14. Uluslararası Randevu İstanbul Film Festivali
16-22 Aralık 2011
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla, TÜRSAK Vakfı tarafından her
yıl gerçekleştirilen, yılın son film buluşması “Uluslararası Randevu İstanbul
Film Festivali” dünya sinemasının son dönemdeki en iyi örneklerini içeren zengin
ve renkli programıyla başlıyor.
TÜRSAK Vakfı’nın uluslararası alanda tecrübeli olan ekibi tarafından seçilen
zengin programıyla "Uluslararası Randevu İstanbul Film Festivali", İstanbullu
sinema severlerle 16 -22 Aralık tarihleri arasında buluşuyor.
Dünyanın en seçkin festivallerinde (Cannes, Berlin, Toronto, Venedik Film
Festivalleri) ödüle layık görülmüş; kimi ülkelerde hem sanat sineması
izleyicilerinin beğenisini kazanmış, hem de gişede başarı sağlamış, fakat henüz
Türkiye’de vizyona girme şansını bulamamış filmler 2011 biterken izleyiciler ile
buluşturuluyor.
Ülkemizde henüz vizyona girmemiş sinema filmlerinden oluşan bu zengin programı
sinema severler Fransız Kültür Merkezi, Cinebonus Maçka G-Mall ve Beyoğlu
Cinemajestic Sinemaları salonlarında takip edebilecekler.
Randevu İstanbul'un yılın son film buluşması olmasının yanında bir diğer
ayrıştırıcı özelliği; ekonomik eşitsizliklerin önüne geçerek bütün
sinemaseverlere ulaşabilmek adına, bütün seanslar için öğrenci bilet
fiyatlarının 5 tl, tam bilet fiyatlarının ise 6 tl olarak belirlenmesi.
“ÖĞRENCİ BİLETLERİ ASKIDA”
Randevu İstanbul'un “Askıda Bilet” uygulaması kapsamında; festival boyunca
kafelere ve festivalin gösterimlerinin yapılacağı gişelere her seans için
bırakılacak olan 10 adet bilet, saat 10:00'a kadar, pasolarını gösteren bütün
sinemasever öğrencilere ücretsiz olarak verilecek.
Bugüne kadar yönetmenliğini yaptığı filmlerle çeşitli ödüller kazanmış ve Cannes
gibi seçkin festivallerin programlarında yer almış olan Chantal Akerman,
Fassbinder ve Godard gibi büyük auteur'lere benzetilse de kendi dilini yaratmayı
becerebilmiş başarılı bir kadın yönetmen. Akerman son filmi Almayer's Folly'yi
(Belçika-Fransa ortak yapım, 2011), Joseph Conrad’ın oryantalizm eleştirisinin
başat malzemesi olan dünyaca ünlü romanı “Karanlığın Yüreği”nden uyarlamış.
Film, bir babanın kızına olan sevgisini anlatırken; cesaret, imkansız düşler,
tutkular ve aşk üzerine düşünüyor. Filmin dünya prömiyeri Toronto Film
Festivali’nde gerçekleştirildi. 2011 sonbaharında dünya festivallerini gezmekte
olan filmi, Türkiyeli izleyiciler, Fransa’da vizyona girmeden önce Randevu
İstanbul'da izleme ayrıcalığına sahip olacaklar.
Goya ve San Sebastian Film Festivalleri’nde En İyi Film, En İyi Senaryo, En İyi
Yönetmen, En İyi Görüntü Yönetimi, En İyi Kadın Oyuncu ve En İyi Erkek Oyuncu
ödülleri vb. olmak üzere tam 26 ödüle layık görülen İspanyol yönetmen Agusti
Villaronga’nın son filmi Black Bread (İspanya / 2010), İspanya iç savaşı
sonrasında küçük bir kasabada geçiyor. Edebiyat uyarlaması olan film, bir
çocuğun gözünden yetişkinlerin acımasız ve yalanlarla dolu dünyasına bakarken;
çözülmeye çalışılan bir cinayet üzerinden ergenlik, cinsellik, yalanlar ve
gerçekler üzerine sorular soruyor.
