1947’te Edwin Land, tüm dünyanın dikkatini çeken bir buluş yaptı.
Pozlandıktan sonra yaklaşık 1 dakikada tüm baskı işlemlerini kendi
kendine yapabilen bir filmdi. Bu filmlerin kullanıldığı yeni fotograf makinesi,
Polaroid adlı Amerikan şirketi tarafından üretildi. Filmler de Polaroid adıyla
anılır oldu.
Polaroid filmlerle elde edilen fotograflarda görüntü gözümüzün önünde oluşur. Sihir gibi görünen bu işleyiş, normal filmlerde ayrı bir aşama olan
banyo işlemlerini, kendisinin yapmasından kaynaklanır. Polaroid filmler, temelde normal filmlerle aynı özellikleri
taşırlar; ancak fazladan birkaç tabakaya daha
sahipler. Normal fotograf filmleri özel kimyasallar kullanarak ışığı
hapsederler. Fotograf makinesi içindeki filme belirli bir süre boyunca çarpan
ışık, film yüzeyinde kimyasal bir etkileşim başlatır. Normal fotograf filmleri,
bir gümüş bileşiğiyle kaplanmış plastik bir tabandan oluşur. Bu tür bir
filmin üzerine ışık düşürüldüğünde oluşan kimyasal tepkime, gümüş bileşiğini
metalik gümüşe dönüştürür.
Renkli filmlerde üç tabaka, siyah-beyaz
filmler deyse gümüşlü tek tabaka bulunur. Renkli filmlerde en üstteki tabaka
mavi ışığa, altındaki yeşile, en alttaki de kırmızı ışığa duyarlıdır. Renkli filmin
üzerine ışık düştüğünde, her tabakadaki ışığa duyarlı parçacıklar, o tabakanın duyarlı olduğu renkteki
ışıkla etkileşirler. Sonuç olarak, kimyasalların etkileşimi
sayesinde de bir renk ve ışık deseni oluşur. Normal bir film üzerine hapsedilen
görüntünün, geliştirilerek açığa çıkarılması için çekimden sonra çok sayıda
kimyasal işlem yapılması gerekir.
Bir filme hapsedilen görüntünün görünür hale gelmesini sağlayan kimyasala
geliştirici denir. Geliştirici, ışıktan etkilenmiş parçacıkları metalik gümüşe dönüştürür. Kullanılan film renkli negatifse, pozitif görüntü elde etmek
için üç farklı boya çiftinden oluşan geliştiriciler kullanılır.
Bu üç boya
çifti şunlar: Yeşil ve mavi ışığın karışımından oluşan bir mavi tonu olan
cyan. Kırmızı ve mavi ışığın karışımından oluşan ve siklamen çiçeğinin
rengini andıran macenta. Kırmızı ve yeşil ışığın karışımından oluşan bir sarı
tonu olan sarı. Bu boya çiftlerinden her biri, filmdeki renk tabakalarından
biriyle etkileşir. Normal filmlerde boya çiftleri, ışıktan etkilenen parçacıklara,
saydam filmlerdeyse ışık almayan alanlara eklenir. Banyo edilmiş negatif renkli
filmlerde oluşan negatif görüntü pozitif görüntüde elde edilen renklerin karşıtı
renklerden oluşur. Doğrudan pozitif görüntü veren saydam filmlerde, ›fl›k
almayan bölgeye yerleştirilen iki boya tabakası, ışıktan etkilenmiş duyarlı
renk tabakasındaki rengi yakalayarak onunla birleşir.
Örneğin, yeşil tabaka
ışığa maruz kalmışsa, sarı ve siyan boyalar yeşil tabakaya yapışırken, macenta
yeşil tabakaya yapışmaz. Böylece filmin yüzeyinde o bölüm yeşil
görünür. Polaroid filmlerdeyse, geliştirme işlemini yapan kimyasallar, filmin
kendi yapısında bulunur. Filmin en altında siyah renkli bir taban bulunur.
