Documentarist 7. İstanbul Belgesel Günleri, 12 Haziran akşamı düzenlenen ödül
töreniyle sona erdi. Bu sene ilk kez verilen FIPRESCI Ödülü Türkiye yapımı bir
filme, Güliz Sağlam'ın "Tepecik Hayal Okulu" adlı belgeseline gitti.
7 Haziran’da başlayan Documentarist 7. İstanbul Belgesel Günleri, ödül töreni ve
Tahribad-ı İsyan grubunun konseriyle sona erdi. Arın Yeniaras’ın sunduğu ve pek
çok konuk, sinema yazarı ve belgesel severin katılımıyla The Mekan Teras’ta
gerçekleşen gecede, ödüller de sahiplerini buldu.
Almanya, İsviçre, Hindistan, Şili, Suriye, Uruguay, İspanya, Romanya ve
Türkiye’den filmlerin yer aldığı FIPRESCI (Uluslararası Film Eleştirmenleri
Federasyonu) seçkisinde ödül, Güliz Sağlam’ın yönettiği ve sinemacı Ahmet
Uluçay’ın hikayesini anlatan “Tepecik Hayal Okulu”na verildi. Festivalin ilk kez
ağırladığı ve bu sene Pamela Bienzobas, Steffen Moestrup ve Özge Özdüzen’den
oluşan jüri, ödül gerekçesinde “Filmin yaratıcı yapısı ve zekice kotarılmış
vizyonu sayesinde, ana karakteri olan Ahmet Uluçay ile ilgili önceden bilgi
sahibi olmasak bile merak uyandırma ve büyüleme yetisine veriyoruz. Bu inanılmaz
derecede ilgi çekici karaktere hayat verenin, film yapma yeteneği olduğunu
düşünüyoruz” denildi.
Bu yılki Johan van der Keuken Yeni Yetenek Ödülü’nü ise, Reyan Tuvi’nin
yönettiği “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek...” filmi kazandı. Deniz Akçay, Senem
Aytaç, Ufuk Emiroğlu, Işıl Baysan Serim ve Hans Treffers’ten oluşan jüri filmi,
“ilk kıvılcımından başlayarak anlattığı bu ayaklanmayla Türkiye’nin kapsamlı bir
portresini sunarken tüm dünyada süregiden meselelere temas etmesi ve böylece
uluslararası seyirciye de hitap etmeyi başarması” gerekçesiyle ödüle layık buldu.
Jüri üyesi Deniz Akçay’ın açıkladığı ödülü, İstanbul dışında olduğu için törene
katılamayan yönetmen Reyan Tuvi adına Emel Çelebi aldı ve yönetmenin yolladığı
mesajı okudu. Tuvi mesajında “Direnmek için gittiğim parkta, şahit olduğum bu
zulüm ve haksızlığa karşı mücadelenin bir yolunun da bu ruhu ve direnenleri
unutturmamak olduğuna karar verdim. Gezi benim gözümde Türkiye’nin vicdanıdır”
diyerek, hem jürinin ödül gerekçesi hem de Johan van der Keuken’in adını taşıyor
olması dolayısıyla aldığı en anlamlı ödül olduğunu belirtti ve “Ödülü bu
mücadelenin sürdüğüne inananlar, yeryüzünü aşkın yüzü oluncaya dek hayal
ettikleri gibi bir yere dönüştürmek için tüm yürekleriyle direnenler ve
yitirdiğimiz canlar için alıyorum” dedi.
Johan vander Keuken Yeni Yetenek Ödülü jürisi, Almanya’da yaşayan Tuna Kaptan ve
Felicitas Sonvilla’nın yönettiği “Sınırdakiler” (Two at the Border) adlı kısa
belgeselini de Jüri Özel Ödülü’ne değer buldu. Jüri kararında “Günümüz
dünyasının en yakıcı sorunlardan birini, karakterlerinin dokunaklı hayatları
üzerinden çarpıcı ve sinematografik bir dille ortaya koyan belgesel, mahrem
hayatlarının sınırından içeri sızdığı iki ana karakteri aracılığıyla, ülkeler
arasındaki sınırların yol açtığı yıkımı gözler önüne seriyor,” denildi. Ödül
diplomasını jüri üyelerinden Hans Treffers’in elinden alan Kaptan, ödülünü
filmin karakterleri Ali ve Naser’a adadı.
