Yapım Tarihi - 1983
Süre - 00:00:00
Formatı - 35mm, Film
Yönetmen - Suha Arın
Yapım - Ankara Üniversitesi, Basın Yayın Yüksek Okulu, Kültür Bakanlığı
Senaryo - Sevinç Çor Baloğlu, Ziya Kerim Altınışık, Zafer Kiraz
Yönetmen Yardımcısı - Hakan Aytekin
Yapım Yönetmeni - Enis Rıza Sakızlı
Yapım Yardımcısı - Hakan Aytekin
Kurgu Asistanı - Zeynep Tor
Ege bölgesinde yer alan Kula’yı mimari, kültürel ve sosyal yönleriyle tanıtmayı amaçlayan belgesel film.
Belgeselin telif hakları Kültür Bakanlığındadır.
Kültür Bakanlığı Senaryo Yarışması, Ödül Tutarı - 50.000 TL. 1982
Antalya Film Festivali, Altın Portakal En İyi Belgesel Birincilik Ödülü. 1983
Eylül 1995 - Mayıs 1996 tarihleri arasında tüm dünyada kutlanacak olan sinemanın
100. doğum yıldönümü kutlamaları çerçevesinde. Avrupa Konseyi Projeleri'ne
Türkiye'den belgesel film dalında Suha Arın'in "Kulada Üç Gün" adlı filminin
katılmasına karar verildi. 1995
Kaynak
VTR Web Sitesi
Reha Arın
Hakan Aytekin
Turhan Yavuz Web Sitesi
Fotograflar - Kulu Belediyesi Web Sitesi
Kültür Bakanlığı Web Sitesi
Senaryosunu, BYYO’da (Şimdiki İLEF) öğrenciyken (1982), rahmetli hocamız Suha
Arın yüreklendirince, Ziya Kerim Altınışık ve Zafer Kiraz ile birlikte
yazdığımız, sonra da okuldan 40 öğrenci ile Kula’nın belgeselle fethine
çıktığımız; can arkadaşlarımla nice anılarımızı saklayan Kula’da Üç Gün sevgili
Evren’in değerli çabaları ile ışığa yeniden kavuştu. İzlemek, anılara kulak
vermek isteyenler için bu akşam Suha hocamın belgeselleri youtube kanalında.
https://youtu.be/RFeN4ILYekQ
Sevinç Çor Baloğlu
Sabri Canbeyli... O, soyadındaki gibi candan bir ‘dost’ ve kolalı gömleksiz,
kravatsız bir beyefendiydi... Yaşıtlarının bile ağabeyiydi sanki. Sanki hiç
çocuk ve genç olmamıştı. Ama o bence hiç yaşlı da olmadı. Zamansız bir ağabeydi
ve zamansız veda etti.
Eskilerin dediği gibi mangal yüreği ile hatırlayacağım onu, her zafer
bayramında...
1982 güz dönemiydi galiba... Suha (Arın) hocanın yüreklendirmesiyle okuldan üç
ekip, Bakanlığın açtığı senaryo yarışmasına hazırlanıyoruz. ‘Noel Baba’nın
Çocukları’ ile Hakan (Aytekin)’la bir arkadaşı, ‘Bozkırda Yontulmuş Bir Taş,
Hacıbektaş’ ile İlhami Algör, ‘Kula’da Üç Gün’ ile ben, Ziya Altınışık ve Zafer
Kiraz.
Kula’ya gidip araştırmalarımızı yapmışız - Kula kısmı ayrı tefrika olur - iş
senaryoya kalmış ama teslim tarihine bi şey kalmamış. Okula, derse değil,
senaryoyu bitirmeye geliyoruz. Sabah erkenden, Melahat hocanın açtırdığı daktilo
odasındaki olivetti marka daktilolarda ha babam yazıyoruz lakin yetişecek gibi
görünmüyor. Bir iki gece okulda sabahlayalım istiyoruz ama, Ünsal (Oskay) Hoca
da Suha hoca da yönetimi ikna edemiyor, izin yok. (Hatta bi gece izinsiz
kaldığımız için, hakkımızda soruşturma bile açılmıştı ama senaryomuz, yarışmada
birinci seçilince affetmişlerdi.)
Senaryoların teslimi için son 48 saate girince, gecelemek farz oldu. Kula’da 3
Gün” ekibi olarak canhıraş yer arıyoruz çalışacak. Ve de daktilo. Aslında sonuna
gelmişiz, bir gece sabahlasak bitireceğiz ama iki erkek bir kız oluşumuz sabaha
kadar çalışacak yer bulmamızı zorlaştırıyor.
Hiç birimizin evi bu kombinasyon için uygun değil
BYYO kantininde Sabri’nin ısmarladığı çayları içerken dertlenince, cebinden
anahtarını çıkarıp masaya koydu. ‘Benim eve gidin, daktilo da var, ben gececiyim
gelmeyeceğim’ dedi. Ardından da ekledi; ‘yalnız tutucu bir mahalle bizimkisi,
iki erkek bir kızsınız diye iyi gözle bakmazlar. Hava kararınca girin ve
apartmana girerken de sessiz olun'...
Sevincimizi anlatamam. Tamam deyip adresi yazıp, anahtarı kaptık.
... O gün akşama kadar okulda çalışıp, akşam Sabri’nin evinin yolunu tuttuk.
Hava kararınca sokağa girdik. Ve şöyle anlaştık, önce Zafer girecek apartmana
sonra da Ziya ve ben . Ve de otomata basmadan, sessizce karanlıkta çıkacağız
merdivenleri... Neyse Zafer girdi. Nasıl bir korkuysa, nefesimi bile tuttuğumu
hatırlıyorum Ziya ile apartmanın dış kapısını açarken.
Karanlık sahanlığa girmiştik ki neye uğradığımızı şaşırdık. İlk dairenin kapısı
açıldı ve zılgıt eşliğinde bir davul zurna karşıladı bizi. O karanlık sesiz
apartmanın -apartmana hayli fazla gelen- sakinleri tarafından etrafımız bir anda
sarıldı. Ziya ile şaşkın, alkış tutan kalabalığın ortasında olanı biteni
anlamaya çalışıyorduk ki, yaşlı bir teyze omzumdan çevirip- oğlan tarafından
değil misiniz? diye bağırdı.
Meğer o gün gelin alma varmış apartmanda ve oğlan tarafı bekleniyormuş.
O zamanlar şimdilerde olduğu gibi değil ki, bütün apartman ahalisi birbirini
tanıyor. Bizim apartmandan olmadığımız belli. Evet desek bi türlü, hayır desek
bi türlü.. Abartılı makyajlı kızların, pullu eşarplı kadınların iri gözleri ve
birbirine karışan sorularının arasından Ziya’ya baktım. Ziya benden daha çabuk
duruma uyum sağlayıp, sanki oğlan tarafıymışız gibi “geliyorlar, geliyorlar
arkamızdalar” dedi. Dikkati apartmanın giriş kapısında asıl geleceklere çekince,
kalabalık ve davul zurna giriş kapısına doğru kaydı ve biz boşalan
merdivenlerden üst kata savuştuk. Zafer’in açtığı kapıdan kendimizi içeri attık.
Ertesi gün kantinde, anahtarı verirken Sabri sordu: Sessizce girdiniz, sizi
kimse görmedi değil mi?