Sürgün ve Ölüm




Yapım Tarihi - 2008
Süre - 01:00:00
Bölüm Sayısı - 9
Format - Belgesel, Renkli, Türkçe

Yönetmen - Ahmet Okur
Senaryo - Cemil Yavuz
Yapımcı - Murat Aydın
Müzik - Ali Otyam
Kurgu - Ufuk Özenateş
Süpervizör - Mehmet Ülker
Seslendiren - Bedirhan Gökçe
Görüntü Yönetmeni - Ekrem Ak
Sanat Yönetmeni - Tuğba Gezmen
Işık Şefi - Seçkin Savaş
Yapım - Zeytinburnu Belediyesi


Bir Göç Hikayesi...
“Sürgün VE ÖLÜM”

“Son Kale Çanakkale” belgeseliyle bu zamana kadar tarih sayfalarında unutulmuş
Çanakkale Destanı’nı ülke gündemine oturtarak büyük alkış alan ekipten yine ülke
gündemine bomba gibi düşecek bir belgesel daha. “Sürgün ve Ölüm”

Türklerin 500 yıllık vatanlarından sürülüşünün öyküsü…

“Sürgün ve Ölüm”, dillerini, dinlerini, namuslarını korumak için yüzyıllardır
yaşadıkları topraklardan sürülen insanlarımızın, acılarla, ihanetlerle,
işkencelerle dolu “göç”ünü, belgeler ve tanıklarıyla anlatan çarpıcı bir
belgesel film.

Düşünün ki sizden yüzyıllardır yaşadığınız toprakları, evinizi, barkınızı,
bağınızı, bahçenizi hatta atalarınızın mezarlarını bırakıp gitmeniz isteniyor…
Çaresiz bırakıp gidiyorsunuz… Rumeli’den, Kafkaslar’dan, Kırım’dan ve Doğu
Türkistan’dan göç eden insanların gerçek öyküsü.

Tarihte gün ışığına çıkmayan ya da unutulan olayların sessiz tanıklarının dramı
tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilen belgesel filmin yapımcılığını Zeytinburnu
Belediyesi üstlenirken, yönetmenliğini Ahmet Okur yaptı. Filmin senaryosu Cemil
Yavuz’a, müzikler ise Ali Otyam’a ait...

“Sürgün ve Ölüm”, 130 kişilik bir ekiple, 3 yılda çekildi. Belgeselin tamamı
dokuz ayrı bölümden oluşuyor ve her bölümünde farklı coğrafyalarda yaşayan
Türklerin göçü anlatılıyor. Sinema tadında çekilen belgeselin ilk bölümü aynı
zamanda diğer bölümlerin özeti niteliğinde. Orta Asya’dan başlayıp Osmanlı
Dönemi’ne kadar Batı’ya yapılan göçler, ardından geriye dönüş diyebileceğimiz
günümüze kadar yapılan hüzün dolu göçler, belgelerle izleyiciye sunuluyor.
Televizyon için hazırlanan belgeselde; Kırım, Makedonya, Yunanistan, Doğu
Türkistan, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Kosova ve iç göç anlatılıyor.

Çekim ekibinin özel araçlarla 114 bin km yol kat ettiği belgeselde, Yunanistan,
Bulgaristan, Makedonya, Kosova, Sırbistan, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Romanya,
Ukrayna, Kırım, Avusturya, Moldova, Macaristan olmak üzere toplamda 13 ülke 53
şehir ve 169 köyde çekimler yapıldı.

Belgeselin ilk aşamasında bilgi-belge araştırmaları yapıldı. Viyana, Paris,
Sofya, Belgrat, Üsküp, İstanbul ve Ankara gibi şehirlerin önde gelen
kütüphaneleriyle ortak arşiv çalışmaları yürütüldü.

İkinci aşama olarak, sesli tarih çalışmalarına başlandı. Balkan ülkelerinden göç
edenler, göçe tanıklık edip halen ülkelerinde yaşayanlar, mübadeleyi yaşayan son
tanıklar ve “GÖÇ” üzerinde araştırmalar yapan konusunda uzman yerli, yabancı
akademisyenler olmak üzere; toplam 350 kişiyle röportaj yapıldı. Fotoğraf ve
belge araştırmaları sonucu çeşitli ülkelerden temin edilen toplam 9000 adet
fotoğraf, belgeselde kullanılmak üzere seçildi.

