Hani işte, tam zamanı, dediğiniz anlar olur. 6 aydır işte tam zamanı diyebileceğim
bir zamanı yakaladığım için çok mutluyum. Çünkü, bu toplantı benim için çok önemli.
Her şeyi çözebiliyorsunuz ama insan malzemesini çözmek için yaşadığınız sıkıntı,
teknoloji anlamında çözeceğiniz sıkıntılardan çok daha büyük oluyor.
Öncelikle kendimi tanıtayım. 1987 yılında TRT’ye elektronik mühendisi olarak girdim.
Bir mühendis olarak girdiğim TRT’de sürekli olarak bir mesleki kişilik sorunu
yaşadım. TRT gibi 200 tane mesleğin olduğu bir kurum içerisinde, belli bir alanda
kendinizi ifade etmek istediğiniz zaman diğer alanlara hakim olamamanın verdiği
sıkıntıyı yaşıyorsunuz. Bu yüzden önce bir işletme mastırı yaptım, daha sonra yurt
dışında bir radyo-televizyon mastırı yaptım. Ve, 1995 yılından itibaren kendimi tam
bir yayıncı olarak ifade edebilirim. Artık şöyle de söyleyebilirim, bu söyleyeceğim
şeyler içerisinde yanlış bir anlamaya mahal vermemesi için, tam anlamıyla bir kamu
yayıncısı kimliğim olduğuna inanıyorum. Yani benim için TRT’den başka bir yer olması
bedeli ne olursa olsun mümkün değil. Bu anlamda söyleyeceğim bazı şeylere
günümüzdeki küreselleşme, liberal ekonomi koşulları altında önümüze gelen dayatmalar
anlamında kişisel yorumlarımı katacağım ama bunlar böyle çözümler bulma anlamında
bir takım şeyler düşündüğümüzü ortaya koymasın diye bu çelişkinin altını çizmek
istedim.
Bu açıdan görsel işitsel arşivlerin kazandığı önemin bir takım nedenleri var. Yani
hocalarımızın da ifade ettiği gibi geçmişten birkaç yıl öncesine kadar, öncelikle
Türkiye’de bir tek görsel işitsel arşiv anlamında en önemli yerlerden birisi TRT
arşividir. Bu gün Türkiye’de 200 bin saat görsel ve 200 bin saat de işitsel arşiv
olan, özel kuruluşlar da dahil, başka bir kurum yok. Bu anlamda çok büyük bir
liderliğe sahibiz ama yapılan bütün eleştirilere katılıyorum.
Ben geçmişte söyleyeceğim her şeyi kötü şeyler, gelecekle ilgili söyleyeceğim her
şeyi de güzel şeyler olarak yorumlamak istiyorum. İki sene öncesine kadar TRT
arşivleri öncelikle insanları arşivlemek için kullanılırdı, maalesef. Yani
insanlardan hoşnut kalmadıkları zaman arşivlere yolluyorlardı. İnsanlarla ilgili
sorunları oldukları zaman arşivlere yolluyorlardı. Daha önce hocalarımızın da
bahsettiği gibi geçimsiz insanlar tanımlaması yaptınız, göz önünde bulundurulmak
istemeyen insanlar tanımı yaptınız. Bu, çok büyük bir haksızlıktır, tabii. Bu ne
zaman değişti? Bu bizim Genel Müdürümüz ile değişti, ama tabii daha önce değişmesi
gerekirdi. Bu değişimin kişiye bağlı olmaması gerekirdi. Son Genel Müdürümüz bu
bakış açısını değiştirdi. Ama, bunun değişmesinin başka bir nedeni daha var. Şimdi
artık 1980’lerden sonraki yayıncılık düzeni ile 1980’lerden önceki yayıncılık
düzenini akademik olarak ayırdığınız zaman 85’li yıllara kadar kamusal tekellerin
oluşturduğu medya, dünya medyası başka bir takım düzenleme ve gereksinimlere
sahipti. 1985 yılından itibaren Türkiye’de hazırlıkları çok dikkatli olarak bazı
mercilerce yapılan özelleşme diyemeyeceğim yasa dışı olarak özel televizyonların
yaşamımıza girmesiyle dünyada aynı şekilde çok kanallı ortama geçişte olan medyanın
gereksinmeleri çok farklı. Çok kanallı ortam biraz izafi bir sözcük gibi duruyor.
