Yapım Tarihi - 2004
Süre - 00:52:00
Format - Belgesel, Renkli, Türkçe
Yönetmen - Mehmet Akif Aydın
Su Altı Kameramanı - Savaş Karakaş
Sunucu - Savaş Karakaş
Müzikler - Paul Dwyer
Sponsor - OYAK
Yayıncı CNN Türk
1953 yılı… 3 Nisan'ı 4 Nisan'a bağlayan gece, Dumlupınar denizaltısı Ege'de
katıldığı NATO tatbikatından geri dönüş yolunda, Çanakkale Boğazı'ndan içeriye
giriyordu. Sisli ve rüzgarlı gecede su üstü seyri yapan denizaltının rotası
Gölcük'teki Denizaltı Komutanlığı ana üssüydü. Dumlupınar; manevralar boyunca
iki gün sualtında kalmış, üstün başarı gösteren gemi personeli yerli yabancı tüm
komutanların takdirini kazanmıştı. Yorgun, ama bir o kadar da gururlu 86
denizci, kendilerine yeni bir görev verilinceye kadar sevgilileri olan denizden
ve gemilerinden ayrılıp, eşlerine, ailelerine kavuşmanın heyecanı
içerisindeydiler. Ne var ki saatler 02:15'i gösterdiği sırada, Çanakkale
Boğazı'ndaki Nara Burnu dönülürken, Türk denizaltıcılık tarihinin en acı kazası
yaşandı. Dumlupınar, İsveç bandıralı yük gemisi Naboland ile Boğazın orta
yerinde çarpıştı. Dumlupınar'ın parçalanan baş bodoslamasından hücum eden
karanlık sular, baş üstü dikilen koca denizaltıyı 81 denizciyle birlikte birkaç
dakika içinde yutuverdi. Zıpkın yemiş bir balina gibi acı dolu sesler çıkaran
Dumlupınar son dalışını yaparken, çarpışma sırasında nöbet tuttukları köprü
üstünden denize düşen 5 denizci hayatta kalmaya çalışıyordu...
Naraburnu'nda gün ağarmıştı. Havanın aydınlanması sayesinde civarda dolaşan
balıkçı tekneleri Dumlupınar'ın batarken su yüzüne fırlattığı muhabere
şamandırasını gördü. Beklenen haber gelmişti. Haberi alan gümrük motoru derhal
şamandıranın bulunduğu yere gitti. Gümrük motorunun ikinci çarkçısı Selim
Yoludüz şamandıraya uzandı ve üzerindeki yazıyı okudu- Deniz Kuvvetlerine bağlı
Dumlupınar Denizaltısı burada battı. Kapağı açın ve denizaltıyla irtibat kurun.
Kapağı açtı, şamandıranın içindeki ahizeyi kaldırdı ve ümitle "Alo" dedi...
Sesine karşılık bekleyen gümrük muhafızının yüreğine, karşı taraftan gelen cevap
su serpti- "Buyrun, ben Astsubay Selami". Beklediği karşılığı alan Selim Yoludüz
astsubay Selami'ye ne durumda olduklarını sordu. Aldığı cevap Dumlupınar'da
yaşanan trajediyi açıklar nitelikteydi. Astsubay Selami geminin 15 derece sancak
yönünde yatık olduğunu, elektriğin kesik olduğunu ve kendilerinin kıç torpido
dairesinde 22 kişi olduklarını söyledi. Gümrük motorunun çarkçısı Selim Yoludüz,
mürettebata Çanakkale Boğazı'nın Nara Burnu'nda olduklarını ve gemilerinin
tahminen 90 derece derinlikte yatmakta olduğunu söyleyerek, "Endişelenmeyin.
Kurtaran yolda. Sizi oradan çıkaracağız" dedi.
Vatan görevi için denizaltıda bulunduklarını söyleyen Astsubay Selami'nin cevabı
ise Çarkçı Selim Yoludüz'ün kulağına ve kalbine işledi- “Ailelerimize selam
söylüyoruz. Bizi kurtaracağınızdan eminiz. Vatan sağolsun...”
"Vatan Sağolsun..."
