Uyuşum Bakımından Kurgu

Bir film bir çok çekimlerden oluşur. Film çevrilmeden önce bu çekimlerin sayıları ve nitelikleri kurgulama (decoupage) işlemiyle belirtilir. Film çevrildikten sonra da bu çekimler kurgu işlemiyle birbirine bağlanır. Dolayısıyla kurgulama ile kurgu, gerçekte aynı işlemin iki yönüdür. Her kurgulama, ilerdeki kurguya göre, her kurgu, önceki kurgulamaya göre gerçekleştirilir. Fakat kurgulama ile kurgu, aynı işlemin iki yönü olmasına, aralarında sımsıkı bir bağ bulunmasına karşın, birbirine her vakit denk düşmez. Filmin çekimlerle ayrılmış olması, başta zamanda, uzamda, devinimde olmak üzere bir çok görüntü öğesinde bir kesiklik ortaya çıkarır.

Sinemacı kendi yarattığı filmsel uzam, zaman, gerçek ve evreni inandırıcı kılmak kadar, filmin akıcılığını sağlamak.
yönünden de bu kesiklik duygusunu önlemek zorundadır. Bu da kurguyu büyük bir ustalıkla uygulamayı gerektirir; yani kurgulamanın yol açtığı kesiklik ancak kurguyla önlenir. Sinemacının yarattığı filmsel olgunun inandırıcılığını, filmin akıcılığını uyuşum sağlar.

Uyuşum, iki komşu çekim arasında çeşitli yönlerden sağlanan birlik, bütünlüktür. Öyle ki kimi zaman kurgulamanın ön gördüğü çekimler bu uyuşum uçun yeterli değildir. Aralardaki boşluğu doldurmak için bağlayıcı çekimler çevirmek, hatta kimi çekimleri yeniden çevirmek gerekebilir. En önemli uyuşumlar devinimde, uzamda, yönde, bakışlarda, çekim ölçeğinde, alıcı açısındaki uyuşumlardır.

Bunlarla ışıkta, odak uzunluğunda, eşyada uyuşum da katılabilir. Devinimde uyuşum, iki ya da daha çok çekime bölünmüş bir devinimin kesiksiz, akıcı bir biçimde görünmesini sağlamaktır.

Tek bir çekimde tamamlanmış devinim için uyuşum söz konusu olamaz. Fakat bir devinim çekimlere bölünmüşse bu uyuşumu mutlaka sağlamak gerekir. Akla gelebilecek ilk olasılığın tersine, devinimde uyuşum, devinim bir çekimde bırakıldığı noktadan ikinci çekimde sürdürülerek sağlanamaz.

Devinimde uyuşumu sağlamak için, çekimden çekime geçerken devinimin ufak bir parçasını atmak, yani devinimi kısaltmak, bir de alıcı açısını, görüş noktasını değiştirmek gerektirir. Birincisinin nedeni şudur; her çekim değişimi, çekim ölçeğinde bir değişiklik gerektirir. Çekim ölçeğindeki değişiklik ise alıcı açısında bir değişikliği zorunlu kılar. Bu da bizi çekim ölçeğinde ve alıcı açısındaki uyuşum konularına ulaştırır.

Çekim ölçeğindeki uyuşum, birbirine çok yakın boydaki çekimlere geçmekten sakınmakla sağlanır. Örneğin bir omuz çekimden diz çekimine geçmekte hiç bir yarar yoktur. Böyle bir geçişi yerinde gösterecek kadar büyük bir görünüş değişikliğinin varlığından söz edilemez. Böyle bir değişiklik izleyicide filmin bir kopmaya uğradığı duygusunu uyandırır.

Birbirinden çok uzak boydaki çekimlere geçmekten de (çarpıcı bir etki ve özel bir efekt yapılmayacaksa) kaçınmak gerekir. Çekim ölçeğindeki bir çekimden diğerine geçilirken kemar, konu ile ilk çekimdeki ekseninden ayrılmadığı takdirde de yine izleyiciye hoşa gitmeyen bir duyguya, gereksiz bir atlama, sıçrama duygusuna yol açar. 
Ancak kamera ile konu arasındaki ilk çekimde kurulan eksenden en az 30º sağa veya sola kameranın yerleştirilmesiyle bunun önüne geçilebilir. (Bu kurala 30º kuralı adı verilmiştir.)

Uzamda uyuşum, bir çekimde yer alan varlıkların, onu izleyen çekimde de çerçevenin sağında görünen varlık, onu izleyen çekimde çerçevenin soluna geçtiği takdirde izleyicide bir atlama, bir tersyüz olma duygusu uyandırır. Genellikle filmlerde en çok kullanılan açı - karşı açı çekimlerde acemilerin en çok düştükleri yanlış da budur. Çünkü uzamda uyuşumu sağlamak için, kameranın hiç bir vakit, çekim değişirken, kamera ile konu arasından geçtiği varsayılan çizginin bir yanından öbür yanına atlamaması gerekir.

Kamera her vakit, çizginin bir yanındaki 180 derecelik açı içinde kalmalıdır. (Bu duruma 180º kuralı denir.)
Yönde uyuşum bir çekimde çerçeve içinde sağdan sola yada soldan sağa hareket etmekte olan bir varlığın, geri dönmediği, yoluna devam ettiği anlatılmak isteniyorsa, onu izleyen çekimde ilk çekimdeki hareket ettiği yönde yol alır görünmesidir. Bu da ancak yine 180º kuralı uygulanmasıyla gerçekleştirilir.

Işıkta uyuşum, aynı yeri gösteren birbirini izleyen çekimlerdeki ışık şiddeti ve karakterinin birbirine uymasıdır.

Odak uzaklığının ayrı ayrı olduğu mercekler perspektifi bozduğundan, konunun boyunu ve uzamdaki yakınlık ve uzaklığını değişik gösterdiğinden önemlidir.

Eşyada uyuşum, aynı yeri gösteren çeşitli çekimlerde, asıl filme çekilen konunun uzam ve zamandaki yerini belirten nesnelerin hep aynı yerde bulunmaları sonucu ortaya çıkar.


Kaynak
Sinemaya Giriş
Prof. Dr. Jur. Alim Şerif Onaran