Camera Obscura Tekniği

1500 yıllarında Rönesans sanatının geliştiği dönemlerde ressamlar camera obscura denilen aracın yardımı ile doğa görüntülerini çizmeye başlamışlardır. Bu sisteme 1568 yılında Daniello Barbero bir diyafram düzeneği, Giraham Gardan ise ince kenarlı bir mercek ilave etmesiyle mekanik düzenekler sisteme uygulandı. 1776 yılında Alman bilim adamı Johann Zahn ressamların özellikle portre çizimleri yapabilmesi için boyutlarını küçülterek camera obscura'yı taşınabilecek hale getirdi.

Bu sisteme tüp içerisine yerleştirilmiş ileri geri hareket edebilen, netlik ayarı yapılabilen bir mercek ve görüntüyü yansıtan bir ayna bulunuyordu. Delikten geçen görüntüler kutunun yukarısında bulunan opal cam üzerine yerleştirilmiş yağlı kağıttan, yarı saydam yüzeye düşüyordu. Bu sistem günümüzde halen kullanılmakta olan refleks fotograf makinesinin işlevlerine sahipti.



17. yüzyılda İtalyan bilim adamı Angelo Sala, toz halindeki gümüş nitratı güneşe bıraktığında kömür gibi karardığını notlarına düşmüştü. 1802 yılında İngiliz Thomas Wedgewood, gümüş nitrat emdirilmiş beyaz kağıt ve deri parçaları üzerinde deneyler yaptı ve camera obscura ile çok silik görüntüler elde etti.

Camera obscura tekniği günümüzde hem fotograf makinelerinde modern biçimleriyle kullanılmakta hem de en ilkel ve basit biçimiyle halen bir çok alanda kullanılmaktadır. Arkeoloji bölümü öğrencilerine ders olarak cihazın kullanılması öğretilmektedir. Değerine paha biçilemez tarihi eserler bu sayede çizimlere geçirilmekte, çizimlerden yararlanılarak parçaları bulunmakta ve birleştirilmektedir.




Kaynak
TRT Radyo Televizyon Dergisi
Alberto MODIANO Fotograf Araştırmacısı, Yazar