Astsubay Selami Özben'in "Vatan sağolsun" sözleri, 84 metre derinlikte yatan
Dumlupınar'dan yükselen son ses oldu.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, 28. Sedat Simavi Ödülleri, TV Dalı Övgüye Değer Ödülü. 2004
Kaynak
savaskarakas.com
Hayatta kalanlar "o gece"yi anlatıyor...
Bugün faciadan sağ kurtulan beş kişiden sadece üçü hayatta. Belgeselde; Dumlupınar'ın Seyir Astsubayları Hüseyin İnkaya
ve Hüseyin Akış kabus dolu gecede neler yaşadıklarını ilk kez Savaş Karakaş'a anlattılar. Yaşayan bu son şahitler,
Dumlupınar'ın Naboland'la çarpışma anını, batışını ve nasıl kurtulduklarının sırlarını artık saklamıyorlar...
Son şahitler nasıl kurtulduş
Dumlupınar denizatlısının Naboland'la çarpışmasının ardından su üstünde 8 denizci sağ kalmıştı ancak bu sayı kısa bir
süre sonra 5'e düştü. 2 gözcü er Hüseyin Akış'ın gözleri önünde Naboland'ın pervanesinde parçalanarak can verdi. Bu şoku
atlatamadan arkadaşı Astsubay Şaban Mutlu'nun cesedi akıntıyla kucağına geldi. Bu sırada gemi komutanı Yüzbaşı Sabri
Çelebioğlu, Üsteğmen Hasan Yumuk ve Üsteğmen Kemal Ünver de dalgalarla boğuşuyorlardı. Hüseyin İnkaya da büyük bir
gayretle balıkçı teknesi zannettiği ışıklara doğru yüzdü; ancak yanılmıştı…
"Baba nolur gitme…"
Berke İnel - Şehit Astsubay Sait Yıldırım'ın kızı :
"O gün okula gidecektim. Tam çıkacağım sırada geriye döndüm ve koşa koşa babamın yanına gelip sarıldım. 'Babacığım nolur
gitme. Ben senin gitmeni istemiyorum.' dedim. Bana döndü ve 'Gitmem gerek. Bir gün anlayacaksın. Vazife çok kutsaldır ve
ben bir askerim gitmem gerek.' dedi.
Gidiş o gidiş..."
Aşağıdan gelen son sesler...
- Alo aşağıdan alo Dumlu
- Evet Dumlu.
- Ben Üsteğmen Suad.
- Evet efendim ben Selami
- Selami nasılsınız, biz geldik, şimdi bana durumu anlat.
- Efendim dizellerden yara aldık, manevra dairesinde yangın çıktı, bataryayı
sıfıra alarak kıç torpido dairesine geçtik, şimdi manevra dairesi su ile dolu.
- Kaç kişisiniz orada?
- 22 kişiyiz.
- Diğer dairelerle irtibatınız varmış
- Yarım saat evvel kıç batarya dairesi ile konuştum, şimdi cevap vermiyorlar.
- Merak etmeyin 'Kurtaran' geldi biz buradayız.
- Efendim manometre 267 kadem gösteriyor doğru muş..
- Selami Kurtaran geldi şimdi kurtarma işine başlanıyor, ben biraz sonra yine gelirim.
- Peki efendim...
"Bütün gayretler neticesiz kaldı"
Radyo ve gazeteler vasıtasıyla facia haberleri kısa zamanda tüm yurtta duyuldu. Milli Savunma Bakanlığı'nın yayınladığı
7. ve son tebliğ ise tüm ümitleri tüketti: "Çanakkale'de Nara önünde batan Dumlupınar denizaltı gemisinde kalmış olan
personelin kurtarılmasından tamamen ümit kesilmiştir.''
Şehit Komodor Albay Hakkı Burak'ın kızı Zeynep Burak'ın Savaş Karakaş'a verdiği zarfta ne vardış
İnatla akan sular kazandı!
