Yapım Tarihi - 2008
Süre - 01:30:00
Format - Belgesel, Renkli, Betacam
Yönetmen - Sadık Battal
Senaryo - Sadık Battal
Danışman - Nilgün ÖNEŞ, Kurtuluş KAYALI, Mustafa KUTLU, Hakan Albayrak
Görüntü Yönetmeni - İlker Berke, Gökhan ATILMIŞ
Özgün Müzik - Mehmet Güreli, Tamer ÇIRAY
Seslendiren - Arsen GÜRZAP
Afiş Tasarım - Nilgün ÖNEŞ
Yapımcı - Sadık SATTAL, Mustafa Uslu
Yapım - Dijital Sanatlar
Kurgu - Sadık Battal, Zafer Topaloğlu
Işık - Orion Işık Ekibi, Kadir Yazıcı
Sinema Destekleme Kurulu’nun 2007/5 Sayılı Kararı ile Yavuz Turgul'un Dünyası (PRT
Planlama Reklam - İsmail Kılıçarslan) doğrudan ve geri ödemesiz olarak 45.000
YTL destek almıştır.
'Yavuz Turgul'un Dünyası' Adlı Belgesel, Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde
Gösterime Girecek,
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde (Yyü) Sinema Dersleri Veren Sadık Battal'ın
Yazıp Yönettiği 'Yavuz Turgul'un Dünyası' Adlı Belgesel, 27. Uluslararası
İstanbul Film Festivali'nin Ardından Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde de Gösterime
Girecek.
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde (YYÜ) sinema dersleri veren Sadık Battal'ın
yazıp yönettiği 'Yavuz Turgul'un Dünyası' adlı belgesel, 27. Uluslararası
İstanbul Film Festivali'nin ardından Yüzüncü Yıl Üniversitesi'nde de gösterime
girecek.
Belgesel YYÜ Cengiz Andiç Kültür Merkezi'nde 06 Haziran saat:15.00'te gösterime
girecek. Ünlü yönetmenin belgeselini hazırlayan Yönetmen Sadık Battal, 27.
Uluslar arası İstanbul Film Festivali'nin ardından Van'da gösterime girmesinin
önemine vurgu yaparak, Ünlü yönetmen hakkında kısa bilgi verdi.
Belgesel filminin Yavuz Turgul'u anlama ve anlatma çabası güttüğünü ifade eden
Battal, "Bir şeyi çok isterseniz olur. Aşk ile isterseniz olur. Ben de bu
belgeseli aşk ile yapmak istedim. Yavuz Turgul bendeki aşkı görünce kabul etti.
Yavuz Turgul, günümüzün en büyük hikaye anlatıcılarından biri. 1980 sonrası
yaşadığı derin krizi Yavuz Turgul ve Eşkiya filmiyle aşmış olan Türk sineması
ikinci ve yeni altın çağına da 'Gönül Yarası' filmi ile girmiştir. Züğürt Ağa
gibi mütemadiyen iyi fikirleri ve Özgün projeleri olan Yavuz Turgul, eski ama
eskimemiş insanlardan biri. " dedi.
Yavuz Turgul, belgeselini izlemeye tüm Vanlıları davet eden Sadık Battal, "90
dakikalık belgeselde, Şener Şen, Hilmi Yavuz, Meltem Cumbul, Sadık Yalsızuçanlar,
Tolgay Ziyal, Sırrı Süreyya Önder, Mevlana İdris, Hayrettin Kara, İhsan Kabul'in
yanı sıra çok sayıda dikkate değer isim Yavuz Turgul'u anlatıyor" şeklinde
konuştu.
haberler.com
Yavuz Turgul'un Dünyası
Uzun yıllar unutulmayan, Türk sineması için kült haline gelmiş filmlerin usta
yönetmeni Yavuz Turgul ve hayatını anlatan belgesel…
İstanbul Film Festivali’nde gösterilen ve TV’de ilk kez 24’te yayınlanan “Yavuz
Turgul’un Dünyası” bir çok Ünlü ismin ağzından bu belgesel yapımda.