Documentarist kapanış töreni, festivalde Radikal Demokrasi adlı seçkiyle yer
alan DocNext ve Mode İstanbul’un Remixing Europe adlı kitaplarının sunumuyla
devam etti, ardından Tahribad-ı İsyan konseriyle sona erdi.
Festival hakkında bilgi için: www.documentarist.org
İletişim: press @ documentarist.org
Documentarist'in bu yılki etkinlikler dizisine dair ilk güzel haber:
Çağımızın en önemli belgeselcilerinden Alan Berliner’in tüm filmleri,
Documentarist’in işbirliğiyle İstanbul Film Festivali kapsamında gösteriliyor.
Alan Berliner, Haziran 2013 başlarında Documentarist’in konuğu olarak İstanbul’a
gelmiş ve bir sinema dersi vermişti. Aynı günlerde patlayan Gezi protestoları
sonucu Taksim civarındaki salonların kapanması nedeniyle yönetmenin filmlerinin
festivaldeki gösterimi iptal edilmişti.
Festivalde “Kamerasız Adam: Alan Berliner Retrospektifi” başlığı altında
yönetmenin 6 uzun ve 2 kısa filmi, 18-20 Nisan tarihlerinde Akbank Sanat’ta
ücretsiz gösterilecek.
Etkinliğe dair haberi, yönetmenin Gezi isyanı sırasında yazdığı şiirle birlikte
paylaşıyoruz:
Yeni Yetenek Ödülü, Gezi belgeseline
Documentarist’in geleneksel Johan van der Keuken Yeni Yetenek Ödülü, Reyan
Tuvi’nin yönettiği “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” filmine verildi. Tuna
Kaptan ve Felicitas Sonvilla’nın “Sınırdakiler” adlı filmi ise Jüri Özel
Ödülü’ne değer bulundu.
Documentarist’in geleneksel Johan van der Keuken Yeni Yetenek Ödülü, Reyan
Tuvi’nin yönettiği “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya Dek” filmine verildi. Tuna
Kaptan ve Felicitas Sonvilla’nın “Sınırdakiler” adlı filmi ise Jüri Özel
Ödülü’ne değer bulundu.
Documentarist 7. İstanbul Belgesel Günleri’nin geleneksel Johan van der Keuken
Yeni Yetenek Ödülü, Gezi direnişi hakkında yapılan “Yeryüzü Aşkın Yüzü Oluncaya
Dek...” adlı belgesele verildi.
Reyan Tuvi’nin filmi, Deniz Akçay, Senem Aytaç, Ufuk Emiroğlu, Işıl Baysan Serim
ve Hans Treffers’ten oluşan jüri tarafından “Çok zengin bir malzemeyi, konu
edindiği Gezi direnişinin yaratıcılığını yansıtan, zeki ve duygu yüklü bir
biçimde kurgulaması, ilk kıvılcımından başlayarak anlattığı bu ayaklanmayla
Türkiye’nin kapsamlı bir portresini sunarken tüm dünyada süregiden meselelere
temas etmesi ve böylece uluslarası seyirciye de hitap etmeyi başarması”
gerekçesiyle ödüle layık bulundu.
Jüri, Almanya’da yaşayan Tuna Kaptan ve Felicitas Sonvilla’nın yönettiği
“Sınırdakiler” (Two at the Border) adlı kısa belgeseline de Jüri Özel Ödülü
vermeyi kararlaştırdı. Jüri kararında “Günümüz dünyasının en yakıcı sorunlardan
birini, karakterlerinin dokunaklı hayatları üzerinden çarpıcı ve sinematografik
bir dille ortaya koyan belgesel, mahrem hayatlarının sınırından içeri sızdığı
iki ana karakteri aracılığıyla, ülkeler arasındaki sınırların yol açtığı yıkımı
gözler önüne seriyor,” denildi.
Tüm hızıyla devam eden festivalde bu sene ayrıca uluslararası bir seçki içinden
bir filme FIPRESCI Ödülü verilecek. Documentarist 7. İstanbul Beşgesel
Günleri’nin ödülleri 12 Haziran Perşembe akşamı The Mekan’da yapılan kapanış
töreninde sahiplerine verilecek.