Canlandırmaların da yapıldığı çekimler boyunca, 130 kişilik çekim ekibi, 780
adet figüranla çalışıldı. 1000 adet kostüm diktirildi, 2000 adet aksesuar
hazırlandı. Her bölümü 60 dakikadan oluşan belgesel için 500 saatlik çekim
yapıldı.

Sürgün ve Ölüm

Kökü Orta Asya’da, dalları Anadolu’da, Meyvesi Afrika ve Avrupa’da,
Dev bir İmparatorluk…
1683’te kaybedilen bir savaş,
İhanetlerle gölgelenen bir tarih,
Her biri kıyımlar ve zulümle geçen üç asır.
Ve bu üç asra sessiz kalan dünya…
Beş milyonu katledilen,
Amcası Türkiye’de, dayıları Balkanlar’da, Dedeleri Kafkaslar’da kalan
Kırım’da doğup, İskeçe’de evlenip,
İstanbul’da ölen bir halk…
Yüzyıllarca bitmeyen çileli bir yürüyüşün,
Anadolu’ya akan yedi milyon göçmenin,
Ve göçmeyip zulme direnenlerin öyküsü…


MUHACİRLER, KAYBEDİLMİŞ
VATAN TOPRAKLARININ
MİLLİ HATIRALARIDIR.

Mustafa KEMAL Atatürk








Zeytinburnu Belediyesi’nin bir kültür hizmeti…

Zeytinburnu göçle kurulmuş bir ilçedir. Dünyanın muhtelif yerlerinden göç almaya
devam eden Zeytinburnu sokaklarında; Osmanlı’dan günümüze kadar gelen kültür
mozaiğini görmek mümkündür. Zeytinburnu Belediyesi sosyal ve kültürel
belediyecilik anlayışının bir sonucu olarak göç meselesini bütün yönleriyle ele
almaktadır. Türkiye’de ilk defa 2005 yılında “Uluslararası Göç Sempozyumu” ve
2007 yılında da “Uluslararası Göç ve Kadın Sempozyumu” düzenleyerek bu konudaki
hassasiyetini ortaya koymuş ve ‘’Sürgün VE ÖLÜM’’ adlı Göç Belgeselinin de
yapımcılığını üstlenmiştir. Zeytinburnu Belediyesi daha önce de ‘’ SON KALE
ÇANAKKALE’’ belgeselinin yapımcılığını üstlenmişti.



Sürgün ve Ölüm

"Son Kale Çanakkale" belgeseliyle, Çanakkale Destanı’nı ülke gündemine oturtan
ekip, bu kez "Sürgün ve Ölüm" belgeselini hazırladı.

"Son Kale Çanakkale" belgeseliyle, Çanakkale Destanı’nı ülke gündemine oturtan
ekip, bu kez "Sürgün ve Ölüm" belgeselini hazırladı. Tarihte gün ışığına
çıkmayan ya da unutulan olayların sessiz tanıklarının dramını anlatan belgeselin
yapımcılığını Zeytinburnu Belediyesi üstlenirken, yönetmenliğini Ahmet Okur
yaptı. Filmin senaryosu Cemil Yavuz’a, müzikler ise Ali Otyam’a ait.

Dillerini, dinlerini korumak için yüzyıllardır yaşadıkları topraklardan sürülen
insanların, acılarla, ihanetlerle, işkencelerle dolu ’göç’ünü, belgeler ve
tanıklarıyla anlatmayı amaçlayan "Sürgün ve Ölüm", 130 kişilik bir ekiple, üç
yılda çekildi. Belgeselin tamamı dokuz ayrı bölümden oluşuyor ve her bölümünde
farklı coğrafyalarda yaşayan Türklerin göçü anlatılıyor. Sinema tadında çekilen
belgeselin ilk bölümü aynı zamanda diğer bölümlerin özeti niteliğinde. Orta
Asya’dan başlayıp Osmanlı Dönemi’ne kadar Batı’ya yapılan göçler, ardından
geriye dönüş diyebileceğimiz günümüze kadar yapılan hüzün dolu göçler,
belgelerle izleyiciye sunuluyor. Televizyon için hazırlanan belgeselde; Kırım,
Makedonya, Yunanistan, Doğu Türkistan, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Kosova ve iç
göç anlatılıyor.