Sadık Battal'ın, naif, şiirsel, sürprizlere açık, çılgın ama bir o kadar da
dervişane tavrıyla çektiği, Yavuz Turgul ustanın herkesle paylaşmadığı dünyasına
bizi buyur eden, Türk sinemasına çok şey öğretecek, sınıf atlatacak bir film.
Uzun yıllar unutulmayan, filmlere imza atan usta yönetmenin sinemasının
şifrelerini ortaya koyan bu belgeselde Turgul’un filmleri, fotoğraflar,
belgeseller ve söyleşiler, ailesinin, dostlarının ve birlikte çalıştığı
insanların tanıklıkları ile ele alınıyor.
Şener Şen, Türkan Şoray, Sırrı Süreyya Önder, Abdurrahman Arslan, Mevlana İdris,
Sinan Albayrak, Hilmi Yavuz, Haşmet Babaoğlu, İhsan Kabil, Nilgün Öneş, Yavuz
Turgul’un hayatını, anılarını, filmlerini, yönetmenliğini anlatıyor. Eski, bize
ait, terk etmememiz gereken, bizi bu modern çağ karşısında korunaklı kılan
özelliklerimizi hatırlatan “Yavuz Turgul’un Dünyası” her birimizle sahici bir
selamlaşmaya, birlikte yol yürümeye açılıyor.
yirmidort.tv
'Yavuz Turgul'un Dünyası' ekranda
Uzun yıllar unutulmayan, Türk sinemasının kült filmlerinin usta yönetmeni Yavuz
Turgul ve hayatını anlatan belgesel “Yavuz Turgul'un Dünyası” ekranda. Sadık
Battal imzalı belgeselde Turgul'un filmleri, fotoğraflar, söyleşiler, ailesinin,
dostlarının ve birlikte çalıştığı isimlerin tanıklıkları ile ele alınıyor. Şener
Şen, Türkan Şoray, Mevlana İdris, Hilmi Yavuz, Haşmet Babaoğlu, Turgul'un
hayatını, filmlerini, yönetmenliğini anlatıyor. 24 / 20.15
yenisafak.com.tr
'Yavuz Turgul'un Dünyası' belgesel oldu
Sadık Battal, Ünlü senarist ve yönetmen Yavuz Turgul'u anlatan ''Yavuz Turgul'un
Dünyası'' adlı bir belgesel yaptı.
Turgul'un en önemli filmlerinden biri olan Eşkıya'nın başrollerinde Şener Şen ve
Uğur Yücel rol almıştı. Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Öğretim Üyesi Yrd. Doç.
Dr. Sadık Battal'ın, Ünlü senarist ve yönetmen Yavuz Turgul'u anlattığı ''Yavuz
Turgul'un Dünyası'' adlı belgeselin galası yapıldı.
YYÜ Cengiz Andiç Salonu'ndaki galanın açış konuşmasını yapan YYÜ Rektör
Yardımcısı Prof.Dr. Duran Bolat, üniversite öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr.
Sadık Battal'ın, önemli sanat adamı Yavuz Turgul'un hayatına ilişkin hazırladığı
belgesel filmini izlemek üzere toplandıklarını belirterek, "Yavuz Turgul,
özellikle 'Eşkiya' filmi ile Türk sinemasını yeniden ayağa kaldıran bir ustadır.
Filmlerinde bizim hikayelerimizi anlatmıştır" dedi.
Bu belgesel sayesinde Yavuz Turgul'u daha iyi tanıyacaklarını anlatan Bolat,
"Belgeseli hazırlayan arkadaşımızı başarılı çalışmasından dolayı kutluyorum"
dedi. Yrd. Doç. Dr. Battal ise komik, öğretici ve hızlı bir film yapmaya
çalıştıklarını ifade ederek, "Yavuz Turgul'u aşan hepimizin hikayesini yapmayı
amaçladım" diye konuştu. Galaya Belediye Başkanı Burhan Yenigün, YYÜ Rektör
Yardımcıları ile akademisyenler ve öğrenciler katıldı.
guncel.net
Bazı yönetmenleri akıl hastanesine kapatmalı
Sadık Battal, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Meslek Yüksekokulu`nda radyo
televizyon yayıncılığı bölümü öğretim üyesi. 9 Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar
Fakültesi Sinema Televizyon Bölümü mezunu.
