Yapım Tarihi - 2006
Süre - 00:00:00
Format - Belgesel, Renkli, Türkçe
Yönetmen - Caner Canerik
'Gül-i Zâre'ye yardim edin!
Dersim'li bir çocuğun, sürgündeki bir genç kadının, fakir bir annenin, 1 Mayıs
mahallesinin “Ana”sinin yani Gülizar Arslan’in hikayesini “Gül-i Zâre”
belgeseliyle anlatıyorum. Film için ekonomik, teknik ve düşünsel olarak
yapılacak katkılara ihtiyaç var. Gülizar Arslan’in yasam hikayesini “Gül-i Zâre”
(Qesa Emanete) isimli belgesel film ile anlatmaya çalışacağım.
İki dünya arasındaydı. Bir ayağı bu dünyada, bir ayağı öteki dünyadaydı.
Hastaydı. Hayat yormuştu, ama her şeye rağmen ayaktaydı ve öyle “emanetin
alınmasını” istiyordu. Nitekim, ayakta kimseye muhtaç olmadan adımını attı ve bu
dünyayı terk etti. Geride koskocaman bir dünya bıraktı. Koskocaman bir hayat
hikayesini de beraberinde götürdü. Emanet söz bıraktı geride…
1938 Dersim Harekatı’ndan, 2005 yılına uzanan uzunca bir yaşamı aktardı.
Dersim'li bir çocuğun, sürgündeki bir genç kadının, fakir bir annenin, 1 Mayıs
mahallesinin “Ana”sinin, Diyarbakır zindanında oğlunun mücadelesini işgal ve
boykotlarla yürüten bir militanın öyküsü “Qesa Emanete”.
Mutlu olmak istiyordu...
“Qesa Emanete” Gülizar Arslan’in, sıradan bir Dersim'li kadının hikayesi… 1938’de
Dersim isyanını yaşadı. 1942’de geri döndüğünde geride kalan sadece yıkım ve
yokluktu… Yılmadı, mücadele etti yeni bir yasam kurdu. Oğullarının ardından
gönüllü olarak sürgün geldi İstanbul’a. 1 Mayıs Mahallesi’nin kurulusunda yer
aldı. Diyarbakır Cezaevi’nde zulme karşı evlatlarını sahiplenen, ölüm orucuna
yatan, yürüyen, işgaller gerçekleştiren bir anneydi. 75 yaşında olduğunu
söylediğinde inandıramadı kimseyi…
Sıradan bir insandı. Mutlu olmak istiyordu sadece. Çocuklarını, ailesini,
akrabalarını korumak istiyordu. Başını sokabileceği bir ev ve sağlıktan başka
bir şey değildi tüm arzusu. Ama “Ne gençliğinde, ne de olgunluğunda hiçbir zaman
mutlu olamadı.” İzin verilmedi mutlu olmasına… Birileri gelip babasını vurdu…
Göç ve sürgünde annesini bıraktı arkasında… 10 yıl Diyarbakır cezaevinde oğlunun
ölüm haberiyle uyku girmedi gözüne. “Kader” demekten başka bir şey diyemiyordu
yaşadıklarına…
Biliyordu gideceğini ve bize de bir “Qesa Emanete” bıraktı...