Kazadan yaklaşık on saat sonra olay yerine gelen Kurtaran gemisi personeli aşağıdaki arkadaşlarını kurtarmak için büyük
gayret gösterdi. Ancak daha çalışmanın ilk adımında denizaltının battı şamandırası koparıldı ve Dumlupınar'la irtibat
kesildi. Çan kılavuz teli olmayan denizatlıya ulaşmak daha da imkansız bir hal aldı . O anı yaşayan Dalgıç Astsubay
Yılmaz Süsen gerçekleri ilk kez "Son söz: Vatan Sağolsun"da anlattı.
Denizcileri kurtarma şansı vardı!
Eğer Dumlupınar'ın şamandırası kopmasaydı dalgıçlar telefon kablosuna tutunarak aşağıya inecek ve Kurtaran gemisindeki
çan telini denizaltının kurtarma kapağına takabilecekti. Ancak şamandıranın teli kurtarma çalışmalarının ilk adımında
koparıldı ve bu sır 50 yıl sonra ilk kez "Son Söz: Vatan Sağolsun"da aydınlatıldı.
Kaynak
savaskarakas.com
Dumlupınar'ın 50 Yıllık Sırrı
4 Nisan 1953te 81 denizcimizle maviliklere gömülen denizaltıdan sağ kurtulanlar, facianın gerçek nedenini tam 50 yıl sonra anlattı.
Daha önce "Derinlerdeki Tarih" belgeseline imza atan Savaş Karakaş, şimdi de denizcilik tarihimizin en trajik facialarından, 81 denizcimizin Can verdiği, Dumlupınar denizaltısının batışının öyküsünü hazırladı.
Öyküyü ve yaşananları ilk kez Milliyet'e anlatan Karakaş, hazırlayıp sunduğu "Son Söz - Vatan Sağolsun" isimli belgeselde, Çanakkale Boğazı'nın Nara Burnu açıklarında 4 Nisan 1953 tarihinde İsveç bandıralı Nobland gemisiyle çarpışma sonucunda yaşanan ve bugüne kadar tüm yönleriyle anlatılmayan Dumlupınar faciasının üzerindeki sır perdesini araladı.
Facianın tanıkları 50 yıl sonra, o gece ve sonrasında yaşadıklarını ilk kez anlattı.
Bu İkinci Kazası
Karakaş belgeseli hazırlarken 23 Nisan 1944 tarihinde denize indirilerek "USS Blower" ismiyle Amerikan donanmasında hizmet etmeye başlayan Dumlupınar'ın, ilk görevinde bir Amerikan keşif botuyla çarpıştığını da ortaya çıkardı.
Belgeselde ayrıca faciadan sağ kurtulan emekli Astsubay Hüseyin İNKAYA, Hüseyin AKIŞ ve kaza sonrası yaptığı dalışta yaşadığı zorluk ve olanaksızlıklar nedeniyle batığa ulaşamayan emekli donanma dalgıcı Yılmaz SÜSEN ile yapılan röportajlar yer alıyor. Bu röportajlarda tanıklar kazayı şöyle anlattılar;
Nobland Marmara'dan Ege'ye, Dumlupınar ise Ege7den Marmara'ya doğru giriş yapıyordu. Dumlupınar'ın gözcüleri, Nobland'ın gelişini gördü ve derhal o andaki vardiya amiri
Üsteğmen Hasan YUMAK'a bildirdi.
Karaya Oturmamak İçin
Üsteğmen, "15 derece Sancak" emrini verdi. Denizaltı kurtulacaktı. ama karaya oturma tehlikesi vardı. Komutayı alan gemi komutanı Yüzbaşı Sabri ÇELEBİOĞLU, karaya gidildiğini görünce "İskele Alabanda" emrini vererek, ilk emrin tam tersini uygulattı.
Denizaltıyı bu komutla iskeleye ( sola ) döndürerek Nobland'ın önünden geçmeyi düşündü. Ama Nobland, akıntıyı da arkasına almış çok hızlı geliyordu.
İki gemi aynı manevraları yapınca Nobland, Dumlupınar'ı altına aldı. Köprü üstündeki 5 kişilik
mürettebat çarpışmayla denize döküldü. Batan denizaltının kıç torpido dairesindeki personelle telefon irtibatı sağlandı. Ancak gittikçe sertleşen hava ve şiddetli akıntıya rağmen 91 metre derinlikte yürütülen kurtarma çalışmalarından sonuç alınamadı. Denizdeki 5 kişi sabah kurtarılırken, dipteki personelden 72 saat sonra ümit kesildiği açıklandı.