Aynı üniversitede master ve doktora yaptı. 15 yıldır Van`da yaşıyor. Verdiği
sinema dersleri klasik bir müfredata bağlı değil. Mesela popüler kültürü
anlatırken Terminatör ile Tarkan`ın albümleri arasında benzerlik kuruyor. "İkisi
de gerçeği anlayış biçimimize müdahale ediyor. Çünkü şapkadan tavşan
çıkarıyorlar. Ama bir sonraki filmde ya da albümde yeniden onları izlememize
devam etmemiz için. Bunlar tavşandan şapkayı çıkarmak, yani algımıza yeniden
müdahale etmek zorundalar. Böylece bizi kendimizden, gerçeklikten, doğamızdan
uzaklaştırıyorlar." diyor. Öğrenci soruyor, "Peki hocam kendi doğamıza
dönmemizin yolu ne?" El cevap- "Yürüyen insanları izlemek. Uçan insanları değil.
Yani Yavuz Turgul`u izlemek, Neşet Ertaş`ı dinlemek." Öğrencilerine
yürüyüşlerine göre not veriyor. İşte böyle biri Sadık hoca. Türk sinemasını
anlattığı Asıl Film Şimdi Başlıyor adlı kitabı yakınlarda çıktı. Yavuz Turgul`un
belgeselini çekti. İlk kez İstanbul Film Festivali`nde gösterilen belgesel
yakında bütün sinemalarda Turgul severlerle buluşacak.
Diyelim ki sizin öğrencinizim. Parmak kaldırdım. Dedim ki, hocam bir filmin
sahici olup olmadığını nasıl anlarız?
Sahicilik isteyenin Hasan Basri ile Rabiatul Adeviye`nin hikâyesini bilmesi
gerekiyor. Hasan genç, Rabia genç. Birbirlerine âşıklar. Bunlar bizim gözümüzde
cennetteki insanlar. Hasan Rabia`ya kur yapmak istiyor. Suyun üstüne seccadeyi
atıyor. Üstüne çıkıyor. Rabia gel, birlikte Rabb`imize ibadet edelim, diyor.
Rabia, Hasan`ın şov yaptığını görünce o da seccadeyi havaya atıyor. O da onun
üstüne çıkıyor. Hasan, senin yaptığını balıklar, benim yaptığımı kuşlar yapıyor.
Gel biz adam gibi Rabb`imize kul olalım diyor.
Anladım. Çok şey gösterip, hiçbir şey söylemeyen filmlerden kaçın diyorsunuz.
Ahmet ile Mehmet okula gelirken, havada yürüyorlar desem herkesin dikkatini
çeker. Ve herkes bakar. Ama günler geçtikten sonra kimse bakmaz. Bizi
ilgilendiren başka bir şey olmalı. Mesela Züğürt Ağa`nın çok büyük bir hikâye
olduğuna inanıyorum. Bir insanlık destanı, bir kardeşlik destanı. Sefiller gibi
orada karşılıksız verme var. İnsana insan olduğunu hatırlatıyor. Müthiş bir
görüntü ve bilgi bombardımanı altındayız. Sahici olana ulaşmak için de bir çaba
sarf etmek gerekir tabii.
Sahici olanın ne olduğunu kim söyleyecek?
Yaptıkları işler, söyledikleri sözler karşılığında sizden bir şey
beklemeyenlerin sözlerini dinleyiniz. Onlar doğru söylerler. Sahici olmayan film
tamamen kendisini öne çıkarmayı bekler. Göz boyamayı bekler. Yavuz Turgul,
gerçeği gösteriye dönüştürmeden verme bakımından bizim geleneğimize bağlanıyor.
