Biraz Sessizlik!




Yapım Tarihi - 2006
Süre - 00:30:00
Format - Belgesel, Türkiye, Kürtçe, DV

Yönetmen - Ercan Erdemir

Zorla yerlerinden edilen insanların, yerlerinden eş süreçlerinde ülkenin içinde bulunduğu atmosferi yansıtırken, film bu göçe maruz bırakılan insanların o sıralarda yaşadıkları çelişkileri, duyguları yansıtmaya çabalıyor. ”Yerlerinden Edilmiş” insanların iç dünyasına bir yolculuk.


BSB Arşivi





Sesi boğulanlar için
Biraz Sessizlik

Gelincik yapım tarafından hazırlanan "Biraz Sessizlik" isimli belgesel, bölge insanının yaşadığı trajediye işaret ediyor. Belgeselin genç yönetmeni Ercan Erdemir, göç mağdurlarının yaşadıkları maddi ve manevi kayıpların yanında yapılanların yetersizliğini gözler önüne sermeye çalıştığı belgeselde, göç öncesi, sırasında ve sonrasında yaşananları görüntülemeye çalıştığını kaydetti.

"Biraz sessizlik" belgeseli göçzedelerin yaşadığı yalnızlığı sürekli yaşatan bir yalnızlaşma yaşadı. Promosyon bulamayan ve geçtiğimiz hafta galası Diyarbakır'da yapılan, Gelincik yapım tarafından hazırlanan "Biraz sessizlik" belgeselinin genç yönetmeni Ercan Erdemir, göçün yaşattığı trajediye işaret ediyor. Erdemir, bölgede 15 yılı aşkın çatışmalı dönemde yaşananlara işaret ettiği belgeselini hazırlarken yaşamın yitiren ve bu şekilde bir belgesel yapmak için sürekli amatör kamerasıyla görüntüler alan Göç-Der üyesi Ahmet Amca'nın 50 saatten oluşan görüntülerinden de faydalanmış. Belgesel yapma fikri ise 5233 sayılı "Terör ve Terörden Doğan Zararların Karşılanmasına" ilişkin Yasa'yla birlikte doğmuş. Çünkü çıkarılan yasa birçok engel çıkararak sadece göçzedelerin yaşadıkları maddi zararı karşılıyor. Erdemir, bölge halkının göçten yaşadığı tahribatın boyutlarını ortaya koymak için bir yıl öncesinde kolları sıvamış. Özellikle bölgenin farklı illerinden İstanbul'a göç eden insanların yaşadıkları trajediyi anlattığı belgeselde Erdemir'in hafızasında yer edinen en önemli görüntü ise evi yanan bir kadının "Biz Ermeni miyiz, bize bunları yapıyorsunuz" demesi. Belgeselde daha çok kadın ve çocukların anlatımları yer alıyor. Ve tabii kadın ve çocukların ağzından yaşanan trajedinin boyutu görüntülere yansıyor. Bölgenin hangi ilinden olursa olsun görüşülen göçzedelerin yaşadıkları birbirinin benzeri.

"Biraz sessizlik" belgeselini nasıl kurguladınız? Köye dönüş yasası gündeme geldiğinde oldu. Görüştüğüm göçzedelerin yaşadıklarının yanında yasa çok yetersiz kalıyordu. Üstelik en önemlisi de manevi tazminat içermiyor olması beni kışkırttı açıkçası. Ve daha çok bu yönünü yansıtmak istediğim bir belgesel yapmak istedim. Göç-Der'e gidip geldim. İnsanların yaşadıkları travma benim çok dikkatimi çekti. Birbirine karışmış haberler şeklinde bir giriş var. İnsanlar adına birileri konuşuyor. Ama yaşadıklarına dair konuşma imkanı, kendilerini anlatma imkanı tanınmıyor bu insanlara. O hallerini gördükten sonra bunu yansıtmak istedim. Tabii şöyle sıkıntılarımız da olmadı değil; olayların yaşandığı dönemlerde bölgede kamerayla dolaşma rahatlığı yoktu. Bu yüzden görüntülere ulaşmak çok sorunlu oldu. O dönem ve öncesinde yaşananları yansıtmak açısından.... Bu sıkıntılar içerisinde çalışmayı yaptık.