Çekim ekibinin 114 bin kilometre yol kat ettiği belgeselde, Yunanistan,
Bulgaristan, Makedonya, Kosova, Sırbistan, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Romanya,
Ukrayna, Kırım, Avusturya, Moldova, Macaristan olmak üzere toplamda 13 ülke 53
şehir ve 169 köyde çekimler yapıldı.

Hürriyet, 27 Ocak 2008







'Sürgün ve Ölüm' Belgeselinin Çekimleri Tamamlandı

Zeytinburnu Belediyesi'nin yapımcılığını üstlendiği ve Türklerin 500 yıllık
vatanlarından sürülüşlerinin öyküsünü anlatan 'Sürgün ve Ölüm' belgeselinin
çekimleri tamamlandı.

Tarihte gün ışığına çıkmayan ya da unutulan olayların sessiz tanıklarının
dramının tüm çıplaklığıyla gözler önüne serildiği belgeselin çekimleri 3 yıl
sürdü. Rumeli'den, Kafkaslardan, Kırım'dan ve Doğu Türkistan'dan göç eden
insanların dramının anlatıldığı belgeselin senaryosunu Cemil Yavuz yazdı.
Yönetmenliğini Ahmet Okur'un, müziklerini de Ali Otyam'ın üstlendiği belgeseli
Bedirhen Gökçe seslendirdi. 130 kişilik bir ekiple çekilen ve tamamı 9 ayrı
bölümden oluşan belgesel için 114 bin kilometre yol katedildi. 13 ülke, 53 şehir
ve 169 köyde çekimleri tamamlanan 'Sürgün ve Ölüm' belgeselinin galası 23
Ocak'ta Lütfi Kırdar'da Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın da katılımıyla
gerçekleştirilecek. Zeytinburnu Belediyesi daha önce de 'Son Kale Çanakkale'
belgeselinin yapımcılığını üstlenmişti.


İhlas Haber Ajansı, 18.01.2008





Bakan Günay "Sürgün ve Ölüm" belgeselini izledi

Günay, "Sürgün ve Ölüm" isimli belgeselin galasında yaptığı konuşmada, "Hiç
kimse doğduğu topraklardan kendi iradesinin dışında kopmak zorunda bırakılmasın.
Allah kimseyi vatanından cüda etmesin" dedi.

Zeytinburnu Belediyesi tarafından hazırlanan "Sürgün ve Ölüm" belgeselinin
galası Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Salonu'nda yapıldı. Galaya,
Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat
Aydın, Turkuaz Hareketi Lideri Ali Müfit Gürtuna, eski İstanbul Milletvekili
Nevzat Yalçıntaş, manken Vahe Kılıçarslan ve çok sayıda davetli katıldı.
Sunuculuğunu Bedirhan Gökçe'nin yaptığı gala gecesinde konuşan Kültür ve Turizm
Bakanı Ertuğrul Günay, "Hiç kimse doğduğu topraklarda kendi iradesinin dışında
kopmak zorunda bırakılmasın. Allah kimseyi vatanından cüda etmesin. Akif ne
kadar güzel söylüyor. Akif de kendi doğduğu topraklardan gelip bu mukaddes
vatanımızın istikbali için sokak sokak, meydan meydan dolaşmış bir büyük
vatanseverdir. 'Canı cananı alsın da hüda, etmesin tek vatanımdan beni dünyada
cüda' diyor. Bu gerçekten insan içine işleyen bir niyazdır. Ve ben bu niyazı
tekrarlıyorum" dedi.
Zeytinburnu Belediye Başkanı Murat Aydın, "Bu belgeselin gerçekleşmesinde
Zeytinburnu halkının maddi ve manevi çok büyük katkısı olmuştur" diye konuştu.
Başkan Aydın'ın konuşmasından sonra, davetlilere çekilen belgeselin tamamı
izletildi.