İlk filmi Maria Full of Grace ile büyük bir çıkış yapan genç yönetmen Joshua
Marston, henüz ikinci sinema filmi olan The Forgiveness of Blood’da (ABD,
Arnavutluk, Danimarka, İtalya ortak yapım, 2011) çoktan ustalaşmış bir yönetmen
olarak karşımıza çıkıyor. Festival yolculuğuna (Uluslararası Berlin Film
Festivali’nde En İyi Senaryo, Ekümenik Jüri Ödülü ve Toronto Film Festivali,
Thessaloniki Film Festivali, Helsinki Film Festivali, Sao Paolo Film
Festivalleri’nde) ödüllerle devam eden film, Arnavutluk’ta iki ailenin arasında
gerçekten yaşanmış bir kan davasını anlatırken, klişelere, aşırı dramatizasyona
düşmekten uzak diliyle; eski ve yeni, genç ve yaşlı, geleneksel ve modern hayat
biçimleri ve talepleri arasındaki çatışmaları bir ailenin trajikleşen öyküsü
üzerinden çarpıcı bir görsellik, belgeselci bir dil ve amatör oyunculukların
güçlendirdiği bir inandırıcılıkla anlatıyor.
Sinema yazarları tarafından oyunculuklarının performansıyla, büyüleyici
sinematografisiyle ve zekice anlatılan hikayesiyle övgüye değer bulunan ve
Motovun Film Festival'inde En İyi Film ödülünü alan Bullhead (Belçika-Fransa
ortak yapım, 2011) yönetmenin ilk filmi. Bullhead’in hikayesini yazarken, gerçek
bir olaydan esinlenen filmin yönetmeni Michael R. Roskam’a göre film “kader ve
masumiyet üzerine bir trajedi”. Bir suç hikayesi anlatan film, görselliğiyle
içeriği uyumlu hale getiren sinematografisiyle Amerikan film-noir’larına göz
kırpıyor. Gangsterler, fedailer, muhbirler ve polislerle dolu bu Belçikalı
Godfather hikayesinin karakter yaratma konusunda da oldukça başarılı olduğunu
söylemek gerekiyor. Gerek sanat sineması severler, gerekse suç filmi severler
için kaçırılmaması gereken bir film.
Japonca'dan çevrildiğinde Türkçe'de tek kelimeyle karşılanamayan “kızılımsı
gölge” anlamına gelen Hanezu'da (Japonya, 2011), filmin yönetmeni Naomi Kawase,
doğduğu şehir Asuka'ya bir saygı duruşunda bulunuyor. Bir kadın ve bir erkeğin
aşkı anlatılırken, doğanın ve renklerin şiiri de birbirine karışıyor, birbirinde
eriyor. Cannes Film Festivali'nde Palme D'or için yarışan film, bir kadın ve bir
erkek üzerinden anlatılan dingin ve şiirsel bir drama.
Holocoust filmleri, bugüne kadar Avrupalı edebiyatçıların ve yönetmenlerin
gözünden anlatıldı. Free Men (Fransa-Fas ortak yapım, 1942) ise, Fas kökenli
Ismael Ferroukhi'nin gözünden 1940'ların Paris'ine bakıyor. Filmin kahramanı
genç Younes, Cezayirli bir Müslüman. Filmde, Yahudi bir şarkıcıyla olan
arkadaşlığı sayesinde, Younes'in polisle işbirliği yapan bir karakterden, Nazi
işgaline karşı savaşan bir direnişçi olma yönünde yavaş yavaş yaşadığı değişim
ustalıklı bir dille anlatılıyor. Etnik ve dini kökenlerin ötesine geçerek,
insanlık için yanyana gelen karakterlerin hikayesini anlatan Free Men, Holocaust
sırasında Araplar'ın aldığı tavrı anlatmasıyla da mutlaka görülmesi gereken bir
film.
