...tümüne, bu çabaların tümüne "yeniden başlamak" gibi bereketli bir ad vermek
seni kurtarmayacak. orada ya da burada, aşina veya yabancı tüm coğrafyalarda
hissedeceksin bu yalnızlığı, bu biçareliği, bu öksüzlüğü, bu koyu, kalın
yabancılığı, bu vatansızlığı...
akraban olmayacak, tuttuğun takım olmayacak, avanen olmayacak, halı sahada top
oynadığın arkadaşların, berberin, kasabın, terzin, astların ve üstlerin onların
hanımları beyleri çocukları olmayacak...
hava sıcaklığıyla pek ilgili olmayan bu titreme seninle her yere gidecek ve
gelecek. susmayacaksın, susmayacaksın, susmayacaksın da ne olacak. haçlar ve
sıcak şarap, otobanlar, hava alanları, yılbaşı çamları ve televizyonlar arasında
yok olacak söylediklerinin tümü. susacaksın sonunda...
"Hırsız Kent İstanbul" Aksanat / Beyoğlu sergisinde 22 aralık-24 ocak
sergilenecek olan filmim "delirium" un gösterimine hepiniz davetlisiniz.
eğer gerçekten bir sorun varsa ortadaki asıl sorun bu ülkede geniş kitlelerin
cahil bırakılması, adaletin hemen hiç gerçekleşmemesi, büyük enerjilerin
tribünlerde dövüşmek gibi beyhude alanlara yönlendirilmesi, para ve iktidarın üç
beş kişinin tekelinde tutulmasının ötesinde bir şey olmalı
en azından benim baktığım yerden böyle görünüyor...
asıl sorun bu her şeye karar veren, her şeye sahip üç beş kişinin durumun bu
şekilde sürmesi yönündeki çabaları da değil bana kalırsa; bu çabaların
niteliksizliği.
asıl sorun hiç bir şeyin değişmemesi yönünde çaba sağlayan iktidar sahiplerinin
çabalarının, eylemlerinin, planlarının pespayeliği, sıradanlığı, eskiliği ve
kolaycılığı...
bahsettiğim insalar her gün kullandığımız anlamda mafya, tutucu, solcuymuş gibi
yapan partilerin ve dinci partilerin sokaktaki ve meclisteki adamları, büyük
toplu konut projeleri yapıp bunların içinde deprem sonrası binlerce insanın
ölümüne yol açan müteahhitler ya da şeyhler değil.
bahsettiklerim bütün tarih boyunca saklanmayı ve kaygan durmayı başarmış bir
gurup; her şey sekiyor üzerlerinden hiç bir şey işlemiyor onlara.
bir ölümden başka..
açıkcası biz köleler bu bahsettiğim gurubun zulmü altında ezilmeye ve adam
yerine koyulmamaya yönelik zavallı durumumuzu zaten çoktan kabullendik; ben
kendi adıma bunu gönül rahatlığıyla söyleyebilirim- kabullendim... bu durumun
böylece, değişmeden sürdürülmesine yönelik çabalardaki olağanüstü düşük kalite
salak yerine de konmak anlamında şüphesiz. asıl sorun bu. yaşamın fiziki ve
sanal alanlarını ve koşullarını kendi lehlerine organize eden bu küçük gurubun,
elitin bunu yaparken ojelerinin kenarı bile sıyrılmıyor ve çok akıllı
olduklarından, çok uzun boylu olduklarından, gözleri çok sürmeli olduğundan, yüz
metreyi dokuz saniye altında koştuklarından dolayı onlar orada biz burada
değiliz.
öyle de değil...
