Yapım Tarihi - 2007
Süre - 00:22:00
Format - Belgesel, Renkli, Türkçe, Kürtçe
Yönetmen - Ahmet Ilgaz
Senaryo - Ayten Başer
Görüntü Yönetmeni - Leona Hamşikova, Övsev Alev Özcan
Müzik - Aynur Doğan
Kurgu - Leona Hamşikova
Yapımcı - Leona Hamşikova, Övsev Alev Özcan, Ayten Başer
Dünya Hakları - Ayten Başer
Oyuncular - Maksutuşağı Köy Halkı
Yönetim/Kamera/Kurgu- Ahmet Ilgaz
Yapım Koordinatörü/Yönetmen Yardımcısı- Burcu Sabuncuoğlu
Özgün Müzik- İmre Hadi
Danışman- Cem Pekman
Kamera Asistanı- Can Yüksel
Sütlü Çikolata, 1905 yılında Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa’nın Dalaman’daki
arazisinde çalıştırmak üzere beraberinde getirdiği Mısır ve Sudanlıların Türkiye
maceralarını konu alıyor. Paşa, borçlarını ödeyemeyip arazisini kaybedince çoğu
siyah olan bu insanların bir bölümü anayurtlarına geri dönüyor. Geri kalanlar
Dalaman’ı kendilerine yurt yapıyorlar. Türkçe bilmeyen birinci neslin çocukları
yöre halkıyla kaynaşıyor. Zamanla “Türkleşiyorlar”; öyle ki, torunlar artık hiç
Arapça bilmiyor. Ancak derilerinin rengi, onların Afrikalı geçmişlerinin fark
edilmesine neden oluyor.
Arap Hemmet, “Maykıl” Aziz, Arap Salih, Kubilay, Barış, Melek, Sait, Musa Siva,
Sevim. Tenleri koyu olsa da hepsi Türkiye vatandaşı. Hepsinin ayrı bir öyküsü
var. Barış futbolcu olmak istiyor büyüyünce. Kubilay ise çoktan Yeşilçam’ı
fethetmiş- 200’ü aşkın filmde “Arap” figüran olarak rol almış. Melek, derisinin
rengi yüzünden kreş öğretmeni olarak iş bulmakta zorlanmış. Musa Siva, Dalaman’a
Belediye Başkanı olmuş.
Sütlü Çikolata’da, Mısır ve Sudan kökenli 10 Türkün hikayesini kendi
ağızlarından dinliyoruz. Onların Türkiye’si biraz farklı mı yoksa bildiğimiz
Türkiye mi? Film bu sorunun peşine düşmüş, kararı izleyiciye bırakıyor.
Türkleştiremediklerimizden misiniz?
SİYAD üyesi, sinema yazarı arkadaşlarımızdan Ahmet Ilgaz’ın Sütlü Çikolata adını
verdiği belgeseli Fransız Kültür Merkezi’nde gösterildi. Mısır Hıdivi Abbas
Hilmi Paşa 1905 yılında Dalaman’daki arazisinde çalıştırmak üzere beraberinde
Mısır ve Sudanlı bazı zenci aileler getirir. (Birazcık Osmanlı tarihi bilenler
hemen anlayacaktır, bu imparatorluk geleneklerinin dışında bir davranıştır.
Çünkü imparatorlukta toprak köleliği yoktur, olmamıştır. Hıdiv muhtemelen
Amerikalı kapitalistlerden etkilenerek böyle bir yola başvurmuştur!)
Hıdiv Paşa, borçlarını ödeyemez. Arazisini kaybeder. Çiftlikte çalıştırmak üzere
getirttiği zencilerin bir bölümü anayurtlarına dönerler. Bazı çaresizler
Dalaman’da kalır. Türkçe bilmeyen birinci neslin çocukları, yöre halkıyla
kaynaşır ve “Türkleşir”. Anlayacağınız Türkiye’de derilerinin rengi koyu
kahverengi ama Türkçe konuşan Türk vatandaşlarımız bulunmaktadır. Üstelik
bunların pek çoğu, Türkçeyi, neredeyse Türklerin bile unuttuğu “Yörük ağzı” ile
konuşmaktadır.