1980’de bir insana çok kanallı ortam diye sorsaydınız, frekans, teknik sıkıntılar
gibi sorunları bir kenara koyarsam, size 20-30 kanal diyebilirdi. Yani bir zamanlar
tek kanalımız vardı, bununla çok mutluyduk. Bu gün Türkiye’de 50 kanal
izleyebiliyorsunuz ama ben çok kanallı ortam olarak 1000’den başlayan ve sonu
sınırsız kanal olan durumdan bahsetmek istiyorum. Bu teknik açılım, yani kanal
sayısındaki özgürlük, tekniğin verdiği olanaklar başka bir sorun ortaya çıkarttı.
Kanalınızın içini ne ile dolduracaksınız? Yani insanlar niye çok kanalı
seyredecekler? İçinde ne olacak bunların? İşte burada ortaya arşivler çıkıyor.
Özellikle dünyada son iki yıl içerisinde arşivler konusunda inanılmaz teknolojik
gelişmeler, inanılmaz hareketler yaşanıyor. 5-6 kişinin takip edemeyeceği bir bilgi
oluşumu ile karşı karşıyayız. Görsel arşivler konusunda dünyada inanılmaz bir
devinim var. Kişisel arşivler konusunda teknolojinin sonuna yani bizim ideal
diyebileceğimiz olanakları sunabileceğimiz sona yaklaşmışken görsel arşivler
konusunda henüz gelişme aşamasında olduğumuzu görüyoruz. Bütün bunlar çerçevesinde
danışman olarak görev yaptığım 1999 yılı başında bana TRT arşivleri ile ilgili bir
proje hazırlamam söylendi. Bir takım çalışmalar yaptık, ve Arşiv 2000 projesi adı
altında bir proje yarattık. Nisan ayından beri yürürlükte olan bu projeyi 2000
yılından itibaren uygulamaya başlayacağız.
Yarın öğleden sonra (18 Kasım 1999) doğrudan Arşiv 2000 projesi ile ilgili
sunacağımız bir bildirimiz olacak. O yüzden burada o bildiri ile ilgili fazla
açıklama yapmak istemiyorum. Bu bildiri özellikle bu mesleğin gerçek sahipleri olan
sizleri çok heyecanlandıracak.
Şimdi teknolojinin arşivlere önem veren bir boyutu da radyo-televizyon teknolojileri
ile enformasyon-bilgi teknolojilerinin yakınsamaya uğraması. Bu herkes açısından çok
tehlikeli, söyleniş itibariyle çok hoş ama kontrolü de çok zor şeyler ortaya
çıkartıyor. Mesela konuşmalar sırasında merak ettim; arşiv eğitimi sırasında telif
hakları dersleri veriliyor mu? Bu konuyu bilmiyorum. Biraz da bunları öğrenmek için
buradayım. Bizim işimizin en önemli kısmı telif hakları olmaya başladı. Bir başka
konu, örneğin, Internet. Medyanın, çapraz medyaların kullanılmasının ortaya
çıkardığı bir takım sıkıntılar var. TRT Arşivi 2000 projesi çerçevesinde biz TRT
Arşivlerinin sadece Türkiye’de değil dünyada da çok çağdaş bir yere ulaşmasını
hedefliyoruz. Bu anlamda da çok şanslıyız. Zira projemize kurum içerisinde inanılmaz
bir destek var. Projeye ayırabileceğimiz paramız var. Çünkü arşiv artık para demek.