çok açıklaması da yok... aslına bakarsanız onlarda kısa ve kalın ve çirkin...
köle olarak; köle olmaya alışmış bir köle olarak köle olmaktan da fazla acı
veren durum bu köleliğin koşullarıdır...
yaşamın hiç bir çıkış bırakmayacak kadar katı, hindistandaki kast sistemi gibi
örgütlenen ve benim hiç işime gelmeyen organizasyonunun bel kemiği televizyon
daha doğrusu reklamlar; bu alan bütün süreçleriyle en kutsal , en dokunulmaz
alan; alanla iştigal edenler de en...
bu sanal alan kadar önemli olmasa da hemen ardından yaşam alanları geliyor,
burası temelde beyoğlu; esas olarak tünelden taksim'e kadar olan alan ve oradan
da bir hançer gibi kıvrılarak nişantaş'ına uzanan bölge; bu ülkenin her şeyine
burada karar veriliyor...
bütün bu nefes bile aldırmayan organizasyonun önemli belirleyenlerinden biri
spor; daha doğru bir deyişle futbol. bu da sıkıştırılmış ve minimalize edilmiş,
kontrolü daha kolay hale getirilmiş; galatasaray, beşiktaş, fenerbahçe, gerisi
organizasyonun garnitürleri. nasıl reklamları üç kişi çekiyorsa ve nasıl iki
kişi gevrek gevrek seslendiriyor ve bütün ülke izliyorsa, nasıl hayli büyük bir
coğrafya olan anadolu'yu iki mahalle beyoğlu ve nişantaşı belirliyorsa spor da
öyle; daraltılımış, kontrolü kolay bir alanda;
erkek
futbol
galatasaray, beşiktaş, fenerbahçe...
bütün bu organizasyonun en sonunda ve solda sıfır durumunda sanat ve sanatçı
var;
sanat ve sanatcı bütün bunlara ses çıkarmıyor; çok berbat bir yerinden
eklemlendiği için bütün bu olan bitenlere, söylemini anlaşılmayacak kadar
parçalıyor eğer iktidaraysa sözü;
ta ki kendi bile ne dediğini anlamaz olana kadar... hiç şüphesiz beyoğlunun iki
tramvay durağı arasındaki mesafede üretilen sunulan ve tüketilen sanat bugünkü
ensest durumun içinde, bugünkü korkaklığıyla bütün bu sonsuz ölüm halinin bir
yan ürünü olmaktan öteye gitmiyor ve muhalefete dair hiç bir şey söylemiyor.
gerçeğe ve hüzne dair hiç bir şey üretmiyor ; üretemez ve söyleyemez de zaten,
kimsenin böyle bir şeye niyeti yok..
bugün reklamları; kitle iletişim araçlarını elinde tutan, üretim ve tüketimi
belirleyen, sivil alana ve resmi alana iktidarını kabul ettirmiş küçücük bir
alana sıkışmış, küçücük bir kitle var. bunlar kendilerini "elit" diye
adlandırıyor, soylu, seçkin, elit; her ne kadar çoğu tıknaz, kısa ve kalın,
çirkin olsa da, tek bir lisanı bile zorla konuşsa da elit bu burada, bakın
sağınıza solunuza aynaya, bizimelitimiz de bu kadar... bu türkiye'nin eliti...
onlar kendilerini reklam yazarı, seslendirmeci, yönetmen ve kreatif bilmemne
olarak, beyoğlu'nu güzelleştirme derneği'nin kurucuları veya nişantaşı ahalisi
olarak, büyük bir camianın taraftarı ve yönetim kurulu üyesi veya asbaşkanı
olarak (ne demekse), fabrikaların, bankaların sahibi olarak, boğaz manzarasının
ve en iyi balıkların tüketicisi olarak, sanatçı ya da sanatın hamisi olarak,
televizyon programlarının konukları olarak sürekli olarak yeniden üretiyorlar.
çoğalan bu işte; çoğalan; tıpkı metastazdaki çoğalmayı andırır şekilde büyüyen
bu; kent nasıl büyüyorsa bu sağlıksız yapı; ur büyüyor ve içine aldığı alana
yeni hücrelere de hastalığı bulaştırarak çoğalıyor ve çürüyor;
böyle bir alanda, böyle bir süreçte metastaz bütün hızıyla sürer ve yayılırken
sevgiye ve dokunmaya hiç bir yaşam alanı kalmıyor.
en azından benim baktığım yerden başka hiç bir şey görünmüyor.
