Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali
Büyükelçi sok. 20/4 Kavaklıdere, Ankara
E-mail : festival@ucansupurge.org
Web Sitesi - http://www.ucansupurge.org
Tel: 0312 427 00 20
Fax: 0312 466 55 61
3. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali
3. Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri Festivali 2000 yılında
gerçekleştirildi. Sinemamıza emek vermiş kadınları hatırlatmak ve onların
emeklerini unutturmamak için başlattığımız ‘Sinemamız’ bölümünün konuğu bu kez
Neriman Köksal’dı. 1999 yılında yitirdiğimiz sanatçıyı hazırladığımız özel
bölümde onu anlatan bir belgesel film ve onun adına hazırlanmış özel bir sergi
ile andık. Ülkü Erakalın’ın ‘Türk Sineması’ndaki 40. Yılında Ölümsüz Kadınlar’
sergisi, Neriman Köksal’ın rol aldığı filmlerin afişlerinden oluşan bir afiş
sergisi ve Nebil Özgentürk’ün hazırladığı ‘Bir Yudum İnsan: Neriman Köksal’
belgeselinin ilk gösterimi festivalimizde gerçekleştirildi.
UNESCO’nun önerisiyle Birleşmiş Milletler tarafından ‘Barış Kültürü Yılı’ olarak
kabul edilen 2000 yılında yaptığımız üçüncü festivalimizin teması ‘Kadın ve
Barış’ olarak belirlendi. Bu çerçevede Yunanistan’dan gelen 20 kişilik WinPeace
ekibi ile Kuzey ve Güney Kıbrıs’tan kadınlar festivalin konuğu oldu. Winpeace
ekibinin sözcüsü Margarita Papandreaou, ‘Kadın ve Barış’ konulu panelde
konuşmacı olarak yer aldı. Gösterim programının ‘Kadın ve Barış’ bölümünde,
Türkiyeli dört kadın yönetmenin temayla ilişkili filmlerine yer verildi. Tomris
Giritlioğlu ‘Suyun Öte Yanı’, Yeşim Ustaoğlu ‘Güneşe Yolculuk’, Handan İpekçi
‘Babam Askerde’ ve Biket İlhan ‘Kayıkçı’ filmleriyle katıldılar festivale.
24 ülkeden 84 filmin izleyicisi ile buluştuğu festivalimizde 53 konuk ağırlandı.
Festivalimizin Kısa Film Öyküsü ve Belgesel Senaryosu Yarışması’nın konusu ‘Kız
Arkadaşlar Arasında’ olarak seçildi. Kadın-erkek herkese açık olan yarışmaya
toplam 67 eser katıldı. Ön Değerlendirme Kurulu’nun kararıyla 28 eser finale
kalmaya hak kazandı.
Arşiv
3. Kadın Filmleri Festivali
Uçan Süpürge Kadın Organizasyonu, 4-11 Mayıs 2000 tarihlerinde düzenleyeceği 3.
Uluslararası Kadın Filmleri Festivali çerçevesinde Türkiye'den Biket İlhan,
Yeşim Ustaoğlu, Handan İpekçi, Tomris Giritlioğlu, İran'dan Rahşan Banietemad,
Polonya'dan Barbara Sass ve Dorota Kedzierzawska, ABD'den Barbara Sonneborn,
Fransa'dan Djamila Sahraoui, Almanya'dan Ulrike Ottinger ve Bulgaristan'dan
Adela Peeva'yı ağırlayacak.
Türkiye'nin tek kadın filmleri festivalini gerçekleştiren Uçan Süpürge, festival
süresince Festival kapsamında yer alan "Barış ve Kadın" başlıklı bölümde
dünyadan ve Türkiye'den pek çok ünlü yönetmeni Ankara'da ağırlayacak.
Biket İlhan'ın "Kayıkçı", Yeşim Ustaoğlu'nun "Güneşe Yolculuk", Handan
İpekçi'nin "Babam Asker, Tomris Giritlioğlu'nun "Suyun Öte Yanı" adlı filmleri
gösterilecek.