"Belgesel soykırım iddialarına cevap niteliğinde"
Belgeselde, Türklerin 500 yıllık vatanlarından sürülüşünün kan, gözyaşı ve acı
dolu öyküsü çarpıcı fotoğraf ve görüntülerle dünya kamuoyunun gündemine
taşınıyor. Balkanlar başta olmak üzere Kafkasya, Kırım ve Doğu Türkistan'dan
göçe zorlanan milyonlarca Türkün sessiz çığlığının yankılandığı "Sürgün ve Ölüm"
adlı belgesel, "Türkler soykırım yapmıştır" iddiaları ile kafaları
bulandıranlara bir cevap olduğu belirtildi. Belgeselin, asıl soykırımın Türklere
karşı işlendiği gerçeğini en çarpıcı belge ve görüntülerle ortaya koyduğu
bildirildi. Vatan edindikleri topraklardan bin bir türlü işkence ve zulümle
uzaklaştırılan, milyonlarcası yollarda hayatını kaybeden Türklerin son 150 yılı
büyük acılarla dolu. Bu büyük sürgün sırasında 5.5 milyon Türk ve Müslüman
hayatını kaybetti, 10 milyona yakını evinden, yurdundan oldu. 150 yılda yaşanan
acılar, 'Sürgün ve Ölüm' belgeseliyle ilk kez gün yüzüne çıkıyor.
"Sürgün ve Ölüm" dillerini, dinlerini, namuslarını korumak için yüzyıllardır
yaşadıkları topraklardan sürülen milletimizin, acılarla, ihanetlerle,
işkencelerle dolu göçünü, belgeler ve tanıklarıyla anlatan çarpıcı bir belgesel
film. Tarihte gün ışığına çıkmayan ya da unutulan olayların sessiz tanıklarının
dramı tüm çıplaklığıyla gözler önüne serilen belgesel filmin yapımcılığını
Zeytinburnu Belediyesi üstlenirken, yönetmenliğini Ahmet Okur yaptı. Filmin
senaryosu Cemil Yavuz'a, müzikleri ise Ali Otyam'a ait.

Belgesel filmi için 500 saatlik çekim yapıldı
Türklerin başta Balkanlar olmak üzere Kafkasya, Kırım ve Doğu Türkistan'dan
tehciri, ilk kez bu kadar kapsamlı bir çalışmayla dile geliyor. "Sürgün ve Ölüm"
adını taşıyan belgeselde, Osmanlı'nın son 150 yıllık döneminde soykırım, baskı
ve işkence yapılarak göçe zorlanan insanların dramı anlatılıyor. 3 yılda 130
kişilik ekiple çekilen film için Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya, Kosova,
Sırbistan, Hırvatistan, Bosna-Hersek, Romanya, Ukrayna, Kırım, Avusturya,
Moldova ve Macaristan'da 114 bin km yol kat
edildi. 13 ülke, 53 şehir ve 169 köyde çekimler gerçekleştirildi. 9 bölümden
oluşan belgesel için göçü yaşayan 350 kişiyle röportaj yapıldı. Fotoğraf ve
belge araştırmaları sonucu çeşitli ülkelerden temin edilen toplam 9 bin adet
fotoğraf, belgeselde kullanılmak üzere seçildi. Canlandırmaların da yapıldığı
çekimler boyunca, 130 kişilik çekim ekibi, 780 adet figüranla çalışıldı. Bin
adet kostüm diktirildi, 2 bin adet aksesuar hazırlandı. Her bölümü 60 dakikadan
oluşan belgesel için 500 saatlik çekim yapıldı.
Sinema tadında çekilen belgeselin ilk bölümü aynı zamanda diğer bölümlerin de
özeti niteliğinde. Orta Asya'dan başlayıp Osmanlı Dönemi'ne kadar Batı'ya
yapılan göçler, ardından geriye dönüş diyebileceğimiz günümüze uzanan hüzün dolu
göçler, belgelerle izleyiciye sunuluyor. Televizyon için hazırlanan belgeselde;
Kırım, Makedonya, Yunanistan, Doğu Türkistan, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Kosova
ve iç göç anlatılıyor. Aralarında Prof. Dr. Kemal Kapat, Prof. Dr. Yusuf
Hamzaoğlu, Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu ve Prof.Dr. Mehmet Saray gibi isimlerin
bulunduğu birçok bilim adamının görüşüne başvuruldu.

