Uygur resim sanatının genel ifadesi, İç Asya Türk sanatının etkisiyle ortaya çıkmıştır. Her ne kadar
Büyük İskender ile birlikte gelen Helenistik üslûbun, ışık-gölge ile hacimleri meydana çıkarma tekniği
bir müddet söz konusu olmuşsa da, bu kesinti devresinden sonra yine Orta Asya'nın İç Asya'dan
devraldığı üslûp devam etmiştir. Bu üslûp, özellikle kaya resimlerine dayanan çizgi tarzının hakim
olduğu ifadeyi tercih ediyordu.
Uygurlar, VII. yy.'da Budizm'i ve Bögü Kağan 762'de Mani dinini kabul etmişti. Uygurlar'ın sanatı
daha çok Budizm olmakla beraber, bu iki dinin çerçevesinde gelişmiştir. Manihaî minyatürler Turfan
ve Kansu'da, Orta İran (Pehlevî) veya Türk dilinde ya da iki dil karışık olarak yazılan dinî kitaplardadır.
Bunların üslûp özellikleri, uzun zaman devam etmiştir. VIII.-IX. yy. lacivert zeminli minyatürlerde
çizgi ve ışık gölge, aynı zamanda kullanılmıştır. Bu Manihaî yazmalar, Hoça'da hüküm süren Uygur
kağanlarına ithaf ediliyordu. Bögü Kağan'ın himayesiyle Mani dini yaşayabilmiş, Hoço, Kansu ve Çin'de
mabetler yaptırılmış, bu sayede Uygurlar'dan Manihaî minyatür ve resimler kalmıştır.