Şehitlerin Yakınları Çelik Tabutu Görecek
Yapımcı Savaş Karakaş, Dumlupınar'da duyulan son ses olan "Vatan Sağolsun" haykırışıyla tarihe geçen Şehit Astsubay Selami Özmen'in kardeşi Haşim Özmen ve kız kardeşi Günaydın TEZBULUT ile kazadan sağ kurtulanlar ile şehit yakınları Çanakkale Zaferinin kutlanacağı 18 Mart 2003te batığa götürülecek ve bu seçilmiş kişiler,
Dumlupınar'ın battığı yere indirilecek robot kamerayla, Çelik Tabutu tam 50 yıl sonra mavi derinliklerde görme şansını elde edecek.
Böylece Dumlupınar Denizaltısı da ilk kez detaylı olarak görüntülenmiş olacak.
Denizaltının batışının 50. yıldönümü olan 4 Nisan 2003te ise Denizaltı Sevenler ve Sosyal Yardımlaşma Derneği tarafından Gelibolu'da "Denizaltı Şehitleri Anıtı" temeli atılacak.
Kaynak
Milliyet
1 Mart 2003
Önay Yılmaz
Dumlupınar Denizaltısı beyazperdede
Çanakkale Boğazı Nara Burnu civarında 4 Nisan 1953’de batan Dumlupınar Denizaltısı Ünlü sanatçıların atılımıyla beyazperdeye taşınıyor.
Çekimleri Çanakkale Zaferi günü olan 18 Mart 2003’de başlayacak olan belgeselde Ünlü sanatçılardan Savaş Karakaş, Deniz Seki rol alırken, Dumlupınar gazileri Emekli Astsubay Hüseyin Çankaya, şehit yakınları ile, kurtarma çalışmalarında görev yapan Emekli Donanma Dalgıcı Yılmaz Sısen de çalışmaları izleyecek.
Katıldığı NATO tatbikatı ardından, Gölcük Deniz Üssüne döndüğü sırada, İsveç Bandralı Naboland Şilebi ile çarpışarak 81 denizcinin Can verdiği Dumlupınar Denizaltısı, 88 yıl sonra su altında görüntülenerek bir belgesele konu ediliyor. ‘Son Söz; Vatan Sağ olsun’ isimli belgesel çekimlerinin ilk gününde, denizaltına ‘Vatan size minnettar’ yazılı bir plaket bırakılacak.
Kaynak
NTV-MSNBC
28 Şubat 2003
Gürhan Kökçak / Çanakkale
Dumlupınar Faciası (4 Nisan 1953)
Deniz Kuvvetlerimizin Dumlupınar denizaltısı, Çanakkale Boğazı'nda Naboland isimli İsveç şilebiyle çarpıştı. 88 denizci diri diri sulara gömüldü.
Dumlupınar acısı belgeselde dondurulacak
Ege’de gerçekleştirilen NATO tatbikatı dönüşünde Çanakkale Boğazı’nda bir kaza sonucu Nara Burnu önlerinde batan ve 81 denizcimizin
şehit olduğu Dumlupınar Denizaltısı, kazadan 50 yıl sonra ilk kez görüntülenecek. ‘’Son Söz- Vatan Sağolsun’’ adlı belgeselin yapımcılığını üstlenen Savaş Karakaş, deniz yüzeyinin 90 metre altında 81 denizciye mezar olan Dumlupınar Denizaltısı’nın görüntülenmesi için profesyonel dalgıçların dalış yaparak çekimi gerçekleştireceklerini, bunun için Türkiye’nin en gelişmiş Dalgıç gemilerinden ‘’Detek Salvor’’un kullanılacağını bildirdi.
