İngilizce - Türkçe
sözlüğe baktığımızda Mock kelimesi alay, eğlenme, dalga geçme, sahte, taklit
olarak kullanılabiliyor. Documentary kelimesi ise belgesel, belge film olarak
kullanılmakta. İki kelimenin birleşimi Mockumentary ise ilk bakışta Sahte
Belgesel olarak çevrilse de Türk belgeselciler arasında nasıl kullanılacağı
önemli. Türk Dil Kurumu bu kelimeye bir karşılık bulana kadar iş Türk
belgeselcilere düşecek sanırım. Dilimize nasıl yerleşirse öyle benimsenecek. Bu
güne kadar Mockumentary film yapanlar İngilizce tanımlamayı tercih etmişler.
Son yıllarda dünyada mockumentary filmler popüler olmaya başladı ve ülkemizde de
ilk örneklerini vermeye başladı. Mokümanter Film, Melgesel veya Çakma Belgesel
olarak bazı yazılarda geçiyor.
Çeşitli Görüşler
Dünyada Mockumentary türünün ilk örneği kabul edilen Parayı Al Ve Kaç 1969 ABD
yapımı filmdir. Özgün adı Take the Money and Run'dır. Woody Allen'ın senaryosunu
yazdığı, yönettiği ve başrolünü oynadığı bir komedi filmidir.
Hapishane sahneleri gerçekten San Quentin hapishanesinde ve küçük ücretler
karşılığında gerçek mahkumlarla çekilmiştir. Gardiyanlar gün sonunda gerçek
mahkumlardan ayırt edebilsin diye, film ekibi mor ötesi ışıkta görülebilen özel
mürekkeple damgalanmıştır.
Parayı Al Ve Kaç, beceriksiz küçük suçlu Virgil Starkwell (Woody Allen) 'in
çocukluğundan başlayarak banka soygunlarına kadar giden kariyerini belgesel
filmlerin parodisi şeklinde ele alan bir filmdir.
Film, geniş kitlelere ulaşmış ilk "Mokümanter" (Mockumentary) film olmuştur.
Mokümenter Mock=sahte, taklit ve Documentary=Belgesel kelimelerinden türetilmiş
bir terimdir. Hiciv maksadı ile konuyu ciddi bir belgesel tarzında anlatan
komedi filmleri için kullanılan bir terimdir. Woody Allen'e göre bu türe
sahte-belgesel (pseudo-documentary) 'de denebilir.
Belgesel, İngilizce "documentary"dir. "Mock" da sahte, taklit, alay eden falan
demek. Mockumentary yani, bir nevi çakma belgesel. Gerçek olmayan bir hikaye,
belgelerle falan ciddi ciddi, gerçekmiş gibi anlatılıyor bu filmlerde,
En meşhurlarından bir tanesi "Operation Lune". Fransız yönetmen William Karel'in
"belgeseli", Neil Armstrong'un asla Ay'a ayak basmadığını gayet inanılır bir
üslupla anlatıyormuş. "Belgesel"e göre, Ay'a ayak basma görüntüleri CIA
tarafından stüdyoda, yönetmen Stanley Kubrick'in yardımıyla çekilmiş.
Bunun bir mockumentary olduğu biliniyor ama, açıkçası bu hikaye bana öyle çok da
yalan-yanlış gelmiyor.
Kim bilir, belki de bu film gerçek bir belgeseldir, 1969'da Apollo 11'in Ay'a
inmesi görüntüleri ise ilk sahte belgesel örneği...
Millyet
Tuba Akyol
milliyet.com.tr
Mockumentary filmden anlaşılan, belgesel film çekerken yapılamayacak veya
alışagelmemiş bazı anlatım biçimlerini kullanmak. Örneğin bir belgeselde
kişilerle argo konuşulamaz. Ancak mocumentary filmlerde daha esnek
davranılabiliyor. Örneğin gençlerle yapılan röportajlarda gençlerin o bölgede
kullandıkları dil belgesele yansıyabilir. Küfür edilebilir. Oysa belgeselde bunu
göremeyiz. Sunucu veya baş roldeki konu olan kişi konuşma dili olarak esnek
davranabilir. Bazen konuyu alaya alabilir.
Örneğin;
Sunucu - Buradaki anıtı biraz anlatır mısın abi?
Satıcı - Ya bu Osmanlının bir eseriymiş. Mimar Sinan yapmış.
Sunucu - Ya bu mimar da amma çok iş yapmış zengin olmuştur.