“Sütlü Çikolata” belgeselinde Afrika kökenli 10 siyahî Türk ile yapılan röportaj
insanı kahkahalara boğuyor. Üstelik hemencecik istismar edilebilecek kadar
kırılgan bir konu hiç eğip bükmeden, dosdoğru veriliyor. Ahmet Ilgaz’ı -maksadı
o olmasa da- Türkçenin gücünün ne kadar büyük ve dayanılmaz olduğunu gösterdiği
için tebrik ederek sözü bir tarihçiye, Jean-Paul Roux’nun Türklerin Tarihi
(Pasifik’ten Akdeniz’e 2000 Yıl) isimli kitabında söylediklerine bırakıyorum.
(*)
“Türk olgusunu çerçevelemek istiyorsak yine dil konusuna dönmemiz gerekir.
Kullanıma uygun olması açısından “olgu” dedim; ama Türk gerçekliğinden söz etmek
daha uygun olacaktır. (…) Türklerle ilgili olarak kabul edilebilecek tek tanım
dilbilimsel olandır. Türk, Türkçe konuşandır. Başka bir tanım, son derece
yetersiz kalır. (…) (Türkçe) Bitişimli bir dil köke, bu kökü değiştirmeyen ve
kendileri de (Ünlü uyumu dışında) değişmeyen son ekler getirilmesine dayanan ve
çeşitli dilbilgisel bağıntıları dile getiren bir dildir. Louise Bazin, Grammair
Turque (Türk dilbilgisi) adlı kitabında bu konu ile ilgili olarak oldukça
eğlenceli bir uç durum örneği verir. Buna göre, Türkçe
“Türkleştiremediklerimizden misiniz?” sözcüğünün Fransızcası şöyledir- Êtes-vous
de ceux nous n’avons pas pu turquiser? Nitekim Molière de Kibarlık Budalası adlı
yapıtında, haklı olarak, “Şu Türkçe ne hayran kalınacak bir dil!” der ve sözünü
şöyle sürdürür, “az sözcükle çok şey söyler.” (…) Bu dilbilimsel yapı Türk
karakterinin temel özelliklerini, onun ayrıntıdan esasa giden zihin yöntemini,
mantığını, bireşim, kesinlik, düzenlilik, belirli ve değişmez kurallara
düşkünlük, uyum ve denge eğilimini ortaya koymayı sağlar. Dilin tutuculuğu, o
dili konuşanın tutuculuğu ile örtüşür.”
Ahmet Ilgaz da 43 dakikalık “Sütlü Çikolata” belgeseli (röportajı mı deseydim?)
ile çok şey söylüyor! Tebrikler Ahmet!
(*) Kabalcı Yayınevi, Üçüncü Basım, Temmuz 2007.
(19 Haziran 2008)
Coşkun Çokyiğit
coskuncokyigit@gmail.com
Fransız Kültür Merkezi
18 Haziran 2008
19:00
Gösterim
Sütlü Çikolata, 1905 yılında Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa'nın Dalaman'daki
arazisinde çalıştırmak üzere beraberinde getirdiği Mısır ve Sudanlıların Türkiye
maceralarını konu alıyor. Paşa, borçlarını ödeyemeyip arazisini kaybedince çoğu
siyah olan bu insanların bir bölümü anayurtlarına geri dönüyor....
Sütlü Çikolata, 1905 yılında Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa'nın Dalaman'daki
arazisinde çalıştırmak üzere beraberinde getirdiği Mısır ve Sudanlıların Türkiye
maceralarını konu alıyor. Paşa, borçlarını ödeyemeyip arazisini kaybedince çoğu
siyah olan bu insanların bir bölümü anayurtlarına geri dönüyor. Geri kalanlar
Dalaman'ı kendilerine yurt yapıyorlar. Türkçe bilmeyen birinci neslin çocukları
yöre halkıyla kaynaşıyor. Zamanla "Türkleşiyorlar"; öyle ki, torunlar artık hiç
Arapça bilmiyor. Ancak derilerinin rengi, onların Afrikalı geçmişlerinin fark
edilmesine neden oluyor.