Bunun üzerinde, ışığın üç ana rengine duyarlı üç tabaka vardır. Her renk tabakasının
altında boya çiftlerini içeren geliştirici bir tabaka bulunur. Bu tabakaların üzerinde,
alttan üste sırasıyla görüntü tabakası, zamanlama tabakası, asit tabakası ve saydam plastik tabaka yer alır. Bu yerleştirme, filme
ışık düşürüldüğünde
zincirleme kimyasal tepkimelerin harekete geçişini sağlayacak biçimdedir.
Işık durdurucular, asit giderici bazlar, beyaz boya ve bazı başka maddelerden
oluşan bir karışım olan tepkime tabakası, ışığa duyarlı tabakayla görüntü tabakasının arasında yer alır. Bu tabaka, filmin üzerine
ışık düştükten
sonra ilk kimyasal tepkimeyi başlatır. Tepkime tabakasını oluşturan malzemenin
tümü, filme ışık düşürülmeden önce, ışığa duyarlı bölümden uzakta, filmin bir
kenarında bir rulonun içinde bulunur. Bu sayede, filmin ışık düşürülmeden önce,
kendi kendine harekete geçmesini engeller. Fotograf çekildikten sonra, film bir
çift silindir yardımıyla kendiliğinden makinenin dışına çıkar.
Bu sırada
silindirler, tepkime tabakasındaki kimyasalları bir hamur gibi, ince bir tabaka
halinde filmin üzerine yayarlar. Görüntü tabakasıyla ışığa duyarlı tabaka arasına
yayılan bu kimyasallar, filmin üzerindeki diğer kimyasallarla tepkimeye girer.
Işık durdurucular, dışarıdan gelen ışığın alttaki tabakalara geçişini
engeller. Tabakaların arasına yayılmaya başlayan tepkime tabakası
kimyasalları, her bir tabakadaki ışıkla karşılaşmış parçacıkları metalik
gümüşe dönüştürür.
Sonra kimyasallar, geliştirici boyaların içinde erir ve görüntü tabakasına yayılmaya başlarlar. Her bir tabakadaki metalik
gümüş, boyaya yapışarak yukarıya olan hareketi durdurur. Ama ›fl›kla
karşılaşmamış tabakadaki
boyalar görüntü tabakasına doğru hareket etmeyi sürdürürler. Örneğin yeşil
tabaka, ışıkla karşılaştıysa siyan ve sarı boya görüntü tabakasına yapışarak
dururken, macenta boyası yapışmaz ve yukarıya doğru hareketini sürdürür. Sonuçta,
siyan ve sar› boyalar birleşerek, görüntü yüzeyinde yarı saydam yeşil bir tabaka
oluştururlar. Tepkime tabakası kimyasalları, ışığa duyarlı tabakanın dışındaki
diğer tabakalarda da işlevlerini gerçekleştirirler.
Filmdeki asit tabakası, tepkime tabakasında bulunan ışık durdurucularla ve bazlarla kimyasal tepkimelere
girer. Bu tepkimelerin sonunda ışık durdurucular temizlenir. Zamanlama tabakası
da tepkime tabakasından yayılan kimyasalların asit tabakasında yavaşlamasını sağlar. Bu
işlem sonunda, filme hapsedilen görüntü, görünür hale gelir. Böylece yaklaşık
bir dakika içinde elde etmek istediğimiz görüntüye ulaşırı. Ama polaroid
filmlerin bozulmaması için, en az 10 dakika film yüzeyine kesinlikle dokunulmaması,
yine bu süre boyunca çok yoğun ışık altında bırakılmaması, görüntünün dayanıklılığı
için alınacak basit önlemler.
Kaynaklar
http://science.howstuffworks.com/instant-film.htm/
http://www.polaroid.com/us/index.jsp
Serpil Yıldız, Bilim Çocuk Dergisi Sayı 23