Televizyon, radyo ve sinemanın doğuşundan çok önce, Yunanistan'da geleneksel bir gösteri formu vardı. Gölge oyunu, ya da Yunanca'da "Karagiozis" olarak bilinen bu gösteri, arkadan ışıklandırılmış beyaz bir perde arkasında duran kuklacının elinde oynattığı kağıttan yapılmış kuklalardan oluşmaktaydı.
Gölge oyunu Çin, Hindistan, İran, Hinduçin ve Anadolu gibi pek çok yerde geliştirilmiş ve çoğu zaman ölüler ile "öbür dünyanın" tanrıları ile
özleştirilmiştir. Fakat Yunanistan, gölge oyununu dini yönlerini eleyerek ve içine kendi kültürünün özelliklerini katarak adapte eden pek az Avrupa ülkesi arasındadır. Bu yüzden Yunanistan'da kültürü içine alarak gelişen gölge oyunu, müzik, rol yapma ve sosyal yergi gibi yorumların katılımı ile başlı başına bir sanat formu haline gelmiş ve gelenekler
arasında yerini almıştır. Ana karakteri Karagiozis'in adını alan gölge oyunu, Osmanlı yönetimi döneminde çok popüler idi. Işıklandırılmış perdenin arkasında duran ve ustaca kağıttan ve deriden
yapılmış insan kuklalarını oynatan kuklacı "Karagiozopaithis" (Karagiozis
oynatıcı) olarak bilinirdi. Karagiozopaithis karakterlere göre sesini değiştirerek ve ilhamına göre hikayeleri çeşitlendirerek
kuklaları canlandırırdı. Gerçekten de, oyunun senaristi, aktör, müzisyeni, şarkıcısı, sahne tasarımcısı ve direktörü kuklacının kendisi olduğundan, bütün oyunun sorumluluğu da onun üzerindeydi.
Her Karagiozis oyunun teması
Osmanlı yönetimi döneminin sosyal ve politik gündemine ve tarihi olaylarına göre değişmekteydi. Seyircinin keyfini yerine getirdiğinden ve onlara umut ışığı sağladığından, gölge oyunu özellikle karanlık dönemlerde çok popüler idi.Kuklacı, ana karakter Karagiozis'in ağzından, hükümetteki figürler ve devlet meseleleri
hakkında hicivde bulunurdu. Çirkin ve kambur olan Karagiozis, sosyal veya politik konularda adil olmayan
her şeye ve herkese karşı olan genel halkı temsil ediyordu. Pek çok zaman, iş bulabilmek için
her şeyi becerebilirmiş rolü yapan Karagiozis, kendini içinde bulduğu zor ve garip durumlardan saçma fakat kurnazca çözümler bularak kurtulurdu.
Aynı zamanda
Karagiozis, etrafındakiler ile eğlenmek için kurduğu düzenlerle ve yaptığı
şakalarla da ünlüdür.
Karagiozis'in Kökenleri Günümüzde uzmanlar Yunanlıların Karagiozis'i Rönesans ve
Reform'un Avrupa'ya hükmettiği dönemde Anadolu'ya ve Balkan'lara hakim olan
Osmanlılardan "ödünç aldığı" konusunda hemen hemen hemfikirdir. Ayrıca, Karagiozis'in adının da, Türkçe'de "siyah gözlü" anlamına gelen Karagöz'den geliyor olması bu inancı tam olarak desteklemektedir.Anadolu'da gölge oyunun nasıl geliştirildiği üzerine pek çok teori
vardır. Bazı hikayeler Türklerin Hint çingenelerinden etkilendiğini iddia ederken, diğerleri de göçebe dönemlerinde Türk insanların Çinliler tarafından etkilendiğini öne sürmektedir. Dini sınırlamalara rağmen, 16. yüzyılda gölge oyunu Müslüman Türkler arasında çok yaygın bir hale gelmiştir.
Aynı zamanda, Karagiozis'in Yunanistan'daki popülaritesi üzerine de pek çok araştırma yapılmıştır ve farklı teoriler ortaya atılmıştır. Bunlardan bir tanesi Yunan tüccarların gölge oyununu Çin'den getirdiklerini, bir diğeri ise Osmanlı döneminde sultanı eğlendirmek için
Yunanlıların gölge oyunu keşfettiklerini iddia etmektedir.
Bütün bu farklara rağmen, uzmanlar iki nokta üzerinde hemfikirdir. Bunlardan birincisi, 1880'li yıllarda Karagiozis karakterlerinin ve hikayelerinin yeni
bağımsız Yunan toplumuna adapte edilerek değiştirilmiş olduğu ve yeni yerli karakterler keşfedilerek geliştirilen bu sürecin 1910 gibi
tamamlanmış olduğudur. İkinci ise, ülkenin zorlu süreçlerden geçtiği 1915-1950 seneleri arasındaki dönemin, fakir olan fakat sosyal adaletsizliğe karşı gelerek kaderini değiştirmeye
çalışan ana karakterin gelişiminde ve değişimde önemli rol oynadığıdır.Bütün karakterleri canlandıran Karagiozopaithi'nin
yüksek sesi, bu dönemlerde, Yunanistan'ın her köşesinden duyulmakta, pek çok genç Yunan kuşağı Karagiozis ve diğer karakterlerle büyümekteydi.