Arap Hemmet, "Maykıl" Aziz, Arap Salih, Kubilay, Barış, Melek, Sait, Musa Siva,
Sevim. Tenleri koyu olsa da hepsi Türkiye vatandaşı. Hepsinin ayrı bir öyküsü
var. Barış futbolcu olmak istiyor büyüyünce. Kubilay ise çoktan Yeşilçam'ı
fethetmiş- 200'ü aşkın filmde "Arap" figüran olarak rol almış. Melek, derisinin
rengi yüzünden kreş öğretmeni olarak iş bulmakta zorlanmış. Musa Siva, Dalaman'a
Belediye Başkanı olmuş.
Sütlü Çikolata'da, Mısır ve Sudan kökenli 10 Türkün hikayesini kendi
ağızlarından dinliyoruz. Onların Türkiye'si biraz farklı mı yoksa bildiğimiz
Türkiye mi? Film bu sorunun peşine düşmüş, kararı izleyiciye bırakıyor.
"Sütlü Çikolata" ve "Sütteki Çikolata- Açık Bir Kölelik Sisteminde Köle Olmak"
Osmanlı Bankası Müzesi Sineması'nda "Toplumsal Hafıza" teması altında,
yönetmenliğini Ahmet Ilgaz'ın üstlendiği, Sütlü Çikolata adlı belgesel
gösteriliyor. 25 aralık perşembe günü saat 18:00 ve 19:00'da yapılacak
gösterimlerin ardından, Sabancı Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Dr.
Hakan Erdem, "Sütteki Çikolata- Açık Bir Kölelik Sisteminde Köle Olmak" konulu
bir söyleşi gerçekleştiriyor.
Film, 1905 yılında Mısır Hıdivi Abbas Hilmi Paşa'nın, Dalaman'daki arazisinde
çalıştırmak üzere beraberinde getirdiği Mısırlı ve Sudanlıların Türkiye'deki
maceralarını konu ediyor. Paşa borçlarını ödeyemeyip arazisini kaybedince, çoğu
siyah veya koyu esmer tenli bu insanların bir bölümü anayurtlarına geri döndü.
Geriye kalanlar Dalaman'ı kendilerine yurt edindi. Çoğu Türkçe bilmeyen birinci
neslin çocukları yöre halkıyla kaynaştı. Zamanla "Türkleştiler"; öyle ki,
torunlar artık hiç Arapça bilmiyor. Ancak derilerinin rengi, Afrikalı köklerinin
fark edilmesine neden oluyor.
Dr. Hakan Erdem
1962'de Erzurum'un Oltu ilçesinde doğdu. Boğaziçi ve Oxford üniversitelerinde
öğrenim gördü. 1993-2002 yılları arasında Boğaziçi Üniversitesinde öğretim
üyeliği yapan Erdem, akademik yaşamını halen Sabancı Üniversitesi'nde
sürdürüyor.
1996'da İngiltere ve ABD'de yayımlanan Slavery in the Ottoman Empire and its
Demise adlı çalışması, Osmanlıda Köleliğin Sonu, 1800-1909 adıyla Kitap Yayınevi
tarafından 2004 yılında yayımlandı. Kitab-ı Duvduvani; Unomastica alla Turca;
Zaman Çöktü isimli romanları, Kanat Kitap'tan yayımladı.
2002'de Israel Gershoni ve Ursula Woköck ile Histories of the Modern Middle East
adlı çalışmayı yayımlayan Erdem, şu sıralar Yunan Bağımsızlık Savaşı'nın Osmanlı
İmparatorluğu'nda algılanışı ve Osmanlı siyasi dilinin dönüşümü gibi konularla
ilgileniyor.
Film Gösterimi- "Sütlü Çikolata" - Yönetmen- Ahmet Ilgaz; Söyleşi- "Sütteki
Çikolata- Açık Bir Kölelik Sisteminde Köle Olmak" - Dr. Hakan Erdem / 25 aralık
2008, Saat- 18:00 ve 19:00; Türkiye , 2008, 43', Osmanlı Bankası Müzesi,
Bankalar (Voyvoda) Caddesi, No:11 Karaköy - İstanbul, Tel. - (0212) 334 22 70