Doğum Tarihi - 1936, Erzincan
Ölüm Tarihi - 1 Eylül 1987, İstanbul
Gerçek ismi Remzi Aydın Jontuk bazı kaynaklarda Remzi Cöntürk olarak da geçmektedir.
Kuleli Askeri Lisesini bitirdikten sonra, 1958 yılında bir tiyatroda dekorcu olarak çalışmaya
başladı. Bu sırada ufak işlerde çalıştığı sinema ile tanıştı. Süreyya Duru'nun asistanlığını yaptı.
1964 yılında ilk filmi Zımba Gibi Delikanlıyı
yönetti. Sinema yaşamı boyunca 72 film yaptı. Yönettiği filmlerin senaryolarını
çoğu kez kendi yazdı. Vurdulu kırdılı yapıtlarıyla ün kazandı. Yılmaz Güney'le
Cüneyt Arkın'ın bir çok serüven filmine imza attı. Elif ile Seydo ve Pir Sultan Abdal
filmleriyle yönetmenliğinin zirvesine gelen Remzi Jöntürk, 1987 yılında Afrodit
filmi çekimlerinden dönerken, Bursa'da bir trafik kazasında yaşamını yitirdi.
Yönetmen Filmografisi
Zımba Gibi Delikanlı - 1964
Beyaz Atlı Adam - 1965
Mağrur Ve Sefil - 1965
Zorlu Düşman - 1966
Ve Silahlara Veda - 1966
Göklerdeki Sevgili - 1966
Yaşamak Haram Oldu - 1966
At Hırsızı Banuş - 1967
Cango Ölüm Süvarisi (Korkusuz Adam) - 1967
Eşkiya Celladı - 1967
Bir Şoförün Gizli Defteri - 1967
Malkoçoğlu Krallara Karşı - 1967
Bir Soförun Gizli Defteri - 1967
Malkoçoğlu Kara Korsan - 1968
Yaralı Kalp - 1969
Malkoçoğlu Cem Sultan - 1969
Kader Bağlayınca - 1970
Avare - 1970
Sevgili Muhafızım - 1970
Hasret - 1971
İntikam Kartalları - 1971
Elif İle Seydo - 1972
Arap Abdo - 1973
Pir Sultan Abdal - 1973
Duvak - 1973
Kahramanlar - 1974
Sayılı Kabadayılar - 1974
Göç - 1974
Zindan - 1974
İsyan - 1975
Yarınlar Bizim (2) - 1975
Macera - 1975
Bir Defa Yetmez - 1975
Yarınsız Adam - 1976
Ölüme Yalnız Gidilir - 1976
Silahlara Veda - 1976
Tepedeki Ev - 1976
Hora Geliyor Hora - 1976
Kan - 1977
Şeref Yumruğu - 1977
Yıkılmayan Adam - 1977
Hırçın Kız - 1977
Satılmış Adam - 1977
Kaplanlar Ağlamaz - 1978
Lekeli Melek - 1978
Avare - 1978
Uyanış - 1978
Kara Yazma - 1979
Hayat Harcadın Beni - 1979
Çile - 1980
Çile Tarlası - 1980
Destan - 1980
Acı Gerçekler - 1981
Milcan - 1981
Öğretmen Kemal - 1981
Takip - 1981
Unutulmayanlar - 1981
Ağlayan Gülmedi mi? - 1982
Bir Pazar Günü - 1982
Aşk Adası - 1983
Nikah - 1983
Can Kurban - 1983
Türkiyem - 1983
İkimiz De Sevdik - 1983
Beş Kafadar - 1984
Halk Düşmanı - 1984
Geçim Otobüsü - 1984
Altar - 1985
Domdom Kurşunu - 1985
Eroin Hattı - 1985
Biraz Neşe Biraz Keder - 1986
Yaralı Can - 1987
Kara Şahin - 1964
Zımba Gibi Delikanlı - 1964
Beyaz Atlı Adam - 1965
Ve Silahlara Veda - 1966
Yaşamak Haram Oldu - 1966
Göklerdeki Sevgili - 1966
Eşkiya Celladı - 1967
Bir Soförun Gizli Defteri - 1967
Bir Şoförün Gizli Defteri - 1967
Yakılacak Kitap - 1968
Malkoçoğlu Cem Sultan - 1969
Melikşah - 1969
Malkoçoğlu Akıncılar Geliyor - 1969
Yaralı Kalp - 1969
Hasret - 1971
İntikam Kartalları - 1971
Malkoçoğlu Ölüm Fedaileri - 1971
Elif İle Seydo - 1972
Duvak - 1973
Göç - 1974
Kahramanlar - 1974
Sayılı Kabadayılar - 1974
Zindan - 1974
Bir Defa Yetmez - 1975
İsyan - 1975
Macera - 1975
Hora Geliyor Hora - 1976
Ölüme Yalnız Gidilir - 1976
Silahlara Veda - 1976
Hayata Dönüş - 1977
Hırçın Kız - 1977
Avare - 1978
Kaplanlar Ağlamaz - 1978
Sevgi Dünyası - 1980
Acı Gerçekler - 1981
Azap Çiçeği - 1981
Milcan - 1981
Unutulmayanlar - 1981
Bir Pazar Günü - 1982
Aşk Adası - 1983
İkimiz De Sevdik - 1983
Beş Kafadar - 1984
Geçim Otobüsü - 1984
Domdom Kurşunu - 1985
Eroin Hattı - 1985
Oyuncu Filmografisi
Kamalı Zeybek - 1964
Başlık - 1965
Malkoçoğlu Krallara Karşı - 1967
Malkoçoğlu Kara Korsan - 1968
Aslan Bey - 1968
Kaynak
Internet Movie Database
Milliyet Sanat Dergisi Sınavı 21 / Ülkü Tamer
Internet Movie Database
Fotograf : Adana - Paris Belgeselinden
İnsanları Seveceksin
Oğul Jöntürk, Baba Remzi Jöntürk’ü anlatıyor.
