Bir Mübadele Öyküsü




Yapım Tarihi - 2001
Süre - 00:00:00
Format - Belgesel, Renkli, Türkçe,

Yönetmen - Fatih Türkmenoğlu, Zeynep Kazancıgil



Öykü anlatma sırası torunlarda...
Fatih Türkmenoğlu ile Midilli Mübadelesi'nin üçüncü kuşak çocuklarından olan Zeynep Kazancıgil şimdiye kadar kimsenin dokunmadığı bir gerçeği yakaladıklarına inanıyor.

'Bir Mübadele Öyküsü' belgeseli, insana odaklanan içeriğiyle Türk ve Yunan halklarını bir kez daha buluşturacak. Fatih Türkmenoğlu ve Zeynep Kazancıgil'in hazırladığı belgesel, ekim sonu ArTV'de yayımlanacak.

ArTV için deneyimli gazeteciler Fatih Türkmenoğlu ve Zeynep Kazancıgil'in hazırladığı 'Bir Mübadele Öyküsü' adlı belgesel de, bu çabaların somut örneklerinden birini teşkil ediyor. Yapımla birlikte 'Midilli Mübadele Dönemi' de ayrıntıları ve tanıklarıyla beyazcama yansıtılacak.

Çekimlerine eylülün ikinci haftasında başlanacak ve bir buçuk ayda tamamlanması beklenen belgesel için önce İstanbul'da, sonra Ayvalık'ta, Midilli'de, Atina'da ve en son da Marsilya'da çekimler yapılacak.

Göçle değişen anılar
Lozan Barış Antlaşması'yla Türkiye'de yaşamaya zorunlu tutulan Midilli Türklerinin ve Midilli'ye gönderilen Rumların belgeselini çekecek ekibin kilometre taşlarından Zeynep Kazancıgil, Milli Mübadelenin üçüncü kuşak çocuğu. Dedesinden dinlediği hikâyeleri Midilli'deki bir avuç yaşlının ağzından da dinleyerek onların yaşadığı acılara, gerçeklere ışık tutmak istiyor. Hem Kazancıgil, Hem de Türkmenoğlu, 'farklı bir şeyi yaptıklarına, şimdiye kadar kimsenin dokunmadığı bir gerçeği yakaladıklarına inanıyor.

Özellikle Midilli Mübadelesi'ni konu olarak seçmenizin nedeni nedir?
Kazancıgil- Mübadele diye bizim söz ettiğimiz, Lozan Barış Antlaşması'yla zorunlu olan Türkiye'de yaşayan Rumlarla Balkan Yarımadası'nda ve Adalar'da yaşayan Türklerin yer değiştirmesi. Bunun en acı tarafı göçün zorunlu olması ve çok kısa bir sürede bu insanları topraklarından evlerinden ayrılıp başka bir yere göç etmeye mecbur etmesi. Benim Midilli konusuna eğilme sebebim, Midilli Mübadili çocuğu olmam. Burada bir insan faktörü var. Siyasi olarak alınmış bir karar ama insan unsuruna çok büyük bir etkisi var, çünkü vatanlarından yurtlarından sökülmüşler her ne kadar anavatana dönseler de hiç bilmedikleri bir yere gitmişler ve o Özlem hiç bitmiyor. Bunun insan üzerindeki etkisi bizim belgeselde yapacağımız. Bu mübadillerden sözlü Tanık olarak şu anda yaşları 85 ile 95 arasında bir avuç yaşlı kaldı. Bunları da kayda geçirmek istiyoruz.
Özel olarak Midilli'yi yaptığımız için Midilli'deki ve Ayvalık'taki o yaşlıları çekip o anılarını, o günlerini, nasıl olduğunu onlara ne acılara mal olduğunu ve aynı zamanda işin ardında nasıl hoş öyküler de olduğunu anlatacağız.

Belgeselle ilgili kitap ve İnternet sitesi de yolda ...
Bu konuyla ilgili tez, araştırma yapmış hem Yunanistan'da hem Türkiye'de 40 civarında uzmanla çalışıyoruz. İnternet'te Midilli Mübadilleri'yle ilgili bir site hazırlıyoruz. İki ayaklı bir projektör. Birisi Mübadele Ödülleri diye bir kitap çıkacak, öbür taraftan Fatih'in ekranını, formatını oluşturduğu bir belgesel. Belgesel daha farklı ve güncel bir yaklaşım, kurgudan ziyade birebir öykünün anlatılması gibi bir şey.