Çanakkale Zaferi’nin 88. yıldönümü olan 18 Mart 2003 günü çekimlerin başlayacağını belirten Karakaş, çekim sırasında kazadan sağ kurtulan Dumlupınar gazileri emekli astsubay Hüseyin İnkaya ve Hüseyin Yakış’ın yanı sıra
şehit yakınları ile kurtarma çalışmalarında görev yapan emekli donanma dalgıcı Yılmaz Sisen’in hazır bulunacağını söyledi.
Türkiye’de ilk kez Dumlupınar’a yönelik denizaltında yapılacak araştırmayı çok önemsediklerini belirten Karakaş, daha önce de 1. Dünya Savaşı’ndaki batıklarla ilgili bir belgesel hazırladığını hatırlattı. Karakaş, ‘’Çanakkale Boğazı’nın en akıntılı bölgesinde bulunan ve 90 metre derinlikteki Dumlupınar Denizaltısı’nı görüntüleyeceğiz. Tüm ekibi şimdiden heyecan sardı. Belgeseli kamuoyuna armağan edeceğiz’’ dedi.
Kaynak
Vakit Gazetesi
Türk Denizaltılıcık Tarihi
Türk denizaltıcılık tarihi Eylül 1886’da Abdülhamid ve Abdülmecid denizaltılarının donanmaya katılmasıyla başlamıştır.Ancak 3 Aralık 1719’da “Turtle” denizaltısından 57 yıl önce Haliç’te bir denizaltı gemisi denenmiş ve başarılı olmuştur.Lale devri içinde ,padişah III. Ahmet’in oğullarının sünnet
düğününde ilginç eğlence ve gösteriler düzenlemişti.Sünnetin 14. gününde Aynalıkavak kasrı önlerinde Timsah şeklinde bir deniz aracı getirilmişti.Tersane mimarbaşı İbrahim efendinin yapıtı olan ve “Timsah” adı verilen araç ,denizde yüzüyor,ağzını açıp kapıyordu.Daha sonra dalış yapan ve1 saate yakın su altında kalan denizaltı satha çıktığında, ağzından birkaç köçek fırlayıp raksetmişlerdir.
Cumhuriyet döneminde ilk denizaltı alma teşebbüsü 1924 yılında 3 kişilik bir heyetin Fransa,Hollanda ve İsveç’e yaptığı tetkik gezisi neticesinde,Hollanda’dan denizaltı alınması raporu ile başlamıştır.Bu heyetin, raporları ve o günkü siyasi ve iktisadi koşulları
dolayısıyla 1925 yılında Hollanda’ya 674 tonluk iki denizaltı gemisi siparış edilmiştir. 1928 yılında inşaatları tamamlanarak ülkemize gelen bu denizaltılara I. İnönü ve II. İnönü isimleri verilmiştir. Devrin genelkurmay başkanı Mareşal Fevzi Çakmak’ında ilk dalışlarında bulunduğu gemiler 1948 yılında hizmetten çıkarılmışlar, fakat isimleri Amerikan filo tipi iki gemiye verilerek yaşatılmıştır. 1929 yılında İtalya ile yapılan andlaşmayla, 970 tonluk Sakarya hücum denizaltısı ile, 1240 tonluk Dumlupınar mayın dökücü denizaltı sipariş edilmiş ve her iki gemide 1931’de hizmete girmişlerdir. 1935 yılında Versay antlaşması hükümlerinden kurtularak denizaltı inşaasına hız veren Almanya’nın bir kısım denizaltıcısı bu denizaltılarımızda eğitim ve staj yapmışlardır. Bu ilk dört denizaltıdan sonra, 1936 yılında İspanya İç harbi nedeniyle denizaltıyı satışa çıkarınca, tarafımızdan satın alınan bu gemi TCG Gür adıyla donanmamıza katılmıştır.
