Oğlunuz Erdal




Yapım Tarihi - 2010
Süre - 01:16:00
Format - Belgesel, Renkli, Türkçe
http://oglunuzerdal.org/

Yönetmen - Tunç Erenkuş
Senaryo - Tunç Erenkuş
Müzik - Ayşe Tütüncü

Sinan Suner, Zekeriya Önge, Erdal Eren, Ercan Koca. “Oğlunuz Erdal” belgeseli,
bu genç insanların kısa öykülerinin üzerinden, 1977-1984 yılları arasındaki
karanlık dönemi yeniden hatırlatmayı ve o dönemi soğuk bir tarih algısından
çıkarmayı, insancıllaştırmayı denemektedir. Çalışmaları yaklaşık üç sene Süren
bu belgeselin odağında Erdal Eren’in kısa hayatı vardır; belgesel onun doğduğu
topraklardan başlayarak, ailesi, dostları ve tanıklarıyla idamına kadar geçen
süreyi dönemiyle birlikte anlatır.


Oğlunuz Erdal
Yönetmen- Tunç Erenkuş
2010 Türkiye 76'

Özet:
Sinan Suner, Zekeriya Önge, Erdal Eren, Erhan Koca. “Oğlunuz Erdal” belgeseli,
bu genç insanların kısa öykülerinin üzerinden Türkiye’nin 1977-1984 yılları
arasındaki karanlık dönemini yeniden hatırlatmayı ve o dönemi soğuk bir tarih
algısından çıkarmayı, insancıllaştırmayı denemekte. Çalışmaları yaklaşık 3 yıl
Süren bu belgeselin odağında Erdal Eren’in kısa hayatı vardır; belgesel onun
doğduğu topraklardan başlayarak ailesi, dostları ve tanıklarıyla idama kadar
geçen süreyi dönemiyle birlikte anlatır.

Kaynak
48. Antalya Film Festivali Katalogu




'Oğlunuz Erdal' belgeselini gösterimi

Bü(s)k (Boğaziçi Üniversitesi Sinema Kulübü) ve docIstanbul olarak 2 Kasım Salı
günü 'Oğlunuz Erdal' belgeselini göstereceğiz. Gösterim sonrasında da filmi
hazırlayanlarla bir söyleşi gerçekleştireceğiz:

Oğlunuz Erdal

“Sinan Suner, Zekeriya Önge, Erdal Eren, Ercan Koca. “Oğlunuz Erdal” belgeseli,
bu genç insanların kısa öykülerinin üzerinden, 1977 - 1984 yılları arasındaki
karanlık dönemi yeniden hatırlatmayı ve o dönemi soğuk bir tarih algısından
çıkarmayı, insancıllaştırmayı denemektedir. Çalışmaları yaklaşık üç sene Süren
bu belgeselin odağında Erdal Eren’in kısa hayatı vardır; belgesel onun doğduğu
topraklardan başlayarak, ailesi, dostları ve tanıklarıyla idamına kadar geçen
süreyi dönemiyle birlikte anlatır.”

2 Kasım 2010, Salı
Boğaziçi Üniversitesi, Güney Kampus, Natuk Birkan Binası, İbrahim Bodur Salonu

18.30- Oğlunuz Erdal Belgeselinin gösterimi
20.00- Söyleşi
Katılımcılar- Tunç Erenkuş (Yönetmen)
Tevfik Taş (Röportajlar) - Sosyal Arastirmalar Vakfi
Moderatör - Can Candan

Ayrıca filmin müziklerini hazırlayan Ayşe Tütüncü de gösterim sırasında bizimle
olacak.

Can Candan




Basından:

12 Eylül ‘adaleti’
Ve Sinan ve Erdal ve Zekeriya ve Ercan... 12 Eylül’ün gencecik kurbanlarından
dördü idam edilen lise öğrencisi Erdal Eren ekseninde dönen “Oğlunuz Erdal” adlı
belgeselde bir arada anılıyor... Galası 18 Ekim Pazartesi gecesi alternatif
galaların vazgeçilmez mekanı Beyoğlu Sineması’nda yapılan Tunç Erenkuş imzalı
“Oğlunuz Erdal”, 12 Eylül “adaleti”nin ne menem bir şey olduğunu bir kez daha
belgeliyor:

Bir cinayetin faili, tetiği çektiği kanıtlanmış bile olsa “beraat” edebilir;
işkenceyle adam öldürenler “aklanabilir” ama suçu sabit olmayan, somut biçimde
kanıtlanmayan, yaşı bile tutmayan gençler “idam” edilebilir! Bu dengeli ve adil
belgesel Erdal Eren’in ve diğer gençlerin sokaklara dökülen şiddet ve ardından
yönetimi ele geçiren cunta tarafından katli üzerinden militarist - faşist
zihniyetin adaletsizliğine odaklanıyor.