Yunan aydınlarının yaklaşımları ve katkıları nasıl oldu?
Kazancıgil- Hem Yunanistan'da hem Türkiye'de, tarih araştırmacısı, belgeselci, gazeteci, bilim tarihçi oldukça geniş bir ekibimiz var. Özellikle Yunanlı araştırmacılardan da yardım aldık. Çünkü Yunanistan'da Küçük Asya Araştırmaları Cemiyeti var ve burada özellikle bu mübadeleye ait müthiş doküman var. Midilli Üniversitesi'nden yardımcılar var. NTV'de de çalışan Yunanlı muhabirler bu projeye destek veriyor.

Bunun yanı sıra Tarih Vakfı'yla paralel çalışıyoruz. Muhtemelen mübadelenin ilk gezisini Atlas dergisiyle paylaşmayı düşünüyoruz. Belgesel yaklaşımı olarak da dramatik, trajik belgesellerden tamamen farklı bir yaklaşım.

Belgesel sadece Türkiye'de mi gösterilecek?
Kazancıgil- Hayır Yunanistan'la da paylaşacağız, uluslararası yarışmalara yönelik bir formatta da çekiliyor. Şu anda isim vermek istemem ama katılacağı birtakım yarışmalar da var.

Belgeselin teknik özelliklerinden bahseder misiniz?
Türkmenoğlu- Dört bölümden oluşacak. 120 ile 160 dakika arasında süresi değişecek. Belki biraz daha uzatacak çekimleri ama tek kameramanla çalışacağız. Çünkü doğallıktan yanayız. Işıklar, canlandırmalar olmayacak. Digital Video kamera formatında olacak.
İkimiz sunacağız. Çok ağır bir dokümantasyonla çalışmış olmamıza rağmen bunu insanlara kanıtlamamız gerekmiyor. Mesela programı sunarken 'Ya biliyor musun Zeynep, ben şunu okudum' gibi sanki ilkokul çocuğuna anlatıyormuş gibi sunacağız.

Ama bunun yanında komik hikâyeler de olacak mutlaka. Küpesini düşürdüğü için kendini Ege'nin sularına atan komik bir kadının belgeseli de olacak. İnsan faktörü her şeyden önemli.



Kaynak
Radikal Gazetesi




AYVALIK 2. Kültür VE SANAT GÜNLERİ
BELGESEL GÖSTERİMİ

Ayvalık belediyesinin 30 Ağustos-15 Eylül 2005 tarihleri arasında düzenlemiş olduğu Kültür ve Sanat Günleri kapsamında Zeynep Kazancıgil ve Fatih Türkmenoğlu’nun yönetmenliğinde gerçekleştirilen, Lozan Mübadilleri Vakfı ve Kültür Bakanlığı tarafından desteklenen “Ayvalık’tan Midilli’ye Bir Mübadele Öyküsü” adlı belgesel gösterildi.

30 dakikalık 3 bölümden oluşan belgesel 5,6 ve 7 Eylül akşamları açık hava sinemasında gösterildi. Belgesel Ayvalık halkı tarafından ilgi ile izlendi. Belgeselde anlatılanlar onların hikayesiydi.

Televizyon gösterimine göre 3 bölüm olarak kurgulanmış olan belgesel önümüzdeki günlerde tek bölüm haline getirilerek gösterime sunulacak. İlk gösterim yine Ayvalık’ta olacak.

Ayvalık Kültür ve Sanat günleri kapsamında belgesel gösterimlerinin yanı sıra tiyatro gösterileri, Ayvalık’ı konu alan veya Ayvalık’ta çekilmiş filmlerin gösterileri, konserler, söyleşiler, paneller ve açık oturumlar yer aldı.

MÜBADELE GÜNLERİ SÖYLEŞİSİ
8 Eylül 2005 tarihinde “Giritli Mustafa” kitabının yazarı E.Erol Ergir’in katıldığı “Mübadele Günleri Söyleşisi” Cunda (Alibey Adası) Taş Kahvede yapıldı. Vakıf Genel Sekreterimiz Sefer Güvenç’in de katıldığı ve Lozan Mübadilleri Vakfının amaçları ve çalışmaları hakkında bilgi sunma olanağı bulduğu söyleşiyi çok sayıda Cunda ve Ayvalıklı mübadil ilgi ile izledi.