Belgesel hangi koşul ve olanaklarla ortaya çıktı? Elimdeki olanaklar değerlendirdim öncelikle. Göç-Der'den Ahmet Amca var. Şu anda hayatta değil. Zamanında kamerasını kapmış koşmuş. Elinden geldiği kadarıyla o döneme dair görüntü almaya çalışmış. Amatör bir kamerayla. 50 saate yakın bir çekim yapmış. Onların hepsini kontrol ettim. Ahmet Amca'nın da düşüymüş göç ile ilgili bir belgesel yapmak. Yapmış olduğu çalışmalar da var. Belgeselde konuşmalardan sonraki geçişler Ahmet Amcaya ait. Onun anısına bir göndermede bulunmak istedim. Önce anlatım üzerinden bir belgesel olabileceği kararına vardım. Ama daha sonra anlatıcılar üzeriden yapılan belgesellerin veriler, tarihler üzerinden yürümesi benim pek hoşuma gitmiyor. Haberlerdeki normal bir olaymış gibi yansıyan ölüm görüntülerinin normal olmadığını anlatmaya çalıştım. Bir de anlatım üzerinden yapılan belgeseller çok resmi oluyor. Bir de o yönüyle yapılan birçok çalışma var. Ben insani yönünü daha çok ön plana çıkarmak istedim. Ve bu yönüyle bende oluşan merakla yola çıktım. Çalışmaya ilk başladığım zaman uzun süren ve bölge ayağı olan Göç-Der ve farklı yerlerle görüşmelerim oldu. İstanbul ya da buradaki hikayeler birbirine çok yakındı. Yaşıyorlar. Hepsi aynı olayı farklı zamanlarda birlikte yaşamış gibi. Böyle olunca şu ile bu ile gideyim demedim. İstanbul'daki göçzedeleri bir araya getirerek bir şeyler çıkarmaya çalıştım. Yapmak istediğim kurguya ters düşmüyordu bu şekilde olması. Farklı illerde yaşayan insanlarla görüşmüş de oldum. Tamamıyla yaşananlar birbirine benziyor.

Ne tür sorunlarla karşılaştınız? Dikkat çeken yönler tek kelimeyle yaşanan ciddi travma. Hatırladıklarında titremeleri, seslerinin titremesi, gözlerinin dolması ve ağlamaklı olmaları önemli problemdi. Unutmaya çalıştıkları bir konuyu yeniden onlara hatırlatmaya çalışıyordum. Yeniden o anları yaşatıyordum. O yönde biraz rahatsızlık duyuyordum ama bir şekilde de onların kendilerini ifade etmesi gerektiğine olan inancımla da vazgeçmedim. Karşı karşıya kaldığımız şey ciddi bir travmaydı.

Belgeselin çarpıcı yönü neydi? Beni çok düşündüren evi yakılmış olan bir annenin o esnada çekilmiş olan bir görüntüsü var, isyanı var: "Biz Ermeni miyiz ki bize bunları yapıyorlar" diye feryat ediyordu. "Gavurlar bunu yapmaz" diye bir şey söylüyor. Yaşadığı an trajik. Biraz daha trajik olan da sanki Ermeni olunca öldürülmesi veya yakılması meşruymuş gibi bir düşünce taşıyor olması. Bu düşüncenin oluşumu bir dönemin propagandalarıyla ilişkili. TV'lerde sürekli onlar Ermeni, şu budur deniliyor. Sanki insanlar Ermeni olunca öldürülmesi gerektiği görüşü var. Onun izleriydi. Bu beni çok düşündürmüştü. Bir trajedi izliyoruz ve bir kadın "biz Ermeni miyiz" diyor. Vermek istediğiniz ana tema neydi? Aslında bir dönemin fotoğrafını çıkarıyor. 93'te yaşanan olayları verirken 93'teki atmosfer neyse o yansıtılmaya çalışıldı. O dönemi yaşayanlardan biriymişim gibi o dönemi olduğu gibi aktardım. Olaylar başlamadan önce olaylar esasında ve sonrasında yaşananlar... Köye Dönüş Yasası ve terörden doğan zararların karşılanmasına ilişkin çıkarılan yasalar hiçbir şekilde bu insanların yaşadıklarına cevap olamamış. Yaşadıkları psikolojik tahribatlar görmezden gelinmiş. Yaşanan karşısında yapılanları hiçbir şey olarak görüyorum. Bu insanlar yalnız bırakıldılar. Kürtçelerde Türkçe altyazı yaptık ama Türkçelerde Kürtçe altyazı olmaması tepki aldı biraz. Ama bölge halkı zaten sorunlarını yaşıyor, farkında. Önemli olan bunu Türk halkına anlatmak. Onları bölgede yaşanan trajediden haberdar etmek. Belgeselde ani geçişler oldu. Hazırlarken uygun olduğunu düşünüyordum, ancak tamamlandıktan sonra daha farklı olabileceğini düşündüm. Bence yapılması gereken bir belgeseldi. Bu yönüyle yapılmadı öncesinde. Haberlerden görüntüler var. Bence her şey yerli yerine oturdu bu belgeselde. İzlediği zaman göçün yarattığı tahribat en azından yansıyor.

Ercan Erdemir kimdir? Atatürk Üniversitesi Radyo TV Sinema Bölümü mezunu. Aydın Doğan Vakfı'nın düzenlediği yarışmada Albayrak gazetesine ilişkin yapılan "Umudun büyüsü" belgeseliyle en iyi belgesel ödülünü Kayseri Kısa Film Festivali'nde aldı. Daha sonra aynı Festivale "Kemer" ismi belgeselle katılan genç yönetmen kısa metrajlı belgesel dalında ödül alamadı.

21 Ekim 2005