Sinemaseverler, filmlerini izledikleri pek çok yönetmenle söyleşi olanağı da
bulacaklar.
Uçan Süpürge 3. Kadın Filmleri Festivali bugün başlıyor
Sinemaya kadın eli değerse
Türkiye'nin tek kadın filmleri festivali olma özelliğini taşıyan 'Uçan Süpürge
Kadın Filmleri Festivali' bugün başlıyor. Bu yıl da dünyanın dört bir yanında
kadın yönetmenlerin anlattığı öykülerin izi sürüldükten sonra hazırlanan
festival programı, dört kıtadan 20 ülkenin farklı kültürlerinin, farklı
tarihlerinin deneyimlerini yansıtacak ve kültürlerarası bir dil arayışına
katkıda bulunacak zenginlikte oluşturuldu.
Filmler, 'Tenin Altında' Carine Adler gibi büyük bir bölümü uluslararası
ödüllere sahip. Filmlerde evrensel denilebilecek öykülerin yanı sıra bölgesel ve
bireysel olarak nitelenebilecek öyküler de anlatılıyor. Yoğun festival programı,
herkese kendi izlencesini oluşturma olanağı sağlayacak farkındalık ve
zenginlikte.
Bu yıl belgesel filmler de festival programında önemli yer tutuyor. UNESCO'nun
önerisi ile Birleşmiş Milletlerin 2000 yılını 'Barış Kültürü Yılı' ilan etmesine
bağlı olarak, 'Barış' gündemi koymak amacıyla festival programında 'Barış ve
Kadın' adlı bir bölüm oluşturuldu. Bu bölümde gösterilecek filmler, çoğu insanın
medya aracılığıyla tanıklığını yaptığı öyküleri, 'yaşayanların' anlattığı
biçimiyle bir kez daha izleme; sorgulama olanağı tanıyacak. Bu çerçevede ayrıca,
aralarında WinPeace üyeleri ve Yunanlı kadın yönetmen ve sanatçıdan oluşan yirmi
kişilik Yunanistan heyeti de konuk olacak.
Festivalin bu yılki etkinlikleri Gazi ve Ankara Üniversiteleri İletişim
Fakülteleri işbirliğiyle gerçekleştiriliyor. Uçan Süpürge, bu yolla, geleceğin
sinemacıların etkinliklerine katmanın yanı sıra genç zihinlerin yaratıcılığı
aracılığıyla programı zenginleştirmeyi de amaçlıyor. Bu nedenle bu yıl, Ankara
Üniversitesi İletişim Fakültesi Mezunları Vakfı'ndan da destek alınıyor.
Türkiye'den katılan Tomris Giritlioğlu, Handan İpekçi ve Yeşim Ustaoğlu'nun yer
alacağı festivale yabancı yönetmenlerden, Almanya'dan Ulrike Ottinger, İran'dan
Rakshan Bani Etemad, Polonya'dan Dorota Kedzierzawska ve Barbara Sass,
Yunanistan'dan Fotini Siskopoulou ve Bulgaristan'dan Adela Peeva katılacak.
Gösteriler ise Kavaklıdere. Kızılırmak Sinemaları, Gazi Üniversitesi iletişim
Fakültesi, Ankara Üniversitesi Ahmet Taner Kışlalı Sanatevi, Alman Kültür
Merkezi ve Çankaya Belediyesi Çağdaş Sanatlar Galerisi'nde gerçekleşecek. 11
Mayıs tarihine kadar sürecek olan 3. Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali
programı kapsamında 'Kadın ve Barış', 'Sinemada Öteki', 'Yitirdiklerimiz:
Neriman Köksal' başlıklı panellerin yanı sıra söyleşiler ve iki sergi
gerçekleşecek.