Mimar Sinan'ın bu eserlerden kaç para aldığı hiç bir belgeselde verilmezken bu
tip belgesellerde insanların bu konuyu düşünmeleri sağlanmak için üretilen argo
içerikli bir diyalog.
Mocumentary filmler de belgelere dayanarak konu hakkında bilgi veriyor. Bir
belgesel gibi düşünülebilir. Sadece anlatım dili farklı. Aslında mocumentary
sıkıcı anlatımı ve metni olan uzun süreli veya çok bölümlü documentary
filmlerden daha eğlenceli gibi görünüyor. Ama metni ve kullanılan sözcükleri iyi
seçmek gerekli sanırım. Bunu için de daha fazla üzerinde çalışmak gerekli.
Mockumentary or mock documentary is a genre of film and television, or a single
work of the genre. Although a mockumentary may be one of the comedy genres,
serious mockumentaries also exist. The mockumentary is presented as a
documentary recording real life, but is actually fictional. It is a commonly
used medium for parody and satire. They are often used to analyze current events
and issues by using a fictitious setting around it.
Mockumentaries are often presented as historical documentaries with b roll and
talking heads discussing past events or as cinéma vérité pieces following people
as they go through various events. Examples of this type of satire date back at
least to the 1950s (a very early example was a short piece on the "Swiss
Spaghetti Harvest" that appeared as an April fool's joke on the British
television program Panorama in 1957), though the term "mockumentary" is thought
to have first appeared in the mid-1980s when This Is Spinal Tap director Rob
Reiner used it in interviews to describe that film. One of the earliest pioneers
of the mockumentary format for television comedy is Victoria Wood, who regularly
included them in her 1985 series Victoria Wood As Seen On TV.
The false documentary form has also been used for some dramatic productions (and
precursors to this approach date back to the radio days and Orson Welles'
production of H. G. Wells' novel The War of the Worlds).
Mockumentaries are often partly or wholly improvised, as an unscripted style of
acting helps to maintain the pretense of reality. Comedic mockumentaries rarely
have laugh tracks, also to sustain the atmosphere, although there are exceptions
- for example, Operation Good Guys had a laugh track from its second series
onwards.
Mockumentary veya sahte belgesel, film ve televizyonun bir türü, veya türün tek
bir işidir. Bir mockumentaryın, komedi türlerinin biri olabilmesine rağmen,
ciddi mockumentaries hem de, var olur. Mockumentary, belgeli kaydeden gerçek bir
yaşam olarak sunmuş olur, ama gerçekte kurgusaldır. Parodi ve hiciv için
genellikle alışık bir ortamdır. Onlar, çoğunlukla onun etrafında hayali bir
koymayı kullanarak güncel olaylar ve çıkışları analiz etmek için alışıktır.
Mockumentary filmler çoğunlukla, olaylardan sonra tartışırken b rulosu ve
konuşan başlarla tarihsel belgesellerin olduğu gibi sunmuş olur, veya cinéma
vérité parçaları olarak onların, çeşitli olaylar boyunca gittiği gibi insanları
izlerken. Hicivin bu tipinin örnekleri, (Çok erken bir örnek, 1957'de İngiliz
televizyon program panoramasında bir 1 Nisan aptalının şakasının olduğu gibi
gözüken "İsviçre'ye ait spagetti hasatı"da kısa bir parçaydı) 1950ler'e en
azından kadar gider, terimin "Mockumentary", bunun, belkemiğine ait musluk
yöneticisi olduğu zaman 1980ler'in ortasında ilk olarak gözükmüş olmak için
içeride düşünülmesine rağmen, dizginleri çekicinin o görüşmelerde, filmin
olduğunu tanımlar olduğunu soy. Televizyon komedisi için mockumentary biçiminin
en erken öncülerinin biri, muntazaman onun 1985 dizi siyah erik tahtasında
onları kapsayan siyah erik tahtası öyle, TV'de gör.
Yanlış belgeli form hem de, bazı dramatik üretimler için kullanıldı (Ve bu
yaklaşıma haberciler, gündüzleri radyoya kadar gider, ve H.G. kuyularının
romanının Orson kuyularının üretimi, dünyaların savaşıdır).
Mockumentaries, çoğunlukla kısmen veya büsbütün doğaçlanandır, gerçekliğin
numarasını sürdürmek için yardımları oynamanın metne dayalı olmayan bir tarzı
olarak. Comedic mockumentariesin nadiren, atmosfer hem de dayanmak, istisnalar
olmasına rağmen gülüş yolları var - örneğin, iyi adamların, ileride onun ikinci
dizisinden bir gülüş yolu olduğu çalışma.