Tunç Erenkuş, ne bir dönemin devrimci sloganlarını atmış ne Erdal Eren’i liseli
bir solcu militan olarak kahramanlaştırmış... Onun trajik yaşamöyküsünün bir
kuşağın nasıl kurban edildiğinin simgesi olduğunu kavratan bir yaklaşım
benimsemiş. “Oğlunuz Erdal”ın başarısı senaryosunun kurgusundan kaynaklanıyor.
1979 yılından 12 Eylül sonrasına Taşan sağ - sol çatışmasının neden olduğu
cinayetler zincirinin üzerindeki pası kazımış elinden geldiğince...

Cinayetler zinciri Sinan Suner ile başlıyor... Duvara yazı yazdığı gerekçesiyle
bir polis memuru tarafından yakın mesafeden kalçasından vurulan, kurşun
kasığından çıkan, ama hastaneye götürülmeyip kan kaybından ölene dek
dolaştırılan ODTÜ öğrencisi Sinan Suner ile... Onu vuran beraat ediyor! Suner’in
ölümünü protesto etmek için sokağa dökülen gençler arasında Erdal Eren de var
elinde tabancasıyla... O çatışmada er Zekeriya Önge sırtından vuruluyor. Vatani
görevini yapmak zorunda olan gencecik bir asker o. Erdal’ın tabancasından çıkan
kurşunla mı vuruldu, bir türlü belirlenemiyor. Balistik raporu olumsuz. Erdal
Eren havaya ateş ettiğini söylüyor, bir duvarın ardındaki kerestelerin arasında
yerden oldukça yükseğe saklandığı yerden. Yaşı 17 Eren’in ama yargıçlara 18 gibi
görünüyor, idam ediliyor. Askeri hakimin kararı iki kez bozmasına rağmen!
Eren’in idamı üzerine gençler yeniden sokağa dökülüyor protesto için, bu kez
pankart asarken gözaltına alınan Ercan Koca işkencede öldürülüyor. Onu
öldürenler de ceza almıyor.

Acıları hep taze kalan ailelerle, çocukluk arkadaşlarıyla konuşmuş Tevfik Taş.
Erdal Eren’in çocukluk arkadaşı olarak röportajları yapmayı üstlenmiş.
Erenkuş’un objektifi yakınlarının gözlerindeki kederi ve sitemi okutuyor bize.
Sinan’ın, Erdal’ın, Zekeriya’nın, Ercan’ın çocukluk ve okul fotoğraflarına
bakıyoruz... Anıları dinliyoruz... Daha hiç yaşamamışlar ki! Çocukluk
arkadaşları ise orta yaşa gelmiş, onların artık çizgiler oluşmuş yüzlerine,
gölgelenmiş gözlerine bakınca yaşama haklarının gasp edildiğini bir kez daha
anlıyoruz. Erdal Eren’in idama giderken ailesine yazdığı “Oğlunuz Erdal” imzalı
mektup ve gözü yaşlı annesi bu belgeseli izleyenlerin zihninden çıkmayacak asla.

Erdal Eren’in memleketi Şebinkarahisar’da çatılardan sarkan buzlar eriyor. Yere
düşen damlaların sesini duymaya devam ediyoruz eriyen hayatları gibi,
dökemediğimiz gözyaşları gibi... Sonra Kenan Evren konuşuyor perdede, ayrım
yapmamak bir sağdan bir soldan gençleri idam ettiklerini anlatıyor. Beyoğlu
Sineması’nı hıncahınç doldurmuş, çoğu kişinin ayakta kaldığı kalabalığın
yürekleri aynı anda buz kesmiştir. 12 Eylül “adaleti” ancak bu kadar
soğukkanlılıkla özetlenebilir.

Alin TAŞÇIYAN
atasciyan@stargazete.com
stargazete.com




Yüzleşmeler
Yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren.

Yüzleşme deyip durduğumuz şeyi tam olarak anlatan kitaplar ve belgeseller var
artık- 'Oğlun Erdal' gibi...

‘Artık biz de kanser olmak istiyoruz, tüberküloz olmak istemiyoruz.” Bölge
halkının ağzından bu sözü aktaran, geçen hafta sonu Diyarbakır’da yapılan 2.
Mezopotamya Tıp Günleri’nin Onursal Başkanı Dr. Mahmut Ortakaya. Tüberküloz bir
yoksul hastalığı, kanserse durumu az çok iyi olanlara özgü. Bölgede kanser
hastalığının görülme oranı göreli olarak düşükse de, Mezopotamya Tıp Günleri’nin
bu yılki konusu kanserdi.