Peki o zaman kılavuz olun, Türk sinemasını okuyalım. Nuri Bilge Ceylan?
Nuri Bilge Ceylan herhalde kendi aklınca okul olmak istiyor. Ama o Türkiye`de
okul olamaz. Fransa`da olması gerekir bundan sonra olacaksa. Mayıs Sıkıntısı`nda,
Koza`da, Kasaba`da bize dair izler taşıyan filmler yaptı. Uzak`ta gelenekten
uzaklaşmaya başladı. Aslında Uzak çok iyi, profesyonel bir filmdir. Avrupa
sinemasının kriterlerine uygundur. Fakat Türkiye`de izlenmedi. Milyon tane ödül
de verseler, Anadolu insanı bunu kabul etmeyecek. Çünkü bizim hikâyemiz değil.
Uzak filminin kahramanları Fransa`da yaşasa ne fark eder?
Zeki Demirkubuz?
Zeki Demirkubuz`u daha orijinal, bize daha yakın buluyorum. En azından
Masumiyet`te. Bu insanlar Camus`yu, Dostoyevski`yi okuyup onların hikâyesini
yapma tuzağına düşüyorlar. Tabii ki Camus okunmalı, Dostoyevski okunmalı. Ama
kendi hikâyesini anlatmalı insan. Mustafa Kutlu`nun dediği gibi insanın en iyi
anlatacağı kendi kalbidir. İnsan hep kendisini anlatmalı. Aksi takdirde
sinemamızın önü tıkanıyor. Ondan sonra entel dantel sapık supuk filmler ortaya
çıkıyor.
Herkese ulaşmanın yolu ne?
Herkese ulaşmanın yolu Yavuz Turgul`u anlamaktan geçiyor. Daha da derinlere
giderek tabii ki işte Neşat Ertaş`ı, Mevlânâ`yı anlamaktan geçiyor. Ama
çektikleri filmlerde kişisel bunalımlarını anlatarak Türk sinemasını
mahvediyorlar. Mesela bu son İstanbul Film Festivali`nde Tatil Kitabı diye bir
film izledim. En iyi Türk filmi diye ödül aldı. Bir buçuk saatin sonunda aklıma
ilk gelen savcılık oldu. Bir buçuk saat boyunca mütemadiyen sıkılmıştım çünkü.
Her tür güç-iktidar ilişkisinin uzağında, genetik bir anarşist olarak
yaşayageldiğimi herkes Bilir. Bir genetik anarşistin aklına ilk gelen şey nasıl
savcılık olabilir? Şayet Tatil Kitabı filmiyle sadece benim bir buçuk saatim
çalınmış olsaydı, sadece benim kişiliğime saldırılmış olsaydı, bunu hoş
görebilirdim. Ancak bu tür filmler, toplumun etik, estetik, psikolojik yapısını
tehdit ediyorlar. Bu insanların mutlaka engellenmesi gerekiyor. Bu insanların
hatta akıl hastanesine kapatılması gerekiyor.
Derviş Zaim?
Derviş Zaim`in Cenneti Beklerken filminin doğru bir damar olduğunu düşünüyorum.
Geleneğimizden hareketle bir dil oluşturma yolunda bir adım olarak görülebilir o
film. Fakat Zaim`in bu yolda gidip gidemeyeceğinden emin değilim. Bundan sonra
derinleşir mi, yoksa başka bir yola mı geçer ondan emin değilim. Filler ve
Çimenler hakkında konuşmak istemiyorum. Tabutta Röveşata iyi bir denemedir.
Çağan Irmak?
Babam ve Oğlum iyi gişe yaptı biliyorsunuz. Toplum sevdi. Bunu doğru
değerlendirmesini çok isterdim. Değerlendirilemeyen lütuf, felakete dönüşür.