12 Haziran 2014
Bu filmler ‘Göz açıyor’
Bu yıl 7-12 Haziran’da 7’incisi gerçekleşecek olan Documentarist İstanbul
Belgesel Günleri, 30’dan fazla ülkeden filmleri, yan etkinlikleri ve
konuklarıyla bir program sunmaya hazırlanıyor. Suriye’nin mercek altına alındığı
festivalde, son aylarda yitirdiğimiz belgeselcilere ve madencilere dair bölümler
de yer alıyor.
Bu yıl 7-12 Haziran’da 7’incisi gerçekleşecek olan Documentarist İstanbul
Belgesel Günleri, 30’dan fazla ülkeden filmleri, yan etkinlikleri ve
konuklarıyla bir program sunmaya hazırlanıyor. Suriye’nin mercek altına alındığı
festivalde, son aylarda yitirdiğimiz belgeselcilere ve madencilere dair bölümler
de yer alıyor.
Yaşadığımız coğrafyadan ve dünyanın farklı köşelerinden en güncel hikayeler
haziranda bir hafta boyunca perdeye yansıyacak. Ayrıca atölye, panel, sunum,
söyleşi gibi bir dizi yan etkinlikle belgeselin günümüzde geldiği konum eni konu
masaya yatırılacak, projeler geliştirilecek ve iki ayrı jüri tarafından ödüller
verilecek. Hazal Kaya, Ayça Damgacı ve Sadi Celil Cengiz’in rol aldığı bu yılki
festival tanıtım filmi ve posterlerinde belgeselin ‘göz açıcı’ işlevi konu
ediliyor.
Festival programında bu sene konuk ülke Suriye… İç savaş koşulları altında
yaşayan Suriyeli belgeselcilerin yakın dönemde yaptığı, çatışma koşulları
altındaki gündelik hayata tanıklık eden, ayrıca yaşanan sürece Suriyelilerin
gözünden bakan, daha önce pek az yerde gösterilebilmiş filmlerden bir seçki
festivalde seyirciyle buluşacak. Hamisch İstanbul Suriye Kültür Evi iş
birliğiyle gerçekleşen Mercek Altında: Suriye bölümü kapsamında, ülkede
yaşananlar üzerine medyanın yansıttığından farklı tanıklıkların aktarılacağı bir
de panel düzenlenecek.
Festival programının ana bölümlerinden birini de, Türkiye’de son bir yılda
yapılan belgesellerden 20 filmlik geniş bir seçki oluşturuyor. Bunlardan,
yönetmenin 1. veya 2. filmi olanlar Johan van der Keuken Yeni Yetenek Ödülü’ne
aday olarak jüri önüne çıkacak. Bu seneki ödül jürisinde Deniz Akçay, Işıl
Baysan Serim, Ufuk Emiroğlu, Senem Aytaç ve Hans Treffers yer alıyor.
Bu yılın Ustaya Saygı bölümü ise, 2001 yılında erken yaşta hayata veda eden
Hollandalı büyük belgeselci Johan van der Keuken’e ayrıldı. 40 yıla yayılan
sinemacılık kariyeri boyunca 50’den fazla belgesel yapmış ve birçok kitap
yayınlamış olan ustanın, en önemli yapıtlarından beşi bu bölümde seyirciye
sunulacak: “Beppie” (1965), “Okuma Dersi” (The Reading Lesson, 1973),
“Yönetmenin Tatili” (The Filmmaker’s Holiday, 1974), “Kuyunun Üstündeki Göz” (The
Eye Above the Well, 1988) ve “Amsterdam Küresel Köyü” (Amsterdam Global Village,
1996).
Soma’da yaşanan felakette yaşamlarını yitiren işçiler anısına, madencilerin
yaşamına odaklanan filmler de son anda programa eklendi. Soma İçin başlığı
altında geçtiğimiz günlerde kaybettiğimiz Michael Glawogger’in “İşçinin Ölümü” (Working
Man’s Death), Bolivya’daki çocuk madencileri konu alan “Şeytan Madeni” (The
Devil’s Miner, 2005) ve İngiltere’deki madencilerin melankolik hikayesini
aktaran “Madenci İlahileri” (The Miners’ Hymns, 2011) adlı filmler gösterilecek.
Son dönemde peş peşe kaybettiğimiz belgeselciler de festivalde birer filmle
anılacak. Anılarına bölümünde Malik Bendjelloul (Bir Şarkının Peşinde), Michael
Glawogger (İşçinin Ölümü), Peter Liechti (Böceklerin Sesi-Bir Mumyanın Günlüğü),
Peter Wintonick (PilgrIMAGE) ve Eduardo Coutinho (Edificio Master) gibi
ustaların filmleri yer alıyor.