Kayalar kökenli mübadil bir ailenin çocuğu olan Ayvalık Belediye Başkanı Hasan Bülent Türközen’i, belediye meclisi üyelerini, belediye personelini, kültür ve sanat günleri gönüllülerini yürekten kutluyor ve başarılı çalışmalarının devamını diliyoruz.




Midilli-Ayvalık Albümü

Osmanlı İmparatorluğu'nun çöküşü, Kurtuluş Savaşı ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulmasıyla başlayan yeni dönemde Türkler Türk yurduna, Yunanlılar Yunan yurduna dönmeliydi.

Çünkü savaş, iki halkın arasına girmişti ve artık beraber yaşayamazlardı. 30 Ocak 1923'te Lozan'da imzalanan Türk-Yunan mübadelesine ilişkin protokolle Anadolu'da yaşayan 1 milyon Rum'la, Batı Trakya ve Ege adalarında yaşayan 350 bin Türk, zorunlu olarak yer değiştirdi. Mübadiller doğdukları, büyüdükleri toprakları hafızalarına ve kalplerine koyup yeni hayatlarına başladılar. Dramlarını çocuklarına, torunlarına anlattılar. Geçmiş günler, yaşları 85-100 arasında değişen bir avuç yaşlıda saklı. Bugüne kadar mübadeleye ve iki yakadaki insanlara ilişkin çok sayıda belgesel yapıldı. Belgeseli ilk kez yapılan Midilli ve Ayvalık, mübadele tarihinde ‘‘en acısız mübadele’’ mekanları. Çünkü iki tarafın insanları çok varlıklı. Portakal bahçeleri, zeytinlikler, yağhaneler, konaklarıyla iki halk, değiş tokuştan hiç olmazsa maddi olarak pek zararlı çıkmadı. Bu kıyıdaki kasabayla karşısındaki ada arasındaki bağ, aslında hiç kopmadı. Aynı insanın torunları olan ve yıllar sonra birbirlerini bulan Yoanna ve Ertuğrul'un hikayesi, bunun en iyi kanıtı.

Türk ve Rumların hayatını alt üst eden Türk ve Rum Ahalinin Mübadelesine Dair Mukavelename ve Protokol, İsmet İnönü ve Elefterios Venizelos tarafından imzalandı. Her iki taraf yeni vatana alıştı, adet ve dili benimsedi. Mal, mülk, iş sahibi oldu. Torunları anavatanlarında eski ata yurdunun öyküleriyle büyüdü. Bazıları turistik gezilerle büyükannelerininin anlattığı çeşmeleri, evleri, ağaçları arıyor. Dönerken bir avuç toprağı, birkaç taşı anı olarak yanında götürüyor.

Yüzyıllar önce, Midilli Adası Osmanlı toprağına katılınca onbinlerce Konyalı ve Karamanlı zorunlu olarak buraya gönderildi. Osmanlı'nın Cezayir-i Bahri Sefit İdaresi (Ege Adaları Kaymakamlığı), Midilli ve Rodos üzerinden yürütüldü. Ege adaları içinde Midilli, Anadolu ve İstanbul'a yakınlığı nedeniyle çok özeldi. Osmanlı bu nedenle adaya okul yaptırarak Türkler'in eğitimine önem verdi. Ada, görev ya da sürgün nedeniyle gelen aydınlarıyla da dikkat çekti- Namık Kemal, Şemsettin Günaltay, Abdülhak Hamid, Hüseyin Hilmi Paşa... 1924'teki mübadelede ise Midilli Türkleri ile Osmanlı'nın serbest ticaret şehri Ayvalık Rumları yer değiştirdi. Ama yıllar boyunca değişmeyen alışkanlıklar devam etti. Midillililer, her perşembe Ayvalık'ta kurulan pazarda alış veriş yaptılar. Değiş tokuş edilen evlerin, zeytinliklerin, yağhanelerin sahipleri uzun öğle yemeklerinde biraraya geldiler.