Ulak`ı beğenmediğiniz sonucu çıkıyor
Daha fazlasını söylemek istemiyorum. Yavuz Bey, Eşkıya`da başarıyı bulunca içine
kapandı. Bu başarı benim egomu şişirebilir kaygısıyla. Yavuz Bey`in bu
hassasiyetini herkesin hissetmesini isterim. Toplumu istismar ederseniz toplum
sizi siler. Bir daha görünmez olursunuz. Hakikati unutursanız hakikat sizi çok
derin unutur. Amaç ne anlayamadım ben. Para kazanmak mı, başka şey mi? Ya abi bu
kendine yabancı yönetmenlere belki para vermek lazım. Yatlar katlar verip
toplumun ruhundan elinizi çekin demek lazım. Çünkü toplum ruh sağlığını
kaybetmek üzere.
Ya yapmayın, herkes dilediği gibi çeksin filmini.
Çeksinler, bir şey demiyorum. Bir muhabbetimizde Özer Kızıltan`ın dediği gibi-
Herkes film çeksin ama herkese seyrettirmesin.
Fatih Akın?
Fatih Akın bu toprakların farkında bir sinemacımız. Bu farkındalığın büyük bir
kıymet olduğunu bilsin. Sakın bir gün bundan başkaları gibi utanmak gafletine
düşmesin. Yoksa o da yok olup gider. Duvara Karşı filmi ne kadar muhteşem bir
filmdir. Türk kültürü ile Alman kültürünün farkı üzerine bir filmdir. Tümüyle
bize ait ayrıntıları nasıl gözlemlemiş, nasıl vermiş helal olsun diyoruz. Fatih
Akın`ın Duvara Karşı`da bulduğu damarı sürdürmesini isteriz.
Yavuz Turgul kolay kolay herkese açılmayan, dolayısıyla etrafında bir gizem
halesi olan bir insan. Sizi ne buluşturdu?
Sahicilik buluşturdu. Yıllar evvel Kamil Eşfak Berki`nin İstiklal Caddesi`ndeki
sahaf dükkânına uğradım. Dükkandan birlikte çıktık. Kamil Berki şu adamı takip
edelim, dedi. On beş yirmi metre ilerimizde yürüyen bir adamı takip ediyoruz.
Kim bu adam abi? Yavuz Turgul. Niye takip ediyoruz? "İnsan yürüyüşünden belli
olur" dedi. Bakalım bu adam gerçekten adam mı? İlk defa ensesinden gördüm Yavuz
Turgul`u. Bir müddet takip ettik. Edepli insan, edepli yürüyor. Hem asil hem
mahcup yürüyor. Gösteri yapmadan yürüyor. Bu size geçiyor. Bu insanlar Allah ile
beraber yürüyen insanlar belki. Bunu hissediyorsunuz. Yavuz Bey`i daha sonra
Neşat Ertaş konserinde gördüm. Van`a davet ettim. Gelirim dedi. Yavuz Bey
aslında çok mahcup bir insandır.
Sahici bir mahcubiyet mi, kibir mi?
Kibirli olsaydı bu belgesele izin vermezdi. Ben hayatım boyunca deli olarak
anılmış bir insanım. Deli Sadık imajından kurtulmak için doktora yaptım. Ben
profesyonel bir sinemacı, bu piyasada adı olan bir insan da değilim. Buna rağmen
Yavuz Bey, benimle ilgili filmi bu kişi yapabilir diye imza verdi.
Size söz verişinin üzerinden ne kadar zaman geçmişti?
İki yıl. Bana bir söz verdi ama unutmuştur diyorum. Hani geleceğini düşünmedim.
Ama geldi. Üniversite yönetimi beni deli diye atarlar kaygısını taşıyorum o
dönemde. Yavuz Turgul, Şener Şen, Nilgün Öneş Van`a gelmişler. Benim haberim
yok. Bütün Doğu`yu geziyorlar. Van`a uğruyorlar. Devlet konukevinde kalıyorlar.