Tandem Kültür Yöneticileri Değişim Programı kapsamında, Avrupa’nın en eski
belgesel festivali Festival dei Popoli ile iş birliği çerçevesinde başlatılan
GeniusVoci/Direnen Mekan Yaratıcı Belgesel Geliştirme Atölyesi, festival haftası
içinde de devam edecek. Andreas Treske’nin eğitmenliğinde gerçekleşen atölye
için, İtalya’dan belgeselci Alessandra Celessia, Festival dei Popoli yetkilileri
ve proje sahibi üç katılımcı İstanbul’a konuk olacak.
2 Haziran 2014
evrensel.net
Documentarist’ten yeni bir ödül: FIPRESCI
Documentarist İstanbul Belgesel Günleri, 7-12 Haziran’da 7’inci kez
gerçekleşecek. Documentarist, bu sene ilk kez bir FIPRESCI Jürisi ağırlıyor.
Polonya’nın konuk ülke olduğu festivalde, Suriye filmlerine de özel bölüm
ayrılıyor.
İtalya’dan Festival dei Popoli, Polonya’dan Krakow Film Festivali, Hollanda’dan
EYE International ve Uluslararası Eleştirmenler Birliği (FIPRESCI) ile yaptığı
iş birliği sonucu uluslararası boyutunu daha da genişleten festival, ilk kez bir
FIPRESCI Jürisi ağılıyor; böylece Uluslararası Film Eleştirmenleri
Federasyonu’nun Türkiye’de jüri verdiği üç festivalden biri olacak.
Polonya’nın konuk ülke olduğu festivalin bu seneki programında, Suriye
filmlerine de özel bölüm ayrılıyor. Polonya Başkonsolosluğu ve Krakow Film
Festivali işbirliği ile gerçekleşen Mercek Altında: Polonya başlıklı bölümde,
ülkenin en kıdemli belgesel festivali olan Krakow’da son 40 yılda ödül almış
belgesellere de yer ayrılacak. Bu ülkeden Andrzej Fidyk ve Pawel Lozinski başta
olmak üzere pek çok konuk da ağırlanacak.
Festivalde, 3 yıldır kanlı bir savaşın içinde yaşayan Suriye’ye de özel bir
bölüm ayrılıyor. Suriyeli belgeselcilerin yakın dönemde yaptığı, çatışma
koşulları altındaki gündelik hayata tanıklık eden, ayrıca yaşanan sürece
Suriyelerin nasıl baktığını gösteren filmlerden bir seçki festivalde seyirciyle
buluşacak.
Avrupa’nın ve İtalya’nın en eski belgesel festivali Festival dei Popoli ile iş
birliği çerçevesinde başlatılan Yaratıcı Belgesel Geliştirme Atölyesi, festival
haftası içinde de devam edecek. Bu kapsamda İtalya’dan Alessandra Celessia ve
Festival dei Popoli yetkilileri İstanbul’a konuk olacak.
Her zamanki gibi Türkiye’de son bir yılda yapılan belgesellerden geniş bir seçki
festival programının ana bölümlerinden birini oluşturuyor. Bunlardan, yönetmenin
1. veya 2. filmi olanlar Johan van der Keuken Yeni Yetenek Ödülü’ne aday olacak.
Bu seneki ödül jürisinde Deniz Akçay, Işıl Baysan Serim, Ufuk Emiroğlu ve Senem
Aytaç gibi isimler yer alıyor. FIPRESCI jürisinde ise Şili’den Pamela Biénzobas,
Danimarka’dan Steffen Moestrup ve Türkiye’den Özge Özdüzen görev alacak.
Eleştirmenler jürisi, uluslararası filmlerden oluşan bir seçkiyi değerlendirip
bir filme FIPRESCI Eleştirmenler Ödülü takdim edecek. Bu arada, 12 Haziran’da
ödüllerin açıklanacağı Festival kapanış gecesinde Türkiye’de ilk kez European
Souvenirs Canlı Sinema Performansı gerçekleştirilecek.