Bu toplantıya çağrıldığımda önce bir yanlışlık var dedim, ben hekim değilim.
Ancak, mesele hekimleri ilgilendirdiği kadar, dilcileri de ilgilendiriyordu.
Dil, tıpkı eğitim gibi Sağlık hizmetlerinin de belirleyici boyutlarından.
Haziran 2010’da Diyarbakır’da yapılan anadili konulu çalıştayda iki hekim
katılımcıdan dinlediklerim sayesinde daha iyi kavrayabilmiştim bunu (bkz.
17.6.2010 tarihli Radikal’deki yazım). Çok dillilik ihtiyacı, eğitim alanındaki
gibi Sağlık meslek mensuplarını da kendi göbeklerini kendileri kesmeye itmiş.
Türk Tabipleri Birliği 27 Mart 2010’da “Anadil ve Sağlık” konulu bir sempozyum
düzenlemiş ve sempozyum bildirilerini kitapçık halinde yayımlamış.

Yüzleşme
Kürt hekimler ise işi hem bu yanıyla hem de Kürtçenin gerek tıp, gerekse bilim
dili olarak geliştirilmesi ihtiyacıyla, çalışma dili Kürtçe olan Mezopotamya Tıp
Günleri dahil bir dizi çaba içindeler. Fikir babası, dünyaca Ünlü cerrah, organ
nakli uzmanı, Hannover Üniversitesi öğretim üyesi Prof. Hüseyin Bektaş. Bektaş,
dil meseleleriyle yakından ilgili bir entelektüel. Anadili sorunlarıyla
ilgilenmesi ise kendi yaşamından kaynaklanıyor. Binlerce benzeri gibi o da
Türkçeyle ilk kez okula başladığında, yedi yaşındayken karşılaşmış. Doğup
büyüdüğü bir dağ köyünde, o karşılaşmanın yarattığı tedirginliği, öğretmeninden
yediği tokadı unutmuyor. Babasının işçi olarak çalışacağı Almanya’ya
gittiklerinde 17 yaşındaymış. Sonrası, hâlâ Süren, günde 12 saat çalışmaya
dayalı bir yaşam. Ve ipek gibi bir kişilik.

Prof. Bektaş, yazdığı bir anatomi kitabının arkasına bir de Kürtçe tıp
sözlükçesi eklemiş. Kürtçe tıp terimleri sözlüğü için ilk adım olmuş bu. Şimdi
hekimler arası bir terim çalışma grubu, sözlük için çaba gösteriyor. Genellikle
Latincesi kullanılan o tıp terimlerini de Kürtçeleştirme eğilimi ağır basıyor
grupta. Yüksek öğrenimin daha çok İngilizce olduğu Kuzey Irak’tan gelen
hekimlere böyle bir talep de yöneltiliyor- Bir sonraki Mezopotamya Tıp Günleri,
Erbil’de düzenlenecek.

Bu yıl bildiri sunanların büyük çoğunluğu Kurmançi konuşuyordu. Oran yüzde 80
olarak hesaplandı. Geçen yılki sunumların yüzde 30’u Kurmançiymiş. Ve bu yıl ilk
kez bir tıp bildirisi, UNESCO tarafından tehlikedeki diller listesine alınmış
olan Zazaca sunuldu, Dr. Tülin Savaş tarafından. Türkçe ve İngilizce dahil, dört
dilde eşanlı çeviri yapılıyordu.

Bu yılki program “Yüzleşme” konulu bir bölüm de içeriyordu. Prof. Cem
Kaptanoğlu’nun konuyla ilgili psikiyatrik sunumunu herkesin okuyabilmesini
dilerim. Ancak, tahmin edilebileceği üzere bu bölümün konuşmacıları yalnızca
hekimler değildi. Bir toplumsal bilinç yükseltme çalışması olarak yüzleşmenin
öncülerinden Orhan Miroğlu, kitapları temelinde esaslı bir konuşma yaptı.
Yazılarını Radikal’de ve Radikal İki’de okuduğumuz Prof. Şükrü Hatun’un
konuşması da, Türkiye’nin batısında yaşayanların Kürt sorunuyla karşılaşma
deneyimi açısından önemliydi.