Burada bir takım konularda eleştiriler getirmek istiyorum. Öncelikle bakış açısından
girdik. Arşivler acaba sadece kamusal mıdır? Bence arşivler genel arşiv tanımı
açısından kamusal olabilir ama bizim için arşivler artık belli anlamlarda tamamen
mülkiyeti belli kişilere ait olan ticari meta olabiliyor. Başta kamusal kimliğimi
açıkladım. Burada biraz daha işin pratik kısımlarına girmek istiyorum. Maalesef,
günümüzde arşivler artık ticari meta olarak görülüyor. Radyo-televizyon arşivleri
çok önemli bir meta olarak karşımıza çıkıyor. Günümüzde önemli olan artık arşivlere
ulaşmak, bunların pazarlanması, satışı, bunlardan gelir elde etmek. TRT hiçbir zaman
ticari kar amacı gütmeyen bir kurumdur. TRT bu konuda ele alınması gereken bir kurum
değil tabii ki. TRT’nin ortakları sizlersiniz. Sizlerin, bizlerin verdiği elektrik
faturalarından alınan ücretlerle TRT yola çıkıyor. Bizim amacımız özel televizyonlar
gibi kar elde etmek değil. Bizim belli kamusal amaçlarımız var. O amaçlara hizmet
ediyoruz. Ama tabii ki bize gelecek bir takım ticari gelirlerin belli yerlerde bizim
için çok büyük önemi var. O yüzden biz Arşiv 2000 projesini gelir getirecek,
materyalimizi sağlıklı bir ortamda tutabileceğimiz, daha iyi bir şekilde
pazarlayabileceğimiz ve Türkiye için model olabilecek bir konuma getirmek istiyoruz.
Burada çok önemli bir boyut, benim kamu yayıncılığı kimliğimde altını çizmem gereken
bir nokta var. Görsel-işitsel arşivler bir kültürel mirastır. Bir ticari ürün,
alınıp satılan bir malzeme değildir. Bu boyutları olmasına karşın recyclable yani
tekrar kullanılabilir bir özelliği vardır. Yenilenebilir bir üründür de. Ama her
şeyden önce görsel-işitsel arşivler kültürel bir mirastır. Bu ülkenin kültürel
mirası olduğu gibi aynı zamanda insan oğlunun kültürel mirasıdır. Yani sizin
evinizdeki bir program materyali sadece size ait değildir. O, gerekli ödemelerini,
gerekli yükümlülüklerini, hukuki yükümlülükleri yerine getirmek şartıyla dünyadaki
her kese ait bir materyaldir. Onların elindeki de size ait bir materyaldir. Bu ne
demektir? Biz ülke için bir model geliştirmenin ötesinde dünya için de değişebilir
işlevlere sahip bir arşiv modeli geliştirmek zorundayız. Yani bizim arşivimizde, BBC
arşivinde, RAI arşivi ya da ZDF arşivinde arama yapıldığında, kamusal arşivlerin
birbirleriyle değişimi olmalı. Beş sene sonra bunların gelecek teknolojik
boyutlarını anlatmam mümkün değil, rüyalarla ifade edilecek şeyler. Ama biz diyoruz
ki, rüyayı göreceğiz ama öncelikle ayağımızı yere basarak, yürüyerek bir yere gitmek
zorundayız.
Şimdi TRT Arşiv 2000 projesi içinde karşılaştığımız en büyük sorunlardan bir tanesi
bilginin üretilmesi. Bir örnek vermek istiyorum: Bir prodüktör arkadaşım
kahvehaneler belgeseli adı altında bir belgesel yapmış. 3-4 bölümlük bir belgesel.
