”ü nasıl doldurduğunu ve bir konsere giderken
bindiği Yalova vapurunda kendini yapayalnız hissedip nasıl ağladığını yıllar sonra aynı mekanlarda
yapılan çekimlerde anlattı Neşet Usta. Ertaş; Can Dündar’la birlikte gittiği Hacı Hüsrev
mahallesinde kaldığı evini görüp, düşüp sazını kırdığı yokuşa hüzünle baktı.
Neşet Ertaş, türkülerinin Leyla’sına 1960’larda vuruldu, 70’ler de ise Türkiye’nin aranan bir
sanatçısı olmuştu...
1980’lerde, şöhretinin zirvesindeyken parmaklarına inen felçle yıllar yılı geçimini sağlayan emektar
bağlamasıyla yollarını ayırdı. Eşine, işine ve ülkesine veda etmek zorunda kaldı.
Can Dündar’ın hazırladığı “Garip”de; bugüne kadar hiçbir yerde yayınlanmamış ses bantları ve
fotoğraflarla 2 Ekim Pazar akşamı STAR ekranlarında...
Kaynak - Star Televizyonu Web Sitesi
Neşet Ertaş ve ‘Abdallar’ın öyküsü ‘Garip’ belgeselinde...
Bu akşam Star TV’de, Can Dündar ve ekibinin hazırladığı yepyeni bir belgesel ekrana geliyor.
Anadolu’nun yaşayan en büyük saz ve söz ustası Neşet Ertaş’ın hayatı “Garip” belgeseliyle 3 bölüm
halinde gelecek ekrana. Bugün başlayıp 3 hafta pazar geceleri yayınlanacak belgesel ‘Bir Ayrılık’,
‘Bir Yoksuzluk’, ‘Bir Ölüm’ isimleriyle ekrana gelecek.
Can Dündar’ın yönetmenliğini üstlendiği belgesel, Neşet Ertaş’ın hayat öyküsünün yanı sıra
Horasan’dan Anadolu’ya göçen ‘Abdallar’ın yok olmaya yüz tutan kültürünü de belgeliyor. Belgesel
ekibi, “Garip” için Neşet Ertaş’ın çocukluk ve gençlik yıllarının geçtiği İbikli, Teflek, Kırıksoku,
Yerköy, Kırıkkale ve Kırşehir’in Bağbaşı mahallelerinde çekimler yaptı. Ayrıca Ertaş’ın İstanbul’da
iş aradığı Beyoğlu sokaklarından Hacı Hüsrev Mahallesi’ndeki evine, Unkapanı Plakçılar Çarşısı’ndan,
ilk plağını okuduğu stüdyoya, ilk programını yaptığı Ankara Radyosu’ndaki stüdyodan felç olup sazını
bırakmak zorunda kaldığı pavyona ve “Garip”in yıllar sonra Almanya’dan memlekete dönüşünde
yerleştiği İzmir’deki “gecekondu”Suna kadar birçok mekanda çekimler gerçekleştirildi.
Neşet Ertaş’ın çocukluk ve gençlik yıllarına tanıklık etmiş arkadaşları, abdal geleneğini sürdüren
ustalar ve uzmanlarla belgesel için röportajlar yapıldı. Belgeselde Neşet Ertaş ve babası Muharrem
Ertaş’ın sevilen, bilinen türkülerinin yanı sıra yayınlanmamış plaklarına, ses bantlarına,
fotoğraflarına da yer verildi. ‘Garip’, Kültür Bakanlığı’nın sponsorluğunda, Bayram Bilge Tokel’in
danışmanlığında, Hacı Mehmet Duranoğlu tarafından Candan Murat Özcan’ın görüntüleriyle hazırlandı.
Star / 23.10
Kaynak - Zaman,
25.09.2005
Garipler Diyarında Bir Ozan...
Can Dündar'ın hazırladığı "Garip" Neşet Ertaş Belgeseli, bu akşam "Bir Yoksuzluk" adını taşıyan
2.bölümüyle geliyor ekrana. Neşet Ertaş'ın 1950 ortalarında, elinde sazı, aklında aşkı, cebinde 2,5
lirasıyla bozkırdan çıkıp "garipler" diyarı İstanbul yoluna düşmesiyle başlıyor bu bölüm. Taşı
toprağı altın şehirde karın tokluğuna iş ararken Şençalar Plak'ın sahibi tarafından keşfedilip ilk
plağı "Neden Garip Garip Ötersin Bülbül"ü nasıl doldurduğunu anlatıyor Neşet Ertaş.
Kaynak - Yeni Şafak
'GARİP' Bir Belgesel...
Pazar akşamı Can Dündar, ‘Garip’ adlı
Neşet Ertaş belgeseli ile izleyenleri, Orta
Anadolu topraklarına savurup bozkırın yanık
sesiyle buluşturdu. Benim, oğlum Fırat’a
tanıtamadığım Yılmaz Güney’i, o, ‘Aynalar’
belgeseli ile tanıttı. Genç kuşaklar, Can
Dündar’ın belgesellerinde birçok değerimizle
buluştu.