iha.com.tr
MEHMET FERRUH Yılmaz
24.01.2008








Sürgün ve Ölüm Rumeli dramının belgeseli

Sürgün ve ölüm adlı 9 bölümlük belgeselde Osmanlı İmparatorluğu'nun kaybettiği
savaşlar sonrası Anadolu'ya göç eden insanların öyküsü anlatılıyor. Zeytinburnu
Belediyesinin yapımcılığını üstlendiği 9 bölümlük ''Sürgün ve Ölüm'' isimli
belgeselde, Osmanlı İmparatorluğu'nun kaybettiği savaşlar sonrası yavaş yavaş
çekildiği topraklardan Anadolu'ya göç eden insanların öyküsü anlatılıyor. Sinema
formatında çekilen 9 bölümlük belgeselde, Osmanlı İmparatorluğu'nun duraklama ve
çöküşünün yaşandığı yaklaşık 300 yıl boyunca Rumeli'den, Kafkaslar'dan,
Kırım'dan ve Doğu Türkistan'dan Anadolu'ya göç eden 7 milyon göçmenin ve
göçmeyip zulme direnenlerin öyküleri işleniyor.

Yönetmenliğini Ahmet Okur'un yaptığı belgesel için Balkan ülkelerinden göç
edenler, göçe tanıklık edip halen ülkelerinde yaşayanlar, mübadeleyi yaşayan son
tanıklar ve göç konusunda araştırmalar yapan, konusunda uzman yerli, yabancı
akademisyenler olmak üzere toplam 350 kişiyle röportajlar yapıldı.

Çekim ekibinin özel araçlarla 114 bin kilometre yol kat ettiği belgeselde,
Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya, Kosova, Sırbistan, Hırvatistan,
Bosna-Hersek, Romanya, Ukrayna, Kırım, Avusturya, Moldova ve Macaristan olmak
üzere toplam 13 ülke 53 şehir ve 169 köyde çekimler gerçekleştirildi.
Senaryosunu Cemil Yavuz'un yazdığı, müziklerini ise Ali Otyam'ın hazırladığı
belgeselin çekimlerinde canlandırmalar da yapıldı. 130 kişilik bir ekibin 780
figüranla çalıştığı belgeselin çekimleri 3 yılda tamamlandı. İlk bölümü özet
niteliği taşıyan belgeselin her bölümü 60 dakikadan oluşuyor. Belgesel için
yapılan araştırma ve çekimler, toplam 500 bin YTL'ye mal oldu. Belgeselin 90
dakikalık ilk bölümü, 28 Ocakta Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi
Sarayı'nda, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'ın da katılması beklenen
galada gösterilecek.

Ölüm Yürüyüşü
Balkan Savaşları, Balkanlar'daki Türk ve Müslüman nüfus için sabrın, direncin ve
tahammülün son sınırıydı. Balkan ülkeleri, Osmanlı'ya karşı zafer elde
etmişlerdi ama onların asıl zaferi savunmasız sivil halka karşıydı. Bunun kanıtı
şuydu ki; bağlaşıkların birbirine düştüğü İkinci Balkan Savaşı'nda, yani
Yunanlılar, Bulgarlar, Sırplar birbirleriyle savaşırken bile olan sivil Türk
ahaliye olmuştu. Osmanlı'ya karşı yürütülen ilk savaştan sonra sağ
kalabilenlerin çoğu bu ikinci savaş sırasında topraklarından atıldı. Savaş
suçlarını soruşturmak üzere kurulan Carnegie Komisyonu, ikinci savaş boyunca
Selanik'e gelen Göçmen sayısının 135 bin olduğunu tespit etti. Düşünün ki,
Osmanlı'ya karşı savaşta olduğu gibi Bulgarların, Yunan ve Sırplara karşı
savaşında da sürülenler Türkler oldu.
Ölümden kurtulup güvenli bölgelere ulaşanların göç yollarında yaşadıklarıysa,
pek soğukkanlı gözlemcilerin bile yüreklerini sızlatmıştı. Fransız gazeteci
Stephane Lauzanne, ilk sürgün kafilesine İstanbul'a 20 kilometre mesafede
rastladığını söylüyor. 'Ondan sonra ardı arkası kesilmedi. Bazı fakirler,
ihtiyarlar, kadınlar, çocuklar ufuktan bize doğru, kendilerini kovalayan
görünmeyen güçten korkarak, suskun ve telaşlı kaçıyor, kaçışıyorlardı.'
Muhacirlerin yığın yığın biriktiği İstanbul'un insan haritası değişmişti.
Hastaneler, Ayasofya Camii dahil pek çok ibadethane, sokaklar ve yıkıntı
halindeki Çırağan Sarayı bile savaş mağdurlarını ağırlıyordu. 'İstanbul'un
yolları geçilmez bir hal aldı. Kaba bir örtü ile örtünmüş öküz arabası konvoyu
göz alabildiğine uzanıyordu. Bütün bu zavallılar, … sokaklarda, meydanlarda ve
cami civarlarında açıkta uyuyorlardı.'
Askeri bir hezimet olarak Balkan Savaşı'nı değerlendiren Enver Paşa ise şunları
yazıyor- 'Başıboş sürünen bozguna uğramışlar ordusuna, Rumeli'nin bağlarından
kopup gelen, daha perişan yüz binlerce muhacirin sürüne sürüne, eriye eriye
kalan kafilelerini de eklemeliyiz. Evet Rumeli göçüyordu. Rumeli Türkleri akıp
geliyorlardı… Bu yangının alevleri içinde bilinmez geleceklere doğru
akıyorlardı.'