Mizah ve duygusallık dozu iyi ayarlanmış modern peri masallarını seven
izleyiciler için Peter Luisi'nin The Fräulein and the Sandman'i (İsviçre, 2011)
izlenecekler listesinde ilk sırada yer alması gereken bir film. Dünya basınında
hikayesinin orijinalliği ve ince mizah anlayışıyla övülen film, İsviçre Film
Festivali'nde En İyi Film ve En İyi Senaryo ödüllerine layık görülmüş. Bir sabah
uyandığında yatağında bir parça kum bulan ve her sabah bu kumun yavaş yavaş
arttığını farkeden bir adamın yatağındaki kumlarla, rüyalarına giren bir kadın
arasında nasıl bir bağlantı olabilir? Filmin kahramanı kadar, siz de bu sorunun
cevabını merak ediyorsanız, The Fräulein and the Sandman'i mutlaka izleyin.
Belgesel alanında yeni bir format olan ve gerçekle kurmacayı birbiriyle
harmanlayan “mokümenter” seçkileriyle Randevu İstanbul'un bu yılki programı daha
da zenginleşti. ABD'nin büyük yemek tekellerine açtığı savaşı eğlenceli bir
dille filmleştiren Super Size Me'nin yaratıcılarından yine cesur ve yaratıcı bir
mokümenter olan The Greatest Movie Ever Sold (ABD, 2011) Amerika'nın en büyük
bağımsız film festivallerinden Sundance Film Festivali'nin ve Miami Uluslararası
Film Festivali'nin resmi seçkisine dahil edildi. Oscar adaylı yönetmen Morgan
Spurlock, yeni filminde filmlerin arasına sıkıştırılan gizli reklam ve marka
yerleştirme uygulamasını anlatıyor. Öğrenirken gülmek, gülerken öğrenmeyi
sevenler için The Greatest Movie Ever Sold (Avustralya, 2011) gerçek bir
seyirlik. Yine aynı şekilde, gerçeği ortaya çıkarmak ve yeniden yorumlamak için
mizahı kullanan bir diğer mokümenter Shut Up Little Man! Wilhelm Reich''ın
yıllar önce dinlemesi buyrulan küçük adama, eğer sesini duyurmak istiyorsa
susması gerektiği söyleniyor. Shut Up Little Man! nam-ı diğer “İşitsel bir
Felaket”, yan komşularının kavgalarını kaydeden ve sonrasında sanal alemde büyük
bir üne kavuşan iki ev arkadaşının gürültücü, tuhaf ve eğlenceli hikayesini
anlatırken mahremiyet, kamusal-özel alan üzerine de düşündürmeye gayret ediyor.
Randevu İstanbul’un film seçkisinde kısa film meraklılarını da sevindirecek özel
bir kısa film seçkisi oluşturuldu. O yıl içerisinde çekilen kısa ve Avrupa
filmlerini bir araya getiren Avrupa Film Akademisi (EFA) tarafından, Avrupa Film
Akademisi Ödülleri’ne aday gösterilen 2011 ve 2010’un bütün kısaları Randevu
İstanbul’da sinemaseverlerin beğenisine sunuluyor. Bu kısa filmler arasında,
başarılı bir uzun metraj yönetmeni olan, ayrıca festival programında da yeni
filmi Play (İsveç, 2011) ile yer alacak olan Ruben Östlund’un Incident by a Bank
(İsveç, 2010) isimli, gerçek bir banka soygununu anlatan gerçek zamanlı kısa
filmi; Hugo Lilja’nın Uluslararası Berlin Film Festivali’nde de yarışan distopik
kısa filmi, The Unliving (İsveç, 2010) ve yine her biri birbirinden ilginç
konularıyla dikkat çeken kısa belgeseller seçkide yer alıyor.
14. Uluslararası Randevu İstanbul Film Festivali Açılış Töreni Yapıldı. 15
Aralık 2011
Ece Sükan’ın sunuculuğunu üstlendiği Randevu İstanbul Film Festivali’nin açılış
ve ödül töreni geçtiğimiz akşam Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda
gerçekleştirildi. Tanınmış isimlerin katıldığı törende Şener Şen, Çağan Irmak,
Atilla Dorsay, Muzaffer Hiçdurmaz ve Ara Güler’e onur ödülü verilirken, gecenin
sonunda davetliler Roman Polanski’nin son filmi Acımasız Tanrı’yı izleme şansına
sahip oldu. Atilla Dorsay’a ödülünü takdim eden Avrupa Birliği Bakanı Egemen
Bağış, Dorsay’a “Emek Sineması’nın sahnesinde daha nice ödüller alacaksınız”
diyerek Emek Sineması’nın yıkılmamasını desteklediğini belirtti.