Oğlun Erdal
Ve 18 Ekim Pazartesi günü İstanbul Beyoğlu sinemasında, ülkenin bu yakasındaki
yüzleşme başarılarından birini daha izledik- “Oğlun Erdal” belgeseli.
Mezopotamya Tıp Günleri için Diyarbakır’a giderken, belki pazartesi günkü KCK
duruşmasını izlemeye de kalırım diyordum. Ancak, bu kez Kürtlerin yalnız
bırakılması şöyle dursun, duruşmayı izlemeye gelenlerin o salona asla sığmayacak
kadar kalabalık olduğu bilgisi, her tür haberin elektrik hızıyla yayıldığı
Diyarbakır’da daha 16 Ekim Cumartesi gününden kesinleşmişti. Dolayısıyla, gönül
rahatlığıyla döndüm ve aynı gün İstanbul’da ilk kez gösterilen “Oğlun Erdal”
belgeselini izleyebildim. Bu salonda da tıpkı KCK duruşmasındaki gibi iğne
atsanız yere düşmeyecek bir kalabalık vardı, çokları dışarıda kaldı.

Yaşı yetip de Erdal Eren adını duymamış olan herhalde yoktur- 12 Eylül’ün
kıydığı canlardan, daha doğrusu bilerek seçtiği kurbanlardan biridir Erdal Eren,
o tarihlerde lise öğrencisi. Belgesel onunla ilgili ve sunuşta da belirtildiği
üzere, asla yalnızca onunla ilgili değil. Erdal, ODTÜ öğrencisi Sinan Suner’in
polis tarafından katledilmesini protesto için düzenlenen gösterilerde er
Zekeriya Önge’yi vurup öldürmekle suçlanmış, yargılanmış ve idam edilmişti.
İdamı protesto edenlerden Ercan Koca da işkencede ölmüştü.

Belgeselde işte bu cinayetler dizisinin tüm yönlerine bakılıyor, süreçle yakın
bağlantısı olan herkesle konuşuluyor, 30 yılın arıttığı bir bakış berraklığıyla,
bütünü de, ayrıntıyı da kaçırmayan bir titizlikle.

Şebinkarahisar, Erdal’ın doğduğu ev, ailesi, komşuları, arkadaşları, bugün genç
bir kadın olan kız kardeşi, çok benzediği annesi, süreci ta içinden yaşamış
avukatı... Sonsuzca değerli tanıklıklar. Savaş Ay da kendi gördüklerini
anlatıyor. Ve davaya bakan -şimdi emekli- asker yargıç, asılmasına tanıklık eden
bir subay, Erdal’ın öldürdüğü İleri sürülen dokuma ustası er Zekeriya Önge’nin
babası... Yüzleşme asıl onların gösterdiği yüksek etik ve bilinç düzeyinde
yatıyor. Aydınlanmış vicdanlar konuşuyor kameraya.

Mamak Cezaevi’nin tecrit hücreleri, demir kapıları, dar koridorları, her şeyi
somutlaştırıyor. Beyaz perdede ve salonda cezaevi arkadaşlarım. Hıncahınç
kalabalıktaki herkes gibi, Erdal’ın çocuk yüzünden iyice sırçalaşmış bir
yürekle, bu bütün açılardan eşsiz belgeseli ilk fırsatta yeniden görmek
isteğiyle çıkıyorum sinemadan. Hazırlayan, Sosyal Araştırmalar Vakfı, 74-83
Araştırma Grubu. Röportajları Tevfik Taş, müzikleri Ayşe Tütüncü yapmış. Yöneten
Tunç Erenkuş. Evet, yüzleşme deyip durduğumuz şey tam olarak nedir, bunu bize
hiçbir şeyi boğuntuya getirmeden anlatan kitaplar ve belgeseller var artık.
Kutlayabiliriz...


Necmiye ALPAY
24/10/2010
radikal.com.tr




“Oğlunuz Erdal” ve halklar asla vicdansız yaşayamaz

“Oğlunuz Erdal”, 17 yaşında darağacında Can veren bir yiğide, tepeden tırnağa
masumiyete, kanlı yakın geçmişimize ve hala hesaplaşamadığımız cuntaya dair,
çarpıcı, sarsıcı ve akılda kalıcı bir belgesel. Erdal Eren’in kısacık
yaşamöyküsünü anlatan ve siyasetle geçen son dört yılına yoğunlaşan yapım,
gerçeğin yakıcılığına yaslanıyor, tam tekmil. İşte tam da bu yüzden 76 dakikanın
bitiminde, hem Erdal’ın uğradığı büyük haksızlığa isyan ediyor ve gözyaşı
döküyor, hem de bu onurlu delikanlının, sınırsız azmini ve yarınları muştulayan
güzelim idealini alkışlıyoruz.