Türkiye’deki bütün kahvehaneleri incelemiş bu kahvehaneleri incelerken. O arada
Galata Köprüsü’nün de görüntülerini almış. Hatırlarsınız, o eski Galata Köprüsü’nün
altında çok hoş, çok tatlı kahvehaneler vardı. Programı yapmış ve bu program
yayınlanmış. Bu arada Galata Köprüsü görüntülerinin çekiminden 15 gün sonra Galata
Köprüsü yanmış. Şimdi program arşivlenmiş. Nasıl arşivlenir program? Program olarak
arşivlenir. Yani Kahvehaneler belgeseli, yapımcının adı, yayın tarihi, ilginç bir
nokta arşivde yapım tarihi yoktur, bir takım, on-on iki kalemden oluşan özellikler,
attributes dediğimiz şeylerden oluşan bir dokümantasyon yapılır. Ve bir takım
keyword’lerle detay kartları oluşturulur. Şimdi bizim arşivimizde varolan bilgisayar
veri tabanında arama yaptığınız zaman bunlara ulaşmanız mümkün değil.
Şimdi, yayın nasıl yapılıyor?, yapım nasıl yapılıyor? Yani televizyon arşivlerinin,
görsel arşivlerin, radyo arşivlerinin yayınlara etkisi ne? Bir prodüktör arşivden ne
bekliyor? Ne alır arşivden bir prodüktör? Bence bir prodüktör arşivden bir programın
tümünü almaz. Bir programın bir bölümünü alır. Ben program yapmış, belgesel çekmiş
birisiyim. Bu açıdan baktığım zaman bilginin düzey olarak yetersizliği en büyük
sorunlardan biridir. Yani bizim prodüktörümüz, bizim kullanıcılarımız,
muhabirlerimiz arşive ulaştıkları zaman arşivden gerekli desteği alamıyorlar,
gerekli bilgiye ulaşamıyorlar. Bir kere materyale ulaşamıyorlar. Yani Galata Köprüsü
arandığı zaman ulaşılamıyor. Orada bir görüntü var. Nasıl ulaşılabilir ona?
Programın yapımcısı olan Gül arkadaşıma ulaşacak, onunla sohbet edecek. Ya da bizim
arşivimizin kahramanı dediğimiz., gerçekten kahraman bir arkadaşımız bence, Türkan
Hanımı bulacak. Arşivlerimizin hala ayakta kalmasının sebebi olan insan. Beraber
çalışıyoruz. Onu bulacak, o bilecek, öyle ulaşacak. Şimdi bu bir kere anlamsız.
Bizim en büyük amacımız bilgiye ne kadar ayrıntılı, ne kadar detaylı olursa olsun
ulaşabilmesini sağlamak. Bilmiyorum arşiv terminolojisinde telif hakları konusunda
ne ayrıntıya kadar gidiliyor? Bizde bir program içerisindeki tek bir fotoğraf ayrı
bir arşiv malzemesi olarak görülebilir. Yani siz 200 bin saatin içerisinde bir tek
fotoğraf arayabilirsiniz. Bir görüntü programından bahsediyorum. Görüntünün
içerisindeki bir tek kareyi arayabilirsiniz. Yani, sabit, fiziksel bir fotoğraftan
bahsetmiyorum. Böyle olduğu zaman sizin o bilgiye inmeniz gerekiyor. Yani, program
düzeyinden çok, programın altında, yani, arşivdeki veri ağacı yapısından girdiğimiz
zaman bilgiye çekim planı bazında, çekim planı dediğimiz çok küçük ayrıntılar,
tuğlalar bazında erişmek gerekiyor. Şimdi bunu kim yapacak? sorusunu gündeme
getiriyor. En büyük sorun burada. Bunu, acaba, kütüphanecilik bilgilerini sonradan
edinmiş, basın yayın mezunu bir insan mı yapacak? Yoksa, yayıncılık terminolojisini
sonradan öğrenmiş kütüphanecilik ya da arşivcilik mezunu bir insan mı yapacak? Yoksa
her zaman olduğu gibi, bizim kaderimiz, TRT mi okul olacak?
Siz insanları eğitiyorsunuz ama, biz de, maalesef, eğitip özel televizyonlara
kaptırıyoruz. Öyle bir şanssızlığımız, bir kaderimiz var bizim her zaman.