CUMHURİYET
4 Mayıs 2000 PERŞEMBE
Sayfa 14
İran'da bir 'Mayıs Kadını'
Ankara'da düzenlenen Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali'nde "Mayıs Kadını"
isimli filmi gösterilen yönetmen Rahşan Beni İtimad, İran'da sinemanın gelişim
nedenleri arasında son yıllardaki görece özgürlüğün önemine de dikkat çekiyor.
Ankara'da düzenlenen Uçan Süpürge Film Festivali'ne "Mayıs Kadını" isimli
filmiyle katılan İranlı kadın Yönetmen Rahşan Beni İtimad ilgi gördü. Festival
programında yönetmenin iki önemli filmi "Mayıs Kadını" ve "Mavi Yaşmak" yer
alıyordu, ancak 'Mavi Yaşmak'ın gösterimi son anda iptal edildi. Film Malezya'da
gümrüğe takıldığı için festivale yetişememişti. İran sinemasının son yıllarda
gerçekleştirdiği çıkış, bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de ilgiyi bu alana
yöneltirken, düzenlenen birçok film festivalinde İranlı yönetmenler ilgi odağı
oldu.
"Mayıs Kadını" filminde; boşandıktan sonra oğluyla yaşayan ve kadınlar üzerine
belgesel bir film çeken 42 yaşındaki Frough'un, çekim aşamasında kadınların
durumlarına ilişkin öykü anlatılıyor.
Festival filmi "Mayıs Kadını" ve İran sinemasını ilişkin görüşlerini aktaran
Rahşan Beni İtimad, İran sinemasının farklı üslupları bünyesinde barındırdığını
aktarıyor. İtimat, son birkaç yıldır İran'da yaratı özgürlüğünün görece
geliştiğini de belirtiyor.
- Öncelikle filminiz 'Mayıs Kadını'nı çok beğendiğimi söylemek istiyorum. Daha
doğrusu çok samimi buldum; filminizin kahramanı Frough'un başından geçenlerle
kendi yaşamınız arasında paralellikler var mı?
- Öncelikle, filmdeki karakterlerin başından geçenlerin hepsine bir şekilde
şahit oldum. Bazıları bizzat benim başımdan geçti, bazılarına da çevremde
yaşayanlar aracılığıyla tanıklık ettim. Aslında boşanma, boşanma sonrasında
çocuk için kanunlara karşı mücadele vermek benim başımdan da geçti. Kanunlarla
ilgili sorunlar var, çocuğun annede kalması çok zor.
- Peki sizin çocuğunuzun da sizi kıskandığı oldu mu?
- Hayır, Frough'un verdiği kararı ben çok daha erken vermiştim. O zaman çocuğum
henüz 10 yaşındaydı. Böyle bir sorunum olmadı ama çocuğumu yanıma alabilmek için
mahkeme ve kanunlarla çok mücadele ettim.
- Filmde, Frough'un konuştuğu annelerin video görüntüleri gerçek gibiydi.
İçlerinde belgesel malzeme var mıydı, yoksa tamamen kurmaca görüntüler miydi?
- Tamamen kurgulanmış görüntüler
- En azından çok gerçekçiydiler. Bu havayı nasıl sağladınız, amatör oyuncular
kullanarak mı?
- İçlerinde amatör oyuncular da vardı, ama hepsi amatör değildi.
- Batı sinemasıyla ilişkileriniz nasıl, etkilendiğiniz ya da ilişkide
bulunduğunuz batılı bir yönetmen var mı?
- Festivallerde onlarla karşılaşıyorum tabii ki. Onun dışında özellikle
etkilendiğim bir yönetmenden bahsedemem ama İtalyan yeni gerçekçiliği beni çok
etkilemiştir.
- Genel olarak İran sinemasının İtalyan yeni gerçekçi akımdan etkilendiğini
söyleyebilir miyiz? Hatta tüm üçüncü dünya sinemaları için
- Hayır, İran sineması çok farklı tarzlardan oluşuyor, yaptığınız genellemeye
katılmıyorum.