Hazin Unutuş
İşgal edilen bölgelerdeki Müslümanların savaştan önceki ve sonraki nüfusları ele
alındığında, 96 yıldır görmezden gelinen büyük bir insanlık suçu ortaya çıkar.
Osmanlı'nın 1906 yılı nüfus istatistiklerine göre Makedonya'da 1 milyon Türk,
750 bin de Arnavut olmak üzere toplam 1 milyon 750 bin Müslüman (Selanik'te 485
bin, Kosova'da 752 bin, Manastır'da 460 bin); Ulahlar ve Sırplar da dahil olmak
üzere 627 bin Rum, 575 bin Bulgar, 200 bin civarında da Yahudi, Ermeni, Katolik
ve Protestan bulunuyordu. Avrupalı kaynaklar da Müslümanları 1 milyon 200 bin
ila 1 milyon 500 bin arasında gösteriyordu. Ama Avrupalılar, Hıristiyanların
toplam nüfusunu biraz daha fazla göstermeye gayret ediyorlardı.
Balkan Savaşları'ndan önceki nüfus hareketlerini de hesaba katan Justin Mc
Carthy, yeni göçlerle 1911'de Makedonya'yı oluşturan üç vilayette (Kosova,
Manastır ve Selanik) Müslümanların iki milyona ulaştığını söylüyor. Osmanlı
Rumeli'sindeki diğer Müslümanların sayısının da (Edirne vilayetinde 760 bin,
Yanya vilayetinde 245 bin, İşkodra vilayetinde 218 bin olmak üzere) 1 milyon 223
bin olduğunu hesap ediyor. Buna göre Balkan Savaşları'ndan önce Osmanlı
Avrupa'sı da denen Rumeli topraklarında (Arnavutluk ve Bosna Hersek hariç)
toplam 3 milyon 242 bin Müslüman (Türk, Arnavut, Boşnak, Pomak, Çerkes)
yaşıyordu. Bulgarların sayısı 1 milyon 220 bin (Makedon ve Sırplar, Bulgar nüfus
içinde sayılıyor), Rumların ise 1 milyon 558 bin idi. Müslümanlar tek tek her
vilayette ve bölgenin tamamında mutlak çoğunluğu ellerinde tutuyorlardı. Savaşla
birlikte Edirne vilayeti dahil Osmanlı toprakları tamamen işgal edildi. Daha
sonra Osmanlılar Edirne'yi kurtardı ve buradaki Bulgarlarla, Bulgaristan'da
kalan Türklerin bir kısmı mübadele edildi. 1911 yılı istatistiklerine göre
hesaplandığında Yunanistan, Bulgaristan ve Sırbistan tarafından işgal edilen
bölgelerde bulunması gereken Müslüman nüfus 2 milyon 315 bindi.
Savaşın başladığı 1912 yılından itibaren Osmanlı topraklarına (Anadolu ve
Trakya'ya) sağ salim ulaşabilmiş sürgün sayısı 413 bin 922 kişiydi. Türk-Yunan
mübadelesi gereğince, 1921-1926 yılları arasında gelen Göçmen sayısı da 398 bin
849 idi. Bu da Balkanlar'dan Türkiye'ye 1912'den 1926'ya kadar toplam 812 bin
kişinin ulaştığını gösteriyordu. Bulgaristan, Sırbistan ve Yunanistan'da 1920'li
yıllarda yapılan sayımlar ise buralarda kalan Müslümanların sayısını 870 bin
olarak veriyordu. Bunlar, Türkiye'ye sığınanlarla birlikte 1 milyon 682 bine
ancak ulaşıyordu. Bu nüfus savaştan önceki miktardan (2 milyon 315 bin)
düşüldüğünde 632 bin kişinin kayıp olduğu ortaya çıkıyordu. Kayıpların tümünün
katledildiği, açlık ve hastalıklara kurban gittiği kesindi. Savaşlarda ölen,
esirken öldürülen on binlerce asker ile devlet görevlisi olduğu için Balkan
nüfusundan sayılmayan binlerce kişi bu sayılara dahil değildi.
Sonuçta Balkanlar'daki Müslüman nüfusunun yüzde 35'i sürülmüş, yüzde 27'si
kıyıma uğramıştı. Kalanlar artık azınlıktaydı. 'Irklar savaşı' meyvesini vermiş,
yüz yıla yayılan etnik temizlik hareketi sonucunda Türkler, Balkanlar'ın
hayatından tart edilmişti.
Türkiye'ye ve Türklere de bunu kabullenmek düşmüştü. Hayır, kabullenmek de
yetmemişti. Unutmak gerekmişti. Trakya'dan Anadolu'nun en ücra köşelerine kadar
yayılan Göçmen köylerinin, kasaba ve şehirlerinin; o şehirlerdeki Göçmen
mahallelerinin, konusu sürgün ve ölüm olan pis bir oyunun hazin dekorları olduğu
hatırlanmak dahi istenmemişti.
Balkanlar'ı gezenler, Balkanlar üzerine yazanlar, sözüm ona Anadolu'daki
soykırımların çetelesini tutanlar, bir kez olsun, yalnızca bir kez olsun, bir
zamanlar Balkanlar'ın çoğunluk nüfusunu oluşturan Türklere ne olduğunu
sormadılar.
Vicdanlı bir kalem, temiz bir kalp, kirlenmemiş bir beyin; Leon Troçki bundan 96
yıl önce, 'kültürden nasibini almış her insanın, hissetme ve düşünme aczi
yaşamayan herkesin tüylerini ürpertecek, midesini bulandıracak suçları' bir bir
sıraladı ve haykırdı- 'Neredeler şimdi? O binlerce yaralı Türk nerede? Onlara ne
oldu? Onları ne yaptınız? Bize bu soruların cevabını verin!'
Bu soruya kimse cevap vermedi. Ne yazık, o gün bugündür, bir daha kimse sormadı.