İngilizce ‘belgesel’ (documentary) ve ‘dalga geçmek, eğlenmek, sahte’ (mock)
anlamlarına gelen kelimelerin birleşimi sonucu yaratılan Mockumentary, 80’lerin
ortasında Amerika’da ortaya çıkan ve gerçek olmayan hikayelerin sanki
varmış/olmuş gibi anlatıldığı bir sinema türü.
Sinemamızın ilk mockumentary’lerinden Bir Tuğra Kaftancıoğlu Filmi’nin
yönetmenlerinden Emre Akay Play ÜniFilmFest’e özel olarak Mockumentary Yapım
Atölyesi düzenliyor. 01 - 04 Mart 2012
Özellikle genç sinemacıların büyük ilgi gösterdiği mockumentary’nin yaratırken
eğlendiren, eğlendirirken de hayal gücünü zorlayan bir tür olmasını fırsat bilen
atölye, kendi kampüs filmlerini çekmeleri için gençlere farklı bir deneyim
yaşatacak.
Üç gün sürecek atölye boyunca dünya sinemasından mockumentary örnekleri
gösterilecek ve gençlerin kampüsü mekan olarak kullandıkları filmler çekmeleri
sağlanacak. Atölyenin üçüncü gününde ise kısa ve belgesel film yönetmeni Ezgi
Kaplan, katılımcılara özel kurgu eğitimi verecek.
Filmler daha sonra izlesene.com adresindeki internet sitesinde Play ÜniFilmFest
için özel tasarlanan sayfaya yüklenip izlenebilecek.
* İngilizce ‘belgesel’ (documentary) ve ‘dalga geçmek, eğlenmek, sahte’ (mock)
anlamlarına gelen kelimelerin birleşimi sonucu yaratılan Mockumentary, 80’lerin
ortasında Amerika’da ortaya çıkan ve gerçek olmayan hikayelerin sanki
varmış/olmuş gibi anlatıldığı bir sinema türü.
Kurmaca Belgesel, Mockumentary
"Mock" (alay, taklit) ve "Documentary" (belgesel) kelimelerinin birleşiminden
oluşan Mockumentary; kurmaca belgesel, sözde belgesel ya da alaylı belgesel
olarak çevrilebilir.
Dockumentary (dökümentiri) ve Mockumentary (mökümentiri) ses oyunundan da
yararlanan ve günümüzde dünya üzerinde birçok başarılı örneği bulunan bu tür,
genellikle kullandığı alaycı dil, zekice kurgulanması ile belgeselin temel
öğelerini kullanarak (örn. kameraya bakarak konuşmak, uzaktan çekimler,
röportajlar) aktarmasıyla sıradan kurmaca yapımlardan sıyrılabiliyor.
İlk örneklerini 50'li yıllarda, geçmiş olayları ele alan belgesellerde, esprili
cümleler kullanarak ve belgesele canlandırmalar ekleyerek vermeye başlayan bu
tür, ilk önemli örneklerinden birini 1957 yılında İngiliz BBC televizyonunda
yayınlanan Panaroma isimli televizyon programının bir bölümünde verir. 1 Nisan
Şakası amacıyla yayınlanan Swiss Spaghetti Harvest isimli bu bölümde,
İsviçre'nin güney kısımlarında makarnalarını ağaçlardan toplayan bir aileye yer
verilmesi üzerine, yayının sonunda kanalı arayan İngilizler kendi spagetti
ağaçlarını nasıl yetiştireceklerini sorarlar.
'Mockumentary' terimini ise ilk defa 1984 yılında yönetmen Rob Reiner, "This Is
Spinal Tap" isimli filmini tanımlamak için kullanır.
Bu türe en çok katkıyı yapan yönetmenler arasında ise tanıdık bir sima var;
Woody Allen. Yönetmen, Take the Money and Run (1969), Zelig (1983), Sweet and
Lowdown (1999) gibi filmleriyle bu türün dünyaya yayılmasında öncü olur. Beyaz
ekranda ise Mockumentary, ilk olarak BBC'de Monty Python's Flying Circus
(1969-1974) ve CBC'de The Hart and Lorne Terrific Hour (1970-1971) örnekleriyle
ses getirir. (Bu Vol 2.'nin konusu, ayrıyeten ele alınacaktır.)