Açık hava gösterimlerinin de gerçekleşeceği Documentarist 7. İstanbul Belgesel
Günleri, Hollanda Başkonsolosluğu, Polonya Başkonsolosluğu, Fransız Kültür
Merkezi, SALT ve Armada Hotelin de dahil olduğu pek çok kurumun desteği ile
gerçekleşiyor. Film gösterim mekanları ise Fransız Kültür Merkezi, SALT Beyoğlu,
Aynalıgeçit Etkinlik Mekanı ve Dutch Chapel.
10 Mayıs 2014
evrensel.net
Kamerasız Adam: Alan Berliner
Çağımızın en önemli belgeselcilerinden Alan Berliner’in tüm filmleri, yedinci
yılını kutlayan Documentarist’in işbirliğiyle İstanbul Film Festivali kapsamında
gösteriliyor.
Alan Berliner, Haziran 2013 başlarında Documentarist’in konuğu olarak İstanbul’a
gelmiş ve bir sinema dersi vermişti. Aynı günlerde patlayan Gezi protestoları
sonucu Taksim civarındaki salonların kapanması nedeniyle yönetmenin filmlerinin
festivaldeki gösterimi iptal edilmişti. İstanbul ziyareti Gezi protestolarının
ilk günlerine denk gelen ve biber gazına maruz kalan Berliner, Gezi için uzun
bir şiir de yazmış, ABD’de davetli olduğu etkinliklerde bu şiirini ve isyan
anılarını paylaşmıştı.
ABD’nin sayılı belgesel ustalarından Berliner’in filmleri böylece ilk kez
İstanbul Film Festivali’nde Türkiye’deki sinemaseverlere ulaşacak. Filmlerinde
her zaman kendi hayatı ve çevresindeki insanlara odaklanan, karakterlerini başta
kendisi olmak üzere babası, kuzeni gibi yakın çevresindeki insanlardan seçen ya
da telefon rehberinden bulduğu adaşlarını bir yemek masasında buluşturan
Berliner, filmlerinin görsel malzemesini genellikle arşiv görüntüleri, aile
filmleri ve buluntu imajlardan kotaran bir sinemacı…
Festivalde “Kamerasız Adam: Alan Berliner Retrospektifi” başlığı altında
yönetmenin 6 uzun ve 2 kısa filmi, 18-20 Nisan tarihlerinde Akbank Sanat’ta
ücretsiz gösterilecek.
Program hakkında bilgi için:
documentarist.org
ALAN BERLINER’İN İSTANBUL ÜZERİNE YAZDIĞI ŞİİR:
İstanbul İçin Şiir
İstanbul’a sinema dersi vermeye gittim ve gördüğüm şu oldu:
devrimci bir satranç oyunu
her hareketi izleyen binlerce cep telefonu.
taş atan, bağıran,
maske takan, bayrak sallayan,
sprey boyayla duvara slogan yazan,
bir de sinir krizi geçiren bir kadın.
İstanbul’a sinema dersi vermeye gittim ve gördüğüm şu oldu:
ortak bir davanın canlılığı
karmaşanın coşkunluğu
özgürlük ve adrenalinle sarhoş
binlerce Türk’ün yüzü
ve çok fazla sayıda kedi.
İstanbul’a sinema dersi vermeye gittim ve gördüğüm şu oldu:
tazyikli suyun sisinde kırılgan bir gökkuşağı,
yerde yatan bir gaz bombası kapsülü
haklı öfkeleriyle akan insanların üstüne bastığı.
ah, onu eve getirip size göstermeyi ne çok istedim.
ve o koca, gururlu 63535 numaralı TOMA,
iki gün sonra BBC’de gördüğümde
şehrin başka bir yerinde dehşet saçıyordu. Hey,
ben seni tanıyorum!
Ve tabii ki, televizyon demişken, bütün bunlar olurken
ana akım Türk medyası yemek programları yayınlıyordu.
İstanbul’a sinema dersi vermeye gittim ve duyduğum şu oldu:
tezahüratlar, yuhalamalar, sloganlar, alkışlar,
önce on, sonra yüz, sonra binlerce kişi
ahenk içinde…
kendiliğinden, heyecan dolu, fazlasıyla kararlı
yumrukların metal kapılarda çıkardığı ses.
biz de buradayız. bizi de dinleyin
Allah’ın cezaları.
İstanbul’a sinema dersi vermeye gittim ve duyduğum şu oldu:
yakın menzilden atılan gaz kapsülünün
yere vuruşu
giderek yaklaşan TOMA’nın homurtusu
uzaklaşan binlerce ayak sesi
binlerce haykırış, bağırış ve ıslık
dumandan kaçan yalnız bir martının çığlığı.