Basın-yayın mezunu insan gelip bize hemen prodüktörlük yapmıyor. Asla böyle bir şey
söz konusu değil. Bir insan gelip anında televizyona çıkıp spikerlik yapmıyor. Bir
mühendis gelip anında mühendislik yapmaya başlamıyor. Geleneksel olarak bir çok kötü
şeyin içinde TRT’nin böyle iyi bir geleneği var.
Bizim kariyer kadrolarımız var. Bir müjde vereceğim, yedinci kariyer kadrosu TRT
için arşiv kadrosudur artık. Bu çok önemli bir şeydir. Bunun sözünü veriyorum
burada. TRT’de altı kariyer kadrosu vardır; müfettiş, mühendis, kameraman, spiker,
prodüktör, muhabir. Bu kadroların, kariyerlerin sonuna gelmiş insan bu kariyerlerden
emekli olabilir. Yönetici olmak zorunda değildir. Bunların yanına biz yedincisini
ekliyoruz. Arşiv elemanı, arşiv, dokümantasyon elemanı. Bunun tanımını nasıl
yapacağımız konusunda büyük sıkıntılarımız var tabii ki. Şimdi burada çok önemli bir
şey çıkıyor. Kim yapacak bunu. Bizim derdimiz bu. Ben bu yüzden işte zamanı, işte
tam yeri, işte benim derdimi anlatabileceğim insanlar diyerek bu görüşlerimi
paylaşmaya geliyorum. Gerçekten bizim için çok önemli olan mükemmel bir teknoloji
kuruyoruz. Çok pahalı bir şey fakat çok dikkatli harcıyoruz. Mükemmel bir projemiz
var. İnanılmaz gelecek vaat ediyor. Bu projeyi ayakta tutacak olan insanlar kimler?
Bunları nereden bulacağız? Şimdi bana lazım olan insan bir kere iyi İngilizce
bilecek, eğer ben sadece Türkçe bir arşiv kurarsam bunu BBC ile değişemem. Bunun
organizasyonunu yapacak. Yani, maalesef, bilgisayardan çok iyi anlayan eski bir
mühendis olarak söylüyorum yazılımlar ve donanımlar hiçbir zaman insanların yerini
tutamaz. Bu bir gerçektir. Hiçbir tercüme programı bizim ihtiyaçlarımızı
karşılayamaz. Yoksa borsanın kârını stock market’s wife olarak çevirebilir. Stock
market’s profit olarak çeviren bir program olabilir. Bu sizin bilgiyi nasıl
gireceğinize bağlı olan bir şey. O yüzden insanlara ihtiyacımız var. Ben ona inanan
bir insanım. Biraz da bu yönden bakan bir insanım. Mükemmel bilgisayar bilecek.
Zira, her şey bilgisayar ortamında. İngilizce bilecek, yayıncılığı bilecek. Bu
arada, zaten arşivci olacak. Diyeceksiniz ki böyle bir adam olsa biz de ...
(bulamazsınız sözleri) Şimdi biz bu arşivciyi istiyoruz. Bunu ben yetiştirmeye
hazırım.
Uzun vadeli bakıyoruz olaya. TRT tarihinde ilk defa bir projenin vadesi konusunda
çok tartışma olmuyor. Çünkü bazı şeyler vardır ki değiştiremezsiniz. Hiçbir devlet
dairesinde, hiçbir örgütte insanlar bilgisayarın önemini göz ardı edemez. Yani bir
yönetici Internet kullanmayalım diyemez. Ancak pasifize etmeye çalışır eğer
anlamıyorsa.
Size bir şey söyleyeyim. Bundan 1-1,5 ay önce adlarını digital platform diye koyan,
Türkçe'si bence sayısal katman olan bir şirket doğdu. Aydın Doğan tarafından, Doğan
Grubu tarafından. Aslında biliyorsunuz Tele On da, Star da başka bir şirket kurdu.
