Yapım Tarihi - 2016
Süre - 00:29:00
Format - Belgesel, Renkli, Türkçe
Yönetmen - Kaan Müjdeci
'Sivas' filminin yönetmeni: Mars Grup'a "Ne halt yediğinizi biliyoruz, yapmayın
böyle" demek için belgesel çektik.
"Sinemada 35 dakika reklam izledim, sonra yangın alarmına bastım ama
çalışmıyormuş"
İlk filmi “Sivas” ile Venedik Film Festivali’nde ödül kazanan yönetmen Kaan
Müjdeci, dağıtım sırasında yaşadığı sinema salonu sorunlarına ilişkin 3 sinema
yazarıyla birlikte “Kapalı Gişe - Türkiye Sinemasında Dağıtım Krizi” adlı bir
belgesel çekti.
'Sivas' filminin yönetmeni: Mars Grup'a "Ne halt yediğinizi biliyoruz, yapmayın
böyle" demek için belgesel çektik.
"Sinemada 35 dakika reklam izledim, sonra yangın alarmına bastım ama
çalışmıyormuş"
İlk filmi “Sivas” ile Venedik Film Festivali’nde ödül kazanan yönetmen Kaan
Müjdeci, dağıtım sırasında yaşadığı sinema salonu sorunlarına ilişkin 3 sinema
yazarıyla birlikte “Kapalı Gişe - Türkiye Sinemasında Dağıtım Krizi” adlı bir
belgesel çekti. "Sivas'ın Venedik’te yarışmaya kabulünden sonra Mars Grup’la
görüştüm. O sırada Cem Yılmaz’ın filmi vizyona girecekti. Acaba Sivas’ın
fragmanını Cem Yılmaz’ın filminin önüne koysak bir etkisi olur mu filan diye
fikir yürütüyorum. Adamsa gayet kendinden emin bir şekilde ve aşağılayarak
eliyle “Sivas”ın afişini işaret etti, “Bunu mu koyacağım?” dedi bana. Bu, bana
sektörün en önemli kurumlarından birinin nasıl bir ciddiyetsizlikle
yönetildiğini gösterdi" ifadelerini kullanan Müjdeci, "Geçenlerde Mars Grup’un
bir sinemasına gittim ve 35 dakika reklam izledim. Sonra yangın alarmına bastım.
Bu bir protesto şekliydi. Alarm çalışmıyormuş ama. Bir şekilde baskı kurmak için
kendi yöntemlerimizi bulmak lazım. Böyle protestolarla ya da bizimki gibi
belgesel yaparak." diye konuştu.
Habertürk'ten Mehmet Açar'a konuşan Kaan Müjdeci'nin açıklamaları şöyle:
-Basın gösteriminde duygusal nedenlerden ötürü bu filmi çekmeye karar verdiğini
söyledin. Bu nedenleri bizimle de paylaşabilir misin?
'Sivas'ın Venedik’te yarışmaya kabulünden sonra Mars Grup’la görüştüm. İlk başta
şirket filmle gayet ilgiliydi. Mars’ın kopya sayısına karar veren
yöneticileriyle birlikte filmi izledik ama ikisi de sağ olsunlar,
telefonlarından başlarını kaldırıp da filmimi izlemeye pek tenezzül etmedi
aslında... Bu herhalde hep böyle oluyor. “Bir filmde ne olabilir ki?” diye
düşünmeye alışmışlar. Biri filmin bitimine 10 dakika kala çıktı salondan, sonuna
kadar izlemedi. Film bittiğinde kapının önünde diğer yöneticiyle kısa bir
konuşma yaptık. Filmi nasıl bulduğunu, kaç kopya girebileceğini sordum ona “İş
yapmaz” dedi hemen. Ben tabii daha yeniyim, diyemiyorum ki “Yahu izlemedin
filmi, iş yapmayacağını nasıl biliyorsun?” Aklımdan geçenleri söyleyemedim. O
sırada Cem Yılmaz’ın filmi vizyona girecekti. Acaba Sivas’ın fragmanını Cem
Yılmaz’ın filminin önüne koysak bir etkisi olur mu filan diye fikir
yürütüyorum... Adamsa gayet kendinden emin bir şekilde ve aşağılayarak eliyle
“Sivas”ın afişini işaret etti, “Bunu mu koyacağım?” dedi bana. Bu, bana sektörün
en önemli kurumlarından birinin nasıl bir ciddiyetsizlikle yönetildiğini
gösterdi. Açıkçası dehşete düştüm.
- Filmde “Star Wars”un ABD’deki tüm sinema salonlarının sadece yüzde 10’unda,
“Düğün Dernek 2”nin ise Türkiye’deki salonların yüzde 60’ında gösterime girdiği
söyleniyor. Böyle bir sinema ortamı ne gibi sonuçlar doğurur?
Bu durum çöküşün habercisidir... Furya sineması yapılıyor. 70’lerde nasıl furya
sineması yapılıp aileler sinemadan uzaklaştırıldı ve olay pornoya
dönüştürüldüyse, şimdiki durum da buna benziyor. O zamanki film isimleriyle
bugünkü film isimleri bile benziyor, karşılaştırsanız hayrete düşersiniz. Kaba
komedi yapılıyor. Olabilir, bunun yapılmasıyla da bir sorunum yok ama pazarlama
şeklini etik bulmuyorum. Sinema bir kültür politikası meselesidir ve bu politika
birkaç tüccarın eline bırakılamaz.
-Filmin son bölümü çözüm arayışına odaklanıyor. Sözgelimi İrfan Demirkol,
sinemacıların Ankara’ya yürümesini öneriyor. Sen neler öneriyorsun?
Ben geçenlerde Mars Grup’un bir sinemasına gittim ve 35 dakika reklam izledim...
Sonra yangın alarmına bastım. Bu bir protesto şekliydi. Alarm çalışmıyormuş ama.
Bir şekilde baskı kurmak için kendi yöntemlerimizi bulmak lazım. Böyle
protestolarla ya da bizimki gibi belgesel yaparak. Bence her alanda onları
rahatsız etmeliyiz ve sorunu görünür kılmalıyız. “Ne halt yediğinizi biliyoruz,
yapmayın böyle’ demeliyiz yani.
-Mars Entertainment Grubu’nun Güney Koreli bir şirket tarafından satın alındığı
konuşuluyor. Yabancı bir şirketin Türkiye’de film dağıtımının büyük bölümüne
hâkim olması ne gibi sonuçlar doğurur? Bu, olumlu anlamda yeni bir başlangıç
olabilir mi?
Kartelden, tekelleşmeden hiçbir şekilde olumlu bir sonuç gelemez. Böyle
şirketlerin sahibinin kim olduğunun açıkçası hiçbir önemi yoktur. Ben muhatabın
kim olduğuyla ilgilenmiyorum, önemli olan yapılacak düzenlemeler. Öyle ya da
böyle masaya oturacaklar, ama önce karar vermeleri gerekir ne yapmak
istiyorlar?.. Kimse bir ülkenin sinemasına sahip olamaz. Ona hükmedemez ve onun
ayarlarıyla oynayamaz.
"Yorum yapmayacağız"
Kaan Müjdeci’nin değerlendirmeleriyle ilgili Habertürk, bir Mars Grup
yönetcisine de ulaştı. Ancak yönetici yorum yapmak istemedi.