- Ben buradan yola çıkıp Mahmelbaf'la Kiyarüstemi'yi karşılaştırmanızı
isteyecektim.
- İkisi çok farklı
- Belki de dünyanın her yerinde, kadın bir yönetmen olmak, erkek yönetmenlerin
hiç karşılaşmayacağı sorunlarla karşılaşmak demek Peki özellikle İran'da bir
kadın yönetmen ne gibi zorluklarla karşılaşabilir?
- Çok uzun yıllardır bu işle uğraşıyorum, o yüzden artık olayları cinsiyetle
ilgili göremiyorum. İmkânlar açısından benimle bir erkek yönetmen arasında fark
yok, aynı imkânlara sahibiz. Sorunları bir tarafa bırakırsak ben her zaman daha
ayrıcalıklı olduğumu düşünüyorum çünkü kadın olduğum için insanlarla daha rahat
irtibat kurabiliyorum. Kameramın karşısında olan insanların benim onları daha
iyi anlayacağımı hissetmeleri gibi bir avantajım var. Kadınlar her zaman
erkeklere göre daha kolay ilişki kurabilir, böylelikle erkeklerin soramayacağı
soruları sorabilirler.
- Birçok İran filminde bazı ortak imgeler kullanılıyor. Her filmde yeni doğan
bir çocuk, fotoğraf çeken birileri ya da sokakta bir olaya müdahale eden
kalabalıklar vardı. Bu imgeleri var olan belirli olgularla ilişkilendirebilir
miyiz?
- Dediğim gibi, İran sineması çok farklı üslupları içinde barındırıyor, böyle
ortak birşeyden söz etmek mümkün değil. Öte yandan sokakta insanların toplu
halde bir şeye müdahale etmeleri kültürümüzün bir özelliğidir. Paris
sokaklarında birisi yere düşse kimse ilgilenmez, ama İran'da olsa herkes yardıma
koşar. Aynı şey Türkiye'de de var. Ben bir adres sorduğumda üç kişi birden
yardıma geliyor.
- İran devrimiyle ilgili izlediğim belgesellerden aklımda kalan bir tortu var;
insanlar kitleler halinde hareket edip bir şeyleri protesto ediyorlar,
ayaklanıyorlar, müdahale ediyorlar Kitle psikolojisinin yoğun bir etkisi var.
Filmlerde gördüğüm sahnelerin bununla ilgisi var mı?
- Hayır, ikisi farklı şeyler ama kitle halinde hareket etme olgusundan söz
edebiliriz tabii ki. Tüm dünyada İranlı kadınlar olduklarından farklı
tanınıyorlar. Ben bu yanlışı düzeltmeye çalışıyorum. Her yerde İranlı tek kadın
yönetmenin ben olmadığımı, İran'da iyi işler yapan, iyi eğitim almış birçok
kadının olduğunu anlatmaya çalışıyorum.
- Türkiye'de takip ettiğiniz bir yönetmen var mı?
- Belirli bir yönetmen yok. Yılmaz Güney'in filmlerini çok beğeniyorum.
Öğrencilik yıllarımda 'Yol'u seyretmiştim ve çok etkilenmiştim.
- O yıllarda 'Yol'un Türkiye'de gösterimi yasaktı, ancak geçen yıl bir sahnesi
kesilerek gösterime girebildi.
- Sansür burda da karşımıza çıkıyor.
- Peki 'Mayıs Kadını' İran'da herhangi bir baskı veya sansürle karşılaştı mı?
- Mayıs Kadını 1998'de çekildi. Son üç senedir, bu konuda bir iyileşme var,
Hatemi'nin cumhurbaşkanlığıyla birlikte, bir değişim başladı, kültür bakanı
sinemayla ilgili birisi. Bundan önce bazı sorunlarla karşılaşıyorduk ('Nergis'
filminin başına birtakım sorunlar geldiğini anlatıyor) ama bu filmle ilgili bir
sorunla karşılaşmadık.