Amaçları sayısal televizyon yayıncılığı yapmak. Sayısal televizyon yayıncılığı
nedir? Bir fiziksel kanaldan çok sayıda kanal yayınlamaktır. Doğal olarak bizim
alıcılarımız buna uygun olmadığı için set üstü kutular denilen, alıcı üstü kutular
denilen set top box dediğimiz alıcılar, özel cihazlar kullanılır. Ne güzel ki RTÜK
buna henüz izin vermiyor. Bu kanallar bir şey yaptılar. Gazetede bir ilan.
Milyonlarca dolar harcıyorlar. Yani buraya harcanan para 50 milyon dolar
çerçevesinde. Yaptıkları şey bir stüdyo kurmak değil, yaptıkları şey bir kamera
almak değil. Yaptıkları şey teknoloji geliştirmek değil. Yaptıkları şey sadece
transmission, yani iletim. Çok kanaldan iletim. Bakın aranan elemanlar; radyo
frekansında uzman mühendis, verici mühendisi, sayısal bilmem ne mühendisi. Çok
ayrıntılı detaylar. Onuncu sırada bir eleman var. Yani prodüktör, muhabir, kameraman
hiçbir şey yok. Orada arşiv elemanı var. Ben dokuz aydır gece gündüz bu proje ile
yatıyorum, bu proje ile kalkıyorum, bunu görünce zıpladım yerimde. Eyvah! dedim. Ben
insan yetiştireceğim bu şirketler kapacak. Böyle korkular yaşamaya başladık tabii
ki. Çünkü biliyoruz ki TRT’nin uygulayacağı proje yarın diğer kanallar tarafından
uygulanacaktır. Çünkü TRT arşivleriyle uyumlu olmayan bir arşivin yaşama şansı ya da
işlerliği o kadar büyük değil. Bu proje çerçevesinde bizim arşivlerimiz, bizim
uluslararası olarak üye olduğumuz kuruluşlar nedeniyle evrensel uyumluluğa sahip
arşivler olacaktır. Şimdi böyle olduğu zaman ben şöyle bir söz verebilirim, 5 sene
sonra çok farklı bir ortama geleceğiz.
Bir eleştiri yapıldı, denildi ki ÖSYM’de arşiv, kütüphanecilik bilmem kaçıncı
sırada, o nedenle giren öğrenci potansiyeli şöyle, böyle. Bakın bu bir gerçek
olabilir. Ben size bir şey söyleyeyim. 16 Ağustos 98 [99] tarihinde jeofizik ve
jeoloji mühendisliğine bakış açısıyla 18 Ağustos 98 [99] arasındaki bakış açısı çok
farklıdır. Çok yazıktır bu sene giren öğrencilerin deprem olacağını önceden
bilmemeleri. Yani, tabii ki başka anlamda da bu yazık. Ama gelecek seneden itibaren
jeofizik, jeoloji mühendisliği bölümleri en az on, on iki derece yukarı çıkacaktır.