Bizim üniversite rektör yardımcıları hemen oraya gidiyorlar. `Üniversitede bir
konuşma yapar mısınız Yavuz Bey?` diyorlar. Yavuz Bey de `Zaten Sadık Battal`a
verdiğimiz söz üzerine geldik.` diyor. Oradaki üst düzey bürokratlara karşı
benim hayatımı koruma altına aldı. "Burada önemli bir adam yaşıyor. Biz onun
için geldik" deyince o dönemin rektörü bana "büyük adamsın, önemli adamsın"
demeye başladı. Benden kurtulmaya çalışan rektör bana hayran hayran bakmaya
başladı.
Ve bu dostluğun sonucunda Turgul hakkında ilk kez bir belgesel çekilmiş oldu.
İlk defa yapıldı. Yavuz Turgul üzerine yazılan yazılara baktığımda onu hiç
anlamadıklarını gördüm. Bu beni çok rahatsız etti. Kendi kültüründen utanan
kültürel şizofrenlerin Yavuz Turgul`u anlamalarını zaten beklemiyorum. Biz,
finali Hazreti Ali olan bir film yaptık. Bu filmi temiz el sahibi insanlarla
birlikte yapmaya Özen gösterdim ben. `Sanatçının temiz ellere ihtiyacı vardır`
diyor Tarkovski. Eliniz kirlendiği zaman diyor bir hileye, bir yalan
söylediğiniz zaman o yalanın bedelini ödeyinceye kadar günlerce bir mağaraya
kapanın. Bekleyin. Birilerine yardım edin. Bir fakiri doyurun. Muhakkak bir
şeyler yapın.
Yavuz Turgul, bir seyirci olarak bende geçmişinde derin bir travma yaşadığı
duygusunu uyandırıyor. Eşkiya`daki Keje onun sanki dişi hali. Çok büyük bir
acısı var. O acıya o kadar büyük bir saygısı var ki o acıyı hâlâ koruyor.
Bakın bu analizi ikinci yapan kişisiniz. Birisi Hayrettin Kara. Psikiyatri
profesörü. Bakırköy ikinci kısım şefi. O diyor ki Yavuz Turgul`un filmlerindeki
kahramanların hemen tümü çocukluklarında örselenmiş, bir travma yaşamışlar.
Hikâyelerin çoğu memleketin doğusundan İstanbul`a doğru akıyor. Doğu, Yavuz
Turgul`un dünyasında örselenmiş çocuklukla simgesel olarak örtüşüyor. Onun
filmlerindeki kahramanlar çocukluklarında beslenememişler. Sevgi alamamış insan
büyüyünce neyi nasıl verecek? Ha! Doğuda verir. Hayrettin diyor ki, terapist
Tanrı olursa her şey mümkündür. Batı psikolojisine göre çocukluğunda alamamış
insan büyüyünce veremez. Eşkiya nasıl Cuma Ali`yi koruyup kolluyor. Onun için
niye bu kadar fedakârlıkta bulunuyor? Çocukluğu travma dolu. Büyüyünce nasıl
verebilen erişkine dönüşüyor? Ha! Allah direkt terapiye karışırsa her şey
mümkün.
Yavuz Turgul korunmak istenen çocuk mu? Koruyup kollayan baba mı?
İkisi de bence. Bana yansıyan tarafıysa koruyan kişi. Zaten Türk sinemasının
koruyucusudur. Mesela beni karşılıksız olarak korudu. Yavuz Bey burada nasıl bir
film çıkacağını bilmiyordu. Yani benim Yavuz Bey`e bir katkı sağlamam söz konusu
olamaz. Ben sadece kendi kültürümüzü koruma kollama, yarın yeğenlerime,
yakınlarıma doğru şeylerin ulaşmasını istiyorum. Nasıl ki herkesin sürekli Küçük
Prens okuması gerekirse, Mevlânâ`yı okuması gerekirse, Yunus Emre`yi okuması
gerekirse, Yavuz Turgul`u da izlemesi gerekiyor.