Woody Allen'den sonra ise sinemada bu tür, Forgotten Silver ile tekrar popüler
olur. 1995'de Peter Jackson (Şanlı Başkan) ve Costa Botes'in ortak
yönetmenliğiyle çekilen film, mockumentary tekniğini Yeni Zellandalı iki
belgesel yönetmeninin yapımlarını hayata geçirmesini anlatmak için kullanır ve
Peter Jackson ve Costa Botes de filmde bu iki yönetmeni canlandırır.
Man Bites Dog, gazetecilik ilkelerine göre haber değeri taşıyan bir olaydan
adını alan Belçika yapımı bir film olarak 1992'de perdede gösterildikten sonra
(iyi filmdir) bu filmi, Amerikalıların aslında uzaya gitmediğini, CIA'in Stanley
Kubrick'ten yardım alarak Ay'a ayak basma anlarını bir stüdyo ortamında çekip
dünyaya yaydığını anlatan Dark Side of The Moon (2002) izler. Bu filmde astronot
Buzz Aldrin de rol alır.
First on The Moon (2005) ise Ay'a Amerikalılardan önce 1930'da Rusların
gittiğini anlatan bol ödüllü bir Rus filmi olarak bu türe ve türün
popülerleşmesine hizmet eder.
Sene 2009'u gösterdiğinde ise Mockumentary'i dünya gündemine, bir ülke ve o
ülkenin sinema perdelerinde kaybettiği prestiji taşır. Bu film, Sacha Baron
Cohen'in; "Borat: Şanlı Kazakistan Milletinin Çıkarlarını Arttırmak İçin
Amerikan Kültürünün İncelenmesi" (evet isim bu kadar uzun) isimli filmidir.
Film, Kazak Devlet Televizyonunun ABD kültürünü incelemesi için Borat Sagdiyev'i
görevlendirmesini anlatsa da filmi haber bültenlerine taşıyan; kullandığı
acımasız ama benzersiz anlatımıdır. Yine Sacha Baron Cohen'in gay bir
Avusturyalı muhabiri canlandırdığı Brüno filmi de Mockumentary olarak
değerlendirilebilir. (Cohen, Brüno olarak Filistin ve İsrail arasında barışı
sağlamak için Ortadoğu'ya gider ve iki tarafın yetkilileriyle görüşür fakat
yetkililerin bunun bir film çekimi olduğundan haberleri yoktur.)
Bu yapımlara ek olarak sinemaseverlerin hatırlayacakları, Noviembre, It's All
Gone Pete Tong, Surf's Up (hem mock hem animasyon), Bob Roberts gibi başarılı
örneklere ülkemizden de bir örnek geçen yıl eklenir. Levent Soyarslan'ın
yönetmenliğini üstlendiği Oflu Hocayı Aramak (O.H.A) filmi de Oflu Hoca'yı
arayan Ali Baltaoğlu (olacaaak olacak olacak o kadar) ve belgesel ekibinin
hikayesini anlatır. Kalitesi ya da başarısı tartışıladursun sinemamıza
Mockumentary tarzında bir yapım armağan etmesi açısından yapım önemli bir yer
tutar.
Tekrar dünya sinemasına dönersek, 2014'de ise benim de favori filmlerim arasında
olan, bir grup vampirin, Yeni Zellanda'nın Wellington şehrindeki yaşamlarını
anlatan What We Do In the Shadows vizyona girer. Taika Waititi ve Jemaine
Clement'in yazıp, yönetip, yetmezmiş gibi baş rolünü paylaştığı yapım, ders
olarak Mockumentary nedir, neden ve nasıl yapılır sorularının cevabı niteliğinde
sinema okullarında okutulsa, kıl bir Prof. çıkıp da ben bu dersi vermiyorum
demez. Düşük bütçeli, Peter Jackson'lı, bol ödüllü, bol esprili, mükemmel
soundtrack'li bu film, 183 yaşındaki Deacon, 379 yaşındaki Viago, 862 yaşındaki
Vladislav ve 8000 yaşındaki Petry isimli dört vampirin ev arkadaşlıklarını ve
sergüzeştlerini dolu dolu 85 dakikada akıcı bir şekilde anlatıyor. Sinema
eleştirmenlerinin; "Smarter, fresher, and funnier than a modern vampire movie
has any right to be; 'What We Do in the Shadows' is bloody good fun." olarak
tanımladığı film, -benim için- Mockumentary'nin beyazperdedeki zirve filmi.
Don't sing if you want to live long
they have no use for your song
you're dead, you're dead, you're dead
you're dead and outta this world
Mehmet Can Mıcık
e-mail: mehmetcanmicik@gmail.com
twitter: twitter.com/isupergeil
vimeo: vimeo.com/canmicik