Türkiye’nin yaşadığı, içinde bulunduğu bir gerçek nedeniyle. TRT Arşivi 2000 projesi
nedeniyle iddia ediyorum 5-6 yıl sonra kütüphanecilik ve arşiv bölümlerinin
mezunlarının nitelikleri de farklı yerde olacak. Bu anlamda işbirliği yapmamız
gerekiyor sayın hocalarım, sevgili arkadaşlarım. Birlikte çalışmamız gereken
noktalar var ve bize yardımcı olmanız gerekiyor. Biz eğitmeye hazırız, geliştirmeye
hazırız. Şeytan diyor ki işte biraz daha dinamik, biraz daha genç olacaksın bir
kütüphanecilik doktorası yapacaksın. Oku, öğren yani. Belki olur ama yani
yaşlandığımı hissediyorum eğitim anlamında. İşimiz zor çünkü. Şimdi bizim
istediğimiz şey şu. Tamam arkadaşımız arşiv bölümü mezunu olsun, kütüphanecilik
bölümü mezunu olsun. Bir kere hocam, meslek tanımı olmadığına dair görüşünüze
katılmıyorum. Bakın bizim şu an en büyük sıkıntılarımızdan birisi şu. TRT’de
yönetici olmak için 10 yıl gerekiyor. Arşiv müdürü olabilmek için kütüphanecilik
mezunu olmak gerekiyor. Yok böyle bir adam. Yani şimdi Türkan Hanım’a böyle
bakıyoruz yani. Türkan Hanım emekli olmayı istiyor. Aman diyoruz emekli olma,
yalvarıyoruz. Türkan Hanımın yerine gelebilecek bir elemanımız yok. Elemanlarımız
var ama bunların hiçbiri kütüphanecilik mezunu değil. Bir prodüktör arşiv müdürü
olamaz. Bir muhabir olamaz, bir mühendis asla olamaz. TRT’de bir Arşiv Dairesi
Başkanlığı yok, arşivler bölük pörçük. Ama bunun yolu arşivlerin hepsini bir araya
toplamak değil. Bakın, mesleki olarak burada bir sıkıntı başlıyor. Spor arşivlerini
ayrı tutmak zorundasınız. Bu çalışma koşullarında, haber arşivlerini de. Saat 8’e 5
var, önemli birisi ölüyor ve onunla ilgili materyal bulunacak. Gelip sizin
arşivinize bakamaz. O an bulunacak o materyal. Ya bu haberi yayınlayacak, aksi halde
ertesi gün hiçbir kıymeti yok. Şimdi böyle baktığınız zaman bizim yapmamız gereken
bu işin sahipleri, beni de aranızdan biri olarak görün lütfen, bizim yaptığımız
teknolojinin olanaklarıyla bu insanlara bölük pörçük de olsa tek bir yerden sanal da
olsa yönetim şansı vermektir. Yani belge yönetimi dediğimiz şeyi görsel işitsel
malzeme yönetimi olarak tamamen elektronik ortamda tek bir yerde toplamak. Yani
bizim istediğimiz, tekrar söylüyorum, arşiv kütüphanecilik mezunu olsun bilgisayar
bilsin, TRT’nin öğretmesine gerek yok, İngilizce yeteri derecede olsun biz onu
geliştiririz, TRT isteyen herkese her tür olanağı sunar, en iyi kamu kuruluşlarından
biri olduğuna inanıyorum, ama yayıncılık eğitimini bilse de bilmese de biz
vereceğiz. Yani biz ona göstergebilim nedir? anlatmak zorundayız, emin olmak
zorundayız. Kariyer kadrosu olacağı için böyle olmak zorunda. Yani biz şöyle bir şey
düşünmüyoruz, dokümantasyon elemanı ve arşiv elemanı.
Sanki bana arşiv elemanı olması gereken yerden çok daha aşağıda imiş gibi görünüyor.
