Popcorn kültürünün güzel sanatlarla buluştuğu film afişleri
cüzdanlarını duvara asabilecek güçte olanların yeni tercihi.
Bazı insanlar neden Golf marka bir araba da aynı işi görürken Ferrari alırlar? Bir kere paraları vardır, ikincisi de
kendini film afişi toplamaya adamış koleksiyoncu Tony Nourmand'a göre, "hastadırlar, çünkü koleksiyonculuk hastalıktır."
Nourmand haklı olabilir ancak Ferrari'yle Golf'un arasındaki fark orijinal bir afişle taklidinin arasındakinden çok daha az. Kopya
afişleri herhangi bir poster dükkânından ucuza satın alabilirsiniz, ama örneğin 1932 yapımı "Mummy / Mumya" filminin orjinal afişi diye
tutturursanız 320 bin dolar gibi bir meblağı gözden çıkarmanız gerekir, çünkü dünyada onlardan sadece iki tane var.
Koleksiyon dünyasında afiş pazarı henüz emekleme çağında. 1960'lardan beri alıcı bulan afişler özellikle son altı yıldır cüzdanları tehdit
etmeye başladılar. Öyle ki Christie's ve Sotheby's gibi dev antikacılar artık büyük katılımlı ve sürekli afiş açık artırmaları
düzenliyorlar. Fiyatlar da gittikçe yükseliyor. Örneğin Christie's'in yeni bir açık artırmasında "2001: A Space Odyssey / 2001 Uzay
Macerası"nın afişi 10 bin pound'a alıcı buldu. 31 yıllık yıpranmış, buruşuk bir kağıt parçası için 10 bin pound! Alıcı zamanında filmin
oynadığı sinemaya gidip yöneticiye biraz yalvarsaydı büyük ihtimalle afişi bedavaya kapabilirdi..
Bu durumda Londra'daki Reel Poster Galerisi'nin sahibi Tony Nourmand oldukça hasta bir adam. Çok iddialı bir resim galerisi kadar
şık galeride "The Man With The Golden Arm / Altın Kollu Adam"dan "Invasion of the Body Snatchers"a birçok filmin orijinal afişi
satılıyor. "Bu da bir arz-talep işi" diyor. Nourmand, "Buraya gelenlerin onda dokuzu Audrey Hepburn afişi istiyorlar. Onların onda
dokuzu da 'Tiffany'de Kahvaltı'yı soruyor. Bu durumda 'Tiffany'de Kahvaltı'nın afişinin değeri artıyor. Sekiz yıl önce 150 pound'a
satılan afişin bugünkü değeri 2.500-3.000 pound civarında..
İnternetten sekiz pound'a da bulabilirsiniz bu posteri ama tabii orijinal olmaz." Orijinalden kasıt ne peki? Nourmand: "Buradan alacağınız
afiş film piyasaya sürüldüğünde sinemada asılı olan ve filmin reklamını yapan, stüdyolar tarafından basılmış ve filmlere şehirden
şehre eşlik etmiş olan afişler. Sokaktaki poster dükkânlarında gördükleriniz ise sırf satış amacıyla yapılmış kopyalar."
Orijinal afişler filmlerle şehir şehir dolaşır, film gösterimden kalktığında ise stüdyoya geri giderlerdi. Stüdyolar yer sıkıntısı çektiklerinde
artık işlevlerini yitirmiş oldukları için önce afişleri yok ederlerdi. Günümüze kalanlar ise makinistlerin eve götürdükleri, basımevinde
çalışanların filan yürüttükleri. Yani yok olmuş olmaları gerekirken şans eseri günümüze gelebilmişler. Bu yüzden de çok değerliler.
Örneğin Universal Stüdyoları'nın 1930'lara ait korku filmlerinin afişlerinin fiyatları çok yüksek. Universal, ucuz filmler çeken çulsuz bir
stüdyoyken bu dönemde "Frankenstein", "Dracula", "Mumya" gibi Boris Karloff ve Bela Lugosi'nin kariyerlerini fişekleyen ve yeni bir
korku filmi dili yaratan filmler yaptı. Fakat bu filmleri yaptığı sırada hâlâ çok parasız bir stüdyoydu; o yüzden filmlerin reklam malzemeleri
azdı ve çok kullanıldı, dolayısıyla çok azı günümüze kalabildi. Koleksiyonerler arasında korku türüne özel bir ilgi var. Bir de son dönemde
1960'ların ve 70'lerin filmleri çok revaçta. James Bond'lar, Steve McQueen, Michael Caine filmleri, kısacası kült filmler. Ayrıca doğu bloğuna
ait sanat filmlerinin afişleri de oldukça iyi satılıyor.
Nourmand 'mükemmel' bir afişi şöyle tanımlıyor: "Mükemmel bir filmin mükemmel tasarlanmış zor bulunan afişi. Örneğin 'Vertigo'nun afişi."
Film afişi pazarı o kadar yeni ki daha afiş tasarımcıları bile çok iyi tanınmıyor. Ancak örneğin "Vertigo"nun tasarımcısı Saul Bass ve grafik
tarzda çalışan Leh tasarımcılar koleksiyoncuların gözdeleri olacaklar gibi görünüyor.
Peki Türkiye'de durum ne? Agâh Özgüç orijinal afişlere ilginin yeni yeni uyanmaya başladığını söylüyor. Örneğin 27 Mayıs'ta Ankara'da
yapılan bir müzayedede Kemal Filmin 1952 yapımı "Görünmeyen Adam İstanbul'da" adlı filminin afişine 50 milyon fiyat konmuş, "Mandrake"
nin orijinal afişi ise 40 milyon liraymış. "Türkiye'de birkaç tane koleksiyoncu var" diyor Agâh Özgüç, "Fakat özellikle 50'ler ve öncesinin
filmlerinin afişleri çok zor bulunuyor. Bunların kimi SEKA'ya gönderildi kağıt hamuru yapıldı,kimi yırtılıp atıldı, kimi badana yapılırken
yerlere serildi.
Ankara'da bazı depolarda ve Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nde bazı afişler var, ama bunlar da 1935'lerden sonraların afişleri. Afiş satan dükkanlarda
da ancak 80 ve sonrasının afişlerini bulabiliyorsunuz. 60'lara 70'lere kadar çizgi afiş kullanılırdı, afişler ressamlara yaptırılırdı. Ama artık yapımcılar
böyle bir para ayırmıyorlar, fotoğraf afiş kullanılıyor. Orijinal afişlere olan ilginin önümüzdeki yıllarda artacağına inanıyorum". Agâh Özgüç'ün
orijinal Türk film afişleriyle ilgili bir de kitap hazırlığı var, şimdilik Kültür Bakanlığı'ndan destek bekliyor.
"Evrensel bir dil keşfettik. İnsanlar sonsuza kadar kardeş olabilecek; savaşlar sonsuza kadar kalkabilecek"
Griffith