Dostluk Baki...
İşte bu göçü konu alan ‘‘Bir Mübadele Öyküsü/Midilli'den Ayvalık'a’’ adlı dört bölümlük belgesel filmin çekimi devam ediyor. Yapım ve yönetmenliğini Zeynep Kazancıgil'in, proje koordinatörlüğünü Mehmet Karlı ve Fatih Türkmenoğlu'nun yaptığı belgeselin kameramanı Okan Ünsür. Zeynep Kazancıgil, bugüne kadar çok sayıda tv yapımına, tanıtım filmine, belgesele imza attı. Midilli Mübadilleri projesine başlamasının nedeni ise tamamen duygusal. ‘‘Ben de üçüncü nesil bir Midilli mübadiliyim. Ayvalık Çamlık'ta Midilli Adası'ndan Lozan Mübadele sözleşmesiyle zorunlu olarak gelenlerin hikayelerini dinleyerek büyüdüm. 1999 yılında bu konuyu araştırmacı gözü ile incelemeye başladım.’’ Bu inceleme sırasında Midillili Türkler'le adada yaşayan Rumlar arasındaki güzel dostluk öyküleri olduğunu keşfediyor. Mübadelede yaşanan acıların da Türkler ve Rumlar tarafından birbirlerinden değil, dış güçlerden kaynaklanan zulüm olarak algılandığını farkediyor.

Gönüllü Ekip...
‘‘Fatih Türkmenoğlu'nun, projenin sunumu ve belgeselin alışılmış belgesel formatlarından daha farklı yapılması üzerine çok ilginç fikirleri var. Bu proje onu da çok heyecanlandırdı. Her ikimiz de Şubat 2002'de yayına başlayacak olan kültür sanat ve belgesel kanalı ArTV bünyesinde çalıştığımız için projeyi kanalımız adına yapmaya başladık.’’

Kazancıgil, çekim sırasında Edremit Körfezi'ndeki Gömeç, Karaağaç, Zeytinli, Aliağa, Ayvalık, Bergama
ilçelerinin belediye başkanlarının Midilli mübadili oldukları için kendilerine çok yardımcı olduklarını söylüyor. Kazancıgil, belgesel için birinci ve ikinci kuşak mübadillerle görüşen ekibin kimi zaman çok stresli, kimi zaman çok duygusal anlar yaşadığını anlatıyor. 29 Ekim'de Midilli çekimlerine başlayacaklar. Bu projeye destek veren Lozan Mübadiller Vakfı'nın, 29 Ekim'de Midilli'ye düzenlediği mübadele gezisine katılacaklar. Filmin bütçesi ise henüz çok sembolik. Kültür Bakanlığı'nın çok küçük bir katkıda bulunduğu filme sponsor arayışı sürüyor. Filmle Fransız kanalı ARTE ve uluslararası belgesel film yarışma organizasyonları da ilgileniyor. Kazancıgil, Türk-Yunan ilişkileri açısından önemli bulduğu filmin ekibinin ücretsiz ve gönüllü çalıştığını belirtiyor.

Yanyanaydık, aynıydık biz...
Eldeki tek ipucu eski Rum köyü Bademli ve deniz kıyısındaki lokanta. Nuri Bey kısa sürede bulunuyor. Denizci. Çok güzel Rumca konuşuyor. 98 yaşında. Film ekibi minicik, karanlık bağ evindeki yer yatağında buluyor onu. Konuşmaya mecali yok. Rumca şarkı biliyor musunuz, sorusu onu ayağa kaldırıyor. Bahçeye çıkıp Rumca şarkılar eşliğinde dans ediyor. Karısının dediğine göre, Nuri Bey köyün berberi ve en yakışıklısıymış. Mübadele sırasında, askerlerden saklayarak ölümden kurtardığı Rum, 30 yıl önce gelip kendisini bulmuş, teşekkür etmiş. Nuri Bey diyor ki ‘‘Bizim aramızda düşmanlık yoktu. Aynıydık biz. Köyde yanyana yaşıyorduk. Sonra askerler ve çeteciler çıktı ortaya.’’ Midilli'yi, evini, portakal ağaçlarını çok iyi hatırlıyor.