Karakterler
Karagiozis
Fakir, fakat her zaman hareketli ve hayat dolu olan ana karakter. Büyük bir şehirde ve Osmanlı paşasının sarayının tam karşısında, salaş bir kulübede yaşamaktadır. Bir işi olmamasına rağmen, devamlı olarak çeşitli mesleklerde tutunmaya
çalışmaktadır. Haliyle, hiçbir şeyde başarılı olamaz, çoğu zaman dayak yer, ve her zamanki gibi aç olarak kulübesine döner. Mütemadiyen işsiz olduğundan
dolayı devamlı büyük hırsızlık işlerine bulaşır, fakat bunları kendine saklayacağına herkese anlatır ve ailesine destek vermek için yaptığını iddia ederek kendini haklı göstermeye çalışır. Kuklacının şiddetli bir şekilde hareket ettirdiği sağ kolu Karagiozis'in hırsızlıklarını temsil eder.
Hatziabatis
Karagiozis'in devamlı Levanten Osmanlı kıyafetleri giyen arkadaşı. Bazı zamanlar dürüst bir karakter olarak gösterilmesine rağmen, diğer versiyonlarda kurnaz bir hırsızdır.
Sör Dionysios
Batılı hayata özenen, devamlı şapka takan ve kibar davranmaya çalışan düşmüş bir aristokrattır.
Barba Yiorgos
Karagiozis'in ilkel bir dağ adamını andıran fakat yumuşak ruhlu ve dürüst duygulu olan
amcası. Köyde yaşamasına rağmen, zaman zaman iş için veya yeğenini zor bir durumdan kurtarmak
için şehre gelir.
Veliggekas
Polis ve Osmanlı paşasının sağ kolu. Arnavut Türk'üdür ve Yunanca bilmez.
Paşa veya Vezir (veziris)
En yüksek Osmanlı görevlisi, güç ve parayı temsil eder. Paşa sahnede pek gösterilmez, daha ziyade emir veren sesi duyulur.
Morfonios
Kendini çok yakışıklı sanan ve fiziğiyle övünen, fakat aslında kısa boylu, kocaman kafalı ve büyük burunlu bir karakter. Çok hırslı olmasının
yanı sıra, son derece kendini beğenmiştir. Kendi yarattığı bir hayal dünyasında yaşayan Morfonios, karakterler arasında en saçma olandır.
Stavrakas
Cesurmuş gibi davranan fakat son derece korkak olan bir karakter. Karagiozis bunu bilir ve oyun süresince pek çok kere Stavrakas'a vurur. Korkaklığını saklamak ve dayaktan kurtulmak için çeşitli şakalara ve düzenlere başvuran Stavrakas, oyunun sonunda bu yolla seyircinin sempatisini kazanır.
Karagiozis'in eşi ve çocukları ile Paşanın kızı gibi diğer karakterler her zaman oyunun bir parçası olmasalar da hikaye gerektirdikçe oyunda yerlerini alırlar.
Oyunlar
Karagiozis oyunları üç çeşide ayrılır: günlük yaşamdan esinlenenler, masallardan esinlenenler ve Osmanlı yönetiminden bağımsızlığa geçiş döneminin kahramanlık hikayelerinden esinlenenler.
Karagiozis'e Yunanlıların kalbinde özel bir yer veren, kuklacının kuklaları hızla oynatma şekli, masum dayaklar, tatmin edilemeyen hırs, bos konuşmalar, kurnaz kelime oyunları ve sayısız lisan hatalarıdır.
Bu gölge oyunlarının büyüsü sadece karakterlerden değil, aynı zamanda sahnenin yerden yere kolayca taşınabilmesinden doğmuştur. Kumaş perde, kuklalar, ışık kaynağı (yerini sonradan elektriğe bırakan gaz lambaları), dekor ve kuklacının yaratıcılığı, sahne donanımının en önemli
unsurları idi.
Televizyon ve sinemanın dünyaya hükmetmeye başlamasına rağmen, Karagiozis geçmişten kalma bir sanat formu olarak varlığını sürdürmektedir. Gölge oyununu hatırlayanlar Atina'daki gölge oyunu müzesine giderek, şehrin fakir köşelerinde sahneye koyulan gölge oyunlarını izleyerek, ya da sayısız turistik dükkanlardan birinden bir Karagiozis kuklası alarak bu büyüyü yeniden canlandırabilirler.