Oğlunuz Erdal’ı, Tunç Erenkuş yönetti. Belgeselin, İstanbul Film Festivali’ndeki
gösteriminde, Sinema Yazarları Derneği (SİYAD) adına moderatörlüğü üstlendim.
Yapım ekibi, kendilerini “Erdal’ın Yoldaşları” diye çağırmamı istedi, belgeselin
ardından yapılacak soru-yanıt bölümüne. Klasikleştiği üzere ilk soruyu moderatör
sorar, ancak ben, “Sorum yok, sadece bir dileğim var; Umarım yakın bir
gelecekte, Arjantin ve Yunanistan gibi darbecileriyle hesaplaşır bu memleket”
dedim. Evet, Plaza Del Mayo Büyükanneleri’nden Taty Almeida, 6 yıl önce
İstanbul’daki Irak Dünya Mahkemesi’nde söyleşi yaptığımızda, cuntanızla
hesaplaşmaktan asla vazgeçmeyin demiş ve eklemişti; Halklar, asla vicdansız
yaşayamaz.

Dört isim, dört genç yürek, dört insan. Polis kurşunuyla katledilen ODTÜ’lü
Sinan Suner, tüfekle vurulan er Zekeriya Önge, idam edilen Erdal Eren ve
Erdal’ın idamını protesto ettiği için katledilen yine bir 17’lik Ercan Koca. Her
ölüm bir başka ölümü tetikliyor, yaşamak ne mümkün, ölüm zincirine karanlıkta
yeni halkalar ekleyenler varken… İşte “Oğlunuz Erdal”, bu karanlığa ışık tutmayı
deniyor. Aileler, dostlar, tanıklar, bu genç insanları anlatıyorlar,
duygulanmamak mümkün değil ve dönüp dolaşıp her söz, sonuçta bir yerde
düğümleniyor, çünkü suçlu malum. Başta Kenan Evren olmak üzere tüm 12 Eylül
darbecileri… Oğlunuz Erdal, mutlaka seyredilmeli.

Alper Turgut
http://www.alperturgut.net
VI. Uluslararası İşçi Filmleri Festivali
Festival Gazetesi




NHKM'den...
Nazım Hikmet Kültür Merkezi - Kadıköy

BELGESEL
"Oğlunuz Erdal"
Yönetmen- Tunç Erenkuş
Yer- Yılmaz Güney Salonu
Saat- 20:00
NOT- Salonumuz 40 kişi ile sınırlıdır.
10 Ocak 2011 Pazartesi






Belgesel Gösterimi;
14 Ocak, Saat 14:00, Kumbaracı50

“Şimdi sessiz duruyoruz kıyısında bir düşüncenin
Unutmamak için çünkü unutuşun kolay ülkesindeyiz
Ölü balıklar geçiyor kırışık bir denizin sofrasında
Ve ellerinde fenerleriyle benim arkadaşlarım
Durmadan düşünüyorum
Ne kadar çok öldük yaşamak için.” Onat Kutlar

Yapımcı- Sosyal Araştırmalar Vakfı
Yapım Ekibi- 74-83 Çalışma Grubu, Güzin Alpaslan, Atilla Altaylı, Oktay Gülağacı,
Serap Kurt, Metin Şen
Hazırlayan/Röportajlar- Tevfik Taş
Yönetmen- Tunç Erenkuş

Sinan Suner, Zekeriya Önge, Erdal Eren, Ercan Koca. “Oğlunuz Erdal”, bu genç
insanların kısa öyküleri üzerinden, 1977-1984 yılları arasındaki karanlık dönemi
yeniden hatırlatmayı ve o dönemi soğuk bir tarih algısından çıkarmayı,
insancıllaştırmayı amaçlıyor. Yaklaşık üç yılda hazırlanan belgesel, Erdal
Eren’in doğduğu topraklardan başlayarak, ailesi, dostları ve tanıklarıyla
idamına kadar geçen süreyi dönemiyle birlikte anlatıyor.

Ücretsizdir/ Davetiyenizi Kumbaracı50 gişesinden alabilirsiniz.

Belgesel’in diğer gösterim tarih ve yerleri;

İSTANBUL
05 Ocak Çarşamba
Marmara Üniversitesi - Anadolu Hisarı
03 Şubat Perşembe 20.00
Barış Manço Kültür Merkezi - Kadıköy
19 Mart Cumartesi 19.00
Saturdox Belgesel Buluşmaları/ Tütün Deposu - Tophane

http://oglunuzerdal.org/