Ioanna'yla Ertuğrul dördüncü kuşak kuzen...
Ertuğrul ve Ioanna, dördüncü kuşak kuzen. Baba dedeleri aynı. Midillili Ziver Bey, mübadele sırasında Rum kızına aşık olduğu için Türkiye'ye gelmiyor. Adını değiştirip Lefter oluyor. Türk adıyla adada kalması mümkün değil çünkü. Ama aile lakabı olan Kabakçı soyadını almayı da ihmal etmiyor. Biricik aşkıyla evleniyor. İki oğulları oluyor- Lefter ve Stavro. İkinci Dünya Savaşı çıkıyor. Almanlar Midilli'yi işgal ediyor. Naziler, Lefter'in adada aşkı için kaldığını bir türlü anlamıyor. Türk casusu olduğu iddiasıyla öldürüyorlar. Oğlu Stavro, Destina’yla evleniyor. Kızlarından birinin adı Ioanna. Şu anda 16 yaşında. Midilli'de lise öğrencisi. Çocukluk hafızasındaki bilgiler, onu köklerini aramaya itiyor. Adadaki Osmanlı mezarlığını dolaşıyor, mezar taşlarının fotoğrafını çekiyor. Türkiye'ye gelip akrabalarını görmek istiyor. Anne ve babası da bu isteği olumlu karşılıyor. Birkaç ay önce Ayvalık'taki akrabaları Acar Bey'le bağlantı kuruyorlar. Acar Bey de zaten vaktiyle köklerini merak etmiş ve 1970'lerde, Ioanna henüz doğmadan çok önce Midilli'ye giderek kuzeni Stavro ile tanışmış. Acar Bey, Ioanna ve ailesini ağırlıyor ve Ioanna'nın Türkçe öğrenmesi için İzmir'de bir dil kursu ayarlıyor. Haftasonları da Ioanna'yı misafir ediyor. Ertuğrul, Acar Bey'in oğlu. İkisi de araya giren yıllar ve sınırlar nedeniyle çok farklı kültürden geliyor. Ama bu kavuşmadan ve geçmişin alışverişinden çok hoşnutlar. İki aile de yıllar sonra buluşmanın sevincini yaşıyor. Acar Bey'in eşi Girit mübadili olduğu için Rumca'yı mükemmel biliyor. Bunun iki aile arasındaki diyalogda önemli rolü var. İngilizce, Türkçe ve Rumca karışımı sohbetler her haftasonu yeniden başlıyor. Ioanna annesi Destina’yla, Midilli'deki okulu açıldığı için döndü. Şimdi Acar Bey ve ailesini Midilli'ye bekliyorlar.

Midilli'nin portakalları...
Yağ fabrikasında makinist olan Mustafa Usta, Midilli'den geldiğinde 10 yaşındaymış. Ailesi orada mutluymuş. Rum komşuları annesine kahve içmeye gelirmiş. Her iki taraf da birbirlerinin bayramlarını kutlarmış. Midilli'nin portakal ağaçlarını hatırlıyor. Mübadelede ailesi mallarının karşılığını alamamış. Midilli'deki mallarının karşılığı başkalarına gitmiş. Mustafa Bey Dinç ve hafızası yerinde. Uzun yıllar keman çalmış. Çekim ekibini takım elbisesi, kıravatıyla karşılıyor. Geçmişten ve anılardan konuştukça canlanıyor. En sonunda dayanamayıp kemanını alıyor ve ilk gençlik yıllarından hafızasında kalan bir Rumca şarkıyı çalıyor, titreyen sesiyle söylüyor. ‘‘Biz Rumlar'la dostuz, ailem oradaki evini bırakıp geldi ama, anam ve babam bize bir kere bile Rumlar kötüydü demedi.’’

Bir dakikada terkettik...
Ayşe Nine (93) Ayvalık'ta, minicik bir evde yaşıyor. Kendisi de minicik zaten. ‘‘Midilli'de mutluyduk ama bir
dakikada evimizi bırakıp geldik. Vatanımızdayız ama insan doğduğu yeri özlüyor’’ diyor. Ayvalık pek harika
gelmemiş Ayşe Nine'ye. Midilli'yi övüyor. Geldiğinde yetimmiş. ‘‘İyi muamele görsem de ailem çok çekti.
Toprağından, yurdundan koptu.’’ Midilli'nin sularını, tarlalarını anıyor. Yine de hayata hep iyi yönü ile bakmak
gerektiğini söylüyor. Ayvalık'ı övüyor.

Kaynak
Hürriyet, Gülden Aydın
23 Eylül 2001