- İran'da film yapım sürecinden bahseder misiniz? Film yapımı sadece Farabi
Sinema Kurumu üzerinden mi işliyor?
- Farabi sadece aracılık yapıyor, özel yapım şirketleri var ve banka kredisi
alarak film yapım işine giriyorlar.
- Peki devletin sinemaya doğrudan katkısı var mı?
- Üç sene öncesine kadar hammadde üzerinde süspansiyon uygulanıyordu. Devlet
bize negatifleri ucuza sağlıyordu ama yapımcılar devletin desteğini geri
çekmesini istediler. Devletin destek olmaktan vazgeçmesi bizim amacımızdı. Bunu
sağladık. Ama özel parayla yapılan filmler de devlet denetiminden geçiyor. Yeni
kültür bakanıyla birlikte sinema yetkilileri sinemacıların içinden seçilmeye
başlandı. Bu iyi bir gelişme. İyi şeyler olacak.
- Sinemada sansür nasıl işliyor? Hangi aşamada işlemeye başlıyor?
- Hatemi öncesinde senaryo aşamasından itibaren denetim başlardı. Sakıncalı bir
senaryo asla vize alamazdı. Artık film bittikten sonra sansür söz konusu
olabiliyor.
- Bu da bir gelişme sayılır tabii!
- Hem de nasıl!..
- Sinema salonlarının mülkiyeti kimlerin elinde?
- Bir bölümü özel, bazılarıysa devlete bağlı. Daha doğrusu devlet eliyle kurulan
bazı örgütlere bağlı.
- Peki dağıtım kimin insiyatifinde gerçekleşiyor?
- Yönetmenlerin, yapımcıların ve salon sahiplerinin kurduğu Sinema Sendikası
aracılığıyla dağıtım sağlanıyor. Sektördeki herkesin çatısı altında toplandığı
'Sinema Evi' dağıtımı kültür bakanlığı nezaretinde organize ediyor.
13 Mayıs 2000
evrensel.net
Özgür Yaren
Uçan Süpürge güzel uçuyor...
Uçan Süpürge’nin organize ettiği Kadın Filmleri Festivali’nin üçüncüsü bu yıl
4-11 mayıs tarihleri arasında Ankara’da gerçekleşecek. Festivalin önemli
konuklarından biri Yunanlı şarkıcı Katerina Moutsatsos. Katerina Kayıkçı
filminde Çeşmeli sağır dilsiz balıkçıya (Mehmet Ali Alabora) aşık olan
Evdokia’yı canlandırmıştı.
Uçan Süpürge Uluslararası Kadın Filmleri festivali Türkiye’de tek ve gerçekten
çok düzeyli, heyecanlı bir festival gerçekleştiriyorlar. Bu yıl festivalde Biket
İlhan, Yeşim Ustaoğlu, Handan ipekçi, Tomris Giritlioğlu’nun yanısıra İran,
Polonya, Amerika, Fransa, Almanya ve Bulgaristan’dan gelen kadın yönetmenlerin
filmleri katılacak ve sinemaseverler Türk ve konuk yönetmenlerle söyleşi imkanı
bulacak.
Hep birlikte Ankara’da olmak dileğiyle...
25.03.2000
Duygu Asena
d.asena @ milliyet.com.tr
3. kez Uçan Süpürge
Uçan Süpürge Kadın Filmleri Festivali'nin bu yılki teması, "Kadın ve Barış"
olarak belirlendi. Festival boyunca dünyanın değişik ülkelerden kadın
sinemacılar Ankara'da.