Kaynak
AA
Atlas Dergisi- Balkanlarımız-Yüz Yıllık Sürgün






Sürgün ve Ölüm

Türklerin 500 yıllık vatanlarından sürülüşünün hazin hikâyesi “Sürgün ve Ölüm”
belgeseliyle gözler önüne serildi. Film, Kırım’dan Makedonya’ya, Doğu
Türkistan’dan Bosna-Hersek’e kadar 13 ülkenin 53 şehrinde çekildi. Son 5 asır
içinde yaşanan Rumeli’den, Kafkaslar’dan, Kırım’dan ve Doğu Türkistan’dan göç
eden insanların hazin hikayesi belgeselleşti. Yapımcılığını Zeytinburnu
Belediyesi’nin, yönetmenliğini de Ahmet Okur’un yaptığı “Sürgün ve Ölüm”;
dillerini, dinlerini, namuslarını korumak için yüzyıllardır yaşadıkları
topraklardan sürülen insanlarımızın, acılarla, ihanetlerle, işkencelerle dolu
“göç”ünü, belgeler ve şahitleriyle çarpıcı bir şekilde anlatıyor.

3 yılda çekildi
Galası bu akşam saat 19.00’da Lütfi Kırdar Kongre ve Sergi Sarayı’nda yapılacak
belgeselin senaryosu Cemil Yavuz’a, müzikleri ise Ali Otyam’a ait. “Sürgün ve
Ölüm”, 130 kişilik bir ekiple, 3 yılda çekildi. Belgeselin tamamı dokuz ayrı
bölümden oluşuyor ve her bölümünde farklı coğrafyalarda yaşayan Türklerin göçü
anlatılıyor. Sinema tadında çekilen belgeselin ilk bölümü aynı zamanda diğer
bölümlerin özeti niteliğinde. Orta Asya’dan başlayıp Osmanlı dönemine kadar
batıya yapılan göçler, ardından günümüze kadar yapılan hüzün dolu dönüşler,
belgelerle izleyiciye sunuluyor. Televizyon için hazırlanan belgeselde; Kırım,
Makedonya, Yunanistan, Doğu Türkistan, Bosna-Hersek, Bulgaristan, Kosova ve iç
göç anlatılıyor.