Aynı yıl krupps firmasına 4 denizaltı gemisi daha sipariş edilmiştir. Bunlardan 1375 tonluk Batıray mayın dökücü denizaltısıyla 1210 tonluk Saldıray hücum denizaltısı Almanya’da; aynı tonajdaki TCG Atılay ve TCG Yıldıray hücum denizaltıları ise Taşkızak tersanesinde inşa edilmişlerdir. Ancak, TCG Batıray’a Almanlar tarafından elkonmuş ve verilmemiş.TCG Yıldıray ise ana makinelerinin yurda geç gelmesi dolayısıyla ancak harpten sonra hizmete girebilmiştir.TCG Atılay ve TCG Saldıray 1939’da hizmete girmişler, bunlardan TCG Atılay ;14.7.1942 yılında Çanakkale Boğaz çıkışında mayına çarparak batmış,yakın tarihte de tam mevki bulunarak görüntülenmiştir. TCG Yıldıra ve TCG Saldıray ise 1952’e kadar hizmette kalmıştır.Ay sınıfı denizaltıların inşasına paralel olarak 1939’da ingiltere’ye de 4 denizaltı sipariş edilmiştir. Reis sınıfı adı verilen bu denizaltıların personelinin büyük çoğunluğu 1941 yılında Refah adlı ticaret gemisi ile İngiltere’ye giderken, geminin meçhul bir denizaltı tarafından torpidolanarak batmasıyla şehit olmuşlardır. Gemilerden de; TCG Oruçreis ve TCG Muratreis 1942’de İskenderun’da bize teslim edilmiş TCG Bburakreis ve TCG Uluçalireis’e ise İngilizler tarafından el konularak II. Dünya harbinde kullanılmışlardır. Bunlardan TCG Uluçalireis,U-123 numaralı Alman denizaltısı tarafından batırılmış,TCG Burakreis ise 1945 yılında teslim edilmiştir.
II.Dünya harbinden sonra Marshall yardımı çerçevesinde 1948 yılında TCG I.İnönü,TCG II.İnönü,TCG Gür ve TCG Sakarya isimli 4 “Filo” tipi denizaltı gemisi alınmıştır.1950 yılında TCG Çanakkale ve TCG Dumlupınar alınmıştır.TCG DUMLUPINAR denizaltısı 4 Nisan 1953 günü katıldığı NATO Blue-Sea tatbikatından dönerken Çanakale Boğazı'nda Nara burnu açıklarında İsveç bandıralı Naboland adlı şilep ile çarpışarak batmıştır. Bu kazada 81 denizcimiz şehit olmuştur.1954’de TCG Cerbe ve TCG Preveze ,1958’de TCG Turgutreis ve 1960’da TCG Hızırreis ve TCG Pirireis’in alınması takip etmiştir.1970’li yıllarda sırasıyla ABD’den Guppy sınıfı gemilerden TCG Burakreis,TCG Muratreis,TCG Uluçalireis,TCG I.İnönü,TCG Dumlupınar,TCG Oruçreis,TCG Preveze,TCG Creis,TCG Preveze,TCG Cerbe,TCG II.İnönü ve TCG Çanakkale alınmıştır.
1929 yılında İtalya ile yapılan andlaşmayla, 970 tonluk Sakarya hücum denizaltısı ile, 1240 tonluk Dumlupınar mayın dökücü denizaltı sipariş edilmiş ve her iki gemide 1931’de hizmete girmişlerdir.
Dumlupınar'da 81 denizcimiz şehit olmuştu Türk tarihinde yaşanan en büyük deniz facialarından biri de bir denizaltında yaşandı. 1953 yılında yaşanan ‘Dumlupınar faciası‘nda yaşamını yitirenler hálá her yıl 4 Nisan günü İstanbul'dan, Gölcük'ten, Çanakkale'den suya Yeşil çelenkler bırakılarak, anılıyor. 1953 yılında Ege'de NATO manevralarına katıldıktan sonra dönüşe geçen Dumlupınar denizaltısı, 3 Nisan'ını 4 Nisan'a bağlayan geceyarısı, Çanakkale Boğazı'na girdi. Denizaltıda bulunan denizciler, sabah Gölcük'te bekleyen yakınlarına kavuşmak için geri sayıma başladılar. Manevrada Kurmay Albay Hakkı Burak, güvertede Gemi Komutanı Yüzbaşı Sabri Çelebioğlu, Üsteğmen Hasan Yumuk, Başçavuş Ali İnkaya ve Başçavuş Hüseyin Alkış bulunuyordu. Saat 02.15'te Dumlupınar, Nara Burnu'nu dönmeye çalışıyordu. Aniden karşıda büyük bir yük şilebi gözüktü. Kaptan Lorentzon yönetimindeki İsveç bandralı 'Naboland' şilebi hızla Dumlupınar'ın üzerine doğru geliyordu. İki gemi burun buruna yaklaşıyorlar ve gecenin sessizliğinde şiddetli bir Çelik gürültüsü patlıyordu. Çarpışmadan sonra Dumplupınar, ancak birkaç saniye daha su yüzünde kaldı ve hızla battı. Burnundan ağır yara alan ‘Naboland' ise batmadı. Dumlupınar güvertesindeki 5 kişi suların üzerinde kaldı ve 1-2 saat içinde kurtarıldı. Kalan 81 denizci ise Dumlupınar ile birlikte yaklaşık 90 metre derinlikte kaldı. Denizaltında mahsur kalan denizcilerle, telsiz teması kuruldu. Ancak yardım imkanı olamadı. Denizaltındaki oksijen bitince, denizciler de şehit oldu. Olay, şehit denizcilerden birinin ‘‘Vatan sağolsun’’ sözleriyle tarihe geçti.