Kaynak
Ethem Özgüven, Kısa Film Grubuna atılan mail.
ETHEM Özgüven “DELIRIUM”
FİLMİ BREZİLYA’DA GÖSTERİLECEK
06-25 EYLÜL 2005
Dünyanın ve Güney Amerika’nın en önemli sanat etkiliklerinden biri kabul edilen
Associação Cultural Videobrasil, Ethem Özgüven “Dosya” çalışmasından sonra şimdi
de 06-25 Eylül 2005 tarihlerinde gerçekleşecek olan “15.Uluslararası Elektronik
Sanat Festivali programına Ethem Özgüven’in “Delirium” filmini dahil etti.
Associação Cultural Videobrasil’in iki yılda bir düzenlediği Uluslararası
Elektronik Sanat Festivali’nin 15.’sine ev sahipliği yapacak olan Brezilya’da
“Güney Panoraması Bölümü”nde “Delirium” filmi gösterilecek. Ethem Özgüven
Festival boyunca Videobrasil’in konuğu olarak Brezilya’da sinemaseverlerle
buluşacak.
20 yılı aşkın bir süre önce Sao Paolo’da kurulan Associação Cultural Videobrasil,
düzenledikleri “Elektronik Sanat Festivali”, bienal ve diğer pek çok
etkinliğine, önemli sanatçıların eserlerinin sergilendiği “Dosya” (Dossier)bölümünü
ekledi. Bu sergi çalışması için ilk olarak 5 Brezilyalı çağdaş sanatçı seçen
Associação Cultural Videobrasil, daha sonra bu çalışmayı 5 Latin Amerikalı
sanatçı ile gerçekleştirdi. Associação Cultural Videobrasil’in “Dosya” sergi
çalışması için diğer ülkelerden seçilecek 5 sanatçıdan ilki Ethem Özgüven oldu.
İstanbul Bilgi Üniversitesi İletişim Fakültesi’nde öğretim görevlisi olan Ethem
Özgüven’in Nisan 2005’te gösterilmeye başlanan “kabuslar”, “yaşamın geneline
dair”, “yaşamın detayına dair”, “küçük göl”, “Erol akyavaş”, “f” ve “güre”
filmleri Brezilya’da gösterilmeye devam ediyor. Gösterimlerin yanı sıra
sanatçının eserleri ve düşünceleri ile ilgili olarak da toplantılar
yapılacaktır.
80’lerden bu yana kısa film, belgesel, sosyal reklam/spot, Deneysel video
çalışmaları gerçekleştiren Ethem Özgüven, bu çalışmalarıyla bir çok etkinlik ve
festivalden ödül kazanmıştır.
Studio Azzurro (İtalya), Robert Cahen (Fransa), Eder Santos (Brezilya), Lucas
Bambozzi (Brezilya), Anne-Sophie Emard & Chantal Neveu (Fransa - Kanada),
Atsushi Ogata (Japonya) / C.M. Judge (USA), Sigrid Coggins (Fransa), Chris
Quanta (Fransa), Marc Geneix (Fransa) gibi dünyanın en önemli video
sanatçılarının işleri bu festivalde sergilenmektedir. Videobrasil’in sanatsal
etkinlikleri videoart ve digital art alanında dünyanın ve Güney Amerika’nın en
önemli sanatsal etkinliklerinden biri olarak kabul edilmektedir.
“15.Uluslararası Elektronik Sanat Festivali” ile ilgili daha detaylı bilgiye ve
sanatçıların yazı ve işlerine online olarak www.videobrasil.org.br adresinden
ulaşmak mümkündür. Ethem Özgüven filmlerini online olarak http-//ozguven.bilgi.edu.tr
adresinden takip edebilirsiniz.