Bunu kabul edemiyorum. Benim elemanlarım olacakları için kabul edemiyorum. Ama
dokümantasyon elemanını bir kariyer kadrosu olarak görmek istiyoruz. Ben bunu bütün
ağırlığımı koyup Genel Müdürümü ikna etmeye çalışacağım. Yani gerekçelerinizle, iyi
bir şekilde anlattığınız zaman insanlar sizi dinliyorlar ve inanıyorlar. Bununla
şunu söylemek istiyorum, dokümantasyon elemanı, uzman dokümantasyon elemanı,
dokümantalist ve stajyer dokümantalist, mesela. Bir takım şeyler olacak basın yayın
mezunu bir insanın stajyer dokümantasyon elemanı olması için çok zorlanacaktır. Ama
arşiv bölümü mezunu için çok daha kolay olacaktır. Ama o bizim öğreteceğimiz,
göstergebilim, vs. şeyleri öğrenemezse dokümantasyon elemanı olamayacaktır. Kariyer
kadrosu, eğer dokümantasyon elemanı olursa bu kadrodan emekli olabilecektir. Öyle
tatmin edici bir kadro olacaktır, amacımız bu. Bütün TRT arşivlerinde çalışan insan
sayısı 30. 22 tanesi yönetici. Yani, yönetilenden çok yöneticinin olduğu bir
kuruluş. İzmir televizyon arşivlerinde bir tek müdürümüz var. Bir kahraman var
orada, bir hanımefendi. Şanslıyım ben, televizyon arşivleri müdürleri hanımlar. Bu
işi çok iyi yapıyorlar. Kimse bundan alınmasın lütfen. İstanbul televizyon arşivleri
müdürümüz öyle, haber arşivi müdürümüz Ankara. Şimdi elemanı yok. 30 kişi TRT
arşivlerinde çalışıyor. Ben kendimi de katıyorum. Ben televizyon dairesi başkan
yardımcısıyım, ama geçici bir süre için. Arşiv Dairesi Başkanlığı kuruyoruz, ilk
defa bunu düşünmeye başladık. Merkezi bir daire başkanlığı olarak. Ayrı bir disiplin
kurmayı düşünüyoruz. BBC arşivlerinde 650 kişi çalışıyor. RAI arşivlerinde 400 kişi
çalışıyor. Bakın BBC açık kanallardan kamusal kanallardan iki kanaldan yılda 15,000
saat filan yayın yapıyor. TRT yılda 40,000 saat yayın yapıyor. Yani iyi bir şey
değil bu ama yapıyoruz yani. Yani birileri zorla bize yaptırmışlar bunu. TRT 4 gibi,
TRT 3 gibi yayınlar yapıyoruz. Ama yapıyoruz, TRT Avrasya diye yayın yapıyoruz. 7
kanaldan yayın yapıyoruz ve bu kanalları besleyecek her şey arşiv. Mümkün değil
üretmek, çünkü şöyle bir şey söyleyeyim, şöyle bitireyim sözü yayıncılık yemek
pişirmek gibi bir şeydir. Bu benim kendi kişisel görüşüm. Yani yemek pişirmek için
saatler harcıyorsunuz, ama hele benim gibi hızlı yiyen birisi varsa 10 dakikada
tüketiliyor. Yayıncılık da öyle. Bir otuz dakikalık belgesel için belki aylar,
yıllar harcıyorsunuz. Ama otuz dakikada tüketiliyor. Ve bu yemeğin en önemli
ingredient dediğimiz elemanları arşiv malzemesi. Ve bu artık evrensel. Yani biber,
tuz neredeyse parasını ödeyip almak zorundaysanız, eğer bu İngiltere’de ise,
Avustralya’da ise, Yunanistan’da ise, Japonya’da ise, Türkiye’de ise bunu birileri
parasını ödeyip almak zorunda. Şimdi teknoloji bize f ast food industry şansını
getirmiş bulunuyor. Yani arşivlerimizin böyle bir ortama geçme şansı var. Burada
kaybetmememiz gereken özellik ulusal, kültürel mutfağımızın lezzeti ve tadı. Yani ne
hamburgerin esiri olmalıyız ne de lahmacunun hastası olmalıyız. Her türlü yemeğimiz
olmalı. İşte arşivlerimize, görsel kültüre, görsel işitsel kültürel miras olarak
bakmamızın gerekçesi burada. Ben bunun bir tanışma olduğunu düşünüyorum. Çok memnun
oldum duyduğum şeylerden. Sanırım, umarım bu ilişkilerimiz devam edecektir. Teşekkür
ediyorum.
Ali Nihat YAZICI, TRT Televizyon Dairesi Başkan Yardımcısı
Bu metin, 17 Kasım 1999 tarihinde gerçekleştirilen Ülkemizde Arşiv
Eğitim-Öğretiminin Yapılandırılması ve Beklentiler konulu Tartışma Platformu’nda TRT
adına katılan Sayın Ali Nihat Yazıcı’nın yapmış olduğu konuşmanın bant çözümüdür.
Bant çözümü A.Oğuz İcimsoy tarafından yapılmıştır.