Dumlupınar Denizaltısı'nın Belgeseli Çekiliyor
50 yıl önce geçirdiği kaza sonucu Çanakkale Boğazı'ndaki Nara Burnu önlerinde batan ve 81 denizcinin şehit olduğu
Dumlupınar Denizaltısı, ilk kez ayrıntılı görüntülenerek belgesel yapılacak.
Türkiye'nin en donanımlı deniz araştırma gemisi Detec Salvor ile denizaltı incelenecek ve belgesel çekimleri
yapılacak. `Son Söz- Vatan Sağolsun' adlı belgeselin yapımcılığını Savaş Karakaş üstleniyor.
1953 yılı 4 Nisan günü Türk Deniz Kuvvetleri'nde göreve başlayan Dumlupınar Denizaltısı, NATO
manevralarından dönerken Çanakkale Boğazı'nda Naboland adlı İsveç gemisiyle çarpışarak batmıştı. Kurtarma çalışmalarında
dalgıçlar denizatlıya ulaşamamıştı.1958 yılında askeri ekiplerin dalgıçları ilk kez deniz altıya ulaşabilmişlerdi. Aradan geçen 50 yıl sonra Dumlupınar'a profesyonel anlamda ilk kez sivil bir ekip
dalıp araştırma yapacak,belgesel çekimleri gerçekleştirilecek.
KAZADAN KURTULANLAR DA GEMİDE OLACAK
Uzun Süren çalışmalar sonucu belgeselin yapımcılığını üstlenen Savaş Karakaş'ın kurduğu bir ekip Çanakkale Boğazında Türkiye'nin en
donanımlı deniz araştırma gemisi Detec Salvor ile çalışmalara başladı. Çanakkale Limanında başlı bulunan Detec Salvor’da bir açıklama
yapan Savaş Karakaş, Türkiye'de askeriye dışında ilk defa yukardan beslemesi yapılan karışım gaz soluyan bir dalgıcın 90 metre derinliğe ineceğini belirtti. Karakaş, "Dumlupınar da kazadan sonra sağ kalmış 5 kişiden 3 tanesi hayatta ve bu kişiler bizim
dalışımız sırasında denizatlılarının görüntülerini tekne üstünden izleyecekler. Bu arada Dumlupynar'da şehitleri olan aileler de Çanakkale'ye gelerek teknemizden
dalışları izleyecekler." dedi.
DENEYYMLY DALGIÇLAR GÖREV ALIYOR
Dumlupınar denizatlısınyn 23 Nisan 1944 de Amerika'da üretilip denize indirilişini belirten Karakaş,"Denizaltı 1950 yılında Türk donanmasyna geçmiş,1953 yılında
da bu talihsiz kaza yaşanıyor. Kazanyn yaşandyşı zaman kurtarma çalyşmalaryna katylmyş ve Dumlupynar ile ilgili dalyşlar
yapmış dalgıçlarda bizimle çalyşmalarymyza katılacaklar.1958 yılında ilk defa Dumlupynar'a ulaşılyyor ve bir dalgyç iniyor.Bu dalgyç Yylmaz Süsen.O da bizim çalyşmalarymyza katylacak"
şeklinde konuştu.