Bu film “Qesa Emanete”nin teslimidir muhataplarına, tüm insanlığa… Bu film,
Dersim'li kadınların hiçbir zaman mutlu olmalarına izin verilmeyişinin
anlatımıdır… Bu film Gülizar Hala’nın (Gülizar Arslan), mücadeleci hayatinin
hikayesidir. Bu film, sıradan bir insanin, sıra dışı büyük cüretinin
hikayesidir. Bu film; 1938 yılından başlayarak 2005 yılına kadar Süren bir
sürecin anlatımıdır. 1938 yılında Dersim’de yaşanılan trajediyle başlayan hayat
mücadelesi, İstanbul’da bir kış günü sona erdiğinde geride yaşanmış ve
anlatılmamış çok hikayeyi de beraberinde götürdü. Gülizar Arslan’in, halamın
hikayesi aslında bir anlamda Türkiye’deki muhalif hareketlerin birey yaşamlarına
yansıması bağlamında önemlidir. Hiçbir zaman bir örgütün yöneticisi olmadı, çok
önemli vazgeçilmezlerden de olmadı. Türk, Müslüman - suni-, kapitalist ve erkek
egemen sisteme karşı; Kürt, Kızılbaş, komünist ve kadın oldu. Hepsi, tıpkı kadin
olması gibi kendisi için vazgeçilmez, vazgeçilemez değerlerdi. Hiçbir zaman
bunları savunmaktan geri durmadı.
Hümanizmde ısrar...
Türkiye’nin bir dönemine taniklik yapti. Türkiye devrimci mücadelesinde bir
birey olarak yerini aldi. Eline silah alip savasmadi belki ama elinde silahiyla
gelenlere kapisini her zaman açti… Elinde silah düsenleri sahiplendi… Diyarbakir
Cezaevi’nde büyük oglu 11 yil iskenceye maruz birakilirken, o 12 Eylül askeri
darbesine karsi ilk sokaga çikanlarin arasinda yer aldi. Bütün bu mücadeleyi
yürütürken de, ne çocuklarindan, ne yoldaslarindan ne de akrabalariyla
iliskilerinden, hümanist damarindan taviz verdi.
“Gül-i Zâre”, ya da bir baska ifadeyle “Qesa Emanete” simdilik ilk asamasi
geçilmis bir belgesel film çalismasi. Yaklasik 4 gün Süren bir söylesinin
ardindan 10 saatlik bir anlatima uzun bir ömrün; çok-çok kisa özet bir anlatim
hikayesidir görüntüledigim. Planlanan tüm anlatim ve hikayelerin canlandirilarak
hiç kesilmeden aktarimidir. Dolayisiyla uzun bir film olacaktir.
Anlatilan her hikaye, anlatilan her olay, kisi ve mekanlar görüntülenerek,
canlandirilarak filme katilacaktir. Canlandirma da dogal özelligini kaybetmemis
mekan çekimleri hariç en az 20 kisinin rol alacagi uzun yolculuk en zorlu ve
maliyetli bölümdür. Bununla birlikte Yozgat, Çorum gibi yerlerde yapilacak olan
çekimler birkaç mevsimde geçtigi için farkli hikayeler, farkli zamanlarda ayni
mekanda çekilmek zorundadir. Bu da maliyeti oldukça arttiran unsurdur. Maddi
zorluklarin yaninda, hikaye Zazaca, (Kirmanciki-Kürtçe) oldugu için oyuncularin
Dersim agziyla konusmasi gerekmektedir.
Her türlü katkı...
Bu nedenle planlanan filmin maliyetinin oldukça yüksek olduğunu düşünüyorum.
Bunun için de yaklaşık bir ay boyunca bu sitede (www.canercanerik.com) bu
tanıtım afisi ve yazısı yer alacak. Teknik, maddi, düşünsel her türlü katkı
filmi güçlendirecektir. Bu nedenle önümüzü iyi görebilmek için eğer ki bu
satırları okuyorsanız ve aklınıza “Bu yönlü katkım olur” diyorsanız bana lütfen
mail atin. Zaman içerisinde “katkilar” değerlendirilecek ve ona göre planlamalar
yeniden şekillendirilecektir. Yani şimdilik “katkı” sunmanız değil, sunacağınız
“katki”yi belirtmeniz yeterlidir... Planlama yapıldıktan sonra ise sunmak
istediğiniz katkı sizden talep edilecektir.
Kaynak
Caner Canerik
(“Gül-i Zâre” belgeselinin yönetmeni.)
http://www.canercanerik.com