114 bin km yol aldılar
Belgesel ekibinin özel araçlarla 114 bin km yol kat ettiği belgesel için
Yunanistan, Bulgaristan, Makedonya, Kosova, Sırbistan, Hırvatistan,
Bosna-Hersek, Romanya, Ukrayna, Kırım, Avusturya, Moldova, Macaristan olmak
üzere toplamda 13 ülke 53 şehir ve 169 köyde çekimler yapıldı. Belgeselin ilk
aşamasında bilgi-belge araştırmaları gerçekleştirildi. Viyana, Paris, Sofya,
Belgrat, Üsküp, İstanbul ve Ankara gibi şehirlerin önde gelen kütüphaneleriyle
ortak arşiv çalışmaları yürütüldü. Araştırmaları sonucu çeşitli ülkelerden temin
edilen toplam 9 bin adet fotoğraf, belgeselde kullanılmak üzere seçildi ve 500
saatlik çekim yapıldı.

Gözyaşlarıyla senaryolaştı...
Yönetmen Ahmet Okur, “Bazen dondurucu soğukta, bazen kavurucu sıcakta çalıştık.
Ülkelerden izinler almak ve oralarda çekimler yapmak sıkıntılı süreci de
beraberinde getirdi. Fakat bunları bir bir aşıp güzel bir belgesel koyduk
ortaya” dedi. Belgeselin senaristliğini üstlenen Cemil Yavuz ise “Atalarımız o
kadar vahşice katliamlara uğramış ki, okurken kanınız donuyor. Birçok hatırayı
ve konsolosluk raporlarını okurken gözyaşlarıma hakim olamadım. Belgeseli
izleyenler Osmanlı’nın yıkılış sürecini ve bu süreçte devletin asli unsurları
olan Türklerin nasıl büyük acılar çektiğini görecek. “Bize soykırım yaptınız”
diyenler bu belgeseli izledikten sonra asıl soykırımın kime yapıldığını
anlayacak. Osmanlı’nın zor zamanlarını, beş milyon insanın öldürüldüğü yedi
milyon insanımızın göç etmek zorunda kaldığı yılları yazdık” diye konuştu.

habervakti.com






Osmanlı'nın boşluğu 'Sürgün ve Ölüm'

Zeytinburnu Belediyesinin yapımcılığını üstlendiği 9 bölümlük 'Sürgün ve Ölüm'
belgeselinde, Osmanlı İmparatorluğu'nun kaybettiği savaşlar sonrası yavaş yavaş
çekildiği topraklardan Anadolu'ya göç eden insanların öyküsü anlatılıyor. Sinema
formatında çekilen 9 bölümlük belgeselde, Osmanlı İmparatorluğu'nun duraklama ve
çöküşünün yaşandığı yaklaşık 300 yıl boyunca Rumeli'den, Kafkaslardan,
Kırım'dan ve Doğu Türkistan'dan Anadolu'ya göç eden 7 milyon göçmenin ve
göçmeyip zulme direnenlerin öyküleri işleniyor. Yönetmenliğini Ahmet Okur'un
yaptığı belgesel için toplam 350 kişiyle röportaj yapıldı, 13 ülke 53 şehir ve
169 köyde çekim yapıldı.

130 kişinin 3 yıllık emeği
Senaryosunu Cemil Yavuz'un yazdığı, müziklerini ise Ali Otyam'ın hazırladığı
belgeselin çekimlerinde canlandırmalar da yapıldı. 130 kişilik ekibin 780
figüranla çalıştığı belgeselin çekimleri 3 yılda tamamlandı. İlk bölümü özet
niteliği taşıyan belgeselin her bölümü 60 dakika. 90 dakikalık ilk bölüm, 23
Ocakta Lütfi Kırdar'da Kültür Bakanı Ertuğrul Günay'ın da katılımıyla
gösterilecek.

yenisafak.com.tr, 19.01.2008