Dumlupynar denizatlısına dalyş gerçekleştirecek 10 dalgyç içerisinde en dibe inip denizaltynyn üzerinde araştyrmalar yapacak Enez Ediz'de, dalyşıny Dora 2 dalgyç asansörü ile gerçekleştireceşi belirtti ve "Dalyşımyz gaz karyşım dalyşı, yüzey destekli gemimizde çok gelişmiş bir basynç odasy var. Önce ROV adyny verdişimiz robotla deniz basynç ayryntylaryny alacak, daha sonra da asansörle dalyş gerçekleştireceşiz. Bu arada da yüzeyle sürekli başlanty halinde olacaşız" dedi.
Bir hafta boyunca çalyşmalar yapacak olan ekip, denizaltynyn tüm ayryntylaryny araştyrarak bir belgesel haline getirip,izleyicilere sunacaklar.
'Dumlupınar' uğur getirmedi.
Çanakkale'de 81 denizcimize mezar olan denizaltının belgeseli, bir laneti de
ortaya çıkardı- Dumlupınar ismi konan üç denizaltımız da, garip kazalar geçirdi.
Savaş Karakaş'ın hazırlayıp sunduğu, ay sonunda da CNN Türk'te yayımlanması
planlanan 'Dumlupınar' belgeseli, esrarengiz bir gerçeği de ortaya çıkardı.
Bugüne kadar pek bilinmeyen bu gerçek, Türk Deniz Kuvvetleri'ne alınan üç
'Dumlupınar' denizaltısının da başına talihsiz kazalar geldiği ve lanetli
sayıldığı için bir daha hiçbir deniz taşıtına bu ismin verilmediği idi.
Türk Deniz Kuvvetleri'ne katılan ilk 'Dumlupınar' denizaltısı İtalyan yapımıydı.
1931'de envantere giren denizaltı, Haydarpaşa'da bir gaz tankerinin çarpması
sonucu yandı. Kazada Can kaybı olmadı. Denizaltı, 1949'da hizmet dışı kaldı.
İkisi ABD yapımıydı
1950'de bu kez ABD yapımı bir başka denizaltı daha alındı.
Buna da 'Dumlupınar' adı verildi. İkinci 'Dumlupınar', Türk denizcilik tarihinin
en büyük facialarından birini yaşadı ve 1953 yılında Çanakkale Boğazı'nda İsveç
bandıralı bir geminin çarpması sonucu battı. Kurtarma çalışmaları sonuç vermedi,
81 denizcimiz şehit oldu. Bu olaydan 19 yıl sonra 1972'de ABD yapımı bir başka
denizaltı daha alındı ve diğerleri anısına ona da 'Dumlupınar' adı verildi.
Ancak bu denizaltı da 1976'da yine Çanakkale Boğazı'nda bir Rus tankeriyle
çarpıştı. Karaya oturtulan denizaltı, kazayı Can kaybı olmadan atlattı. Bu üç
talihsiz kazadan sonra 'Dumlupınar' ismi uğursuz sayıldı ve hiçbir deniz
taşıtına verilmedi.
22'si kurtarılabilirdi
Bu arada belgeselde, 1953'te batan 'Dumlupınar', deniz dibinde, tahliye
kapakları gibi bölümlerin detaylarıyla görüntülendi.
Yapılan incelemede, denizaltının bütün tahliye kapaklarının kapalı olduğu,
hiçbir denizcinin dışarı çıkmadığı anlaşıldı. Denizaltının baştan yaralandığını
belirten Karakaş, bulguları şöyle anlattı- "Baştakiler battı şamandırasını
fırlatamamış bile. Bu bölümde bulunanlar muhtemelen boğularak ölmüşler. Kıç
taraftaki 22 kişi ise, battı şamandırasını fırlatmışlar ama, o günkü koşullar
nedeniyle kurtarılamamışlar."
Kaynak
Önay Yılmaz / İstanbul
milliyet.com
2003/05/22