Onun güçlü kalemi ile yazdığı metinlerden
buğulu sesiyle sunduğu programlardan ayrılmak
mümkün mü? Televizyon izleyicisine belgeselleri
sevdiren Can Dündar’ın hangi belgeseli
belleklerden silinir ki... Üniversiteler en iyi
belgesel programcısı ödülünü Can Dündar’a
vererek bu ustalığı kutlamadı mı ? ‘Garip’
belgeseli ile bir Ankara akşamında, dostlar
sofrasında Neşet Ertaş ile buluşmamızı
anımsadım...
‘Bozkırın Tezenesi’ne merhaba dedim.
TRT’deki belgeselin adıyla kendisine seslenmeme
Sevindi. Kısa bir söyleşi sonrası elinde sazı,
çalıp söylemeden "Hepinizin isteklerini tek tek
söylemek isterim" dedi. Masanın sağından
başlayarak istekleri sordu. İkinci
sıradaydım. "Gönül Dağı" türküsünü istedim. "Bu
çok eski bir türküm" dedi. Elinde Kara sazı
türkülerini söylemeye başladı.
Bir soluklanma anında Yavuz Donat, "Niye
sazın Kara?" diye sordu. Anlattı... “O zamanlar
gençtim. Pavyonda çalıp söylüyordum. Gömleğimi
yıkayacak önüme bir tas çorba koyacak bir yarim
olsa dedim. Uzaktan uzaktan bakıştığımız bir kız
vardı. Gittim, istedim. Vermediler. Olmadı,
kısmet değilmiş, yarım kaldı. Çok efkârlandım.
Pavyondan ayrıldım, şehri terk ettim, sazımı
siyaha boyadım ve başladım çığırmaya... ‘Karadır
bu bahtım Kara / Sözüm kâr etmiyor yare / Yaktın
yüreğimi nare (Eyvah ey…) / Gül gibi sararıp
soldum (Eyvah ey… )’”
Ankara’ya bir dinleti için gelmişti. Bu
tür çağrılara bakışını bizlerle paylaştı- “Ben
sanatçıyım, çağrı aldığım her yere giderim. Kim
çağırdı diye bakmam, bakamam. Ben türkülerimi
söylerim. Beni kitlelerle buluşturacak her yerde
olurum. Kimselerin siyasi görüşlerini sormam,
doğru da bulmam."
Kırşehir’in Çiçekdağı İlçesi’nin
Kırtıllar Köyü’nde Doğmuş. Bütün köy
çalgıcıymış. "Fakirliğin, yokluğun acılarıyla
büyüdük. Eskiden benden ev kirası, elbise parası
istiyorlardı. Şimdi sigara ve yemek parası
istiyorlar. Çevremiz perişan, o nedenle çalıp
söylemek, koşmak zorundayım."
O akşam tüm dostların isteklerini
söyledi. Sıra gençlere geldiğinde, "Benim
türkülerimden başka türküler de
isteyebilirsiniz. Biliyorsam severek söylerim"
dedi ve bir anısını anlattı- "Sanırım Ankara’nın
Bala İlçesi’nin bir köyüne düğüne çağrılmıştık.
O günlerde Ali İzzet’in ‘Mühür Gözlüm’ adlı
şiirini yeni bestelemiştim. Onu söylemeye
başladım. O gece para veren herkes Mühür
Gözlüm’ü istedi. Defalarca aynı türküyü çalıp
söyledim."
Hiç okula gitmemiş. Küçük yaşta babasının
peşine düşüp saz çalmayı, türkü çığırmayı
öğrenmiş. 68 yaşında hâlâ türkü çığırıyor. Ünü
sınırları aşmış. İnanılmaz mütevazı. Kendisine
usta denince, "Estağfurullah efendim"
diyor. "Ben gönlünüzün hizmetçisiyim efendim."
"Türkülerimi yazar, besteler, kasede
okurum. Kaset çıkar, sonra konserlere gitmeye
başlarım. Yeni kasetten hangi parçalar istenirse
onu okurum. İstenmeyen kasette olsa da unuturum.
Dinleyicilerin sevdiği, sahiplendiği kalır"
diyordu.
O akşam saatler nasıl tükendi anlamadım.
Yaşına karşın inanılmaz bir bellek, mütevazılık
ve işini büyük bir aşkla yapan Neşet Ertaş’ı n
öğrettikleri ile onu tanımanın mutluluğunu
yaşadım.
Türkiye gibi bir ülkede belgesel gibi
sıkıcı program türünü izlenebilir ve
beklenebilir kılan Can Dündar, sıradışı ‘Garip’
belgeselinde Neşet Ertaş gibi büyük bir kitlenin
sesiyle, ‘öteki’lerin sesi oldu…