2009 Ocağında yazıma şu satırlarla başlamıştım… İnternetin insanlar arasındaki
mesafeleri kısalttığına gün geçtikte şahit olmaktayız. İstenilen herhangi bir
bilginin sonsuz bir kütüphane içerisinde kolayca ulaşılabilirliğinde geçmiş bir
yüzyılla milenyum’un ilk 10 senesi dolmadan katedilen bu büyük mesafenin
insanlar üzerine pozitif veya negatif etkilerinin neler olabileceğine dair
tahminleri şimdiden yapabilmek gerçekten güç.
Kimi zaman ise oldukça hoş tesadüflerle bize ulaşan sürpriz konuklarla Yeşilçam
ve Alternatif Türk Sineması Kültürü üzerine çalışmalarımızın sağlam temellere
dayanması ilkesi güçleniyor.
İnternetin sağladığı olanaklarla okyanusun diğer ucunda yaşamını devam
ettirmekte olan oğul Jöntürk’ün hatıralarından Yeşilçam’ın en renkli kişiliğe
sahip yönetmenlerinden Remzi Jöntürk‘ün şahsına özgü kimi zaman saykodelik, kimi
zaman postmodern, kimi zaman ise dışa vurumcu açılımlarını sizlerle paylaşma
imkanı bulabiliyoruz.
“Öncelikle belirtmek isterim ki ben sinema sektorunde degilim, 1980’li yıllarda
lise eğitimimin ardından Türkiye’den taşındım. Öncesinde tabiatıyla babam ile
epey film seti eskittim, küçüklüğümde beni setlerde çocuk rollerine çıkartırdı.
Malkoçoğlu Kara Korsan filmi ilk kez kamera karşısına geçtiğim filmdir.”
“Babam, Elia Kazan, Vittoria de Sica gibi yönetmenleri beğenirdi. “Rıhtımlar
Üzerinde - On the Waterfront” gibi 50’lerin ve 60’ların hafif sosyal
filmlerinden epey etkilenmiştir. Ayrıca İtalyan kovboy filimlerinden ve
özellikle Sergio Leone‘den kesin bir şeyler katmıştır.”
“Babamın ilk çektiği filmlerden birisi bir kovboy filmiydi. Ayrıca “Beş Çirkin
Adam (1971)” isminde ve 1970’lerde bir yangında yok olan bir kovboy filmi daha
vardı. . Bunun için tam Cüneyt Arkın‘ın evinin karşısında olan İstanbul 1.
Levent’teki evimizin arkasına bir set yapmıştı, bütün kovboy kasabası oraya
kurulmuştu.”
“Bu film yönetmen Akira Kurosawa‘nın Seven Samurai‘sinden ve o filmin Amerikan
yeniden çevrimi The Magnificent Seven‘ından esinlenmişti. Netice olarak
Hollywood Japonyadan, babamda Hollywood’dan. Kim kime dumduma…”
“Benim için Yeşilçam’ı en ilginç kılan gerçek, o zamanların finansal ve siyasi
zorlukları içerisinde yönetmenlerin, kendi istedikleri mesajları Anadolu’dan
gelen dağıtımcıların istekleri doğrultusunda çekilen populist filmlerin içine
gizleyip halka yollayabilmeleridir.”
Yıkılmayan Adam
“Yıkılmayan Adam‘ın set arkasından aklıma ilk gelen hatıra Sönmez Yıkılmaz‘ın
senaryo icabı kesilen kolu idi. Cüneyt Arkın’la dövüştükten sonra bahsi
kaybettiği için kolu kesiliyordu. Burda kesilen kolu babam yapmıştı. Hatta ben
oyun oynar gibi bulaşık eldivenine çimento koyup bir el yapmaya çalışmıştım
yardım olsun diye ama teknolojik(?) olarak her halde yetersizdi , kullanılmadı.”