Ankara'da bir hafta boyunca sinema şenliği yaşatacak "3. Uçan Süpürge Kadın
Filmleri Festivali" başkentlilerle buluştu. Opera binasında düzenlenen açılış
törenini, sinema sanatçısı Lale Mansur sundu. Açılışta konuşan festival
koordinatörü Halime Güner, bu yıl festival temasını "Kadın ve Barış" olarak
belirlediklerini, bu çerçevede 'Barış İçin Kadın Girişimi (Winpeace)' üyesi
Yunanlı kadınlara ve örgütün başkanı, Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo
Papendreu'nun annesi Margarita Panpandreu'yu Ankara'da konuk etmekten duyduğu
mutluluğu dile getirdi. Konuk yönetmenlerden İranlı Rakshan Bani Etemad, sahneye
davet edildiğinde büyük alkış aldı.
Kadınlar barışsever
Kültür Bakanı İstemihan Talay, açılışta yaptığı konuşmada: "Kadınlar dünyanın
her yerinde barıştan yanadır. Çünkü savaşlarda daima en önce kadınlar
sevdiklerini yitirirler" dedi. Biket İlhan'ın "Kayıkçı" adlı filminde ünlü
oyuncu Mehmet Ali Alabora ile birlikte rol alan Katherina Moutsatsos da
izleyicilere filmin müziğini seslendirdi. Winpeace Başkanı Margarita Papandreu
ise Türkiye'de bulunmaktan dolayı heyecanlı ve mutlu olduğunu söyledi. Sinema
sanatını her yönüyle sevdiğini, özellikle şiddete karşı mesajlar verdiği için
ilgi duyduğunu anlatan Papandreu, konuşmasında kadınların ülke demokrasisine
olan katkılarından söz etti. Çankaya Belediye Başkanı Haydar Yılmaz,
konuşmasının ardından Margarita Papandreu'ya festival adına bir şilt takdim
etti. Yurtdışında olması dolayısıyla açılışa katılamayan yönetmen Yeşim
Ustaoğlu'nun "Güneşe Yolculuk" filminin oyuncusu Nazmi Kırık: "Ben,
Diyarbakır'da yaşıyorum ve bundan dolayı da hepinizden çok barış istiyorum"
dedi. Festival'in açılışı, sanatçı Yıldız İbrahimova'nın seslendirdiği iki
parçayla sona erdi.
yenisafak.com
Barış ve Kadın filmleri Ankara'ya geliyor
4-11 Mayıs tarihleri arasında gerçekleştirilecek festivalin sanat danışmanlığını
Türkan Şoray yapacak.
Barış ve Kadın filmleri Ankara'ya geliyor
3. Kadın Filmleri Festivali'nin, 4-11 Mayıs 2000 tarihlerinde
gerçekleştirileceği ve temasının "Barış ve Kadın" olacağı bildirildi.
Çankaya Belediyesi'nden yapılan yazılı açıklamaya göre, Uçan Süpürge Kadın
Filmleri Festivali yetkilisi Halime Güner, Belediye Başkanı Haydar Yılmaz'ı
ziyaret etti.
Belediyenin festivale aktif destek vermesini isteyen Güner, festivale farklı
ülkelerden konukların katılacağını belirtti. Güner, şunları kaydetti:
"Yunanistan Dışişleri Bakanı Yorgo Papandreu'nun annesi Margaritta Papandreu,
Kadın ve Barış konulu sempozyuma katılmak üzere Türkiye'ye gelecek. 4-11 Mayıs
2000 tarihlerinde gerçekleşecek 3. Kadın Filmleri Festivali'nin teması "Kadın ve
Barış" olacak. Festivalin sanat danışmanlığını ise Türkan Şoray yapacak."
Çankaya Belediye Başkanı Haydar Yılmaz da, festivalin 2000 yılında gerçekleşecek
ilk festival olduğunu ve Ankara'da düzenlenecek sinema ve tiyatro
festivallerinin hepsinin içinde yer alacaklarını belirtti.
Kültür ve sanatın içinde olmanın görevleri olduğunu ifade eden Yılmaz,
"Ankara'yı kültür ve sanatın başkenti yapmakta kararlıyız" dedi. Yılmaz, Kadın
Filmleri Festivali'ne büyük önem verdiklerini ve katkılarının her düzeyde
olacağını kaydetti.