İstanbul’a sinema dersi vermeye gittim ve hissettiğim şu oldu:
açık gri renkli biber gazının kokuşmuş dumanı
yanan, yaşlı, kan çanağı gözler,
yanan akciğerler, bitmeyen bir öksürük,
ve boğulmanın kıyısında olduğum duygusu.
Otoriteden nefret etmek ne kadar kolay
ve otoriterlikten
ve zulümden.
İstanbul’a sinema dersi vermeye gittim ve hissettiğim şu oldu:
bir keskin nişancı gibi…
yukarıdan İstiklal Caddesi’ne bakıp,
sanki yapabilirmişim gibi,
elime fırsat geçseydi ya da kurşun geçirmez zırhında
zayıf bir nokta bulabilseydim,
o fazlasıyla saldırgan polisi -
hani şu iri yarı olanı,
haklayabilir miydim diye düşündüm
ve bana böyle ne olduğuna hayret ettim.
İstanbul’a sinema dersi vermeye gittim ve öğrendiğim şu oldu:
biber gazına maruz kaldıktan sonra soğuk suyla duş al;
sıcak su, derinin zehri daha fazla emmesini sağlar.
sonrasında sirke, limon suyu ve süt acının azalmasına yardım edebilir
öncesinde Vicks Vaporub’ı burun deliklerine sürmek yanmayı engeller.
sokaklardaki devrim çocuklar ve yaşlılar için değil,
bırak tazyikli suyun darbesini,
duyularına yapılan böylesi bir kimyasal saldırıya bile maruz kalmamalılar.
tarihi anlar aniden, hiç beklenmedik biçimde geliyor,
toplumsal sözleşmeler insanlar tarafından, insanlar için yapılmalı,
insanlara rağmen değil.
tüm olanlar beni düşündüğünüzden fazla korkuttu,
gözlerimin yanmasını, akciğerlerimin iflas etmesini istemiyorum,
kurşunların uçuşmaya başlaması, tetiği çekmeye hazır bir parmağa bakıyor,
kalabalık içinde kendimi hiç bu kadar rahat hissetmemiştim,
ya da herhangi bir kulübün üyesi olmak istememiştim…
ve kesinlikle ölmek istemiyorum.
Ama uzak da duramıyorum…
İstanbul’a sinema dersi vermeye gittim…
ve çok şey öğrendim.
Çağımızın en önemli belgeselcilerinden Alan Berliner’in tüm filmleri, yedinci
yılını kutlayan Documentarist’in işbirliğiyle İstanbul Film Festivali kapsamında
gösteriliyor.
Alan Berliner, Haziran 2013 başlarında Documentarist’in konuğu olarak İstanbul’a
gelmiş ve bir sinema dersi vermişti. Aynı günlerde patlayan Gezi protestoları
sonucu Taksim civarındaki salonların kapanması nedeniyle yönetmenin filmlerinin
festivaldeki gösterimi iptal edilmişti. İstanbul ziyareti Gezi protestolarının
ilk günlerine denk gelen ve biber gazına maruz kalan Berliner, Gezi için uzun
bir şiir de yazmış, ABD’de davetli olduğu etkinliklerde bu şiirini ve isyan
anılarını paylaşmıştı.
ABD’nin sayılı belgesel ustalarından Berliner’in filmleri böylece ilk kez
İstanbul Film Festivali’nde Türkiye’deki sinemaseverlere ulaşacak. Filmlerinde
her zaman kendi hayatı ve çevresindeki insanlara odaklanan, karakterlerini başta
kendisi olmak üzere babası, kuzeni gibi yakın çevresindeki insanlardan seçen ya
da telefon rehberinden bulduğu adaşlarını bir yemek masasında buluşturan
Berliner, filmlerinin görsel malzemesini genellikle arşiv görüntüleri, aile
filmleri ve buluntu imajlardan kotaran bir sinemacı... Festivalde "Kamerasız
Adam: Alan Berliner Retrospektifi" başlığı altında, yönetmenin 6 uzun ve 2 kısa
filmi gösterilecek.
Alan Berliner filmleri, festival kapsamında 18-20 Nisan tarihlerinde Akbank
Sanat’ta ücretsiz gösterilecek.