14. Uluslararası Randevu İstanbul Film Festivali. 12 Aralık 2011
TÜRSAK Vakfı’nın düzenlediği Uluslararası Randevu İstanbul Film Festivali,
İstanbullu sinemaseverlerle 16 - 22 Aralık 2011 tarihleri arasında buluşuyor.
Dünyanın en seçkin festivallerinde ödüle lâyık görülmüş fakat henüz Türkiye’de
vizyona girme şansını bulamamış filmler 2011 biterken izleyicilerle
buluşturuluyor. Festivalin zengin programını sinemaseverler Fransız Kültür
Merkezi, Cinebonus Maçka G-Mall ve Beyoğlu Cine Majestik salonlarında takip
edebilecekler. Randevu İstanbul, bütün sinemaseverlere ulaşabilmek adına, bütün
seanslar için öğrenci bilet fiyatlarını 5 TL, tam bilet fiyatlarını ise 6 TL
olarak belirledi.
2011 BİTERKEN YILIN EN İYİ FİLMLERİYLE OLAN RANDEVUNUZU KAÇIRMAYIN!
T.C. Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın katkılarıyla, TÜRSAK Vakfı tarafından her
yıl gerçekleştirilen, yılın son film buluşması 14. Uluslararası Randevu İstanbul
Film Festivali komedi, korku, drama, belgesel, mokümenter, arthouse
bağımlılarını sevindirecek programıyla başlıyor!
16 -22 Aralık tarihleri arasında gerçekleşecek olan festivalde Türkiye’de
vizyona girme şansını bulamamış filmler yerli sinemaseverlerle buluşturuluyor.
Ülkemizde henüz vizyona girmemiş sinema filmlerinden oluşan bu zengin programı
sinema severler Fransız Kültür Merkezi, Cinebonus Maçka G-Mall ve Beyoğlu
Cinemajestic Sinemaları salonlarında takip edebilecekler.
Randevu İstanbul'un yılın son film buluşması olmasının yanında bir diğer
ayrıştırıcı özelliği; ekonomik eşitsizliklerin önüne geçerek bütün
sinemaseverlere ulaşabilmek adına, bütün seanslar için öğrenci bilet
fiyatlarının 5 tl, tam bilet fiyatlarının ise 6 tl olarak belirlenmesi.
Cesaret, imkânsız düşler, tutkular ve aşk üzerine düşünen Chantal Akerman’ın son
filmi Almayer's Folly (Belçika-Fransa ortak yapım, 2011); tam 26 ödüle layık
görülen İspanyol yönetmen Agusti Villaronga’nın son filmi Black Bread (İspanya /
2010); ilk filmi Maria Full of Grace ile büyük bir çıkış yapan genç yönetmen
Joshua Marston’ın ikinci filmi The Forgiveness of Blood (ABD, Arnavutluk,
Danimarka, İtalya ortak yapım, 2011); Michael R. Roskam’ın Belçikalı Godfather
hikâyesi öfkeli ve cüretkâr Bullhead (Belçika-Fransa ortak yapım, 2011);
Cannes’ın yarışma filmi Naomi Kawase’nin son filmi Hanezu (Japonya, 2011)
festivalin ağır toplarından. Mizah ve duygusallık dozu iyi ayarlanmış modern
peri masallarını seven izleyiciler için de bir çizgi roman klasiği olan, Peter
Luisi'nin The Sandman'inin (İsviçre, 2011) izlenecekler listesinde ilk sırada
yer alması gerekiyor.
Festival “Pelikül Kabuslar” bölümüyle ise, korku janrının meraklıları gece gece
sinema salonlarını dolduracaklar.