“Babam Yıkılmayan Adam ve Yarınsız Adam filmlerindeki diyaloglardan ötürü 12
Eylül sonrası askeri yönetim zamanında DGM tarafından yargılanmıştı.Bu mahkeme
seneler sürdü, bir ara beraat olayı vardı, detayları tam olarak hatırlayamıyorum
ama babam rahmetli oldu diye dava düştü sanırım.”
“O zaman sansür denen bir olay vardı, öncelikle filmin senaryosu sansürden
geçerdi (veya geçmezdi ve yeniden yazılırdı), filmi çekmek için izin alınırdı,
film bittikten sonra tekrar sansürden geçmesi lazımdı. Yıkılmayan Adam’ın
sansüre gönderilen kopyasını babam sonradan kafasına göre değiştirip kesilmiş
bölümlerini ekleyip dağıtıma yollamıştı. 12 Eylül’den sonra film endüstrisinin
sesi kesildi, sus pus oldu Yeşilçam. Tabii insanların ifadesini durdurunca
düşüncelerinide durdurursun. Sinema yuzeysel bir olay oldu.”
“Bügünün Türk sinemasında bir tarafta, ABD’de çekilse doğrudan sinemayı atlayıp
videoya çıkacak filmler çekiliyor ve Türkiyede hasılat rekoru kırıyor. Bir
tarafta ise Nuri Bilge Ceylan diye bir şahıs, filmlerini burada seyrettim,
anormal bir sey. Tam bir Görsel Orgazm o yönetmenin yaptığı filmler. Babamın
tersine ama ekspresyonist değilde impresyonist mesajlar sözkonusu.”
“Halkın bu tip filmlerden ne kadar geri dönüş alabileceğini bilemem. Bu noktada
babamın insanların mesajları daha açık bir ortamda alacağına inanmış
olabileceğini düşünüyorum, filmleri (en azından 80 döneminden öncekileri) çok
ekspresyonist dikkat edersen .”
Kan ve Saykodelia
“Babamın 70’ler sonu ve 80’lerdeki filmlerinin pek çoğunun senaryosunu ya amcam
Mehmet yada ikisi beraber yazmışlardır. Amcam da koyu solcu bir romantikti,
galiba Kan (Deli Kadir) filminin senaryosunuda o yazdı.”
“Kan filminde Kadir İnanır‘ın önünde Necla Nazır ile beraber uzun bir diyaloga
girdiği bir duvar tablosu bulunmaktadır. Öbur amcam Ramiz, meşhur bir ressamdır,
babam küçükken ona resim çizmeyi öğretmiş, bu sahnede olduğu gibi içinde filme
özgü tablolar bulunan bu çeşit resimler ya babam yada amcam tarafından
çizilmiştir.”
“Babam ressam ve heykeltraş olduğu gibi aynı zamanda bir müzikseverdi.
Muhtelemelen rock müziğe karşı olan ilgisini sanatla haşır neşir oluşuna
bağlıyorum. Zaten bu gibi insanlar, müzik çeşidini bir hayran olarak değilde bir
tema olarak görürler.”
“Resime ne uyuyorsa onu eklemek mantıklı gelir, örneğin biraz Pink Floyd
biliyorsa, filmdeki görüntü ile hissetiğini müzikle birleştirmek kolay olmuştur.
Yani olaya daha çok uyumluluk açısından bakmaktadır.”
“Sonuçta o filmlerdeki görüntüsel ve diyalogsal saykodelizme bakarsan, o çeşit
müziklerin konması gayet normal. 80’ler pop parçalarından Rock’a, Klasik
müzikten Arabesk’e pek çok eser kullanmıştır filmlerinde. Küçüklüğümden evdeki
plak koleksiyonunu hatırlıyorum, şimdi garip gelmiyor o muzikler.”
Altar
“O filmi çok iyi hatırlarım. Hatta babamın en favori mekanlarından olan kocaman
bir mağara vardı (Büyük Çekmece taraflarında), orda epey sahne çekilmişti. O
mağarayı eski Malkoçoğlu filimlerinde de kullanmıştı.”
“Film şirketinin tam Beyoğlu hamamının yanındaki bir binada 3 odalı bir
yazıhanesi vardi. Normal bir salon kadar olan büyük odayı tek başına bir set
haline getirmişti. Bütün kostümler, kılıçlar ve kalkanlar 2-3 ay calisarak
kendisi tarafından dizayn edilmiş ve üretilmişti. Bu filmin büyük bütçeyle
yapıldığını zannetmiyorum, birkaç prodüktor ortaklaşa paralarını koymuşlardı.”
“Filmin prodüksiyonuna başlamadan önce, promosyon olarak gazetecilerin dikkatini
çekmesi için babam filmdeki artistlere kostümleri giydirmiş, adamlarına Beyoğlu
İstiklal Caddesini boydan boya trafiğe kapattırmış (o zaman araç trafiği vardı)
ve bütün ekibi caddenin bir başından sonuna yürütmüştü. O zamanki karmaşayı,
caddenin birbirine girdiğini hatırlıyorum. Ama bütçe yetersizliği o filmi
mahvetti.”
Remzi Jöntürk resmi web sitesi
http://remzijonturk.com